48 research outputs found

    Zonguldak Bölgesinde kömür madeni işçilerinde leptospiroz seroprevalansı

    Get PDF
    Amaç: Leptospiroz, dünya çapında en yaygın görülen zoonotik hastalıklardan birisidir. İnsanlara çoğunlukla fare dışkısı ve idrarıyla kontamine olan su ve toprakla temas sonucu mikroorganizmanın bütünlüğü bozulmuş deriden veya mukozadan vücuda girmesiyle bulaşır. Çiftçiler, çeltik işinde çalışanlar, kanalizasyon işçileri, maden işçileri, avcılar, askeri personel, gemiciler, çobanlar, süt sağıcıları, mezbaha işçileri, kasaplar, veteriner hekimler ve laboratuvar çalışanları leptospiroz açısından riskli meslek gruplarıdır. Bu çalışmada Zonguldak bölgesinde kömür madeni işçilerinde leptospiroz seroprevalansının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Zonguldak ve Bartın illerindeki Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı 5 farklı kömür madeninde çalışan toplam 185 gönüllü maden işçisinden, 2013 Haziran-Temmuz aylarında kan örnekleri alınmıştır. Serum örnekleri -80°C’de saklanmıştır. Ayrıca maden işçilerinin yaş, yerleşim bölgesi, madende çalışma süresi, başka mesleklerle uğraşma, madende fare ve/veya fare pisliği görme, madende farelerin eşya ve/veya yiyecek içecekle temasını tespit etme ve madende el hijyeni gibi demografik ve epidemiyolojik verileri için anket yapılmıştır. Leptospiroz seroepidemiyolojik çalışmalarında referans test yöntemi olarak kullanılan mikroskopik aglütinasyon testi (MAT) Ankara Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Spiroket Hastalıkları Teşhis Laboratuvarı’nda Haziran 2014’te yapılmıştır. MAT ile 8 ayrı serotip için (Leptospira grippotyphosa Moskva V, L. australis Bratislava Jez Bratislava, L. canicola Hund Utrech IV, L. hardjo Hardjoprajitno, L. pomona Pomona, L. icterohaemorrÖzgün hagiae Ictero 1, L. hebdomadis Hebdomadis ve L. patoc Patoc 1) anti-Leptospira antikor düzeyleri araştırılmıştır. Bulgular: Tamamı erkek olan işçilerin yaş ortalamaları 36±6 yıl idi. Madende yeraltında çalışma süresi ortalama 11±6 yıl, yeraltında haftalık çalışma süresi ortalama 44±6 saat olarak saptandı. İşçilerin %18.9’u köyde, %50.3’ü ilçede, %30.8’i il merkezinde ikamet etmekteydi. İşçilerin %7.0’si çiftçilik, %2.7’si avcılık, %0.5’i gemicilik ve %0.5’i besicilik de yapmaktaydı. İşçilerin %82.7’si maden içerisinde her gün fare gördüklerini, %35.7’si madende fare pisliği gördüklerini ifade ettiler. İşçilerin %68.1’i madende kullandıkları giyeceklerde ve yiyecek-içecek kaplarında fare yeniği gördüklerini belirtiler. İşçilerin %91.9’u madene götürdükleri yiyecekleri yemek vaktine kadar poşet/kese kâğıdı içerisinde sakladıklarını bildirdiler. Madende işçilerin %76.2’sinin el temizliği yaptığı, bunların da %94.3’ünün sadece suyla el temizliği yaptığı saptandı. Leptospiroz açısından riskli bir ortam tanımlanmasına rağmen maden işçilerinin hiçbirinin serum örneğinde MAT ile seropozitiflik saptanmadı. Sonuçlar: Madenciler tarafından leptospiroz bulaşması açısından riskli bir ortam ve davranış modelleri tanımlanmakla birlikte, Zonguldak bölgesinde kömür madencilerinden toplanan 185 serum örneklerinde leptospiroz seropozitifliği saptanmadı

    Sağlık personelinde kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve suçiçeği seroprevalansının değerlendirilmesi

    Get PDF
    Amaç: Sağlık personeli, infeksiyon hastalıkları açısından toplum geneline göre artmış bir risk altındadır. Sağlık personelinin bağışıklanması, hem personelin korunmasını sağlayacak hem de sağlık hizmeti verilen ortamlarda ve toplumda hastalıkların yayılımını önleyecektir. Bu çalışmada, hastanemizin sağlık personelinde aşıyla önlenebilir hastalıklardan olan kızamık, kızamıkçık, kabakulak (KKK) ve suçiçeği antikorlarının belirlenerek etkin bir bağışıklama programı oluşturulması ve serolojik taramanın maliyet etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Bu çalışma 10 Mart 2014-10 Ocak 2015 tarihleri arasında Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde yapıldı. Katılımcıların yaş, cinsiyet, meslek, bölüm, çalışma süreleri, çocukluklarının geçtiği yerleşim birimleri, hastalık geçirme öyküleri ve aşılanma durumları bir anket formuyla sorgulandı. Spesifik IgG antikorları “enzyme-linked immunosorbent assay” yöntemiyle araştırıldı. Bulgular: Çalışmaya toplam 384 gönüllü sağlık personeli dahil edilmiş olup katılanların %61.2’si kadın, %38.8’i erkek, yaş ortalaması 32.43±6.4 idi. Serolojik test sonuçları değerlendirildiğinde seropozitiflik düzeylerinin kızamık için %92.2, kızamıkçık için %98.2, kabakulak için %94 ve suçiçeği için %94.3 olduğu belirlendi. Sağlık personelinde hastalık geçirme öyküsünün duyarlılığı kabakulak ve kızamık için yüksek değerlerde bulunurken (sırasıyla %81.6 ve %80.5), kızamıkçık için %43.4 olduğu bulundu. Hastalığı geçirme öyküsü için pozitif prediktif değerler, kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve suçiçeği için sırasıyla %95.6, %98.9, %97.5 ve %96.9 olarak saptandı. Maliyet etkinlik çalışması sonucunda, gerek KKK gerekse suçiçeği için serolojik tarama yapılarak aşılama uygulanması lehine sırasıyla 1432 TL ve 18 253 TL gibi bir maliyet farkı saptandı. Özellikle suçiçeği için aşılama öncesi öykü negatifliğinin veya seronegatifliğin gösterilmesinin maliyet etkin olduğu belirlendi. Sonuçlar: Özellikle riskli bölümlerde çalışan sağlık personelinin bağışıklık durumunun serolojik testlerle taranması ve duyarlı sağlık personelinin aşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır

    Evaluation of 35 adult measles cases detected in a measles outbreak

    No full text
    Bu çalışmada, 2001 yılında Avrupa'da ve ülkemizde görülen kızamık epidemisinde kliniğimize başvuran erişkin kızamık olgularının demografik, epidemiyolojik ve klinik özelliklerinin prospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Ocak-Haziran 2001 tarihleri arasında, yaşları 16-36 yıl (ortalama: 23.1 ±4.6 yıl) arasında değişen 10 erkek ve 25 kadın olmak üzere toplam 35 erişkin kızamık olgusu saptanmıştır. Kızamık tanısı tüm olgularda klinik bulgu ve belirtilere dayanılarak konulmuş, serolojik inceleme yapılabilen 11 olgunun tamamında kızamık IgM antikor pozitifliği belirlenmiştir. Olgularda en sık görülen semptomların, ateş (%91.4), öksürük (%94.3) ve konjunktivit (%77.1) olduğu izlenmiştir. Hastaların tamamında makülopapüler döküntü mevcut olup, %77.1'inde Koplik lekeleri, %57.1'inde lenfadenopati ve %5.7'sinde hepatomegali saptanmıştır. Laboratuvar incelemelerinde, hastaların %28.5'inde lökopeni ve %37.2'sinde karaciğer enzim yüksekliği belirlenmiştir. En sık karşılaşılan komplikasyon, hastaların %20'sinde ortaya çıkan pnömoni olmuştur. Olguların %2.9'unda otit ve %17.1 'inde ishal varlığı tespit edilmiş, gebeliği olan üç hastadan birinde spontan abortus gelişmiştir. Sonuç olarak, ülkemizde halen önemli bir halk sağlığı sorunu olan kızamığın, özellikle erişkin hastalarda yol açtığı komplikasyonlar ve neden olduğu iş gücü kaybı göz önüne alındığında, aşının iki doz uygulanmasının ve immünizasyonun hedef kitleye tam olarak yayılmasının kızamık eliminasyon programında başarı sağlayacağı düşünülmüştür.The aim of this study was to evaluate the clinical, epidemiological and demographical features of adult measles cases admitted to our hospital, during the measles epidemic which emerged in Europe and in our country in the year 2001. A total of 35 adult measles cases (10 male, 25 female) ages between 16-36 (mean age: 23.1 ±4.6) years were detected between January andJune 2001. The diagnosis was based on the clinical findings, however only 11 of the cases could be serologically confirmed with the presence of measles IgM antibody positivities. Fever (91.4%), cough (94.3%) and conjunctivitis (77.1%) were the most common symptoms. All of the patients had maculopapular rash, and the presence of Koplik spots, lymphadenopathy and hepatomegaly were observed in 77.1%, 57.1%, and 5.7% of patients, respectively. Leukopenia and elevated liver enzymes were detected in 28.5% and 37.2% of the patients, respectively. Pneumonia was the most common complication which was seen in 20% of the patients. Of the cases 2.9% exhibited otitis media and 17.1 % diarrhea. Spontaneous abortus occurred in one of the three pregnant women. In conclusion, measles is still an important public health problem in our country, and since it may lead to severe complications and economic and labor loss, an effective elimination programme should be obtained by the use of vaccine in two doses and effective strategies for the immunization of the target populations

    Evaluation of 35 adult measles cases detected in a measles outbreak

    No full text
    WOS: 000246531100009PubMed: 17427555The aim of this study was to evaluate the clinical, epidemiological and demographical features of adult measles cases admitted to our hospital, during the-measles epidemic which emerged in Europe and in our country in the year 2001. A total of 35 adult measles cases (10 male, 25 female) ages between 16-36 (mean age: 23.1 +/- 4.6) years were detected between January and June 2001. The diagnosis was based on the clinical findings, however only 11 of the cases could be serologically confirmed with the presence of measles IgM antibody positivities. Fever (91.4%), -cough (94.3%) and conjunctivitis (77.1 %) were the most common symptoms. All of the patients had maculopapular rash, and the presence of Koplik spots, lymphadenopathy and hepatomegaly were observed in 77.1%, 57.1%, and 5.7% of patients, respectively. Leukopenia and elevated liver enzymes were detected in 28.5% and 37.2% of the patients, respectively. Pneumonia was the most common complication which was seen in 20% of the patients. Of the cases 2.9% exhibited otitis media and 17.1% diarrhea. Spontaneous abortus occurred in one of the three pregnant women. In conclusion, measles is still an important public health problem in our country, and since it may lead to severe complications and economic and labor loss, an effective elimination programme should be obtained by the use of vaccine in two doses and effective strategies for the immunization of the target populations

    Hastanede yatan yaşlı hastalarda enfeksiyon hastalıkları konsültasyonları

    No full text
    Giriş: Çalışmanın amacı hastanede yatan yaşlı hastaların enfeksiyon hastalıkları konsültasyonlarının, konsültasyon öncesinde ve sonrasında antibiyotik kullanımlarının ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının önerilerine uyumun değerlendirilmesiydi. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışma Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapıldı. Atmış beş yaş ve üzerinde olan, Ocak 2010 ve Ocak 2011 yılları arasında hastanede yatıp enfeksiyon hastalıkları konsültasyonu istenen hastalar çalışmaya dahil edildi. Bulgular: En sık konsültasyon istenme nedenleri yalnızca ateş, yalnızca lökositoz, akciğer radyogramında infiltrasyon ve deri ve yumuşak doku enfeksiyonu varlığıydı. Enfeksiyon hastalıkları uzmanlarınca sık konulan tanılar toplum kökenli pnömoni, nozokomiyal pnömoni ve idrar yolu enfeksiyonuydu. Konsültasyon öncesinde 99 hastaya ampirik antimikrobiyal tedavi diğer klinisyenler tarafından başlandı ve en sık başlanan antibiyotikler üçüncü kuşak sefalosporinler, siprofloksasin veya ampisilin-sulbaktam ve siprofloksasin kombinasyonuydu. Konsültasyon sonrasında enfeksiyon hastalıkları uzmanları tarafından en sık başlanan antibiyotikleri ise karbapenemler, piperasilin- tazobaktam veya sefaperazon-sulbaktam oluşturdu. Başlangıç antibiyotik tedavileri genişletilen hastaların mortalitesi, başlangıç tedavileri değiştirilmeyen ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarınca başlanan hastaların mortalitesinden istatistiksel olarak anlamlı yüksekti. Enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının önerilerine 303 konsültasyonun 292'sinde tam olarak uyuldu. Sonuç: Yaşlı hastaların ampirik tedavisi geniş spektrumlu antibiyotikleri içerebilmektedir. Enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının önerilerine uyulmasıyla ciddi ve karmaşık enfeksiyöz problemler daha kolay çözülebilmektedir.Introduction: The aim of this study was to investigate the various features of infectious disease consultations, antibiotic usage before and after consultations and adherence to the recommendations of the infectious disease physicians in hospitalized elderly patients. Materials and Method: This retrospective study was conducted in Zonguldak Karaelmas University Teaching and Research Hospital. Hospitalized patients aged 65 years and over for whom an infectious disease consultation was requested between January 2010 and January 2011 were included in the study. Results: The most common causes of consultation requests were the presence of high fever alone, leukocytosis alone, infiltration on chest X-ray, and skin and soft tissue infections. The most commonly diagnosed infections by the infectious disease physicians were community-acquired pneumonias, nosocomial pneumonias and urinary tract infections. In 99 patients, empirical antimicrobial therapy was initiated prior to the infectious disease consultation request, and the most commonly used antibiotics were third-generation cephalosporins and ciprofloxacin ± ampicillin-sulbactam. The most common antimicrobial regimens initiated after the consultation were carbapenems, piperacillin-tazobactam and cefoperazone-sulbactam. The mortality rate of the patients in whom the initiated antibiotic treatment regimens were broadened was significantly higher than the mortality rate of the patients in whom the treatment regimens were not changed and in patients whose treatment was initiated by the infectious disease physicians. Adherence to the recommendations was complete in 292 of 303 consultations. Conclusion: The empirical treatment of hospitalized elderly patients may include broader spectrum antibiotics. Adherence to the recommendations of the infectious disease team may help solve serious and complex infectious problems

    A case of generalized tetanus discharged with recovery

    No full text
    Tetanoz, akut başlangıçlı, Clostridium tetani'nin ekzotoksiniyle meydana gelen bir hastalıktır. Tonik kas kasılmalarıyla karakterize olup, yüksek morbidite ve mortaliteye sahiptir. Jeneralize tetanozda mortaliteye sebep olan en ciddi sorun solunumsal tutulumdur. Solunum yetmezliği ve hava yolu obstrüksiyonu olan hastalarda sıklıkla ventilatör desteği gerekmektedir. Burada jeneralize tetanoz tanısı alan 60 yaşında bir erkek hasta sunulmuştur. Hasta acil servise çenesini açamama, yutma güçlüğü, nefes almada zorluk ve yüksek ateş yakınmalarıyla başvurdu. Öyküsünde yedi gün önce sol ayak parmağından paslı çiviyle yaralandığı öğrenildi. Tek doz tetanoz aşısı yapılmıştı ancak tetanoz immünglobulini verilmemişti. Önceki aşı durumunu bilmiyordu. Tetanoz tanısı koyulan hasta, yoğun bakımda takip edildi. İntravenöz metronidazol ve 60.000 IU at kaynaklı tetanoz immünglobulini uygulandı. Jeneralize kas spazmları için midazolam verildi. Mekanik ventilatörde 11 gün süreyle kaldı. Hastaneye yattıktan 28 gün sonra şifa ile taburcu edildi. Sonuç olarak günümüzde tetanoz ülkemiz için nadir görülse de unutulmamalıdır. Hastaneye yaralanmayla başvuran hastalarda önceki aşılama sorulmalı, aşılama ve immünglobulin açısından doğru değerlendirilme yapılmalıdır.Tetanus is an acute-onset disease that results from exposure to the exotoxins produced by Clostridium tetani. It is characterized by tonic muscle spasms and has high morbidity and mortality. Respiratory failure is the most severe problem causing mortality in generalized tetanus. Mechanical ventilation is almost always mandatory for tetanus patients with respiratory failure and airway obstruction. Here, we report a 60-year-old man with generalized tetanus. He was admitted to the emergency department with jaw stiffness, dysphagia, breathlessness, and fever. His history revealed that he had suffered an injury to his left toe by a rusted nail seven days ago. He had received one dose of tetanus vaccine but no anti-tetanus immunoglobulin was given. He also did not know his prior vaccination history. He was diagnosed as tetanus and was followed up in the intensive care unit. He was treated with intravenous metronidazole and 60.000 IU equine tetanus antiserum. Midazolam was given for generalized muscle spasms. He was put on mechanical ventilation for 11 days and was discharged from the hospital 28 days after admission with recovery. In conclusion, although tetanus is now rare for our country, it should not be forgotten. Prior vaccination should be queried in patients who are admitted to hospitals with injury, and they should be accurately evaluated for vaccination and immunoglobulin

    A Case of Generalized Tetanus Discharged with Recovery

    No full text
    Tetanus is an acute-onset disease that results from exposure to the exotoxins produced by Clostridium tetani. It is characterized by tonic muscle spasms and has high morbidity and mortality. Respiratory failure is the most severe problem causing mortality in generalized tetanus. Mechanical ventilation is almost always mandatory for tetanus patients with respiratory failure and airway obstruction. Here, we report a 60-year-old man with generalized tetanus. He was admitted to the emergency department with jaw stiffness, dysphagia, breathlessness, and fever. His history revealed that he had suffered an injury to his left toe by a rusted nail seven days ago. He had received one dose of tetanus vaccine but no anti-tetanus immunoglobulin was given. He also did not know his prior vaccination history. He was diagnosed as tetanus and was followed up in the intensive care unit. He was treated with intravenous metronidazole and 60.000 IU equine tetanus antiserum. Midazolam was given for generalized muscle spasms. He was put on mechanical ventilation for 11 days and was discharged from the hospital 28 days after admission with recovery. In conclusion, although tetanus is now rare for our country, it should not be forgotten. Prior vaccination should be queried in patients who are admitted to hospitals with injury, and they should be accurately evaluated for vaccination and immunoglobulin

    Brucellosis: Evaluation of 72 Cases

    No full text
    Clinical, laboratory, treatment characteristics and complications of 72 patients with brucellosis treated in our clinic between January 2000 and December 2004 have been investigated retrospectively. The main symptoms were artralgia (80.6%), malaise (80.6%), fever (76.4%), sweating (63.9%), myalgia (62.5%), lumbar and back pain (62.5%), headache (22.2%) and anorexia (19.4%). There were signs of fever (30.5%), hepatomegaly (15.3%), splenomegaly (9.7%), lymphadenopaty (5.6%). Osteoarticular involvement in 30 (41.6%) patients, neurobrucellosis in 10 (13.9%) patients, orchitis in 2 (2.8%) patients, hepatitis in 2 (2.8%) patients, pancytopenia in 2 (2.8%) patients were determined as complications
    corecore