The cointegration analysis of Turkey’s import demand functions with bounds test: 1970 - 2002

Bu çalışma, Türkiye'nin toplam ithalat talebinin istatistiksel analizini içermektedir. Çalışmada, 1970'den 2002'ye kadar olan sınırlı bir dönemi kapsayan yıllık veriler kullanılmıştır. İthalat talebi ile ithalat talebini belirleyen etkenler olan gelir ve nispi fiyatlar arasında uzun dönemli ilişkiyi incelemek amacıyla Pesaran et al. (2001)'ın önerdiği sınır testi (bounds test) yöntemi kullanılmıştır. Bu testin sonucunda, ithalat hacmi ile gelir ve nispi fiyatların eşbütünleşik (cointegrated) oldukları görülmüştür. İthalat talebinin gelir ve nispi fiyatlara göre tahmin edilen uzun dönem esneklikleri sırayla; 0.37 ve 0.67 olarak bulunmuştur. İthalat ve ihracat fiyat esnekliklerinin toplamı (-1.01) mutlak değer olarak birden büyüktür. Bu sonuçtan parasal, mali ve döviz kuru politikalarının yardımcı araçlar olarak halen mevcut olan aleyhteki ticaret dengesinin düzeltilmesinde kullanılabileceği anlaşılmaktadır.This study presents a statistical analysis of the aggregated import demand behaviour for Turkey. In this study, a small sample of annual data from 1970 to 2002 were used to investigate the long run relationship between import demand, and its determinants, namely income and relative prices, by the 'bounds test' method of Pesaran et al (2001). By the results of this test, it was demonstrated that import volume, income and relative prices were cointegrated. The estimated long term elasticities of import demand with respect to income and relative prices were found as 0.37 and 0.67, respectively. As an absolute value, the sum of elasticities of import and export demand (-1.01) is greater than one. Consequently, we deduce that monetary, fiscal and exchange rate policies may be used as substitutive policies to arrange unfavourable trade balance. But they are not sufficient

The cointegration analysis of Turkey's export demand function by bounds test

Bu çalışma, Türkiye'nin 1970'den 2002 yılına kadar kadar olan 32 yıllık dönemini kapsayan yıllık verileri kullanarak yapılan ihracat talebinin ekonometrik analizini içermektedir. Çalışmada, ihracat talebi ile ihracat talebini belirleyen etkenler olan gelir ve nispi fiyatlar arasındaki uzun dönemli ilişkiyi incelemek amacıyla Pesaran, ve öte. (2001)'in sınır testi yöntemi kullanılmıştır. Bu ampirik analizin sonucunda, ihracatla, gelir ve nispi fiyatların eşbütünleşik oldukları görülmüştür. İhracat talebinin, gelir ve nispi fiyatlara göre tahmin edilen uzun dönem esneklikleri sırayla; 0.21 ve - 1.684 olarak bulunmuştur. İthalat ve ihracat fiyat esnekliklerinin toplamı birden büyüktür. (-1.01) Marshall-Lerner koşulu sağlanmaktadır. Bu sonuçlar; parasal, mali ve döviz kuru politikalarının halen mevcut olan aleyhteki ticaret dengesinin düzeltilmesinde yardımcı araçlar olarak kullanılabileceğini göstermektedir.This study includes an econometric analysis of the export demand behaviour by using Turkey's annual data that cover 32 years periods from 1970 to 2002. In the study, the 'bounds test' method of Pesaran et al (2001) was used to investigate the long run relationship between export demand, and its determinants, namely income and relative prices. As a result of this empirical analysis, it was demonstrated that export volume, income and relative prices were cointegrated. The estimated long term elasticities of export demand with respect to income and relative prices are 0.21 and -1.684, respectively. The sum of the elasticities of import and export demand exceeds one (-1.01) i.e., Marshall-Lerner condition holds. These results show that monetary, fiscal and exchange rate policies may be used as substitutive policies to correct unfavourable trade balance

The analysis of fisher effect using Turkish data

Bu çalışmada, uzun dönemli faiz oranı ile enflasyon oranı arasında bire birlik uzun dönemli bir ilişkinin mevcut olduğunu ifade eden Fisher etkisi, 1987(I)-2004(4) dönemine ilişkin Türkiye ekonomisi verileri kullanılarak test edilmektedir. Çalışmada, uygulamalı ekonometride Pesaran vd. (2001) tarafından yeni geliştirilen eşbütünleşmeye ARDL (autoregressive distributed lag) yaklaşımı kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, Fisher etkisini desteklemektedir.In this study, the Fisher effect, which claims that there is one to one long-term relationship between the inflation rate and the long-term nominal interest rate, has been tested using Turkish quarterly data over the 1987(I)- 2004(4) periods. Here, ARDL bounds testing approach to cointegration newly developed by Pesaran et al. (2001) in applied econometrics is used. Results support the Fisher effect

Integración de la consulta de alfabetización de corpus en la formación de profesores de idiomas: Diseño, implementación y evaluación del curso

This qualitative study presents a corpus literacy course designed and implemented at an undergraduate language teacher education program in Turkey, and its evaluation by pre-service ELT teachers. The course introduces the main concepts of corpus linguistics, raises future teachers’ linguistic and pedagogical awareness through corpus applications, and introduces them to corpus-informed practices to improve their pedagogical skills. In the first phase of the study, students’ corpus literacy levels were determined through a pre-course survey revealing that most of the participants did not know about corpora and their uses. The second and third phases were devoted to evaluating the course. Initially, student teachers were asked to write minute papers and reflection papers during the semester to evaluate the process. In the final phase, semi-structured interviews and focus group discussions were conducted after the course to explore their overall evaluations. Findings implied that corpus literacy integration into teacher education programs clearly yields positive outcomes, yet only one course is not enough to popularize it among EFL teachers.  Hence, extensive exposure to corpus literacy and curriculum-wide integration in the TEFL programs could contribute to its popularization among future practitioners.Este estudio presenta un curso de alfabetización de corpus diseñado e implementado en un programa de formación de profesores de idiomas de pregrado y su evaluación por profesores de inglés en formación. En la primera fase del estudio, los niveles de alfabetización del corpus de los estudiantes se determinaron a través de una encuesta previa al curso que reveló que la mayoría de los participantes no sabían sobre los corpus y sus usos. La segunda y tercera fase se dedicaron a la evaluación del curso. Inicialmente, se pidió a los estudiantes de magisterio que escribieran actas y un documento de reflexión durante el semestre para evaluar el proceso. En la fase final, se realizaron entrevistas semiestructuradas y discusiones de grupos focales después del curso para explorar sus evaluaciones generales. Los hallazgos implicaron que la integración de la alfabetización del corpus en los programas de formación docente claramente produce resultados positivos, pero solo un curso no es suficiente para popularizarlo entre los docentes de inglés como lengua extranjera. Por lo tanto, una amplia exposición a la alfabetización del corpus y la integración amplia del plan de estudios en los programas TEFL podría contribuir a su popularización entre los futuros profesionales

Değişik katarakt tiplerinde nano indentasyon ile ön lens kapsülünün elastik modülüs özellikleri ve kapsül morfolojisinin değerlendirilmesi

Bu çalışmada nano indentasyon cihazı kullanılarak, katarakt dışında herhangi bir oküler patolojisi olmayan, psödoeksfoliasyon sendromu olan ve ön kameraya tripan mavisi verilen olgularda lens ön kapsülünün elastik modülüs ve sertlik gibi mekanik özelliklerinin değerlendirilmesi aynı zamanda bu değerlerin yaşla korelasyonunun ölçülmesi amaçlanmıştır. Ayrıca tarayıcı elektron mikroskop ile bu 3 grupta kapsül kalınlığının ölçülerek karşılaştırılması hedeflenmiştir. Ocak 2014 ve Haziran 2014 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Bölümü’nde normal senil katarakt tanısıyla opere edilen (grup1) psödoeksfoliasyonu olan hastalar (grup2) ve ön kamarada kapsül boyası olarak tripan mavisi(TM) (0,06% Blue Rhexis) verilen (grup3) 3 grup oluşturulmuştur. Her grupta 24 olgu olmak üzere toplam 72 ol yer almaktadır. Hastaların katarakt operasyonu sırasında çıkarılan ön lens kapsülleri çalışmaya alınmıştır. Çalışmaya alınan hastalarda gözde katarakt dışında ek patoloji, göze herhangi bir ilaç uygulaması ve sistemik herhangi bir hastalık bulunmamaktadır. CSM instrument nanoindentasyon tester cihazı kullanılarak Oliver & Pharr metodu ile esneklik, Martens Hardness metodu ile sertlik değerlendirilmiştir. Buna ek olarak FEI Quanta 400F Tarayıcı elektron mikroskop (SEM) kullanılarak kapsül kalınlıkları ölçülmüştür. Yaş ve cinsiyet bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmedi (p= 0,997). FEI Quanta 400F Tarayıcı elektron mikroskop (SEM) kullanılarak kapsül kalınlığı açısından değerlendirildiğinde katarakt dışında herhangi bir oküler patolojisi olmayan hastalar grubunun kapsül kalınlığı ortalaması 18.19±2.18 μm, psödoeksfoliasyon sendromu olan olgular grubunda 18.41±2.64 μm, katarakt operasyonu sırasında kapsül boyası kullanılan grupta ise 18.36±1.95 olarak ölçüldü. Kapsül kalınlığı açısından bakıldığında üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi (p=0,975). Nano indentasyon tester cihazı ile Oliver & Pharr metodu kullanılarak yapılan Young’s modülüs ölçümlerde grup 1 de ön kapsül esneklikortalaması 7.53±1.07 GPa, grup 2de ortalama 6.007±1.25 GPa, grup 3 te iseortalama 8.12±0.98 GPa olarak ölçüldü. Psödoeksfoliasyon sendromu olan olgular grubu diğer iki gruptanda anlamlı derecede esnekliği fazla olarak ölçüldü (p=0.000). TM kullanılan grupta kapsül esnekliği normal gruptan daha az bulundu ancak bu istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,942). Nano indenter ile ön kapsül sertliği ölçümlerinde grup 1 de kapsül sertliği ortalama 326.41±98.40 MPa, grup 2 de 210,5±52.32 MPa, grup 3 de ise ortalama 315.54±163.15 MPa olarak ölçüldü. Psödoeksfoliasyon sendromu olan olgular grubunda kapsül sertliği diğer iki gruptan anlamlı derecede az olarak saptandı (p<0.01). TEM kullanılarak ölçülen ön lens kapsül kalınlık değerlerine bakıldığında 3 grup arasında kapsül kalınlığı açısından anlamlı fark görülmezken yaşla olan korelasyonunda yaş artışıyla birlikte kapsül kalınlığında da artış saptanmıştır. Nano indenter kullanılarak ön lens kapsülü sertlik ve esneklik değerlerine bakıldığında ise psödoeksfoliasyonlu kapsülü olan hastalar grubunun normal hasta grubuna ve TM kullanılan hasta grubuna göre esnekliğinin daha fazla sertliğinin ise daha az olduğu bulunmuştur. TM kapsül sertliğini arttıran ve esnekliği azaltan bir faktör olarak bulunmadı

Effect of Different Protocols on The Microleakage of A Fissure Sealant Applied During Saliva Contamination

Statement of the problem: Saliva contamination during sealant application has negative consequences that affects long-term success including retention and caries progression.Objective: The effect of different protocols to minimize the effect of saliva contamination on the microleakage of a resin based fissure sealant material (3M Clinpro™ Sealant) was investigated.Materials & Methods: Extracted human third molars (n=160) were used: Group A. Etch-and-rinse adhesive (Prime & Bond One Select); Group B. Selfetching adhesive (Clearfil SE Bond). These comprised eight paired subgroups where enameloplasty was done (or not), saliva contamination occurred before (or after) the polymerization of the bonding agent and the entire procedure was repeated (or not) following saliva contamination before the sealant application. Following thermocycling, the samples were immersed in basic fuchsin, sectioned, and dye penetration was quantitatively assessed with ImageJ. The data were statistically analyzedSignificantly less microleakage was observed in Group A (P=0.000). Intergroup differences with respect to the effect of adhesive type, enameloplasty, saliva contamination occurred after the polymerization of the bonding agent and repeating the entire procedure following saliva contamination were significant (p<0.05, each). Enameloplasty reduced microleakage in subgroups of A and B (P=0.002 and P=0.014, respectively). Saliva contamination after the polymerization of the bonding agent resulted in less microleakage in subgroups of A and B (P=0.01 and P=0.002, respectively). Less microleakage was observed in subgroups of A and B where the entire procedure was repeated following saliva contamination (P=0.000, both).Conclusions: The use of etch-and-rinse adhesive, enameloplasty, saliva contamination occurring after the polymerization of the bonding agent and repeating the entire procedure reduced microleakage of the fissure sealant applied during saliva contamination

\u3cem\u3eIn Vitro\u3c/em\u3e Evaluation of Different Protocols for Preventing Microleakage of Fissure Sealants Placed Following Saliva Contamination

Purpose: To evaluate the effect of different enamel conditioning protocols and their re-application on the microleakage of fissure sealants placed following saliva contamination. Study design: The study included 156 human third molars in 16 subgroups (2×4×2) under two main groups (sealant type): Group A- hydrophobic resin sealant, 3M Clinpro™ Sealant; Group B- hydrophilic resin sealant, Ultraseal XT Hydro. Each group was then divided according to the type of surface conditioning; 1- Er,Cr:YSSG laser etching, 2- acid-etching, 3- acid-etching+etch-and-rinse adhesive (Prime&Bond® One Select) and 4- self-etching adhesive (Clearfil™SE Bond). After contaminating the conditioned occlusal enamel surfaces with artificial saliva, fissure sealant was applied in half of the specimens (a), whereas in the other half, (b) the respective surface conditioning was repeated and then fissure sealant was placed. Following thermocycling, the samples were immersed in basic fuchsin, sectioned, and dye penetration was quantitatively assessed with ImageJ. Two-way ANOVA and Bonferroni post-hoc tests were used for statistical analyses (p Results: The least microleakage was observed in A3b and A3a, whereas B4b and B4a were the subgroups with the highest microleakage. Following saliva contamination, when surface conditioning was not re-applied, the effects of fissure sealant types and surface conditioning were significant (p=0.005 and p Conclusions: 3M Clinpro™ Sealant was superior to Ultraseal XT Hydro. Re-application of Er,Cr:YSSG laser and the self-etching adhesive did not affect the microleakage of both fissure sealants. Without re-application, acid-etching+etch-and-rinse adhesive was superior to acid-etching only. However, both of them were similarly successful when they were re-applied following saliva contamination

Türkiye'nin İhracat Talebi Fonksiyonunun Sınır Testi Yöntemi ile Eşbütünleşme Analizi

This study includes an econometric analysis of the export demand behaviour by using Turkey's annual data that cover 32 years periods from 1970 to 2002. In the study, the 'bounds test' method of Pesaran et al (2001) was used to investigate the long run relationship between export demand, and its determinants, namely income and relative prices. As a result of this empirical analysis, it was demonstrated that export volume, income and relative prices were cointegrated. The estimated long term elasticities of export demand with respect to income and relative prices are 0.21 and -1.684, respectively. The sum of the elasticities of import and export demand exceeds one (-1.01) i.e., Marshall-Lerner condition holds. These results show that monetary, fiscal and exchange rate policies may be used as substitutive policies to correct unfavourable trade balance.Bu çalışma, Türkiye'nin 1970'den 2002 yılına kadar kadar olan 32 yıllık dönemini kapsayan yıllık verileri kullanarak yapılan ihracat talebinin ekonometrik analizini içermektedir. Çalışmada, ihracat talebi ile ihracat talebini belirleyen etkenler olan gelir ve nispi fiyatlar arasındaki uzun dönemli ilişkiyi incelemek amacıyla Pesaran, ve öte. (2001)'in sınır testi yöntemi kullanılmıştır. Bu ampirik analizin sonucunda, ihracatla, gelir ve nispi fiyatların eşbütünleşik oldukları görülmüştür. İhracat talebinin, gelir ve nispi fiyatlara göre tahmin edilen uzun dönem esneklikleri sırayla; 0.21 ve - 1.684 olarak bulunmuştur. İthalat ve ihracat fiyat esnekliklerinin toplamı birden büyüktür. (-1.01) Marshall-Lerner koşulu sağlanmaktadır. Bu sonuçlar; parasal, mali ve döviz kuru politikalarının halen mevcut olan aleyhteki ticaret dengesinin düzeltilmesinde yardımcı araçlar olarak kullanılabileceğini göstermektedir

Fisher Etkisinin Türkiye Verileri ile Testi

In this study, the Fisher effect, which claims that there is one to one long-term relationship between the inflation rate and the long-term nominal interest rate, has been tested using Turkish quarterly data over the 1987(I)- 2004(4) periods. Here, ARDL bounds testing approach to cointegration newly developed by Pesaran et al. (2001) in applied econometrics is used. Results support the Fisher effect.Bu çalışmada, uzun dönemli faiz oranı ile enflasyon oranı arasında bire birlik uzun dönemli bir ilişkinin mevcut olduğunu ifade eden Fisher etkisi, 1987(I)-2004(4) dönemine ilişkin Türkiye ekonomisi verileri kullanılarak test edilmektedir. Çalışmada, uygulamalı ekonometride Pesaran vd. (2001) tarafından yeni geliştirilen eşbütünleşmeye ARDL (autoregressive distributed lag) yaklaşımı kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, Fisher etkisini desteklemektedir

Current Management and Treatment of Dry Eye Disease

A better understanding of the pathophysiology and etiology of dry eye disease leads to more efficient management and treatment of the disease process. However, there is substantial variation among both clinicians and countries in terms of dry eye treatment modalities. The latest 2017 International Dry Eye Workshop II report aimed to reduce these differences and emphasized the use of a stepped care algorithm. The algorithm includes treatment forms ranging from artificial tear drops, the primary conventional treatment method, to the latest surgical applications. The aims of the algorithm are to restore homeostasis in the ocular surface, break the vicious cycle of inflammation, and ensure long-term ocular surface comfort