Analysis of Leisure Time Activities of Syrian Children in Turkey as an Adaptation Process

Leisure is one of the important discussions among immigrants. Leisure time activities also carry importance for migrant children. These activities establish bridge between a migrant’s own culture and the new country and help development of a new cultural understanding. Most of the Syrian children currently attend Temporary Education Centers in Turkey. The aim of this research is to evaluate the leisure time activities of Syrian children attending Temporary Education Centers. The qualitative research method was used in this study. The participants consist of 29 Syrian children. Findings show that most of the children live their own culture in a low-education and low-income household with several children. It was found that they mostly spend their times by attending Quran course, reading Arabic books and watching Arabic TV channels. These children read Turkish books, watch Turkish TV channels and do homework at the least in their leisure times. Implications for further research are also discussed. Keywords: Leisure time, Syrian children, adaptation process, Temporary Education Center, Turkey

Fen Öğretmenlerinin Bilimin Doğası Görüşleri ve Öğretimleri Nasıldır? Bir Sınıf İçi Araştırması

The purposes of this study were to investigate science teachers’ nature of science (NOS) views so as to determine how their views influence their instructional practices. Seventy four science teachers and five teachers in a big city in Turkey were selected purposefully as the sample of this study. A sub-set of 18 relevant items from Views on Science-Technology-Society (VOSTS) Questionnaire were used to assess teachers’ NOS views. Semi-structured interviews and class observations were conducted with these five “case” teachers in order to allow them fully express their views and instructional practices. The data analysis revealed that the participating science teachers held naïve views on many dimensions of the NOS. Furthermore, it was found that teachers’ views did not directly influence their classroom practices. We also observed that the perceived curriculum, the high stakes examinations, expectations of school administrators, students, and parents were the most important factors influencing teachers’ decisions regarding classroom practicesBu araştırmanın amacı, fen öğretmenlerinin bilimin doğası hakkındaki görüşlerini incelemek ve bu görüşlerin onların sınıf içi uygulamalarını nasıl etkilediğini belirlemektir. Araştırmanın katılımcıları Türkiye’deki bir büyükşehirde görev yapmakta olan 74 fen öğretmenidir. Öğretmenlerin bilimin doğası hakkındaki görüşleri, literatürde kısaca VOSTS olarak bilinen Bilim-Teknoloji-Toplum anketinden seçilmiş olan 18 madde ile değerlendirilmiştir. Öğretmenlerin görüşlerini sınıf uygulamalarına nasıl yansıttıklarını belirlemek amacıyla gönüllülük esasına dayalı olarak durum çalışmasına alınan beş öğretmen ile yarı yapılandırılmış görüşmeler ve sınıf içi gözlemleri gerçekleştirilmiştir. Veri analizleri sonucunda, katılımcı öğretmenlerin bilimin doğasının birçok boyutu hakkında naif görüşlere sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda öğretmenlerin bu görüşlerinin sınıf uygulamalarına doğrudan etki etmediği görülmüştür. Katılımcı fen ve teknoloji öğretmenlerinin sınıf içi uygulamalarını belirleyen en önemli etkenlerin başında algılanan müfredat, okul idarecileri, öğrenci ve velilerin istek ve beklentileri ile sınav sistemi gösterilebili

TBMM’de Grubu Bulunan Partilerin Seçim Programlarının İdeolojiler Açısından Analizi

Birey ve toplum refahını gerçekleştirmek üzere teori ve kuramlar ileri süren ideolojiler dünyada yaşanan değişim ve dönüşümlere göre şekil almaktadır. Bazıları güncelliğini korumakla birlikte bazıları kendilerine gösterilen ilgiyi kaybetmiştir. İdeoloji referanslı siyasal söylemler, siyasetçilerin belli bir seçmen kitlesine değil de, bütün seçmenlere yönelik çalışmalarıdır. Seçmen beklenti ve isteklerinin öneminin günümüzde daha da artması nedeniyle seçmen ilişkileri temel olarak siyasetçilerin tüm söylemlerini etkilemektedir. Bu nedenle artan siyasal rekabet koşularında, seçmen-siyasetçi ilişkilerine ve siyasal söylemlerin neler getirip neler götürebileceğine dair partilerin ve adayların bilgilendirilmelerine özellikle önem verilmelidir. Siyasal çekişmelerin ve parti sayılarının çok olduğu ülkemizde, büyük seçmen kitlelerine sahip partilerde yarışma, küçük partilere oranla çok daha ince çizgilerde gidip gelmektedir. Ülkemizde son yıllarda seçmen ihtiyaçlarına daha fazla önem verildiği ve partilerin söylemlerini bu doğrultuda oluşturdukları görülmektedir. Bu nedenle partilerin daha başarılı olabilmesi için seçmen ilişkilerine daha çok önem verilmesi; parti içi eğitim ve seminer programlarıyla adayların yetiştirilmesi niteliğinde olan gerekmektedir. Bu çalışmada ülkemizde 7 Haziran 2015 genel seçimi ile bu seçimin tekrarı olan 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin, parti programları ile internet sayfalarından derlenen verilere göre seçim sürecindeki söylemleri ve bu söylemlerin ideolojik orjinleri hakkında bir araştırma yapılmıştır

Kurumsal Değerler Olarak Kalite, İnovasyon, Katılımcılık ve İşbirliğinin Kişi-Örgüt Uyumu Bağlamında Çalışanın Görev Performansına Etkisi: Konaklama Sektöründe Bir Araştırma

Amaç – Bu çalışma, kurumsal değerlerin çalışanın görev performansına etkisini ve bu etkide kişi-örgüt uyumunun aracı rolünü konaklama sektörü bağlamında ortaya koyarak hem literatüre katkı yapmayı hem de uygulamacıların dikkatlerini Kurumsal Değerlerin önemi hususuna çekmeyi amaçlamaktadır. Yöntem – Bu çalışma, Antalya ilinde faaliyet gösteren Konaklama Tesisi Belgeli 889 tesis arasından, kolayda örnekleme yöntemiyle seçilen ve telefonla ulaşılan 37 konaklama tesisinden 13’ünde gerçekleştirilmiştir. Nicel araştırma modellerinden ilişkisel tarama modeline uygun olarak düzenlenmiş bu çalışmaya, 13 konaklama tesisinden 316 kişi katılmıştır. Bu çalışmada katılımcıların algıladıkları kurumsal değerlerin kişi-örgüt uyumuna ve çalışanın görev performansına etkisi ölçülmüştür. Konaklama tesisi yöneticilerine anket formları elektronik ortamda iletilmiş ve yöneticiler vasıtasıyla çalışanların araştırmaya katılmaları sağlanmıştır. Elde edilen veriler SmartPLS Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) paket programı kullanılarak geçerlilik, güvenilirlik ve doğrulayıcı faktör analizlerine tabi tutulmuş, sonrasında da hipotez testleri için yol analizi yapılarak elde edilen bulgular yorumlanmıştır. Bulgular – Analizler sonucunda, kurumsal değerlerden kalitenin görev performansını doğrudan, işbirliğinin ise kişi-örgüt uyumu üzerinden etkilediği belirlenmiştir. Kişi-örgüt uyumundaki değişimin yaklaşık %57’si kurumsal değerler tarafından açıklanırken, bu değerlerden kalite, katılımcılık ve işbirliğinin, kişinin örgüt ile uyumunda olumlu ve anlamlı yönde etkiye sahip olduğu ortaya konulmuştur. Tartışma – Örgütlerin, bireyselliğin ön plana çıkartıldığı ve bireysel performans bazında çalışanların birbirlerinin rakipleriymiş gibi yarıştırıldıkları çalışma ortamları yerine, takım çalışmasını, ekip ruhunu teşvik ettikleri, mümkün olduğunca çalışanların karar alma süreçlerine dâhil oldukları, işbirliği ve kalite odaklı çalışma ortamları oluşturmaları, çalışanların kendilerini örgüt ile bütünleşmiş hissetmeleri için önemlidir. Kişi-örgüt uyumunun sadece çalışanın görev performansı üzerine olan etkisi değil, örgütsel vatandaşlık davranışı olmak üzere diğer örgütsel değişkenler ve çıktılar üzerindeki etkileri de göz önüne alındığında ne derece önemli olduğu, örgütler için ne kadar hayati bir kavram olduğu daha da iyi anlaşılabilir

Kurumsal Değerler Olarak Kalite, İnovasyon, Katılımcılık ve İşbirliğinin Kişi-Örgüt Uyumu Bağlamında Çalışanın Görev Performansına Etkisi: Konaklama Sektöründe Bir Araştırma

Amaç – Bu çalışma, kurumsal değerlerin çalışanın görev performansına etkisini ve bu etkide kişi-örgüt uyumunun aracı rolünü konaklama sektörü bağlamında ortaya koyarak hem literatüre katkı yapmayı hem de uygulamacıların dikkatlerini Kurumsal Değerlerin önemi hususuna çekmeyi amaçlamaktadır. Yöntem – Bu çalışma, Antalya ilinde faaliyet gösteren Konaklama Tesisi Belgeli 889 tesis arasından, kolayda örnekleme yöntemiyle seçilen ve telefonla ulaşılan 37 konaklama tesisinden 13’ünde gerçekleştirilmiştir. Nicel araştırma modellerinden ilişkisel tarama modeline uygun olarak düzenlenmiş bu çalışmaya, 13 konaklama tesisinden 316 kişi katılmıştır. Bu çalışmada katılımcıların algıladıkları kurumsal değerlerin kişi-örgüt uyumuna ve çalışanın görev performansına etkisi ölçülmüştür. Konaklama tesisi yöneticilerine anket formları elektronik ortamda iletilmiş ve yöneticiler vasıtasıyla çalışanların araştırmaya katılmaları sağlanmıştır. Elde edilen veriler SmartPLS Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) paket programı kullanılarak geçerlilik, güvenilirlik ve doğrulayıcı faktör analizlerine tabi tutulmuş, sonrasında da hipotez testleri için yol analizi yapılarak elde edilen bulgular yorumlanmıştır. Bulgular – Analizler sonucunda, kurumsal değerlerden kalitenin görev performansını doğrudan, işbirliğinin ise kişi-örgüt uyumu üzerinden etkilediği belirlenmiştir. Kişi-örgüt uyumundaki değişimin yaklaşık %57’si kurumsal değerler tarafından açıklanırken, bu değerlerden kalite, katılımcılık ve işbirliğinin, kişinin örgüt ile uyumunda olumlu ve anlamlı yönde etkiye sahip olduğu ortaya konulmuştur. Tartışma – Örgütlerin, bireyselliğin ön plana çıkartıldığı ve bireysel performans bazında çalışanların birbirlerinin rakipleriymiş gibi yarıştırıldıkları çalışma ortamları yerine, takım çalışmasını, ekip ruhunu teşvik ettikleri, mümkün olduğunca çalışanların karar alma süreçlerine dâhil oldukları, işbirliği ve kalite odaklı çalışma ortamları oluşturmaları, çalışanların kendilerini örgüt ile bütünleşmiş hissetmeleri için önemlidir. Kişi-örgüt uyumunun sadece çalışanın görev performansı üzerine olan etkisi değil, örgütsel vatandaşlık davranışı olmak üzere diğer örgütsel değişkenler ve çıktılar üzerindeki etkileri de göz önüne alındığında ne derece önemli olduğu, örgütler için ne kadar hayati bir kavram olduğu daha da iyi anlaşılabilir

Early clinical and radiological results of minimally invasive total hip replacement

Introduction It is critical to achieve both proper component positioning and intact muscle balance if satisfactory results are to be attained after total hip replacement (THR). There have been fewer studies on minimally invasive (MI) THR than standard approaches. The objective of this paper is to present the early clinical and radiological results of posterolateral MI THR. Materials and methods The retrospective analysis of the records of patients undergoing posterolateral MI THR surgery between 2011 and 2014 was the basis of this study. 73 hips of 68 patients were included in the study. The acetabular component and femoral stem positions were measured on plane X-rays. Data on preoperative and postoperative hemoglobin and hematocrit values, as well as transfusion amounts, were also studied. The clinical evaluations were carried out with Harris Hip Scores. Results The mean HHS at the 3rd postoperative month was 87.60 (±7.70). Of the 73 cases, 61 were within the Lewinnek safe zone. The mean PMFA was 88.12 (±7.63°), which is within the normal ranges. The mean postoperative hemoglobin value was 9.7 g/dl (±1.3) and the mean postoperative hematocrit value was 29.8% (±3.8). A nondisplaced proximal femoral fracture line was evident on the early postoperative X-ray of one patient. One patient experienced early dislocation caused by acetabular component malpositioning and an early acetabular cup revision was necessary. Conclusion MI posterior approach for THR is a method in which the prosthetic components can be properly placed. Posterolateral MI approaches are safe when THR is performed, and afford satisfactory results. © 2016 Delhi Orthopedic Associatio

Evaluation of personality features and mental state of keratoconus patients

Objectives: Keratoconus (KCN) is a disorder that usually appears during adolescence and progressively reduces visual acuity. KCN may lead to differences in personality features as a result of vision loss and the numerous clinical examinations and treatment methods used from a young age. The aim of this study was to better understand the psychological characteristics of KCN patients and to define possible correlations between corneal topographic parameters and psychological state. Methods: A total of 59 KCN cases were included in the study group and were compared with 65 age- and sex-matched healthy individuals. All of the participants underwent a routine ophthalmic examination that included corrected distance visual acuity (CDVA), biomicroscopy, and fundoscopy. The KCN patients were evaluated busing Scheimpflug corneal topography. Psychiatric evaluations were performed using the Eysenck Personality Questionnaire Revised-Short Form (EPQ), the Self-Confidence Scale, the Maudsley Obsessive-Compulsive Inventory (MOCI), and the Beck Depression Inventory (BDI). Results: The mean age of the case and control groups was 23.98±5.7 years and 25.82±5.4 years, respectively. The KCN cases had significantly higher EPQ neuroticism subscale scores; higher MOCI subscale scores, with the exception of the doubting subscale; and higher BDI scores. Analysis of the KCN duration revealed a positive correlation with the checking and slowness subscales of the MOCI, however, there was no significant correlation between the psychometric scale scores, corneal topographic parameters, and CDVA. Conclusion: A substantially asymmetrical course and a relatively long period for KCN to result in severe vision loss might explain the lack of correlations between psychological parameters and visual acuity. Nonetheless, the apparent effect of vision loss on emotional distress cannot be disregarded; the day-to-day progressive loss of visual acuity and multiple, costly interventions may initiate or contribute to a depressive mood in KCN patients. A vicious depressive cycle and the exhaustion of long-term coping mechanisms might be underlying factors for the higher neuroticism scores seen among KCN patients. Both the personality traits and mental state of KCN patients demonstrate distinguishing properties; clinicians working with these patients should consider their mental state in addition to other factors in order to achieve better treatment outcome

Ethnic Identity Development in Schools among First Generation Immigrants in the United States

Today, Americans increasingly concerned about the matter of immigration in the United States. A growing number believe that immigrants are burden to the country, taking jobs and housing and creating strains on the health care system. Many Americans are also worry about the cultural impact of the expanding number of newcomers to the U.S. This paper aims to present a brief but concise discussion by reviewing literature that deals on the development of ethnic identity of first generation immigrants’ students in the U.S. This is a relevant study since the influx of immigrants coming in the U.S. has made great impact on the over-all societal changes

How does disease location affect acute phase reactants in ulcerative colitis?

Background: We aimed to evaluate erythrocyte sedimentation rate (ESR), C-reactive protein (CRP), white blood cell (WBC), platelet (PLT) counts and albumin levels according to disease location in ulcerative colitis.Methods: The ESR, CRP, WBC, PLT counts and albumin levels of 206 ulcerative colitis patients with endoscopic activity were retrospectively evaluated. Endoscopic activity had been assessed using Rachmilewitz endoscopic activity index. Patients were grouped according to the extent of disease by Montreal classification, and they were evaluated regarding the location and severity of disease according to the laboratory test results.Results: Among 206 patients, 88 (42.7%) had extensive colitis, 89 (43.2%) of them had left sided colitis and 29 (14%) patients had proctitis. According to the endoscopic activity index, 32.04% of the patients had mild activity, 39.32% moderate activity and 28.64% had severe activity. As the disease extent progressed from the distal to the proximal intestine, CRP, ESR, WBC and PLT counts showed a significant increase while albumin levels showed a significant decrease. In our study, the test that yielded the best results in the assessment of disease activity was CRP, which was found to be high in 80% of patients with extensive colitis, followed by ESR, PLT and WBC counts. As the involved intestine shortened, the rate of patients with abnormal laboratory tests significantly decreasedConclusion: CRP, ESR, WBC, PLT counts and albumin levels are of limited value in determining disease activity in ulcerative colitis patients, especially in those with proctiti

The World of Defacers: Looking through the Lens of Their Activities on Twitter

Many web-based attacks have been studied to understand how web hackers behave, but web site defacement attacks (malicious content manipulations of victim web sites) and defacers’ behaviors have received less attention from researchers. This paper fills this research gap via a computational data-driven analysis of a public database of defacers and defacement attacks and activities of 96 selected defacers who were active on Twitter. We conducted a comprehensive analysis of the data: an analysis of a friendship graph with 10,360 nodes, an analysis on how sentiments of defacers related to attack patterns, and a topical modelling based analysis to study what defacers discussed publicly on Twitter. Our analysis revealed a number of key findings: a modular and hierarchical clustering method can help discover interesting sub-communities of defacers; sentiment analysis can help categorize behaviors of defacers in terms of attack patterns; and topic modelling revealed some focus topics (politics, country-specific topics, and technical discussions) among defacers on Twitter and also geographic links of defacers sharing similar topics. We believe that these findings are useful for a better understanding of defacers' behaviors, which could help design and development of better solutions for detecting defacers and even preventing impeding defacement attacks