6 research outputs found

    Risk İletişiminde Geleneksel Medya: Gazete Haberlerinin Deprem Felaketleri Örnekleminde Analizi

    Get PDF
    Bireylerin doğal afetler hakkındaki bilgilerini ve risk algılarını şekillendirmede önemli bir rol oynayan medya, bu niteliği ile risk ve afet yönetiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye için en yüksek doğal afet riskleri arasında ilk sırada yer alan depreme yönelik, medya aracılığıyla gerçekleştirilecek iletişim faaliyetlerinin niteliği, hedeflemesi, içeriği ve yoğunluğu da özel bir düzenlemeyi ve önemi gerektirmektedir. Afetler sırasında ve sonrasında olduğu kadar başta deprem olmak üzere tüm afetlere ilişkin riskler için de birincil bilgilenme, tutum geliştirme ve davranışa dönüştürme kaynağını medya oluşturmaktadır. Bu bakış açısından hareketle, geleneksel medyanın en önemli araçlarından biri olan gazetelerin depreme ilişkin içeriklerinin analizi çalışmanın odağını oluşturmuştur. Gazetelerin, deprem riski içeriklerindeki bilgi, kaynak, aktör, yoğunluk, genişlik ve tekrar düzeylerinin saptanması amacıyla, Basın İlan Kurumu 2021 yılı tiraj verileri temel alınmış ve buna göre en yüksek satış rakamına sahip Sabah, Hürriyet, Sözcü, Posta, Milliyet ve Türkiye gazetelerinden oluşan örneklem üzerinde, yakın zamanda yaşanmış İstanbul ve İzmir depremlerine ilişkin haberlere, nitel araştırma yönteminin bir tekniği olarak içerik analizi uygulanmıştır. Araştırmada medyanın sadece depremin yaşanmasının ardından konuyu yoğun olarak haberleştirdiği, konuyla ilgisinin ancak afet ile birlikte oluştuğu görülmüştür. Ayrıca, depreme yönelik açıklama ve bilgilendirme yapan aktörlerin, depremin toplumsal etkilerine göre değişiklik gösterdiği, riskin iletişimine yönelik anlamlı bir çalışmanın söz konusu olmadığı ve depreme yönelik haberlerin gündeme geliş zaman, biçim ve oranlarının medya organları açısından oldukça benzerlik taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma bulguları, ülkenin sahip olduğu en büyük risklerden biri olan depreme ilişkin ‘risk iletişimi’nde, medyanın kurumsal olarak taşıdığı işlev, önem ve sorumlulukların yeniden tartışılmaya muhtaç olduğunu göstermektedir

    Effect of cam resection depth on clinical outcomes after primary hip arthroscopy

    No full text
    Background: The amount of resection or the starting point of the resection on the femoral head for cam lesions in femoroacetabular impingement (FAI) is controversial. Aim: The purpose of this study was to study the effect of postoperative resection depth, and resection arc ratio of cam lesion on the frequency of achieving substantial clinical benefit (SCB), patient acceptable state (PASS) in modified Harris Hip Score (mHHS) and Hip Outcome Score Activity of Daily Living (HOSADL), 2 years postoperatively. Patients and methods: All patients who underwent first-time hip arthroscopy for FAI with a 2-year follow-up were included in this study. Patient-reported outcomes included the mHHS, HOSADL, and visual analogue scale for pain (Pain VAS). Radiological parameters such as alpha angletraditional (αT), alpha anglecartilage (αC), resection arc ratio (% alpha anglecartilage-alpha angletraditional/360°), resection depth (‘’D’’mm) and resection depth ratio ‘D%’ (D/femoral head diameter %) were measured using the 45° Dunn view. Results: We identified 26 patients (27 hips) with 2-year follow-up. There were 10 female and 16 male patients. The mean age of the patients was 33 ± 12 years. Higher frequency of achieving SCB threshold for mHHS was related to labrum repair (73% vs. debridement ‘27%’ p = 0.03), lower preoperative αT (64° vs. 76°, p = 0.04), lower preoperative mHHS (54 vs. 81, p < 0.001) and higher preoperative VAS scores (8 vs. 7, p = 0.02). Conclusions: Higher frequency of reaching PASS threshold for mHHS was associated with lower αC (82°vs. 92° p:0.02), lower RA (8% vs. 11%, p = 0.03), lower D (2.8 mm vs. 4.5 mm p:0.03), lower D% (4.7% vs. 8.4% p = 0.04) and higher postoperative mHHS (97 vs. 82 p < 0.001). A higher frequency of achieving SCB for HOSADL was related to lower D% (5% vs. 10.5%, p = 0.04). Cam resection depth affects the frequency of achieving clinically meaningful scores and resection depth less than 6% of the femoral head diameter seems to be appropriate for optimal results. The starting point of resection on head cartilage needs to be <90° when alpha angle is used for reference

    Dren parathormonu bize yol gösterir mi?

    No full text
    GirişAmeliyat sonrası hipokalsemi, total tiroidektomi sonrası en sık görülen komplikasyondur. Buçalışmada total tiroidektomi uygulanan hastalarda dren sıvısı parathormon değerlerinin ameliyatsonrası hipokalsemiye etkisi değerlendirildi.Materyal&amp;MetodEkim 2018- Mart 2019 tarihleri arasında total tiroidektomi uygulanan 23 hastanın D vitaminidüzeyleri, ameliyat öncesi ve sonrası kalsiyum ve parathormon değerleri, dren sıvısıparathormunu değerleri kaydedildi. Ameliyat sonrası hipokalsemi sınırı 8.5 gr/dl olarak belirlendi.Değerler normokalsemik (n:13) ve hipokalsemik (n:10) hastalar arasında karşılaştırıldı.Bulgular21 (% 91,3) kadın ve 2 (%8,7) erkek hastanın ortalama yaş değerleri 47.1±12.4. Gruplar arasındacinsiyet dağılımı eşitti, yaş karşılaştırıldığında normakalsemik hastaların istatistiksel olarak dahagenç olduğu izlendi (41,2±11,8 vs 51,6±11,2; p:0,042). Gruplar arasında D vitamini, ameliyatöncesi parathormon ve kalsiyum değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı(sırasıyla p:0.2, p:0.2, p:0.06). Dren parathormonları incelendiğinde iki grup arasında istatistikselfark izlenmedi (hipokalsemik vs normokalsemik, medyan 3153,7(123-12699) vs 2115,3(93-6487)ng/ml; p:0.9). Ameliyat sonrası parathormon değerlerinde iki grup arasında fark izlenmedi (p:0.09).TartışmaGüncel pratikte ameliyat sonrası hipokalsemi için risk faktörleri belirlemek ve erken tanı koymakönemlidir. Bu çalışmamızda dren sıvısı parathormon düzeylerinin ameliyat sonrası hipokalsemiyiile korele olmadığı izlendi

    İnternet Gazetelerinde Depremin Haberleştirilmesi: Türkiye’nin En Çok Ziyaret Edilen Haber Sitelerinde Deprem İçerikli Haberlerin Risk İletişimi Bağlamında Analizi

    No full text
    İnternetin teknik imkânları medya ve haber pratiklerini dönüştürmüş, internete erişimin ve internetin haber kaynağı olarak kullanımının yaygınlaşması internet haberciliğinin önemini artırmıştır. Depreme ilişkin risklerin farkına varılmasında, olası krizlerin hasarlarının azaltılması ve önlenmesine yönelik ideal tutumların benimsenmesinde, medyanın önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu bağlamda toplumun öncelikli haber ve bilgi edinme kaynaklarından biri olarak internet haber medyası, risk iletişimi açısından da oldukça önemli ve dikkat çekici bir konumda bulunmaktadır. İnternetin hız, anındalık, etkileşim ve multimedya gibi nitelikleri, etkin risk iletişimi açısından internet haberciliğini ön plana çıkarmaktadır. Dolayısıyla internet haber medyasının depreme ilişkin haberleri nasıl ele aldığı, olası krizleri önlemek ve zararlarını azaltmak amacına yönelik risk iletişimi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada, toplumun öncelikli haber ve bilgi edinme kaynaklarından biri olarak internet haber medyasının depreme ilişkin haberleri nasıl ele aldığı incelenmiştir. Çalışmada Türkiye için önemli bir risk unsuru olan deprem riski bağlamında, internet haber sitelerinin depreme ilişkin konuları haberleştirme pratiklerinin ortaya konması amaçlanmıştır. İnternet haber medyasının depreme ilişkin haberleri nasıl ele aldığının belirlenmesi, etkili bir risk iletişimi sürecinin anlaşılması ve ortaya konması için önem taşımaktadır. Bu amaçla, belirlenen internet haber sitelerinin İstanbul ve İzmir depremleri öncesindeki bir aylık zaman dilimi ile sonrasındaki bir aylık zaman diliminde yayınladıkları deprem haberleri nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi tekniği ile incelenmiştir. Araştırma sonucunda, medyanın konuya ilgisinin özellikle depremler meydana geldikten sonra arttığı ve internet haber medyasının depreme yönelik risk iletişimi açısından yeterli ve anlamlı düzeyde bir haberleştirme yapmadığı tespit edilmiştir. Araştırmada ayrıca depremlerin etkileri ile medyanın depremi haberleştirme sıklığı arasında doğrusal bir ilişki olduğu da tespit edilmiştir
    corecore