61 research outputs found

    Sample Size for Non-Inferiority Tests for One Proportion: A Simulation Study

    Get PDF
    The objective of non-inferiority trials is to demonstrate the efficiency of a novel treatment whether it is acceptably less or more efficient than a control or active (existing) treatment. They are employed in situations where, when compared to the active treatment, the novel treatment is to be advantageous with higher rates of reliability, compatibility, cost-efficiency, etc. Odds ratio is the most significant measure used in investigating the size of efficiency of treatments relative to one another. The purpose of the study is to calculate and evaluate the sample size under different scenarios based on three different test statistics in non-inferiority trials for one proportion via Monte Carlo simulations

    Practice of Fiducial Marker in Prostate Cancer: A Single-Center Experience with up to 6 Years’ Follow-up Results

    Get PDF
    We aimed to evaluate the long-term follow-up results of patients with prostate cancer implanted with ultrasound-guided fiducial marker(FM). Forty patients, between 2012-2017 were evaluated. Firstly, the gastrointestinal-genitourinary system side effects were questioned twice immediately after FM implant and in the median 6.5th year and the grading was performed via the NCI CTCAE-V5.0 test and compared. Secondly, in the late period, questions assessing genitourinary-gastrointestinal symptoms were asked using the EORTC QLQ-PR25 Module,and the complication status and patient comfort were assessed The mean symptom value for all patients in the EORTC QLQ-PR25 module was 17,33%. In the first assessment made according to the results obtained by questioning the genitourinarygastrointestinal symptoms related to the FM procedure both after the procedure and in the median 6.5th year,rectal bleeding was present in 2(4%),dysuria 3(6%),hematuria 5(11%) and frequency of urination in 5(11%) patients and in the second assessment,no new symptoms were added and the overall symptom rate decreased. In the first assessment,it was determined via NCI CTCAE-V 5.0 scale that the adverse effects of 9 patients (20%),who were identified with adverse effects,were grade 1 corresponding to mild side effects,and none of the patients experienced grade 2 or higher adverse events. In the second assessment,side effects were defined in 3 patients (7,5%) and grade 1 was mild. The ultrasound-guided FM implant procedure,which is used in prostate cancer radiotherapy is an easy,tolerable and safe technique that does not lead to adverse effects and loss of comfort in patients with long-term follow-u

    Evaluation of factors affecting elective course preferences: Example of Faculty of Veterinary medicine validity and reliability study

    Get PDF
    This study aims to determine the factors affecting the elective course preferences of veterinary faculty students. Developing a scale (Elective Course Preference Attitude Scale) that provides an evaluation of the elective course preferences of students of veterinary medicine students is also aimed. 354 students studying at Selçuk University, Faculty of Veterinary Medicine in the 2019-2020 academic year participated in the study. With regard to constructing validity, Cronbach’s alpha (α) coefficient was used for the reliability analysis. For validity analysis, factor analysis was applied. In light of the data obtained from the study, it can be suggested that the “Elective Course Preference Attitude Scale” is a valid and reliable tool in the evaluation of the elective course preferences of veterinary medicine students, and this scale can also be used in the evaluation of the elective course preferences of students of other departments.Bu çalışma ile veteriner fakültesi öğrencilerinin seçmeli ders tercihlerine etki eden faktörlerin belirlenmesi amaçlandı. Ayrıca veteriner fakültesi öğrencilerinin seçmeli ders tercihlerinin değerlendirilmesini sağlayan bir ölçeğin (Seçmeli Ders Tercihi Tutum Ölçeği) geliştirilmesi hedeflendi. Çalışmaya, Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde 2019-2020 Eğitim-Öğretim döneminde öğrenim görmekte olan 354 öğrenci katıldı. Yapı geçerliliği için; güvenirlik analizlerinde Cronbach alfa (α) katsayısı kullanıldı. Geçerlik analizi için faktör analizi uygulandı. Çalışmada elde edilen veriler neticesinde “Seçmeli Ders Tercihi Tutum Ölçeği” nin veteriner fakültelerinde öğrenim görmekte olan öğrenciler için güvenilir ve geçerli olduğu; veteriner fakültesi öğrencileri seçmeli ders tercihlerinin değerlendirilmesinde kullanılabileceği gibi diğer bölümlerde öğrenim görmekte olan öğrencilerin seçmeli ders tercihlerinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek bir ölçek olduğu da ileri sürülebilir

    Identification of Infectious Diseases that Have the Potential to Cause Epidemics After an Earthquake

    Get PDF
    Amaç: Çalışmada deprem sonrası salgın oluşturma potansiyeline sahip enfeksiyon hastalıklarının belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Sistematik bir değerlendirme olan bu araştırmada veri kaynağı olarak, 28 Şubat 2023 ve öncesinde, deprem sonrasında enfeksiyon hastalıklarının insidansını belirleyen 20 adet araştırma kullanıldı. Tanımlayıcı istatistikler birim sayısı, yüzde, ortalama ± standart sapma değerleri olarak verildi. Bağımlı iki gruplu değişkenlerin karşılaştırmaları Wilcoxon testi ile yapıldı. p<0,05 değeri istatistiksel olarak önemli kabul edildi. Bulgular: Araştırmaların %60’ı kohort retrospektif, %30’u kohort prospektif; %40’ı deprem öncesi ve deprem sonrasına ilişkin veri sunmakta idi. Araştırmalar 1980 ile 2016 yılları arasında gerçekleşen 7,90±1,41 Richter büyüklüğündeki depremlerle ilgili idi. Enfeksiyon hastalıkları insidans ortalamaları deprem öncesinde 15,47±22,94, deprem sonrasında ise 1465,29±3379,69. Deprem sonrasındaki insidans ortalamalarındaki artış anlamlı düzeyde idi (p<0,05). Genel olarak, solunum sistemi (akut solunum yolu enfeksiyonu, pnömoni, tüberküloz difteri ve vadi ateşi), gastrointestinal sistem (akut gastroenterit, viral hepatitler), vektör kaynaklı (sıtma, leishmaniyazis, zika virüsü ve japon-ensefaliti) enfeksiyon hastalıklarına ek olarak, tetanoz deprem sonrasında salgın yapma potansiyeli bulunan enfeksiyon hastalıkları arasında idi. 2001 ve 2020 yılları arasında gerçekleşen depremler temel alındığında, Asya kıtasında, vektör kaynaklı enfeksiyon hastalıkları alt grup kategorilerinde deprem sonrası insidans ortalamaları deprem öncesine kıyasla belirgin düzeyde fazla idi (p<0,05). Sonuç: Bu çalışma, depremlerden sonra enfeksiyon hastalıkları insidansında artış olduğunu gösterdi. Kurumların deprem sonrasında dönemde acil sağlık hizmetleri, yeterli barınak, gıda kaynağı, temiz içme ve kullanma suyu ve güvenilir sağlık sistemleri sağlamayı içeren uygulanabilir, etkili stratejiler geliştirmesi faydalı olacaktır

    “Being COVID-19” A Qualitative Study: Experiences, Needs, Recommendations

    Get PDF
    Amaç: Bu araştırma COVID-19 enfeksiyonu sebebiyle hastanede yatışı olan bireylerin, COVID-19 sürecine ilişkin deneyimlerinin kronolojik olarak keşfedilmesi amacı ile gerçekleştirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Araştırma nitel araştırma yöntemi kapsamında anlatı araştırması olarak tasarlanmıştır. Araştırma katılımcılarının belirlenmesinde, dahil olma kriterleri içinde yer alan X hastanesinde COVID-19 tanısı almış, yoğun bakımda tedavi görmüş, taburculuk süresi en fazla 1 ay olan, 18 yaş ve üzerinde gönüllü kişilerden oluşması esas alındı. Katılımcılar, nitel araştırmalarda kullanılan amaçlı örnekleme kapsamında belirlenmiş olup 15 gönüllü katılımcı ile derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak araştırma gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler MAXQDA20 programıyla analiz edilmiştir. Bulgular: COVID-19 enfeksiyonu sonucu hastanede yatışı olan bireylerin deneyimleri incelendiğinde üç ana tema karşımıza çıkmıştır. Bu temalar özellikle katılımcıların hastalık süreçlerine ilişkin, tanı öncesi, tanı-tedavi sırası ve tanı sonrası deneyimleridir. Bunlarla birlikte katılımcıların önerileri de analiz edilmiştir. Katılımcıların çoğunluğu, COVID-19’a yakalanmadan önce bu hastalığa ilişkin çoğunlukla korku ve endişe duygularını yaşadığı ortaya çıkmıştır. Yaşanılan korku veya endişe durumlarının da daha çok hastalığa yakalanma, hastalığı başkalarına bulaştırma ve ölüm korkusu şeklinde olduğunu görülmektedir. Tanı ve tedavi süreçlerine ilişkin elde edilen sonuçlar, katılımcıların çoğunlukla yoğun bakım sürecinde zorlandıklarını göstermektedir. Bu süreçte katılımcılar güçlü yönlerini “sağlık çalışanlarının ilgisi” olarak belirtmiştir. Katılımcıların taburculuk sonrasında, nefes darlığı, mide bulantısı, halsizlik gibi fiziksel etkiler yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Sonuç: Her aşamada katılımcılara korku hakim olduğu, yoğun bakım sürecinin zor olduğu, hastalıktan korunmaya daha da dikkat ettikleri ortaya çıkmıştır

    LIFE QUALITY OF FAMILIES STAYING IN ACCOMMODATIONAL INSTITUTIONS

    Get PDF
    The present research aims to determine the quality of life and factors affecting the quality of life of families who stay in accommodational institutions. Simple random sampling method was used in the research; and 12 accommodational institutions in Antalya were researched as a cluster. The sample group comprised a total of 200 families with children. The "World Health Organization Brief Form ofQuality of Life Assessment Questionnaire" was used in the study. The research data were analyzed using the SPSS 17 program. T test and variance analysis were used in the assessment of data. A Tukey test was used in the multiple comparison of groups. Significant differences were found between scale sub-dimensions, age, educationalstatus, profession and income level of families who participated in the research (p<.05)

    Choroidal Vascularity Index and Choroidal Thickness Changes Following Renal Transplantation

    Get PDF
    Objectives:This study aimed to evaluate changes in subfoveal choroidal thickness (SFCT), choroidal vascularity index (CVI), estimated glomerular filtration rate (GFR), mean arterial pressure (MAP), and intraocular pressure (IOP) after renal transplantation.Materials and Methods:A total of 49 renal transplantation patients were included in this prospective study. CVI and SFCT on enhanced-depth imaging optic coherence tomography (EDI-OCT), MAP at the cubital fossa, GFR, and IOP were measured preoperatively and at postoperative 1 week and 1 month. In the analysis of EDI-OCT images, luminal area (LA) and stromal area of the choroid were determined using the image binarization method. CVI was defined as the ratio of LA to total choroid area. The effects of GFR, IOP, and MAP on CVI and SFCT were investigated.Results:The study included 23 women (47%) and 26 men (53%) with a mean age of 26.28±8.25 years (range: 18-52). Changes between preoperative, postoperative 1-week, and postoperative 1-month GFR values, CVI, and SFCT measurements were evaluated. There were significant differences between preoperative and postoperative GFR and SFCT measurements (p<0.001), but no significant differences between preoperative and postoperative CVI (p=0.09), MAP (p=0.14), or IOP (p=0.84) measurements.Conclusion:The present study demonstrated that SFCT increased significantly with GFR, while there was no change in CVI values

    Factors affecting poultry meat consumption status and consumption habits of students from Faculty of Veterinary Medicine

    Get PDF
    Bu araştırma, Burdur, Konya ve Elazığ illerinde yer alan üniversitelerin veteriner fakültelerinde eğitim görmekte olan farklı sınıflardaki öğrencilerin kanatlı eti tüketim düzeylerine etkili olan faktörlerin güncel olarak ortaya konması amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın materyalini, 2018-2019 eğitim-öğretim yılı içerisinde üç farklı fakültede toplamda 242 öğrenci ile yapılmış olan anketlerden elde edilen veriler oluşturmaktadır. Elde edilen veriler SPPS programı ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda; öğrencilerin %51,7’sinin aylık bireysel gıda harcama tutarının 250 TL altında olduğu belirlenmiştir. Yine bu öğrencilerin bireysel gıda harcamaları içerisinde hayvansal gıda harcama tutarlarının 100 TL ve altında olanların oranı ise %59,1 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin aylık kanatlı eti tüketim oranları incelendiğinde; hiç tüketmeyenlerin oranı %5,8, 500 gr’dan az tüketenlerin oranı %31 ve 500-999gr arası tüketenlerin oranı ise %37,2 düzeyinde tespit edilmiştir. Ankete katılan öğrencilerin aylık ortalama 1,1 kg kanatlı eti tükettikleri belirlenmiştir. Öğrencilerin eğitim gördükleri şehir, sınıf düzeyi ve barınma durumları ile kanatlı eti tüketim miktarı arasında istatistiki olarak anlamlı bir ilişkinin olmadığı belirlenmiştir. Nitekim, cinsiyet, gelir düzeyi, gıda maddelerine ayrılan aylık bütçe ile hayvansal gıdalara ayrılan aylık bütçe miktarı arasında istatistiki olarak anlamlı bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir.This research was carried out to in Burdur, Elazığ and Konya provinces in order to evaluate the factors affecting the poultry meat consumption status and consumption habits of students belonging to different classes of veterinary faculties. The material of the study was obtained from surveys conducted with 242 students in three different faculties during the academic year 2018-2019. The data were analyzed by SPPS. According to the results of the research; It has been determined that 51.7% of the students are under 250 TL of the monthly individual food expenditure. The ratio of animal food expenditures in individual food expenditures of those students to be 100 TL and below is determined as 59.1%. When the monthly poultry meat consumption rates of the students are examined; The rate of those who did not consume was 5.8%, the rate of those consuming less than 500 gr and 31% of those consuming 500-999gr was determined as 37.2%. It was determined that the students who participated in the survey consumed 1.1 kg of poultry meat per month. It was determined that there was no statistically significant relationship between the poultry meat consumption and the city, class level and shelter status of the students. In fact, a statistically significant relationship was found between the gender, income level, monthly budget for food and amount of monthly budget allocated to animal food

    RESPONSE SURFACE METHODOLOGY AND AN APPLICATION

    No full text
    Deney düzenleme yöntemlerinde, deney yürütücünün ihtiyaçlarına cevap verebilmek için; geliştirilmekte olan tasarımın sınırlarını bilmek, bu sınırlar dahilinde tasarım değişkenlerinin tasarıma etkilerini anlamak ve analitik olarak en uygun çözümü bulmak tasarımcı için son derece önem taşır. Fakat tasarımı tanımlayan değişkenler ile tasarımın kalitesini ölçmekte kullanılacak olan değerlendirme ölçütü arasında analitik bir bağıntı ifade edilemez ise optimum çözüme ulaşmak başka yöntemlerin kullanılmasını gerektirebilir. Böyle durumlarda değerlendirme ölçütünün tasarım değişkenlerindeki değişmelere karşı duyarlılığını görmek ve hatta gerekli bağıntıları deneysel yoldan elde etmek için Yanıt Yüzeyi Yöntemi kullanılır. Ayrıca bu yöntemler sistemin yanıtlarının yanı sıra tasarımın hedeflerine varıp varmadığını izlemek için belirlenmiş olan değerlendirme ölçütünün; kontrol edilemeyen ve tasarım parametrelerinde istenmeyen sapmalara yol açan bozuntulardan etkilenme seviyesi hakkında da bilgi sağlamaktadır. Bu bilgilerin kullanımıyla tasarımcı bozuntu gürültü etkilerinin asgariye indirilmesini sağlayacak emin tasarım Robust Design yapma imkanına kavuşabilmektedir. Yanıt yüzeyi yöntemlerinde model regresyon analizi yardımıyla oluşturulur. Bir faktörün ana etkisinin veya interaksiyon etkisinin yanıt değişkeninin değerlerinde ne derecede önemli bir etkiye sahip olduğuna regresyon katsayılarıyla karar verilir. Yanıt yüzeyleri yöntemlerinde ilk adım yanıt değişkeni üzerinde etkisi olduğu düşünülen faktörleri ve sahip oldukları düzeyleri belirlemektir. Regresyon modelini oluşturmak için kurulacak olan deneme düzenlerini genellikle bu iki kriter belirler. Bu çalışmada yanıt yüzeyi yöntemlerinden 2k deneme düzenleri, 2k kesirli deneme düzenleri ve 3k deneme düzenlerinin teorik yapısından bahsedilmiş ve ekmek yapımı sırasında fitik asit miktarına etkili olabilecek faktörler arasında etkileşimler ile, bu faktörlerin fitik asit miktarına ne derece etkili oldukları yanıt yüzeyi metodu kullanılarak en uygun model araştırılmıştır.Experimental arrangement in the methods, the experiment to the needs of a player to be able to answer, under development to know the limits of design, within the limits of design variables to understand the impact on design and analytical as to find the best solution is extremely important for designers. But the design variables defining the design will be used to measure the quality of the evaluation criteria, a correlation between the analytical expression is not to reach the optimum solution may require the use of other methods. In such cases the design of evaluation criteria to see the sensitivity to changes in variables, and even necessary way to obtain experimental relations \"Response Surface Method\" is used. Moreover, this method of the system response as well as the design does not have to have targets to monitor that have been set for the evaluation criteria, control and design parameters can not be identified to the unwanted effect of causing the scrap level to provide information about. Designers use this information to scrap \"noise\" will be sure to minimize the design effect \"Robust Design\" are able to do. In response surface methodology models are built by the help of regression analyze. Regresion coefficients are used to find out main and interaction effects of factors on response. To decide most suitable experimental design these two criteia are used. In this study, 2k factorial experimental design, 2k fractional factorial experimental design and 3k experimental design are mentioned theoretically and applied to data during bread making can be effective on the amount of slip acid by the interaction between factors, to what extent these factors influence the amount of slip acid method by using the response surface has been investigated the most appropriate model
    corecore