27 research outputs found

    Dergilerden Özetler

    No full text
    FOTOĞRAFIN GÜNÜNÜN VE ZAMANININ BELİRLENMESİ. Determining The Time And Day of Photography. Levi JA, Novoselsky Y, Levin N, Volkov N. Journal of Forensic Sciences, 2000; 45(1): 153-7. Suç mağdurlarına ya ela kurbanlarına ait çekilmiş fotoğraflar, çoğu zaman önemli kanıtlar arasındadır. Günümüzde, bir fotoğrafın, ne zaman çekildiğini tespit etmek için, 3 ana yöntem bulunmaktadır. Bu metodların üçü de, güneşin yönünü belirleyerek kullanılmaktadır. Bunlar, 1- Fotoğrafta yer alan gölgelerin ölçülmesi, 2- Fotoğrafta yer alan, yabani bitkilerin çiçeklenmesinin değerlendirilmesi, 3- Meteorolojik gözlemler ile bulutluluğun korelasyonudur. Fotoğrafın çekilme zamanının tespitinde, güneş yönünün tespit edilmesi en etkili yöntemlerden birisi olup, bu makalede yoğun biçimde İncelenmektedir. Makalenin konusu olguda da, her üç yöntemin kullanılışı, ayrıntıları ile İncelenmektedir. EL YAZISI KARŞILAŞTIRMASI İÇİN YENİ BİR CİHAZ. Write-On™: a New Tool for Handwriting Comparison Union A. Mohammed Journal of the American Society of Questioned Document Kxaminers. 2000; 2(2) Write-On, belge incelemecilere yardımcı o.ması amacı ile ve aşırı el yazısı varlığının da dahil olduğu vakalar için geliştirilmiş, yeni bir bilgisayar yazılımıdır. Bu program, karşılaştırılabilecek kelimelerin, harf kombinasyonlarının ve karakterlerin aranmasında kullanılmaktadır. Bu araştırmaların sonuçları yazdırabilirken, analiz yapılmasında ve sonuca ulaşılmasında da kullanılabilmektedir. Programın grafik oluşturabilme yeteneği, klasik kes-yapıştır tekniklerine alternatif olarak geliştirilmiş, karmaşık bir fonksiyonudur. Write-on. oldukça çok yönlü bir program olup, iki belge içeren olgularda kullanılabileceği gibi, yüzlerce belge içeren olgularda da kullanılabilmektedir. İLK BOMBALI MEKTUP The First Mail Bomb Burnell B. Golubevs P. Journal of Forensic Sciences2000; 45(4): 935-6. 18 Ekim 1833 tarihli, Akşam Yıldızı gazetesindeki bir haber, belki de, Amerika Birleşik Devletleri' nde- ki. ilk bombalı mektubun haberidir. Söz konusu bombalı mektup sıradışı bir şekilde karmaşık olup, mektubun alıcısı için de, oldukça şüpheli bir görüntü oluşturmuştur. KLİNİKTE YATAN HASTALARA YAZILAN ORDER’LARIN (HEMŞİRE VE ECZACIYA YÖNELİK YAZILAN EMİRLER) VE POLİKLİNİK REÇETELERİNİN YAZI KALİTESİNİN DÜZELMESİ Improving the Quality of the Order-Writing Process for inpatient Orders and Outpatient Prescriptions. Meyer TA. American Journal of Health-System Pharmacy. 2000; 5" (Suppl 4): 18-22 Bu makale, klinikte yatan hastalar için yazılan order’kırın ve poliklinikte yazılan reçetelerin, yanlış okunmasına bağlı, ortaya çıkabilen, önlenebilir çok sayıdaki okuma hatasının engellenmesine yönelik geliştirilmiş bir program ve sonuçları ile ilgili bilgiler sunmaktadır. Bu amaçla, 1997 yılı içinde, 7 gün boyunca, bir klinikte, tedavi görmekte olan hastalara yönelik olarak yazılmış, tüm order'lar (3740 adet) incelendi. Bu order’ların, %10' dan fazlası, okunamaz halde idi ya da keçe uçlu kalemle yağmıştı -ki bu şekildeki kalemler ile yazılmış belgelerde, üstteki yazının alt kopyalara geçmesi az olmakta ve söz konusu yazı bu kopyalarda oldukça zor olarak okunmaktadır. Yine bu incelemede bu problemlere ilaveten, başka problemler de belirlenmiştir. Yapılan bu değerlendirmeleri izleyerek, belirlenen hatalar konusunda, ilgili hekimlere, eğitim verildi ve bu eğitimi izleyerek, 24 saat boyunca, yeni yazılan order’lardaki (654 adet) yazılar değerlendirildi. Eğitim sonrası yapılan incelemelerde, order’lardaki, keçe uçlu kalem kullanma oranı %1 37’ ye düştü, okunamaz şekilde order’ların ise bulunmadığı tespit edildi. Yine, benzer olarak yapılan, bir başka kalite düzeltme çalışmasında da, poliklinikte yazılan reçeteler üzerinde duruldu. Bu çalışmada da, bölgesel bir hastanenin eczanesine, 7 gün boyunca gönderilen, 1425 adet reçete değerlendirildi. Bu reçetelerin yaklaşık, %15’ inde, reçetelerin okunaklı olmadığı, %10’ unda da reçetelerde eksiklikler bulunduğu tespit edildi. Hu çalışmaya ilave olarak, 71 adet eczaneye, hekim reçeteleri ile ilgili problemleri sorgulayan, bir anket gönderildi. Bu eczanelerin %66’ sı, anketi yanıtlayarak, geri dönelerdi. Söz konusu anketlerin değerlendirilmesinden, hekim reçeteleri ile ilgili olarak, ortaya çıkan ana problemler, %96, reçete yazılan kişinin adında eksiklik, %94, okunaksız imza, %89, ilaç ruhsat numarasında eksiklik, %69, reçetede, imza dışında kalan yazılarda okunaksızlık şeklinde belirlendi. Bu çalışma sonrasında, ilgili tüm hekimlere, yazdıkları reçetelerde kullanmaları maksadı ile, kendinden mürekkepli kaşeler verildi. Ayrıca, uygulanan eğitim programında, eğitim materyali içerisinde, kötü yazılmış reçete örnekleri de gösterildi. Bu eğitim programında, ayrıca, katılımcı hekimlere, reçetenin hukuki önemi konusunda ela bilgiler aktarıldı. Bu eğitimi takip eden günlerde yapılan anket çalışmasında, daha önceleri kaşe kullanılmayan %72 reçetede, kaşelerin kullanılmaya başlanmış olduğu. reçetede, imza dışında kalan yazı okunaklılığında, bir düzelme oluştuğu, reçetelerde gözlemlenen eksikliklerde azalmalar olduğu, ancak okunaksız imza probleminin devam etmekte olduğu belirlendi. Yine anketlerde belirtilen ortak bir düşünce de, bu tür eğitim çalışmalarının sürdürülmesinin yararlı olduğu şeklinde idi. Halen, gerek kliniklerde yazılar order’larda, gerekse de polikliniklerde yazılan reçetelerde, yazı kalitesinin gözlemlenmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. Yine bu çerçevede, hekimlere, bu konuyla ilgili olarak, mektupla bilgilendirme çalışmaları da devam etmektedir. Atılan bu mektuplar sayesinde, order’larda ve reçetelerde kullanılan yazı kalitesinde belirgin bir düzelme oluştuğu da gözlemlenmektedir. BÜYÜK HANSHİN-AWAJİ DEPREMİNDEN SONRA OKUL ÇOCUKLARININ AKIL SAĞLIĞI: II. LONGİTUDİNAL ANALİZ The mental health of school children after the Great Hanshin-Awaji Earthquake: II. Longitudinal analysis Shioyama A, Uemoto M, Sbinfuku N, ide H, Seki W, Mori S. Inoue S, Natsuno R. Asakawa K. Osabe H. Seishin Shinkeigaku Zasshi 2000; 102(5)-.481-97 Büyük Hanshin-Awaji depreminden sonra çocuklar ve ergenlerin iyileşme sürecinin özellikleri ile psikolojik durumlarını araştırmak üzere bir anket çalışması yaptık. Araştırmalar afetten 4 ve 6 ay, 1 ve 2 yıl sonra olmak üzere 4 kez tekrarlandı. OLGULAR: Afet bölgesinde yaşayan yaklaşık 9000 .5.. 5. ve 8. sınıf okul çocukları YÖNTEM: Anket formu deprem sırasındaki konum ve davranışı sorgulayan 9-12 madde ile, akıl sağlık durumunu irdeleyen 22 maddeden oluşuyordu ve sorular sınıfta öğretmenlerin gözetiminde yanıtlandı. Yanıtlar semptomların sıklığına göre 1’den 4’e kadar derecelendi ve istatistiksel olarak değerlendirildi. BULGULAR: Faktör analizine göre 3 faktör belirlendi. Faktör 1 korku ve anksiyete ile, faktör 2 depresyon ve fizik bulgularla, faktör 3 ise sosyal yatkınlık ile ilişkili olarak yorumlandı. Bu 3 faktör 4 anket boyunca da belirgin ve sabit kaldı, ve tümü ortak bir iyileşme süreci gösterdi. Faktör Tin ortalama skoru depremden 4 ay sonraki çalışmada en yüksek bulundu ve zaman geçtikçe azaldı. Bu korku ve anksiyetenin doğrudan yaşanan deprem deneyimi ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Yaşanan afetin ciddiyetine göre, daha ciddi bir hasarda faktör Tin ortalama skoru da daha yüksekti. Ayrıca daha küçük çocuklar ile kızlar daha fazla etkilenmişti. Afetin ciddiyeti, yaş ve cinsiyetteki farklılıklar zamanla azaldı. Faktör 2 nin ortalama skoru 6.ayda en yüksek değerdeydi ve bir yıldan sonra hafif bir düzelme görüldü. Bununla birlikte birinci yıl sonundaki skor hala 4. ay skorundan yüksekti. İkinci yılın sonunda skor yaklaşık olarak 4. ay skoruna düştü. Depresif durum ve psikofiziksel semptomlar ile ilgili olan faktör 2 nin korku ve anksiyeteye sekonder bir olay olarak düşünüldü. Diğer olasılıklar ise bunların afet sonrası çevre değişikliği, günlük yaşamdaki olumsuzluklar, ebeveynin işsizliği veya depremden hemen sonra bölgedeki hipomanik durumla maskelenme olabiliri kahramanlık fazı). Daha büyük çocukların depresif durum ve psikopatolojik semptomlara toleransı daha fazla olmakla birlikte, daha büyük yaşlardakilerde ortaya çıkan bulguların daha uzun sürdüğü gözlendi. Kızlar travmadan erkeklerden fazla etkilenmişti ve iyileşmeleri daha uzun sürdü. Faktör 3’ün ortalama skoru zamanla azalma gösterdi. Azalmada afetin ciddiyeti, yaş ve cinsiyet herhangi bir farklılık oluşturmuyordu. Bu doğal kabul edilebilir, çünkü depreme olan ilgi zamanla azaldığından, kurbanlara olan ilgi de azalmıştı. SONUÇLAR: Afet sonrası çocuk ve ergenlerin akıl sağlığı sorunları en az 2 farklı bileşenden oluşmaktadır. "Korku ve anksiyete" afetten hemen sonra ortaya çıkmakta ve daha erken azalmakta, "depresif ve psikopatolojik semptomlar" daha geç görülüp daha uzun sürmektedir. PSİKİYATRİDE YATAN ERGENLERDE POST-TRAVMATİK STRES SEMPTOMLARI İLE PROBLEMLİ MADDE KULLANIMI ARASINDAKİ İLİŞKİDE CİNSİYET FARKLILIKLARI Gender differences in the associations between posttraumatic stress symptoms and problematic substance use in psychiatric inpatient adolescents. Lipschitz DS. G'rilo CM. bebau D. McGlasban TM. Soutbirick SM. I Nerv Men! Dis 2000 Jun: 188(6):349-56 Bu çalışma psikiyatride yatan ergenlerde post-travmatik stres semptomları ile problemli madde kullanımı arasındaki ilişkide cinsiyet farklılıklarını araştırmak için yapıldı. Yatan 93 ergen hasta (3b erkek. 37 kız) Psikometrik olarak iyi yapılandırılmış anlatım ölçekleri ile travmaya maruz kalma, posttravmatik stres semptomları, problemli alkol ve madde kullanımı ile yatarken ve taburcu edilirken saptanan psikopatolojileri açısından sistemli olarak değerlendirildi. Hastaların %23’ü (N = 22) DSM-IV-ün semptom kriterlerine göre PTSD, ve %37'si (N = 33) ile %34’ü (N = 32) problem olacak düzeyde ilaç ve alkol kullanımı olarak kabul edildi. Posttravmatik stres semptomları ile problemli ilaç ve alkol kullanımı ilişkisi kızlarda anlamlı bulundu fakat erkeklerde anlamlı bulunmadı. PTSD ve madde kullanımı ilişkisinde cinsiyet farkının etkili olmasını açıklayabilecek anlamlı bir fark semptomlar ve/veya madde kullanımında gözlenmedi. JAN BECK Janis M. Winchester Journal of the American Society of Questioned Document Examiners. 1999; 2(1) Bu ilginç, derleme tipi makalede, adli belge incelemesi alanının, ilk kadın adli belge incelemecisi. Jan Beck, tarihi bir perspektif içerisinde incelenmiştir. Bu öncü katlın, adli belge incelemesi alanına, alan henüz bir topluluk iken katılmış ve sayesinde, söz konusu alanda katlının rolü, belirgin bir biçimde değişmiştir. Jan Beck i izleyerek, daha çok sayıda katlın, çırak olarak bu eğitim sürecine katılmış ve günümüzde iyi bilinen katlın adli belge incelemecileri oluşturmuşlardır

    Adli Tıbbı Bugüne Getirenler

    No full text
    Adli Diş Hekimliği’nin Kurucusu Oscar Amoedo 1863-1945 Dr. Oscar Amoedo, Küba' nın Matanzas şehrinde, 10 Kasım 18Ğ3 tarihinde, orta halli bir ailenin, ortanca çocuğu olarak doğdu. Havana Üniversitesi' ndeki eğitimini takiben, New York Diş Hekimliği Fakültesi' ne kabul edildi. 1888 yılında eğitimini tamamladığında, tekrar Küba' ya döndü. 1889 yılında, Paris ' teki Uluslararası Diş Hekimliği kongresine, Küba ‘ yı temsilen katıldı. Bu toplantı sırasında, Paris 1 te kalması ve mesleğini orada tatbik etmesi yönünde teklif aldı. Bu teklifi kabul ederek, Paris' e yerleşti. Paris Diş Hekimliği Okulu' nda çalışmaya başladı. 1890 yılında klinik öğretici, 1891 yılında yardımcı doçent ve 1895 yılında profesör ün- vanlarını aldı. Söz konusu merkezde, 1905 yılına dek para almadan çalıştı. Paris' teki ilk yıllarında geçimini, latin mahallesindeki küçük bir otelde kiraladığı odayı, diş muayenehanesine dönüştürerek sağladı. Bu yıllarda muayenehanesine pek çok öğrenci gelip gitti. Sonraki yıllarda ise, en büyük destekçisi ve aynı zamanda dostu olan Profesör Poirier ' in de desteği ile, daha iyi bir muhitte muayenehane açma ve çalışma imkanını yakaladı. Dr. Oscar Amoedo, diş hekimliğinin pek çok yönü ile ilgilenmiştir. Yaşamı boyunca 120' den fazla makalesi yayınlanan Amoedo, aynı zamanda şırıngalar, pensler, diş kanalı enstrümanları, artikülatörler de dizayn etmiş ve mevcutlarını da geliştirmiştir. Kokain ve etilen klorid ' in diş hekimliğinde lokal anestezik olarak uygun şekilde kullanılması metodunu Amoedo geliştirmiştir. Maksiller sinüs tümörü tedavisi, diş kökü doldurma teknikleri, diş implantasyonları, dişe direk eklemeler ve eklem problemleri çalıştığı diğer alanlar arasındadır. Dr. Oscar Amoedo' nun adli diş hekimliği ile ilgilenmesi 4 Mayıs 1897 ' deki, Charite Çarşısı yangını ile başlamış ve bu yangında ölenlerin kimliklerinin tespiti konusunda başarılı olmuştur. Bu olayı takiben, mevcut bilgi ve tecrübesini literatür çalışmaları ile desteklemiş ve "Adli Tıpta Dişçilik Sanatı" başlığında bir yazı hazırlamıştır. Söz konusu çalışma 1898 yılında, Masson et Cie tarafından basılarak yayınlanmıştır. Dr. Oscar Amoedo bu çalışması ile adli tıbbın diş hekimliği alanındaki yoğun noksanını büyük bir ölçüde doldurmuş ve adli diş hekimliğini kimliklendirme ve müstakil bir çalışma alanı olarak, gerek diş hekimliği içerisinde, gerekse adli tıp içerisinde tanıtmış ve kabul ettirmiştir. Söz konusu kitap, adli diş hekimliği alanında yayınlanmış ilk kapsamlı kitaptır ve konu ile ilgili dönemine ait mevcut tüm gelişmeleri içermektedir. Dr. Oscar Amoedo, dışa dönük bir kişilik ve kelimenin tam anlamı ile mükemmel bir öğretmendi. Diş hekimliği ve tıp ile ilişkili 14 birliğe üye idi. Bu birliklerin 8 ' inde onur üyesi, 4 ' ünde ise iletişimden sorumlu üye olarak yer almıştır. İyi düzeyde İspanyolca, İngilizce ve Fransızca bilen Dr. Oscar Amoedo, yaşamı boyunca 57 profesyonel kongreye katılmış ve bu kongrelerde çok sayıda tebliğ sunmuş, tartışmaya katılmış ya da tartışmayı yönetmiştir. 1936 yılında, 73 yaşında iken katıldığı toplantı iştirak ettiği son bilimsel etkinliktir. Dr. Oscar Amoedo 25 Eylül 1945 tarihinde, 82 yaşında iken, evinde hayata gözlerini yummuştur. Dr. Oscar Amoedo, günümüzde Adli Diş Hekimliği ' nin kurucusu olarak kabul edilmektedir. * Bu yazı, Uzm. Dr. Nevzat Alkan tarafından, editörleri I.R. Hill, S. Keiser-Nielsen, Y. Vermylen, E. Free, E.D. Valck ve E. Tormans olan, "Forensic Odontology: Its Scope and History" başlıklı kitaptan derlenmiştir

    KADIN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARININ ADLİ TIBBİ YÖNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

    No full text
    Cinsel işlev bozuklukları hem erkeklerde, hem de kadınlarda sık olarak görülebilen bir durum dur. İyi giden bir evlilik birliğinin teşekkülünde uyum lu bir cinsel birlikteliğin varlığı önem li bir yer tutmaktadır. 15u uyum un bozulduğu durumlarda eşler evlilik birlikteliklerinin daha fazla devam edemeyeceğini belirterek boşanmak amacı ile mahkemelere başvuruda bulunabilm ektedirler. Adli tıp uzmanları bir çok konuda olduğu gibi cinsel işlev bozuklukları konusunda da mahkemelere tıbbi bilirkişi olarak bilgi sunmaktadırlar. Ancak gözlem lerim iz mahkemelerin cinsel işlev bozuklukları ile ilgili olarak adli tıp uzmanlarına daha ziyade erkekler ile ilg ili başvurularda bulundukları yönündedir. Kadın cinsel işlev bozuklukları erkek cinsel işlev bozuklukları gibi kom pleks bir yapıya sahiptir. Üstelik genel inanışın aksine kadın cinsel işlev bozukluklarına erkek cinsel işlev bozukluklarından daha sık rastlanmaktadır. Ülkemizde bu konuda fazla sayıda çalışmanın yapılmış olmamasının sebebi belki de Türk aile hayatının bu tür konularda dışa kapalı bir yapıda olmasıdır. 15u çalışmanın amacı kadın cinsel işlev bozuklukları ile ilgili genel bilgiler sunarak konunun adli tıbbi ve hukuki yönlerini irdelemektir. D ileğim iz bu konuda çalışmalar yapan kişilerin sayılarının artmasıdır

    Kadın Cinsel İşlev Bozukluklarının Adli Tıbbi Yönden Değerlendirilmesi

    No full text
    Cinsel işlev bozuklukları hem erkeklerde, hem de kadınlarda sık olarak görülebilen bir durumdur. İyi giden bir evlilik birliğinin teşekkülünde uyumlu bir cinsel birlikteliğin varlığı önemli bir yer tutmaktadır. 15u uyumun bozulduğu durumlarda eşler evlilik birlikteliklerinin daha fazla devam edemeyeceğini belirterek boşanmak amacı ile mahkemelere başvuruda bulunabilmektedirler. Adli tıp uzmanları bir çok konuda olduğu gibi cinsel işlev bozuklukları konusunda da mahkemelere tıbbi bilirkişi olarak bilgi sunmaktadırlar. Ancak gözlemlerimiz mahkemelerin cinsel işlev bozuklukları ile ilgili olarak adli tıp uzmanlarına daha ziyade erkekler ile ilgili başvurularda bulundukları yönündedir. Kadın cinsel işlev bozuklukları erkek cinsel işlev bozuklukları gibi kompleks bir yapıya sahiptir. Üstelik genel inanışın aksine kadın cinsel işlev bozukluklarına erkek cinsel işlev bozukluklarından daha sık rastlanmaktadır. Ülkemizde bu konuda fazla sayıda çalışmanın yapılmış olmamasının sebebi belki de Türk aile hayatının bu tür konularda dışa kapalı bir yapıda olmasıdır. 15u çalışmanın amacı kadın cinsel işlev bozuklukları ile ilgili genel bilgiler sunarak konunun adli tıbbi ve hukuki yönlerini irdelemektir. Dileğimiz bu konuda çalışmalar yapan kişilerin sayılarının artmasıdır. Anahtar Kelimeler: Cinsel İşlev Bozukluğu, kadın, adli tıp. boşanm

    Türkiye’de Adli Belge İncelemesinde Bilirkişilik Sisteminin Değerlendirilmesi

    No full text
    Adli belge incelemesi, adli bilimlerin önemli çalışma alanlarından birisidir. Çalışmamız, yurdumuzda adli belge incelemesi ile ilgili bilirkişilik uygulamalarının nasıl, hangi kuruluşlarda, kimlerce ve hangi prensiplerle yapılmakta olduğunu irdelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla bilirkişiliği düzenleyen kanun maddeleri, bu konuda çalışan resmi bilirkişi kuruluşları, bu kuruluşlarda yer alan adli belge inceleme laboratuvarları, bu laboratuvarların iş yükleri, teknik ve eleman kapasiteleri, eleman seçimlerinde uygulanan prensipler, adli belge incelemesi alanında özel bilirkişilik uygulamaları ile Adli Tıp Uzmanları Derneği ve Adli Bilimler Derneği' nin tüzükleri incelenerek tartışılmıştır. Elde edilen veriler, adli belge incelemesinde yurdumuzda yeni yasal düzenlemeler yapılması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Böylece uygulamada, belirlenmiş çalışma standartları ve eğitim kurallarının oluşturulması ve ayrıca istismarı önlemek amacıyla yeterli denetimlerin yapılması sağlanacaktır. Bu da ancak yasal düzenlemelerin yanı sıra, tüm bilirkişilik alanlarında geçerli olduğu gibi meslek örgütlerinin yapacağı iç düzenlemeler ile mümkün olabilecektir. Anahtar Kelimeler: Adli Tıp, Adli Bilimler, Adli Belge İncelemesi, Grafoloji, Kaligrafi

    Dünyada Adli Belge İncelemesi

    No full text
    Adli belge incelemesi, araştırma veya soruşturma konusu olmuş belgeler üzerinde çalışmalar yapan multidisi- pliner bir meslek alanıdır. Adli belge incelemesinin kapsadığı konular içerisinde elyazısı ve imza karşılaştırmaları, daktilo ve printer yazıları, fotokopi belgeleri, matbu evrak, sahte para, değerli kağıt ve pasaport incelemeleri ile kağıt-ve mürekkep analizleri yer almaktadır. Batı ülkelerinde uzunca bir geçmişi ve belirlenmiş kuralları bulunan bu alanda ülkemizde henüz mesleğin uygulanabilirliğinde kesin standartlar oluşturulamamıştır. Bu çalışmanın amacı dünyadaki uygulama prensipleri, kabul edilmiş kurallar ve uygulama koşullarını irdeleyerek ülkemizdeki çalışmalara ışık tutmaktır. Bu amaçla konuyla ilgili kaynaklar gözden geçirilmiş ve Amerikan Şüpheli Belge İncelemeciler Topluluğu ve Adli Elyazısı Bilirkişileri Birliği tüzüklerinin ilgili bölümleri incelenerek bu alandaki mesleki örgütlere üyelik şartları, adli belge incelemecisinin görev ve sorumlulukları ile mesleğin uygulanma prensipleri ortaya konmuştur. Batı ülkelerinde kuralların belirlendiği, etkin denetimin mevcut olduğu, ileri çalışma ve araştırmaların sürdürüldüğü bu meslek alanında ülkemizde de standart kriterlerin bir an önce belirlenerek uygulamaya konulmasının daha sağlıklı ve objektif bir çalışma alanı yaratacağı sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler: Adli Belge İncelemesi, Sorulu Belgeler, Adli Belge İncelemecisi, Grafoloji, Kaligraf

    Health professionals' attitude toward euthanasia: A cross-sectional study from Turkey

    No full text
    There is an ongoing debate on the definition of euthanasia and attempts to change laws about euthanasia and its practice in many countries. It is the medical doctors and the other health professionals who will elucidate the issue. Therefore, we performed this study to reveal attitude of Turkish health professionals toward euthanasia. This is an observational and cross-sectional study and data were collected with a questionnaire. The questionnaire was distributed to 545 health professionals in Samsun, a city in the Black Sea Region in Turkey. Data were analyzed with SPSS package programs. Of all health professionals included in the study, 43.5% were medical doctors and 45.5% auxiliary health professionals. Of all participants, 33.6% did not object to euthanasia and 7.9% were asked to perform euthanasia. Eighty point seven percent of the participants noted that euthanasia could be abused even if a euthanasia law were passed. It can be concluded that the health professionals should have a chance to discuss euthanasia and that their attitude toward and their expectations and worries about euthanasia should be taken into account when a euthanasia law is drafted

    Seroprevalence of canine visceral leishmaniasis in Kuşadası, Turkey

    No full text
    Human and canine visceral leishmaniasis cases have been reported from Kuşadası, a town in western Turkey, since 1993. In order to better understand the epidemiology of canine visceral leishmaniasis (CanVL) in the region, we aimed: (i) to determine the prevalence of CanVL in Kuşadası using a randomly selected dog population and (ii) to measure the effect of case control on the prevalence of the disease. In this study, all 109 dogs kept at the dog shelter of Kuşadası Municipality (reflecting random selectivity) were screened serologically using IFAT and rK39 ELISA in 1999. Ten dogs (9.1%) were seropositive or borderline in 1 of the 2 tests. Seropositive dogs (8) died spontaneously or were euthanized, while borderline dogs (2) underwent monthly serological examinations. One year later, in a second sampling, a total of 85 dogs were examined (27 previously tested and 58 new). Four dogs (4.7%) showed seropositivity. Seropositive dogs (2) were euthanized while borderline dogs (2) underwent monthly serological examinations. The reduction in the prevalence of the disease (from 9.1 % to 4.7%) appears to be the result of culling CanVL positive dogs from the general population.Kuşadası ilçesinden 1993 yılından beri insan ve son yıllarda da köpek visseral leishmaniasis olguları rapor edilmektedir. Bölgede köpeklerdeki visseral leishmaniasisin epidemiyolojinin daha iyi anlaşılabilmesi için; (i) Kuşadası'nda rastgele seçilmiş köpeklerde prevalansın saptanması, (ii) hastalığın prevalansı üzerine olgu kontrol çalışmasının etkisinin ölçülmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, 1999 yılında belediye köpek evinden rastgele seçilen 109 köpek IFAT ve rK39 EL1SA testleri ile serolojik olarak taranmıştır. Toplam 10 köpek (% 9,1) testlerin herhangi biriyle seropozitif veya sınırda pozitif olarak bulunmuştur. Bu köpeklerin 5 tanesi uyutulmuş, 3 tanesi kendiliğinden ölmüştür. Sınırda pozitif olan 2 köpek ise her ay serolojik olarak kontrol edilmiştir. Bir yıl sonra ikinci örneklemede 85 köpek (27'si geçen yıldan da test edilen ve 58'i yeni) incelenmiştir. Dört köpeğin (% 4,7) seropozitif veya sınırda pozitif olduğu saptanmıştır. İki seropozitif köpek uyutulurken, sınırdaki iki köpek yine aylık incelemeye alınmıştır. Hastalığın prevalansının % 9,1 'den % 4,7'ye düşmesinin pozitif köpeklerin genel populasyondan uzaklaştırılmasına bağlı olduğu düşünülmüştür
    corecore