46 research outputs found

    Komputerize bispektral elektroensefalografik monitorizasyonun sedasyon uygulanan yoğun bakım hastalarında sedasyon derinliğinin saptanmasındaki değeri

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET: Giriş ve amaç: Yoğun bakım hastalarında sedasyon ve analjezi tedavinin önemli bir bölümünü oluşturmakla birlikte, klinik uygulamada ve yoğun bakım ünitelerinde verilecek sedatif dozu klinisyenin deneyimleri paralelinde saptanır. Hataya açık olan bu uygulamanın yerine noninvaziv, ucuz ve kantitize edilebilir bir teknik arayışı sürmektedir. Bu nedenle çalışmamızda kompüterize bispektral analizin (BİS) yoğun bakım hastalarında sedasyon derinliğini saptamadaki değerinin araştırılması amaçlanmıştır. Altın standart olarak sedasyon-ajitasyon skalası (SAS) kullanılmıştır. Gereç ve yöntem: Değişik tanılarla yoğun bakım ünitesinde izlenen 18 yaş üzeri, bilinci açık, mekanik ventilator desteğinde, propofol ile sedatize 26 olgu (yaş ortalaması 39.96 ± 16.3, 16 erkek) çalışmaya alınmıştır. 0, 60 ve 120. dakikalarda üç ölçüm alınarak BlS, SAS, signal quality index (SQI), EMG değerleri ve ayrıntılı hemodinamik parametre ile solunum sayısı kaydı yapılmıştır. SAS ölçümlerinin tümü olgunun BlS ölçümlerinden habersiz bir hekim tarafından kaydedilmiştir. Çalışmaya başlamak için BlS değerlerine eşlik eden EMG45dB ve SQI>60 şartı aranmıştır. Bulgular: SAS değerleri 3.1 ± 1.2 ve BlS değerleri 67.3 ± 21.7'dir. SQI değerinin 60'ın üzerinde olması gerektiğinden başlangıç ortalaması 87.5 ± 9.8 (70-100) bulunmuştur. Olguların başlangıçta ortalama arteriyel tansiyonları 85,8 ± 15.8 (60-118) mmHg ve nabız sayısı 97.7 ± 20.4 (51-137) /dk, solunum sayısı 20.8 ± 6.1 (11-32)/dk bulunmuştur. Ortalama APACHE II skoru: 8.3 ± 5.9 (0-22). Yoğun bakımda kalış süresi: 5.1 ± 5.3 gündü (1-26). SAS ve BlS değerleri arasında korelasyon saptanmıştır (r=0.318 ve p0.006). BlS değerleri uyaran olmadığı bir ortamda70.3 iken uyaran ile artarak 76.8'e çıkmış, 5 dakikalık dinlenme süresinin sonunda 81.3'e yükselmiştir (p0.05). Sonuç: SAS ve BİS değerlerinin anlamlı bir ilişki içerisinde bulunduğu fakat bu ilişkiyi ortaya çıkarmak için yüksek hasta sayılarına gereksinim duyulduğu oraya koyulmuştur. Hastaya verilen uyaranların BİS değerlerini anlamlı etkilemesi ve bu etkinin 5. dk sonrasında daha da artması BlS'in dikkatle ve irrite edilmemiş hastalarda kullanılması gerektiğini düşündürmektedir. Çalışmanın sonuçlan uyaran sonrası BlS değerlerinin ilk 5 dakikada güvenilmez olduğunu göstermiştir. Bu değişikliklerin ne kadar süreceğinin ilerideki çalışmalarla incelenmesi ve rutinde BİS ölçümü yapılan olgularda bir uyarandan sonra ne kadar süreyle beklenmesi gerektiğinin araştırılması önem kazanmaktadı

    Oftalmik cerrahide anestezi

    No full text
    Anestezi stler için oküler cerrahide birçok uygun anestezi tekniği mev cuttur. Günümüzde genel anestezi yöntemi bilinen temel ilaçları içermesine rağmen (intravenöz anestezikler ve inhalasyon anestezikleri, opiyoidler ve kas gevşeticiler) göz cerrahisinde daha az sıklıkla uygulanan anestezi yöntemidir. Genel anestezi ; mental retarde, uyum sağlamada güçlüğü olan, yaşlı ve çocuk hastalar ile lokal anesteziyi reddeden hastalara uygulanmaktadır. Rejyonel veya genel anestezi yöntemi anestezistin deneyimine bağlıdır. Göz cerrahisi hasta grubunda artan yaş ve komorbitide, her tekniği n dikkatli yönetimini ve cerrah ile anestezistin iyi bir iletişimini gerektirir. Göz cerrahisinde uygulanan anestezi yöntemi ve yönetimi cerrahinin güvenliği ve başarısında kritik rol oynar.Many anesthetic te chniques are available in ocular surgery for the anestesiologists. Currently general anesthesia includes basic products (intravenous and inhalation anesthetics, opioids, and neuromuscular blockers) but less utilised in ophthalmology. G eneral anaesthesia is indicated in debile , uncooperative or senile patients, in patients who refuse loco-regional procedures and in children. Regional or general anesthetic methods depends on the experience of the anesthetist. Increasing aging and comorbidity in the ophthalmic patient population needs careful management of each technique and therefore sufficient communication between anaesthesiologist and surgeon is essential. Ocular anesthetic techniques and managements play a critical role for the success and safety of ophthalmic surgery

    Mulvihill-Smith sedromunda anestezi yönetimi

    No full text
    Mulvihill-Smith sendromu, sistem ve organ tutulumu olan nadir görülen genetik bir bozukluktur. Akraba evliliğinden doğan çocuklarda ve hem kadın hem de erkek cinsiyette görülmesi otozomal resesif kalıtımı düşündürür. Bu sendromda yaşlı yüz görünümü tipik olması yanında kısa boy, mikrosefali, yüz ve gövdede multipl nevuslar, yüksek-tiz ses, hipertelorizm, genital anomaliler, görme kusuru, diyabet, tekrarlayan enfeksiyonlar, immun yetmezlik, işitme azlığı, tümör gelişimi (mide, dil, pankreas ve melanom), hipodonti, orofasiyal-dental anormallikler ve mental retardasyon görülen bulgulardandır. Anestezi yönetimi; zor havayolu, glisemik instabilite ve hastaların geriyatrik hasta grubunda kabul edilmeleri açısından önemlidir. Literatürde oldukça az sayıda anestezi deneyimi sunulmuş olgu sunumları mevcuttur. Bu nedenle; Mulvihill-Smith sendromu tanılı 17 yaş kadın hastamızda uyguladığımız anestezi yönetimini sunmayı amaçladık

    Overlap of symptoms of dyspepsia and gastroesophageal reflux in the community

    No full text
    WOS: 000254135600003PubMed ID: 17450489Background/aims: Dyspepsia and gastroesophageal reflux disease are common chronic diseases. In the clinical setting, some patients express both problems together; however, little is known about the real prevalence of the presence of the two symptoms. Turkey is particularly interesting because of differences observed from developed countries. We aimed to derive data from our previous prevalence of gastroesophageal reflux disease study and evaluate the overlap of the two symptoms. Methods: We used a previously validated and culturally adapted reflux questionnaire, which was translated into Turkish. The questionnaire was applied to 630 randomly selected subjects older than 20 years living in a population of 8857 adults. Results: 28.6% (180 / 630) of all responders defined dyspepsia within the last 12-month period. When symptom prevalence was considered at least weekly, the prevalence was 10% for heartburn, 15.6% for acid regurgitation, and 20% for either symptom. While the prevalence of gastroesophageal reflux disease was 29.4% in patients with dyspepsia, dyspepsia was found in 43. 1% of patients with gastroesophageal reflux disease. Only 21% of symptomatic subjects or 8.4% of the entire study population had both symptoms. Dyspepsia was defined as the most bothersome symptom. 54.3% of all dyspeptic patients and 67.3% with both gastroesophageal reflux disease and dyspepsia used a gastric medication (p>0.05). 29.9% of subjects with dyspeptic symptoms defined antacid consumption and 28.3% acid inhibitor therapy. Conclusion: Dyspepsia was defined as the most bothersome symptom compared to gastroesophageal reflux disease symptoms. The prevalence of dyspepsia in patients with gastroesophageal reflux disease is more common than vice versa. However, the overlap of the two symptom groups was lower than expected in this low-income, Caucasian population

    Nöronal Seroid Lipofusinozda Anestezi Yönetimi: Olgu Sunumu

    No full text
    Nöronal Seroid Lipofusinozis çocukluk döneminin en sık görülen nörodejeneratif hastalığıdır. En sık bulguları nörolojik gelişim bozuklukları ve kardiyak iletim anomalileridir. Anestezi yönetimi ameliyat sırasında gelişebilecek hipotermi ve bradikardi açısından özelliklidir. Ağır olgularda kas etkilenimi olması da ilaç seçiminde dikkatli olmayı gerektirir. Bu olguda fimozis operasyonu uygulanan geç-infant tip NSL hastasında anestezi yönetimi sunulmuştur
    corecore