28 research outputs found

    Does the Use of Multiplex PCR Contribute to the Management of Paediatric Emergency Physicians in <2-Year-old Children with Acute Respiratory Infections?

    Get PDF
    Multiplex polymerase chain reaction (PCR) is used to detect respiratory viruses in pediatric emergency departments, but its indications and interpretation of results must still be clear. In the present study, we examined the effect of detecting a viral agent with multiplex PCR on patient management. Infants and toddlers, aged between 1-24 months, who presented to the pediatric emergency department with respiratory tract infection complaints and underwent multiplex-PCR between 1 January 2014 and 28 February 2020 were included in the study. Patients with at least one agent detected were considered as the study group, and patients without detection were considered as the control group. The same design was implemented only for patients with chronic diseases. A total of 1106 patients were recruited [median age: 6.7 months (range: 2.9-13.0 months)]. Seven hundred and eighty-nine in the study group and 317 in the control group. There were no significant differences between the groups in hospital admissions (study group: 271 admissions; control group: 89 admissions; p=0.055), length of hospital stay duration [mean ± standard deviation: 3.09±7.87 days (study group) and 2.6±7.79 days (control group); p=0.045], or antibiotic use [234 patients (study group) and 77 patients (control group); p=0.078]. When these variables were examined only for those with chronic diseases, there was no difference again. Although multiplex PCR is an ideal method with high sensitivity, specificity, and cost-effectiveness, the limits of its clinical application need to be clarified. We did not observe significant differences in the treatment of patients with detected viral agents

    The observation of the nanoparticle growth in microemulsions by rheological methods

    No full text
    Bu çalısmanın amacı, ZnO nanoçubuklarının olusumu esnasında mikroemülsiyon içerisinde gerçeklesen reaksiyonların reolojik ölçümlerle takip edilmesidir. Mikroemülsiyon sistemi, SDS(Sodyum dodesil sülfat) n-Hekzanol- n-Heptan sulu çözelti fazı sisteminden olusturulmaktadır. Sulu çözelti fazı 2- 4 Zn(OH) , Zn(CH3COO)2 ve NaOHʼin oda sıcaklıgında kitlesel fazda gerçeklesen reaksiyonu sonucu elde edilmistir. ZnO nano çubukları 2- 4 Zn(OH) ile yüklü mikroemülsiyonların otoklav içerisinde 140oC sıcaklıkta ısıl isleme tabi tutulması sonucu elde edilmistir. ZnO nanoçubuklarının üretiminde incelenen parametreler; 400 μLʼde sabit tutulan sulu çözelti fazı yüklemesinde reaksiyon süresinin etkisi (1, 2, 3, 4, 5, 6, 8, 10 ve 12 saat) ayrıca 2 ve 4 saatlik sabit reaksiyon sürelerinde yükleme oranının (100 ile 900 μL arasında 100ʼer μLʼlik artıslarla) etkisi olarak belirlenmistir. Reolojik ölçümler stres kontrollü reometre ile gerçeklestirilmistir. ncelenen örneklerin viskoelastik yapısını aydınlatmak üzere, elastik ve viskoz modüllerinin kayma gerilimi ve frekans ile degisimi incelenmistir. Nicel olarak elastik yapının gözlenmesi için ayrıca creep ve recovery testleri yapılmıstır. Örneklerin gösterdigi esik kayma geriliminin üzerindeki akım karakteristikleri ise kayma gerilimi ve deformasyon hızı iliskileri gözlenerek incelenmistir. Örneklerin viskoziteleri ise gözlenen kayma gerilimi deformasyon hızı iliskisinden hesaplanmıstır. Artan ve azalan deformasyon hızı altında zamana baglı olarak tiksotropi testleri yapılmıs ve tiksotropi indeksi hesaplanmıstır. Reolojik degisimler, ısıl isleme girmemis mikroemülsiyon sistemi, ısıl isleme tabi tutulmus ZnO nano tanelerini içermeyen jeller ve reaksiyon sonrası ZnO nano tanelerini içeren jeller için takip edilmistir. Reolojik sonuçlar jel içerisinde tane olup olmaması, reaksiyon zamanı, yükleme oranı ve ısıl islem sonrasında jelin zamana karsı yapısındaki degisiklikleri belirleme dogrultusunda degerlendirilmistir. Jel içerisinde katı tane varlıgının viskoelastik özellikleri arttırdıgı gözlenmistir. Reaksiyon süresi ve yükleme miktarı arttırıldıkça reolojik özelliklerde birbirine paralel degisimler gözlenmistir. Reaksiyon süresi ve yükleme miktarına baglı gözlenen reolojik degisimler ZnO nanoçubuklarının büyümesinden kaynaklanabilecegi gibi sıkı bir jel ag yapısının olusmasından da kaynaklanabilmektedir. Bos ve yüklü misellerin tane dagılımı dinamik ısık saçılımı (DLS) teknigi ile belirlenmistir. Maksimum misel boyutu, mikroemülsiyon sisteminin homojen ve seffaf bir yapıya ulastıgı 400-500 μL yükleme miktarlarında, 4-5 nm olarak saptanmıstır. Jel yapılar çapraz polarize mikroskop altında tayin edilmis ve hekzagonal tekstürler veren anisotropik yapılar gözlenmistir. Reaksiyon sonrası tanelerin sekli ve morfolojisi taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile belirlenmistir. Olusan taneler nanoçubuk ve nanotel sekillerinde gözlenmistir. Nano tanelerin boy / en oranı (aspect ratio) 5 ile 250 arasında degismektedir. Olusan tanelerin morfolojisi X-ısını kırınımı (XRD) ile saptanmıs, ve hekzagonal wurtzite yapısına sahip ZnO yapıları gözlenmistir

    Reproduction Biology of Capoeta trutta (Heckel, 1843) in the Uzunçayır Dam Lake

    No full text
    Çalışmada, sürdürülebilir avcılık stratejilerinin belirlenebilmesi amacıyla, Uzunçayır Baraj Gölü’ndeki Capoeta trutta’nın üreme özellikleri araştırılmıştır. Balık örnekleri 2013 yılının Ocak-Aralık ayları arasında farklı ağ göz açıklıklarına (36-100 mm) sahip sade uzatma ağlarıyla aylık olarak yakalanmıştır. Araştırma süresince Uzunçayır Baraj Gölü’nden yakalanan 385 adet C. trutta bireyinin 218 adedini (%57.00) erkek, 167 adedini (%43.00) ise dişi bireylerin oluşturduğu ve populasyonun I-XII yaş grupları arasında dağılım gösterdiği saptanmıştır. GSİ değerlerinin mayıs ayında maksimuma ulaştığı, sperm ve yumurtalarını mayıs-temmuz ayları arasında bıraktıkları tespit edilmiştir. Yumurta çapları 0.30-1.07 mm arasında değişmiştir. Fekondite-total boy ve fekondite-ağırlık arasındaki ilişkileri açıklayan denklemler sırasıyla; F= 29.708*TL-593.36 (N= 35, r= 0.27), F= 9.6448*W+5488.3 (N= 35, r= 0.38) olarak hesaplanmıştır. C. trutta bireylerinin yaş gruplarına göre yumurta veriminin 1362-15428 arasında değiştiği belirlenmiştir. Eşeysel olgunluk boyu dişi bireylerde 20.77 cm, erkek bireylerde 19.35 cm olarak tespit edilmiştir.In the study, on the purpose of contribute to sustainable fisheries strategies, the reproductive characteristics of Capoeta trutta in Uzunçayır Dam Lake were investigated. The fish samples were caught from Uzunçayır Dam Lake by using gill nets with different mesh sizes (36-100 mm) between January-December 2013. During research period, a total of 385 C. trutta samples that were caught from Uzunçayır Dam Lake yielded 167 female (43.00%) and 218 male (57.00%) with an age composition of population varied from I to XII age groups. GSI values reached a maximum in May and rapidly declined after that month, and it can be concluded that C. trutta in Uzunçayır Dam Lake deposites its sperms and eggs between May-July. Egg size varied between 0.30-1.07 mm in dimeter. The relationships between fecundity-total length and fecundity-total weight were determined respectively as; F= 29.708*TL-593.36 (N= 35, r= 0.27), F= 9.6448*W+5488.3 (N= 35, r= 0.38). The fecundity of C. trutta individuals changed from 1362 to 15428 according to age groups. Sexual maturity length was determined as 20.77 cm and 19.35 cm for female and males, respectivel

    Scientific publication performance of Turkish anaesthesia clinics in high impact factor international journals between 2005 and 2014 : a bibliometric analysis

    Get PDF
    Uluslararası yayın etkinliklerinin ölçülmesi bilim politikalarının doğru şekilde yürütülüp yürütülmediğinin somut göstergelerinden biridir. Türkiye`nin genel bilimsel etkinlik değerlendirmelerinde yayın sayısındaki hızlı artışa rağmen yayın kalitesinde aynı artışın görülmediği bildirilmiştir Özel olarak ülkemizdeki anestezi bilim dalının uluslararası yayın etkinlikleri henüz değerlendirilme- miştir. Çalışmamızda Türkiye`deki anestezi kliniklerinin son 10 yıl içerisindeki uluslararası yüksek kaliteli yayın üretkenliklerini değer- lendirerek güncel durumu ortaya koymayı amaçladık. Yöntemler: "Thomson Reuters InCities" ve Pubmed veri taban- larını kullanarak, son 10 yılda Türkiye`deki anestezistler tarafın- dan yapılan ve 2013 yılı etki değeri 1 ve üzerinde olan anestezi ve yoğun bakım konulu dergilerde yayınlanan çalışmaları listeledik. Her bir çalışmanın yayın yılını, konusunu, yöntemini, aldığı atıf sayısını ve hangi kurum tarafından yapıldığını kaydettik ve tanım- layıcı analizler yaptık Bulgular: Seçtiğimiz ölçütlere uyan toplam 630 yayın bulundu. Yayınların 525'i (%83) anestezi, 66'sı (%10) yoğun bakım, 39'u (%6) ağrı konuluydu. Yayınların ortalama atıf sayısı 9,90 idi. 376 kontrollü/randomize kontrollü klinik çalışma, 98 gözlemsel klinik çalışma, 66 laboratuvar çalışması, 64 vaka serisi/sunumu, 5 derleme ve 21 editöre mektup yayınlanmıştı. Yayınların %82,4'ü üniversite, %15,56'sı eğitim araştırma, %0,63'ü devlet/asker ve %1,27'i özel hastanelere aitti. En çok yayına sahip kurum Başkent Üniversitesi, en çok atıf alan kurum İstanbul Üniversitesi ve öğretim görevlisi başına en çok yayın üreten kurum Trakya Üniversitesi idi. Sonuç: Son 10 yıl içerisinde Türkiye'deki anestezi kliniklerinin yük- sek etki değerli uluslararası dergilerde yer alan yayın sayısı azalma eğilimindedir ve ortalama atıf sayısı dünya ortalamasının altındadırObjective: International scientific publication productivity is a tangible indicator for the accuracy of scientific policies. The quality of scientific publications is not increasing despite the fast increase in the publication count in Turkey. The international publication activities of Turkish anaesthesia clinics have not been previously explored. Thus, we aimed to evaluate the high quality scientific productivity of Turkish anesthesia clinics within the last 10 years. Methods: We searched for studies conducted by anaesthesiologists in Turkey within the last 10 years and published in journals listed under the medical subject categories of anaesthesiology and critical care using ‘Thomson Reuters InCites’ and PubMed databases. We recorded publication year, subject, method, citation count and origin of each paper and conducted descriptive analyses. Results: There were 630 papers meeting our inclusion criteria. Among those, 525 (83%) were studies on anaesthesia, 66 (10%) were studies on critical care and 39 (6%) were studies on pain. The average citation count was 9.90. There were 376 controlled/randomized controlled trials, 98 observational studies, 66 laboratory studies, 64 case series/reports, 5 reviews and 21 letters to the editor. Studies were conducted by universities (82.4%), by training and research hospitals (15.56%), by state and military hospitals (0.63%) and by physicians in private practice (1.27%). Baskent University had the highest publication count, Istanbul University had the highest citation count and Trakya University had the highest publication count per faculty teaching staff. Conclusion: The high-impact scientific productivity of Turkish anesthesia clinics is in a downward trend in the last 10 years, and the average citation count is lower than the global average

    Hyperhomocysteinemia Predicts the Severity of Coronary Artery Disease as Determined by the SYNTAX Score in Patients with Acute Coronary Syndrome

    No full text
    WOS: 000449890000002PubMed: 30449985Background: Hyperhomocysteinemia is a known risk factor for acute coronary syndrome (ACS) and is related with the severity of coronary artery disease (CAD). Previous studies have used less quantifiable scoring systems for assessing the severity of CAD. Therefore, we aimed to assess the relationship between homocysteine levels and SYNTAX score (SXscore), which is currently more widely used to grade the severity of CAD. Methods: A total of 503 patients with adiagnosis of ACS were examined angiographically with SXscore. The patients were divided into three groups according to SXscore; Group 1 a low SXscore = 33). Results: Plasma homocysteine levels were 16.3 +/- 6.2 nmol/mL in Group 1, 18.1 +/- 9.6 nmol/mL in Group 2, and 19.9 +/- 9.5 nmol/mL in Group 3. Homocysteine levels were significantly higher in Group 2, and Group 3 compared to Group 1 (p = 0.023 and 0.007, respectively). In the correlation analysis, homocysteine levels were correlated with SXscore (r: 0.166, p < 0.01). Conclusions: Serum homocysteine levels on admission were associated with an increased severity of CAD in the patients with ACS

    The effects of silorane composites on levels of cytokines and periodontal parameters

    No full text
    Aims: The purpose of this pilot study was to determine the effects of silorane composites on gingival crevicular fluid (GCF) levels of tumor necrosis factor alpha (TNF-α), interleukin 6 (IL-6) and IL-8, GCF volume and clinical periodontal parameters in patients with silorane composite restorations before and after restorative treatment. Materials and Methods: A total of 20 systemically healthy non-smokers, 12 female and 8 male (age range: 24-46 years), presenting with 25 instances of primary dentine caries with subgingival margins were selected for this study. Approval was obtained from the university ethics committee and treatment plans were approved by the patients. GCF samples were obtained with periopaper strips from relevant teeth for IL-6, IL-8 and TNF-α measurements. Each sample was stored at − 80°C and analyzed using the enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA) kits. Cavities were prepared according to the common principles for adhesive restorations and restored with a silorane adhesive system (Silorane System Adhesive (3M ESPE) and silorane composite (Filtek Silorane, 3M ESPE). Cytokine levels were reassessed 2 weeks after restorative treatment. Data were analyzed using the independent t-test at a significance level of α =0.05. Associations between parameters were analyzed using Pearson correlation analysis. Results: A significant increase in gingival index (GI) and plaque index (PI) were observed after 15 days (P < 0.05). GCF volume, IL-6, IL-8 and TNF-α levels exhibited significant differences before and after restorative treatment (P < 0.05). There were strong positive correlations among parameters except for PI/GCF volume and GI/GCF volume. Conclusion: Within the limitations of this investigation, silorane composites may have some negative effects on cytokine levels, clinical parameters and GCF volume

    Uzunçayır Baraj Gölü’nde yaşayan Chondrostoma regium (Heckel, 1843)’un üreme biyolojisi

    No full text
    Balık örnekleri Ocak-Aralık 2013 ayları arasında farklı göz açıklığına sahip (36-100 mm) sade uzatma ağlarıyla aylık olarak yakalanmıştır. Laboratuvara getirilen balıkların ağırlıkları, total boyları, eşeyleri ve gonat ağırlıkları belirlenmiştir. Yumurta çapları mikroskop altında mikrometre ile, yumurta sayıları ise gravimetrik yöntem ile belirlenmiştir. Gonadosomatik indeks değerlerinin belirlenmesinde GSİ= (Gonad ağırlığı / (Vücut ağırlığı-gonad ağırlığı))*100, kondisyon faktörünü tespit etmek için; K=[(Vücut ağırlığı-Gonad ağırlığı)/Balık boyu³]*100 formülünden yararlanılmıştır. Eşeysel olgunluk boyun hesaplanmasında P= 1/(1+exp[-r(L-Lm)]) denkleminden faydalanılmıştır. Fekundite-total uzunluk (TL), Fekundite–vücut ağırlığı (W) regrasyon analizi ile hesaplanmıştır. Sonuç olarak; araştırma süresince Uzunçayır Baraj Gölü’nden yakalanan 361 adet C. regium bireyinin 144 adedini (%39,89) erkek, 217 adedini (%60,11) ise dişi bireylerin oluşturduğu ve populasyonun I-X yaş grupları arasında dağılım gösterdiği saptanmıştır. GSİ değerlerinin mayıs ayında maksimuma ulaştığı, sperm ve yumurtalarını mayıs-temmuz ayları arasında bıraktıkları tespit edilmiştir. Yumurta çapları 0,50-1,73 mm arasında değişmiştir. Fekondite-total boy ve fekondite-ağırlık arasındaki ilişkileri açıklayan denklemler sırasıyla; F=44,679*TL-5994,3 (N=106, r=0,34), F=31,653*W+535,57 (N=106, r=0,53) olarak belirlenmiştir. C. regium bireylerinin yaş gruplarına göre yumurta veriminin 1225-13248 arasında değiştiği belirlenmiştir. Eşeysel olgunluk boyu dişi bireylerde 20,71 cm, erkek bireylerde 20,39 cm olarak tespit edilmiştir

    Uzunçayır Baraj Gölü’nde yaşayan Capoeta umbla (Heckel, 1843)’nın üreme biyolojisi

    No full text
    Amaç: Bu çalışma ile Uzunçayır Baraj Gölü’nde yaşayan Capoeta umbla (Heckel,1843)’nın eşey ve yaş kompozisyonu, üreme periyodu, yumurta çapı ve yumurta verimliliği ve ilk eşeysel olgunluk boyunun tespit edilmesi amaçlanmıştır. Gereçler ve Yöntemler: Balık örnekleri Ocak-Aralık 2013 tarihleri arasında farklı göz açıklığında (36-100 mm) sade uzatma ağlarıyla aylık olarak yakalanmıştır. Laboratuvara getirilen balıkların ağırlıkları, total boyları, eşeyleri ve gonad ağırlıkları belirlenmiştir. Yumurta çapları mikroskop altında mikrometre ile yumurta sayıları ise gravimetrik yöntem (Bagenal and Braum, 1978) ile belirlenmiştir. Gonadosomatik indeks değerlerinin belirlenmesinde GSİ= (Gonad ağırlığı / (Vücut ağırlığı-gonad ağırlığı))*100, kondisyon faktörünü tespit etmek için; K=[(Vücut ağırlığı-Gonad ağırlığı)/Balık boyu³]*100 formülünden yararlanılmıştır (Avşar,2005). Eşeysel olgunluk boyunun hesaplanmasında P= 1/(1+exp[-r(L-Lm)]) denkleminden faydalanılmıştır (King,1995). Fekundite-total uzunluk (TL), Fekundite–vücut ağırlığı (W) ilişkileri regrasyon analizi ile hesaplanmıştır (Nikolsky,1969). Sonuç: Sonuç olarak; araştırma süresince Uzunçayır Baraj Gölü’nden yakalanan 523 adet C. umbla bireyinin 306 adedini (%58,50) erkek, 217 adedini (%41,50) ise dişi bireylerin oluşturduğu ve populasyonun I-XII yaş grupları arasında dağılım gösterdiği saptanmıştır. GSİ değerlerinin erkek bireylerde nisan, dişi bireylerde mayıs ayında maksimuma ulaştığı, sperm ve yumurtaların nisan-temmuz ayları arasında bırakıldığı tespit edilmiştir. Yumurta çapları 0,44-1,42 mm arasında değişmiştir. Fekondite-total boy ve fekondite-ağırlık arasındaki ilişkileri gösteren denklemler sırasıyla; F=49,123*TL-9387,7 (N=50, r=0,53), F=15,731*W+830,74 (N=50, r=0,56) olarak belirlenmiştir. C. umbla bireylerinin yaş gruplarına göre yumurta verimi 2519-23300 arasında bulunmuştur. Eşeysel olgunluk boyu dişi bireylerde 23,64 cm, erkek bireylerde 22,79 cm olarak tespit edilmiştir

    Uzunçayır Baraj Gölü’nde yaşayan Squalius cephalus (Linnaeus, 1758)’un üreme biyolojisi

    No full text
    Amaç: Bu çalışma ile Uzunçayır Baraj Gölü’nde yaşayan Squalius cephalus (Linnaeus, 1758)’un eşey ve yaş kompozisyonu, üreme periyodu, yumurta çapı ve yumurta verimliliği ve ilk eşeysel olgunluk boyunun tespit edilmesi amaçlanmıştır. Gereçler ve Yöntemler: Balık örnekleri Ocak-Aralık 2013 tarihleri arasında değişik göz açıklığında (36-100 mm) sade uzatma ağlarıyla aylık olarak yakalanmıştır. Laboratuvara getirilen balıkların ağırlıkları, total boyları, eşeyleri ve gonad ağırlıkları belirlenmiştir. Yumurta çapları mikroskop altında mikrometre ile yumurta sayıları ise gravimetrik yöntem (Bagenal and Braum, 1978) ile belirlenmiştir. Gonadosomatik indeks değerlerinin belirlenmesinde GSİ= (Gonad ağırlığı / (Vücut ağırlığı-gonad ağırlığı))*100, kondisyon faktörünü tespit etmek için; K=[(Vücut ağırlığı-Gonad ağırlığı)/Balık boyu³]*100 formülünden yararlanılmıştır (Avşar,2005). Eşeysel olgunluk boyunun hesaplanmasında P= 1/(1+exp[-r(L-Lm)]) denkleminden faydalanılmıştır (King,1995). Fekundite-total uzunluk (TL), Fekundite–vücut ağırlığı (W) ilişkileri regrasyon analizi ile hesaplanmıştır (Nikolsky,1969). Sonuç: Sonuç olarak; Araştırma süresince Uzunçayır Baraj Gölü’nden yakalanan 379 adet Squalius cephalus bireyinin 129 adedini (%34,04) erkek, 250 adedini (%65,96) ise dişi bireylerin oluşturduğu ve populasyonun I-XI yaş grupları arasında dağılım gösterdiği tespit edilmiştir. GSİ değerlerinin mayıs ayında maksimuma ulaştığı, sperm ve yumurtaların mayıs-temmuz ayları arasında bırakıldığı tespit edilmiştir. Yumurta çapları 0,20-1,09 mm arasında değişmiştir. Fekondite-total boy ve fekondite-ağırlık arasındaki ilişkiyi açıklayan denklemler sırasıyla; F=179,87*TL-31298 (N=84, r=0,67), F=60,029*W+900,5 (N=84, r=0,75) olarak belirlenmiştir. S. cephalus bireylerinin yaş gruplarına göre yumurta veriminin 3066-53628 arasında değiştiği bulunmuştur. Eşeysel olgunluk boyu dişi bireylerde 18,16 cm, erkek bireylerde 17,85 cm olarak tespit edilmiştir
    corecore