Management and Outcome of Cardiac and Endovascular Cystic Echinococcosis

Cardiac and vascular involvement are infrequent in classical cystic echinococcosis (CE), but when they occur they tend to present earlier and are associated with complications that may be life threatening. Cardiovascular CE usually requires complex surgery, so in low-income countries the outcome is frequently fatal. This case series describes the characteristics of cardiovascular CE in patients diagnosed and treated at a Tropical Medicine & Clinical Parasitology Center in Spain. A retrospective case series of 11 patients with cardiac and/or endovascular CE, followed-up over a period of 15 years (1995–2009) is reported. The main clinical manifestations included thoracic pain or dyspnea, although 2 patients were asymptomatic. The clinical picture and complications vary according to cyst location. Isolated cardiac CE may be cured after surgery, while endovascular extracardiac involvement is associated with severe chronic complications. CE should be included in the differential diagnosis of cardiovascular disease in patients from endemic areas. CE is a neglected disease and further studies are necessary in order to make more definite management recommendations for this rare and severe form of the disease. The authors propose a general approach based on cyst location: exclusively cardiac, endovascular or both

Rahitisli olguların biokimyasal, radyolojik bulguları ile vitamin D metabolitlerindeki değişiklikler

Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.DE?ERLENDİRME VE ÖZET Tüm mevsimlerde yeterli güneş ışığı alan Ege bölgesinde rahitis halen önemli oranda ( % 6.9 ) görülmektedir ( 5 ). Bu çalışmada, rahitisli olgularda öncelikle tanımlanan D vitamini eksikliği ve kalsiyum eksikliği gibi etyolojik faktörleri, izmir ve çevresi ( 38 ° kuzey enlemi ) için değerlendirme amacı güdülmüştür. Çalışmaya, 36 evre 1 rahitis ve 16 kontrol olgusu alınıp, fizik muayeneleri yapılmış, Falcor 300 Menarini diagnostics otoanalizatör ile Ca, P ve ALP çalışılmış, el bilek grafileri kliniğimiz röntgen birimince çekilmiş ve yorumlanması Prof. Dr.BahaTaneli tarafından yapılmıştır.Olguların plasma örneklerinden Koshy 'nin methoduna göre ( 61 ) H.P.L.C. ile 25 ( OH ) D2 ve 25 ( OH ) D3 çalışılmıştır. Rahitis tanısı fizik muayene ve radyolojik bulgulara dayanılarak konmuştur. Rahitik ve kontrol olguları birbirleri ile Ca, P, ALP, KTİ, D2, D3 ve total D parametreleri yönünden karşılaştırılmıştır. Rahitik ve kontrol olguları arasında Ca, P, ALP ve KTİ açısından istatistiksel anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu da özellikle evre 1 rahitisin tanısında Ca, P, ALP ve KTİ ' nin tanı kriteri olmadığını göstermektedir. D2, D3 ve total D rahitik olgularda düşük saptanmıştır.( D2 için t : 12.667, p 0.00001 ; D3 için t : 12.959, p 0.0001 ; total D için t: 4.194 p 0.0001 ) Bu da tanımlanan fizik muayene bulguları ; özellikle rahitik tespih ve el metafizer genişlemesinin el bilek grafisi ile birlikte evre 1 rahitis tanısını koymada geçerliliğini kanıtlamaktadır. Rahitik olgularımızdaki D2, D3 ve total D değerleri kontrol olgularımıza göre düşük olmakla birlikte, 40 ° kuzey enlemi ve bunun üstündeki enlemlerde D vitamini suplemantasyonu yapılmayan normal çocukların değerine yakın hatta bunlardan yüksektir. Bu bize rahitik çocuklardaki primer sorunun D vitamini yetersizliği olmadığını göstermektedir. Etyolojideki diğer ana faktör, kalsiyum eksikliğinin olduğunun kesin söylenebilmesi için olguların ya 63dietlerindeki Ca alımının objektif olarak ölçülmesi ya da kemik mineral miktarının ölçülmesi gerekmektedir. Rahitis için annenin kapalı olması, risk faktörü olarak sayıldığı için, annesi kapalı ve annesi kapalı olmayan olgular birbirleri ile Ca, P, ALP, KTİ, D2, D3ve total D açısından karşılaştırılmış ve hiçbiri için istatistiksel anlamlı bir fark bulunmamıştır. Buradan kapalı annelerin çocuklarını, açık anneler Jodar güneşlendirdiği, kapalı ve açık annelerin rahitik çocukların yaş ortalamalarında fark bulunmadığından kapalı annelerin bile bebeklerine ilk aylarda yeteri kadar vitamin D deposu sağlayabildiğini göstermektedir. Kontrol gurubundaki olguların yazın alınan örnekleri ile kışın alınan örnekleri yine Ca, P, ALP, KTİ, D2, D3 ve total D açısından karşılaştırıldığında sadece yaz aylarındaki çocuklarda vitamin D2, kış aylarındaki çocukların değerinden daha fazla olmak üzere anlamlı fark bulunmuştur.( t : 2.834 p : 0.013 ) Bu yaz sebzelerinden fazla miktarda vitamin D2 alındığını göstermektedir. Vitamin D3 ve total D açısından yaz ve kış arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulunmamıştır, bunun nedeni olarak da bu bölgede güneşin, her mevsim yeterli D vitaminin oluşturduğu, yazın artan deri pigmentasyonun ve inaktif fotokimyasal metabolitlerin oluşarak aşırı vitamin D oluşumunu bloke ettiği düşünülmüştür. Evre 1 A rahitis ve T rahitisli olgular arasında Ca, P, ALP, KTİ, D2, D3 ve total D açısından istatistiksel anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ca tedavisi verilen olgularda, 3 haftalık tedavi bitiminde alınan kontrol örneklerinde vitamin D düzeyleri anlamlı yüksek bulunmuştur. Bu ailelere güneşlenmenin önemini anlatmamız ve olguların güneşe çıkarılmaları, ve de dietle alınan Ca 'un PTH salınımını azaltarak 1 - a hidroksilaz aktivitesinin azalıp 25 ( OH ) D ' den 1.25 ( OH ) D oluşumunu azaltıp kanda 25 ( OH ) D ' nin yükselmesine yol açtığı düşünülmüştür. Rahitik olgularda en düşük D3 ve total D vitamini düzeyleri Ocak ve Şubat aylarında görülmüştür. Bu da 36 ° - 42 ° kuzey enleminde olan ülkemizde 64güneş ışınlarının Aralık, Ocak aylarında vitamin D deride sentezinin yetersiz olabileceğini bu aylarda depo vitamin D ' nin kullanıldığı savını desteklemektedir. Depo vitamin D kullanımından sonra, kanda vitamin D düzeyi şubat ayından itibaren tekrar artmaktadır. Rahitik olgularda vitamin D2 Aralık ayında en düşük olup, diğer aylar arasında önemli bir değişiklik bulunmamıştır. Bu da kış sebzelerinden vitamin D2 ' nin alımının az olduğunu göstermektedir. Bu çalışma ; Evre 1 rahitisli olgularda Ca, P, ALP, KTİ ' nin tanı değerinin olmadığını, vitamin D düzeylerinin literatür bilgileri ile karşılaştırıldığında düşük olmadığını göstermiştir. Bu bölgedeki evre 1 rahitislerin etyolojisinde bir başka ana neden olan, kalsiyum eksikliğinin etyolojik bir faktör olabileceği, Ca tedavisi ile alınan sonuçlara dayanarak gösterilmiştir. 6

Endüstriyel ve Biyomedikal Uygulamaları için Silisyum Mikroişlenmiş Kapasitif Basınç Sensörü

This paper reports the design and fabrication of two type of micromachined capacitıve silicon pressure sensors for industrial and biomedical applications. The dynamic ranges of the sensors designed for industrial applications vary between 0- 50mmHg and 0-1200mmHg. Sensors are batch fabricated usıng silicon micromachıning process and occupies an area of 0.4 x 0.6mm . We have measured 120fF capacitance changes for 0- 200mmHg range över 500fF zero pressure capacitance. The pressure sensor for biomedical applications can be implented in the body and can be monitored telemetrically without using any wire that breaks the skin. This is achieved by using the electroplated coil which is fabricated together with the pressure sensor. This implantable sensor measures 1 5mm x 2.5mm x O.ömm in size and provides a dynamic range of OSOmmHg

Mechanical fault detection in permanent magnet synchronous motors using equal width discretization-based probability distribution and a neural network model

Abstract: This paper focuses on detecting the static eccentricity and bearing faults of a permanent magnet synchronous motor (PMSM) using probability distributions based on equal width discretization (EWD) and a multilayer perceptron neural network (MLPNN) model. In order to achieve this, the PMSM stator current values were measured in the cases of healthy, static eccentricity, and bearing faults for the conditions of three speeds and five loads. The data was discretized into several ranges through the EWD method, the probability distributions were computed according to the number of current values belonging to each range, and these distributions were then used as inputs to the MLPNN model. We conducted eighteen experiments to evaluate the performance of the proposed model in the detection of faults. The proposed method was very successful in full load and high speed for some experiments. As a result, we showed that the proposed model resulted in a satisfactory classification of accuracy rates.Abstract: This paper focuses on detecting the static eccentricity and bearing faults of a permanent magnet synchronous motor (PMSM) using probability distributions based on equal width discretization (EWD) and a multilayer perceptron neural network (MLPNN) model. In order to achieve this, the PMSM stator current values were measured in the cases of healthy, static eccentricity, and bearing faults for the conditions of three speeds and five loads. The data was discretized into several ranges through the EWD method, the probability distributions were computed according to the number of current values belonging to each range, and these distributions were then used as inputs to the MLPNN model. We conducted eighteen experiments to evaluate the performance of the proposed model in the detection of faults. The proposed method was very successful in full load and high speed for some experiments. As a result, we showed that the proposed model resulted in a satisfactory classification of accuracy rates

Plasma-activated direct bonding of diamond-on-insulator wafers to thermal oxide grown silicon wafers

Diamond-on-insulator (DOI) wafers featuring ultrananocrystalline diamond are studied via atomic force microscopy, profilometer and wafer bow measurements. Plasma-activated direct bonding of DOI wafers to thermal oxide grown silicon wafers is investigated under vacuum. DOI wafer with chemical mechanical polishing (CMP) on the diamond surface makes a poor bonding to silicon wafers with thermal oxide. Our results show that plasma enhanced chemical vapor deposition of silicon dioxide on top of the DOI wafer, CMP of the oxide layer and annealing are essential to achieve very high quality direct bonding to thermal oxide grown on silicon wafers. Plasma activation results in the formation of high quality bonds without exceeding 550 degrees C in the direct wafer bonding process

Vitamin D-PTH endokrin aksı ve kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz ilişkisi

Calcium (Ca) and inorgonic ghosphate (Pi) molecules are kept in equilibrium by the homeostatic control mechanism of parathyroid hormon (PTH), active metabolites of vitamin D and calcitonin. In literature it is shown that PTH index, shows a correlation between PTH and serum Ca, Pi and alkaline phosphatase (ALP). Also, the square of the product of serum Ca and Pi (mMol/L), which could also as well be considered an index, is shown to correlate with serum calcitriol. In the present study, the objective was to show if there were any correlations between Ca, Pi, ALP and PTH and calcitriol indices. Linear regression analyses showed highly significant polynomial relations between serum Ca and PTH index (p;lt;0.0001, r=0.539); serum Ca and calcitriol index (p;lt;0.001, r=0.505); serum Pi and PTH index (p;lt;0.0001, r=0.526), serum Pi and calcitriol index (p;lt;0.00001, r=0.953); PTH index and serum ALP (p;lt;0.0001, r=0.779), and lastly, between calcitriol index and PTH index (p;lt;0.0001, r=0.598). Also, polynomial relations were shown between serum total vitamin D and vitamin D3 levels (p;lt;0.0001, r^O.994); vitamin D2 and vitamin D3 (p;lt;0.0001, r=0.-913) and vitamin D2 and total vitamin D (p;lt;0.0001, r=0.938). In conclusion, in children admitted with rachitic findings assessments of serum Ca, Pi and ALP levels would seem to help in predicting serum parathormon and calcitriol efficacy.Kalsiyum (Ca) ve inorganik fosfat (Pi) molekülleri homeostatik bir kontrol mekanizması olan paratiroid hormon (PTH), vitamin D metabolitleri ve calcitonin tarafından aktif bir denge halinde tutulur. Literatürde, PTH indeksinin, serum Ca, Pi ve alkalen fosfataz düzeyleri ile PTH arasındaki ilişkiyi verdiği; serum Ca ve Pi değerleri (mMol/L)'nin çarpımı karesinin ise serum kalsitriol düzeyi ile korelasyon gösterdiği bildirilmiştir. Bu çalışmada, serum Ca, Pi, alkalen fosfataz (ALP) ve serum 25(0H) D vitamini düzeylerinin, sözü edilen PTH indeksi ve yine bir indeks kabul edilebilecek kalsitriol göstergesi ile olan ilişkilerin, anlamlılık dereceleri ve korelasyon şekillerinin saptanması amaçlanmıştır. Serum Ca ile PTH indeksi (p0.0001, r=0.539); serum Ca düzeyi ile kalsitriol indeksi (p0.001, r=0.505); serum Pi ile PTH indeksi (p0.0001, r=0.526); serum Pi ile kalsitriol indeksi (p0.0001, r=0.953); PTH indeksi ile ALP değeri (p0.0001, r=0.779); kalsitriol.indeksi ile PTH indeksi (p0.0001, r=0.598) arasında anlamlı polinomial korelasyonlar bulunmuştur.. Serum total vitamin D değeri ile D3 değeri (p0.0001, r=0.994); serum vitamin D2 ile D3 değerleri (p0.0001, r=0.913); ve serum D2 ile total vitamin D değeri (p0.0001, r=0.938) arasında da çok anlamlı polinomial korelasyonların olduğu gösterilmiştir,. Sonuç olarak, raşitik belirti¬lerle başvuran hastalarda yalnızca serum Ca, Pi, ALP ölçümleri ile elde edilen verilerden PTH ve kalsitriol indeksleri bulunarak, serum paratormon düîeyi ve 1,25 (0H)2 D etkinlik dereceleri değerlendirilebilir

FEM-based analysis of rotor cage material and slot geometry on double air gap axial flux induction motors

The aim of this study is to research the effect of rotor slots geometry and squirrel cage material on motor performance in Axial Flux Induction Motors (AFIM) by analysing with finite element method. It is aimed to present a motor design with higher efficiency and low torque ripple, especially for use in electric vehicles. This study aims to design a double stator AFIM with a rated power of 50 kW. Aluminium, and copper cage motors with same stator structure but with 6 different rotor slots geometries are compared. Saturation of cores and current density of coils are considered as limit parameters. Using copper bars with rotor slot1, 92.12% efficiency was obtained with 5.77% torque ripple