İŞLETMELERDE BİNEK OTOMOBİLLERİN AMORTİSMAN UYGULAMALARI

Bu çalışmanın amacı binek otomobil amortismanı konusunda Vergi Usul Kanunu ve Türkiye Muhasebe Standartları arasındaki benzer ve farklı yönleri ortaya koymaktır. İşletmelerin faaliyetlerinde kullandıkları ve aktifinde kayıtlı olan binek otomobillerinin yıllık amortisman tutarlarının hesaplanmasında, Vergi Usul Kanunu (VUK) ve Türkiye Muhasebe Standartları (TMS) uygulamalarında farklılıklar söz konusudur. Yapılan araştırmada, bu farklılıkların; amortisman matrahı, faydalı ömür ve amortisman yöntemi başlıklarındaki uygulamalardan oluştuğu bulunmuştur. TMS 16 Maddi Duran Varlıklar Standardına göre işletmeler faaliyetlerinde kullandıkları taşıtların faydalı ömürlerini kendileri takdir ederken VUK’ a göre bu süre Maliye Bakanlığınca belirlenerek ilan edilmektedir. 7194 Sayılı Kanun ile binek otomobillerin amortisman matrahlarına ve gider yazılabilecek ÖTV ve KDV tutarlarına kısıtlamalar getirilmiştir. Getirilen bu kısıtlamalar iki uygulama arasında var olan farlılıkların artmasına neden olmuştur

FAALİYET TABANLI MALİYET SİSTEMİ VE LOJİSTİK SEKTÖRÜNDE BİR UYGULAMA

Üretim ve maliyet kavramları birçok kavram gibi küreselleşme ile birlikte değişmiştir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte üretim sistemleri de gelişerek teknoloji yoğun bir hal almıştır. Üretim sistemlerinde görülen bu değişim ürün maliyetlerinin hesaplanması yöntemlerinde de değişiklikler getirmiştir. Çıkış noktası endirekt maliyetlerin dağıtımı ile ilgili sorunlara çözüm bulmak olan Faaliyet Tabanlı Maliyet (FTM) sistemi özellikle teknoloji yoğun üretimlerde ve rekabetin yüksek olduğu dönemlerde kullanılmaya başlayan maliyet hesaplama yöntemlerinden biridir. Bu çalışmada lojistik sektöründe faaliyet gösteren bir işletmenin FTM sistemi kullanılarak birim maliyetleri hesaplanmıştır. Çalışma, farklı bir maliyet yaklaşımı olarak geliştirilen FTM sisteminin lojistik hizmeti sağlayan işletmelere uygun maliyetleme yöntemi olduğuna da örnek teşkil etmektedir

Hazır Beton Sektöründe Sipariş Maliyeti Yöntemi ve Bir Uygulama

Maliyet muhasebesi günümüz koşullarında sadece üretilen ürünün maliyetini tespit etmek amacıyla değil, bir işletme için mevcut durumun tespiti, geleceğe yönelik öngörüde bulunma ve planlama yapma fonksiyonlarını yerine getiren önemli bir yönetim faktörüdür. Yapılan çalışmada hazır beton sektöründe faaliyet gösteren bir işletmede maliyet muhasebesi prensiplerine uygun şekilde işleyen bir maliyet yönteminin uygulanabilirliği araştırılmıştır. Bu uygulama ile işletmenin üretim sürecinde ortaya çıkan gerçekçi maliyet verilerinin tespit edilmesi ve mevcut durumun analizinin yapılması amaçlanmıştır. İşletmenin gider yerleri belirlenmiş ve uygun maliyet sürücüleri kullanılarak dağıtımlar yapılmıştır. Sipariş maliyeti kartları ile toplam ve birim maliyetler tespit edilmiştir. Ayrıca yapılan dağıtımlara ilişkin ilgili yevmiye kayıtları yapılmıştır. Çalışma neticesinde işletmede, sektörün taşıdığı özellikler nedeniyle sipariş maliyeti yönteminin kullanılması önerilmiştir. Böylece işletmenin mali tablolarında yer alan veriler arası tutarsızlıkların giderilebileceği öngörülmüştür. Ayrıca bu yöntem yoluyla elde edilecek şeffaf veriler ile yönetimin karar alma süreci, işletmeye verimlilik ve karlılık olarak katkı sağlayacak bir sürece dönüşebilecektir. Çalışma esnasında karşılaşılan kısıtlar uygulama yapılan işletme tarafından sınırlı veri paylaşımı yapılması ve alınan maliyet verilerinin gizli kalmasının istenmesidir

A nutritional evaluation of the berry of a new grape: 'Karaerik' (Vitis vinifera L.)

Grape berries are a good source of nutrients and nutraceuticals and have many benefits for human health. Growing interest in the export potential and consumption of a new grape (cv. Karaerik), cultivated as a table grape in Turkey, encouraged us to profile its major nutrient contents from six different locations. Due to its popularity, the nutritional value of this grape berry needs to be investigated to ascertain its potential economic and health benefits. The most abundant sugars in the grape berry were fructose and glucose (peel/whole fruit; averages 236.57 and 127.87, and 183.36 and 108.60 (g kg-1 fresh weight), respectively), while the major organic acids were tartaric and malic acids (7.17 and 2.81, and 2.61 and 1.76(g kg-1 fresh weight), respectively). Linoleic acid (peel/whole fruit/seed; 37.14, 33.12 and 57.83%, respectively) was the predominant fatty acid, while potassium (peel/whole fruit/seed; 9331.5, 10226.33 and 5354 mg/g dry weight, respectively) was the predominant mineral, followed by phosphorus (1592.8, 2672 and 3072.67) in the berry. Our results demonstrate that the nutrient components and physicochemical parameters varied significantly among the sampling locations. The grape berry contains considerable quantities of potentially beneficial healthy nutrients worthy of further evaluation

Depreciable fixed assetswith respect to international financial reporting standards and the practise in Turkey

Amortismana tabi duran varlıklar, işletmenin aktif toplamı içerisinde önemli bir yer tutarlar ve bu nedenle finansal durumun belirlenmesinde büyük öneme sahiptirler. Bu çalışmanın amacı amortismana tabi duran varlıkların muhasebeleştirilmesi uygulamalarının Türk Ticaret Kanunu, Sermaye Piyasası Mevzuatı, Vergi Kanunları ve Türkiye Muhasebe Standartları açısından karşılaştırılarak incelenmesidir. Bu kapsamda öncelikle, amortismana tabi duran varlıklar kısaca tanımlanmış ve çeşitleri açıklanmıştır. İzleyen bölümde, konuyla ilgili TMS'larının muhasebeleştirme prensipleri örnek olaylar ile açıklanmıştır. Üçüncü bölümde TMS'larının uygulamaları ile mevcut uygulamalar karşılaştırılmış farklılıklar tespit edilmiştir. Bu farklılıklar, varlıkların kaydedilme maliyetinin belirlenmesinde, amortisman ayrılmasında ve özellikle de dönem sonu değerlemesi aşamalarında ortaya çıkmaktadır. Çünkü, TMS uygulamalarına göre dönem sonu değerlemelerinde bu varlıkların gerçeğe uygun değerlerinin tespit edilmesi ve varsa değer artış ve değer azalışlarının öz kaynaklar yada kar zarar hesaplarına kaydedilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda hazırlanan finansal tablolarda da firmanın ve dolayısıyla birim hissenin gerçek değeri raporlanmış olmaktadır. Böylece, firma değeri ile ilgilenen finansal bilgi kullanıcıları da güncel değerlere ulaşmış olmaktadırlar.Depreciable fixed assets have major importance within the total assets of company and thus they have great importance in determining the financial status. The aim of this study is to make a comparative analysis of accounting of depreciable long-term assets in terms of Turkish Trade Code, Capital Market Code, Tax Procedural Code and Turkish Accounting Standart. In this context, firstly, depreciable long-term assets is briefly defined and types are explained. In the next chapter, the accounting principle of the relevant Turkish Accounting Standart's is explained with examples. In the third chapter Turkish Accounting Standart's practices and existing practices are compared and differences were found. These differences emerged in determination of cost of accounting of assets, depreciation on replacement value and especially in end-of-period valuation. Because, according to implementations of Turkish Accounting Standart, the end-of-period valuation should figure out the fair value of the assets and if any increase and decrease in value equity or profit and loss accounts must be charged. The financial statements prepared in this direction will report us the true value of the firm and eventually the unit share. Thus, financial information users of are dealing with value of the firm will reach the current value

Can Radiologist And Pathologist Reach The Truth Together In The Diagnosis Of Benign Fibroepithelial Lesions?

Objective Benign fibroepithelial lesions (BFL) lesions of the breast are various and predominantly benign, although a few can be locally aggressive. Definitive diagnosis of some BFL can be challenging from core needle biopsy (CNB). Radiological findings can help guide the management of the lesions. The aim of this study was to investigate the accuracy rate of CNB results and evaluate the radiological findings of the most common BFL according to the final excision pathology results. The secondary aim was to assess the contribution of the imaging findings to CNB results. Materials and Methods A retrospective review was made of 266 patients diagnosed with suspicious BFL, conventional fibroadenoma, complex fibroadenoma, cellular fibroadenoma and benign phyllodes tumor (PT). The study included 132 patients who underwent surgical excision. The radiological and histopathological findings were evaluated. Results While 66 patients were diagnosed with more descriptive results on CNB, the other 66 patients were diagnosed with suspicious BFL. Agreement between CNB and excisional pathology was good, when CNB provided a definite diagnosis. While conventional and complex fibroadenoma were observed to have hypo or normal vascularity, cellular fibroadenoma and PT showed hypervascularity. Oval shaped and homogeneous internal echo pattern were significantly associated with conventional fibroadenoma. A heterogeneous internal echo pattern was seen in complex fibroadenomas and PT. Conclusion CNB often reaches the correct diagnosis alone when it gives a definite diagnosis. The radiological findings which help in the differentiation of BFL are hypervascularity, oval shape and internal heterogeneity. More accurate results can be obtained when histopathological and radiological findings are evaluated together.PubMedWo

Imaging Findings And Clinicopathological Correlation Of Breast Cancer In Women Under 40 Years Old

Objective The aim of this study was to evaluate the clinical, imaging and histopathological features of breast cancer in patients aged under 40 years of age. The relationship between radiological characteristics and histopathological features was also investigated. Materials and Methods The study included 131 patients aged under 40 years, diagnosed pathologically with breast cancer. A retrospective evaluation was made of the imaging and clinicopathological findings and the relationship between pathological and imaging findings was investigated. Results Most of the cancers were detected from clinical symptoms, especially a palpable mass (76.3%). The most common histological type of tumor was invasive ductal carcinoma and 64.8% of the tumors were high grade tumors. The predominant features were irregular borders (92.4%), microlobulated-angulated contours (43.5%), hypo-homogeneous internal echogenicity (80.9%) on ultrasonography, and the presence of a mass (41.2%) and suspicious microcalcifications (40.2%) on mammography. Magnetic resonance imaging commonly showed mass enhancement (66.7%) with type 2 or 3 dynamic curve (92.6%). High-grade tumors were associated with posterior acoustic enhancement (p: 0.03) while low-grade tumors presented with spiculated margins more than high grade tumors (p: 0.04). Conclusion Breast cancer in women aged under 40 years usually presents with a self-detected palpable mass and can show different imaging findings according to the histological grade. Ultrasonography is the main modality for the diagnosis of breast cancer in young women, but mammography and magnetic resonance imaging can help in both diagnosis and evaluation of the extent of disease.PubMedWo