Investigation of tribological properties of solid film lubricants under different environmental conditions

Birbirine temas eden iki yüzeyde sürtünmeyi azaltmak ve aşınma hasarlarını minimize etmek için yüzeyleri viskoz bir akışkan ile ayırmak ideal çözüm olarak düşünülür. Fakat bazı durumlarda yüzeylerin temasını engellemek mümkün değildir. Ayrıca mekaniksel sistemler ekstrem durumlar olarak tabir edilen yüksek sıcaklık, aşırı yük, vakum, düşük çalışma hızları vb. şartlar altında çalışmak zorunda kalabilir. Böylesi durumlarda tribolojik kayıpları en aza indirme yöntemlerinden biri de katı yağlayıcıları kullanmaktır. Katı yağlayıcılar sahip oldukları katmanlı kristal kafes yapısı sayesinde başarılı tribolojik sonuçlar ortaya çıkarmaktadırlar. Katı yağlayıcılar tek başlarına kullanılabildiği gibi sıvı yağlayıcılarada katkı olarak eklenebilirler. Bu çalışmada günümüzde katı yağlayıcı olarak yaygın kullanılan MoS2 ve grafit tozları AISI 1008 çeliğinden imal edilmiş 10mm çapında ve 20mm boyundaki numunelere sürme-sıvama metodu ile kaplanmıştır. Kaplanan numunler CAD kullanarak tasarlanan ve imal edilen pin-disk tipi tribometre cihazı sayesinde tribolojik özellikleri incelenmiştir. Cihazda kullan disk yüzey sertleştirme işlemi ile 55 HRC sertliğe sahip AISI 1040 çeliğidir. Deneyler kuru, yağlı ve yağ + MoS2 katkısı içeren üç farklı ortam altında yapılmıştır. Yağ olarak 80W dişli yağı kullanılmıştır. Sonuç olarak kaplamasız yüzey sürtünmesine göre MoS2 ve grafit kaplamanın sürtünme direncini %50-70 oranında kuru ortamda düşürdüğü tespit edilmiştir. Yağlı ortam içersinde ise MoS2`in grafite oranla daha iyi sürtünme katsayısı değerlerine sahip olduğu görülmüştür. Yağ içersine katkı olarak katılan MoS2 sinerji etkisinden dolayı grafit kaplamalarda daha iyi sonuç vermiştir. Ayrıca elde edilen sonuçlara göre aşınma için istatiksel analiz yapılmıştır. Bunun sonucunda %95 sistem güvenilirliği için MoS2 ve grafit numunelerin ömür değerleri bulunmuştur.Reduce friction and wear on both surfaces in contact with each other in order to minimize damage to the surfaces of the viscous fluid is considered to be the ideal solution to separate. But in some cases is not possible to avoid the contact surfaces. In addition, mechanical systems may have to work under such conditions like high-temperature, overload, vacuum, low operating speeds and so on that we call extreme conditions. One of the methods to minimize losses in such cases, the tribological use of solid lubricants. With their layered crystal lattice structure of the solid lubricant trace a successful tribological results. Solid lubricants can be used alone or additive for liquid lubricants. In this study, 10mm in diameter and 20mm length made of AISI 1008 steel samples coated with graphite and MoS2 powders which widely used today as a solid lubricant with lead-spinning method. The samples tested by pin-disc type tribometer device that CAD designed and manufactured. Use the disk surface hardening process, the device has a hardness of 55 HRC AISI 1040 steel. Experiments did in three different environment which are dry, oil and oil + MoS2 additive. 80W gear oil is used as an oil. As a result, MoS2 and graphite coating decrase the surface friction resistance at 50-70% for dry environment. In the oil environment MoS2 in have a better coefficient of friction than graphite. Participating as a contribution to the oil into the graphite coating gave better results due to synergy effects MoS2. According to the test results of the samples a statistical analysis was conducted for wear. As a result, wear life of MoS2 and graphite samples calculated for 95% reliability of the system

İlkokul dördüncü sınıf öğrencilerinin empati eğilim becerileri ile problem çözme becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi

Kalıcı izli davranış değişikliklerinin olduğu çocukluk yılları kişiliğe temel oluşturmaktadır. Bu nedenle insan yaşamının en kritik dönemidir ve ayrı bir öneme sahiptir. Bu dönemde kazanılan becerilerin, yetişkinlik dönemindeki davranışları etkilediği ve şekillendirdiği bilinmektedir. Günlük yaşantıların temeli insan ilişkilerine dayanmaktadır. Doğru insan ilişkileri kurabilmek bazı becerilerin kazanılmasına ya da geliştirilmesine bağlıdır. Kişilerarası iletişimde bireylerin empati ve problem çözme becerisine sahip olması önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle araştırmada ilkokul dönemi temel alınarak 10 yaş grubu örnekleme alınmış ve bu iki beceri üzerinde çalışılmıştır. Araştırmanın amacı ilkokul dördüncü sınıf öğrencilerinin empati eğilim becerileri ile problem çözme becerileri arasında ilişki olup olmadığını incelemektir. Aynı zamanda ilkokul dördüncü sınıf öğrencilerinin empati eğilim düzeyi ve problem çözme becerisinin öğrencinin cinsiyeti, kardeş sayısı, sosyoekonomik düzeyi, anne-baba yaşı ve anne-baba eğitim durumu değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya çıkarmaktır. Araştırmaya 2015-2015 eğitim öğretim yılı İzmir ili merkezi ilçeye bağlı üç ayrı ilkokuldan 418 dördüncü sınıf öğrencisi katılmıştır. Araştırmada öğrencilerin empati eğilimini ölçmek için "KA-Sİ Empati Eğilim Ölçeği (Çocuk Formu)", problem çözme becerilerini ölçmek için "Problem Çözme Envanteri" ve araştırmacı tarafından hazırlanan "Kişisel Bilgi Formu" kullanılmıştır. Örneklem grubundan elde edilen veriler SPSS 23 programında analiz edilerek yorumlanmıştır. Bulguların analizinde gruplar arası farkı belirlemede Bağımsız Gruplar t Testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Kruksal Wallis H Testi; hangi gruplar arasında farklılık olduğunu belirlemede Tukey ve Mann Whitney U Testi; gruplar arasındaki ilişkiyi belirlemede ise Pearson Çarpım Momentler Korelasyon Analizi uygulanmıştır. Araştırma bulguları değerlendirildiğinde, öğrencilerin empati puanı ile problem çözme becerisine güven ve problem çözme puanları arasında pozitif yönlü orta kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır. Empati ile kaçınma puanı arasında ise pozitif yönlü çok zayıf bir ilişki bulunmaktadır. Öğrencilerin empati eğilim düzeyleri ile cinsiyet, kardeş sayısı, anne yaşı, anne öğrenim durumu, baba öğrenim durumu, sosyoekonomik düzey değişkenleri arasında anlamlı farklılık bulunurken; baba yaşı değişkeni ile arasında anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Öğrencilerin problem çözme becerileri ile anne öğrenim durumu, baba öğrenim durumu, sosyo-ekonomik düzey değişkenleri arasında anlamlı farklılık bulunurken; cinsiyet, kardeş sayısı, anne yaşı, baba yaşı değişkenleri ile arasında anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır.Childhood years where behavioral changes with permanent marks occur, provide a basis to the personality. Thus it is the most critical period of the human life and has a special importance. It is known that the skills acquired in this period affect and shape adulthood era behaviours. The foundation of the daily experiences is based on the human relations. Building proper human relations depend on acquiring or developing certain skills. Individual's possesion of empathy and problem solving takes an important place in interpersonal communication. For this reason, in this research, based on primary school period and these two skills were studied. The aim of the research is to investigate whether there is a difference between the problem solving skills of fourth grade primary school students according to their level of empathetic tendency. Another aim of the research is to find out whether the level of empathetic tendency and the problem solving skills of fourth grade primary school students differ according to the the gender of the student, number of siblings, socio-economic level, the age and the educational level of the parents. The sample of this research consist of 418 students of whom there are 208 girls and 210 boys from three different primary schools. In the research, "KA-Sİ Empathy Tendency Scale" (Child Form) was used by Kaya and Siyez to measure students' empathetic tendency in 2010 and the "Problem Solving Inventory" and "Personal Information Form" which was prepared by the Serin, Bulut-Serin,Saygılı were used to measure the problem solving skills in 2010. The data obtained from the sample group were analyzed and interpreted in the SPSS 23 program. Independent Groups t Test, One Way Analysis of Variance (ANOVA), Kruksal Wallis H Test were used for determining the difference between the groups in the analysis of the findings; Tukey and Mann Whitney U test was used for designating which groups are different and Pearson Product Moments Correlation Analysis was used for determining the relation between the groups. When research findings were evaluated, Pearson Product Moments Correlation Analysis was performed in order to determine the relationship between empathetic tendency level and problem solving skills. As the result of analysis, there is a positively directioned, moderate relationship between the empathy scores and the confidence on the problem solving skills and problem solving scores of the students. On the other hand, there is a positively directioned, very weak relationship between empathy and avoidance score. While there was a significant difference between the empathetic tendency levels of the students and the gender, number of siblings, age and educational level of mother, educational level of father and socioeconomic level variables; there is no significant difference between to the age of the father and the empathetic tendency. While there was a significant difference between the problem solving skills of the students and the educational levels of mother and father and socioeconomic level variables; there is no significant difference between gender, number of siblings, age of the parents and the problem solving skills

İbuprofen ve parasetamolün çeşitli polimerik malzemelerden kontrollü salınımı

Bu çalışmada, farklı moleküler ağırlıklarda ve artan miktarlarda kitosan ve polietilen glikol (400, 1500 ve 4000) içeren hidrojeller, serbest radikal çözelti polimerizasyonu ile sentezlenmiştir. Hidrojeller, taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve FT-IR spektroskopisi ile karakterize edildi. İbuprofen ve parasetamol hidrojellere yüklendi. 0,1 M HCl (pH 1.2) ve 10 mM fosfat tamponunda (pH 7,4) ilaç salım çalışmaları, 37 ° C su banyosunda gerçekleştirildi.Salınım çalışmaları sonucunda artan PEG (Polietilen glikol) molekül ağırlığı ile hidrojellere yüklenen ilaç miktarının azaldığı belirlendi. Ayrıca aynı molekül ağırlığında artan PEG konsantrasyonu (0,1-0,3) içeren jellere yüklenen ilaç miktarlarında azalma gözlendi.Parasetamolün jellere yüklenme miktarı ve yüklenme yüzdeleri, sentezlenen jellerdeki kitosan, PEG ve gluteraldehitin homojen şekilde karışmaması nedeni ile anlamlı şekilde artma veya azalma göstermedi. Parasetamolün en yüksek bağlanma yüzdesi A3 (KTS-GA-PEG 400) (Kitosan (%1) + gluteraldehit + PEG 400 (%3)) jelinde %23,77 olarak belirlendi. Asidik ortamda ise salınımın bazik ortama göre daha yüksek olduğu belirlendi.İbuprofenin hidrojellere yüklenme miktarı ve yüzdesi ise, ibuprofenin hidrofobik yapısı ile kitosanın hidrofobik gruplarının etkileşimi nedeni ile artan PEG içeriğine bağlı olarak doğrusal şekilde artmadığı gözlendi. En yüksek bağlanma yüzdesi 0,2 gram PEG içeren A2 (KTS-GA-PEG 400) jelinde %26,13 olarak belirlendi. Sentezlenen jellerden ibuprofenin salınımının her iki pH ortamında çok yüksek olduğu belirlendi. --------------------In this study, hydrogels containing chitosan and polyethylene glycol (400, 1500 and 4000) of different molecular weights and increasing amounts were synthesized by free radical solution polymerization. Hydrogels were characterized by scanning electron microscopy (SEM) and FT-IR spectroscopy. Ibuprofen and paracetamol were loaded onto the hydrogels. Drug release studies in 0.1 M HCl (pH 1.2) and 10 mM phosphate buffer (pH 7.4) were performed in a 37 °C water bath. As a result of the release studies, it was determined that the amount of drug loaded decreased with increasing PEG (Polyetyhlene glycol) molecular weight. In addition, a decrease was observed in the amount of drug louded to gels containing increasing PEG concentration (0.1-0.3) at the same molecular weight.The loading and loading percentage of paracetamol in gels did not increase or decrease significantly due to the inhomogeneous mixing of chitosan, PEG and glutaraldehyde in synthesized gels. The highest binding percentage of paracetamol was determined as 23.77% in A3 (KTS-GA-PEG 400) (Kitosan (%1) + gluteraldehit + PEG 400 (%3)) gel. It was determined that the release was higher in acidic medium than in basic medium. It was observed that the loading amount and percentage of ibuprofen to hydrogels did not increase linearly due to the interaction of hydrophobic structure of ibuprofen and hydrophobic groups of chitosan due to the increasing PEG content. The highest binding percentage was determined as 26.13% in A2 (KTS-GA-PEG 400) gel containing 0.2 grams of PEG. It was determined that the release of ibuprofen from the synthesized gels was very high in both pH environments

IMECE2002-33115 SUPER SPATIO-TEMPORAL RESOLUTION, DIGITAL PIV SYSTEM FOR MULTI- PHASE FLOWS WITH PHASE DIFFERENTIATION AND SIMULTANEOUS SHAPE AND SIZE QUANTIFICATION

ABSTRACT A unique, super spatio-temporal resolution Digital Particle Image Velocimetry (DPIV) system for the analysis of timedependent multiphase flows has been developed. The system delivers a sampling frequency between 1KHz and 10KHz, with continuous total acquisition time up to 4 secs and resolution 1Kx1K pixels down to 256x256 pixels. The hardware is integrated with sophisticated image processing algorithms that allow direct image segmentation in order to resolve the multiple phases present in the flow and provides quantitative information about the shape and size of droplets or bubbles present. Finally, the in-plane velocities are measured by a super-resolution, dynamically-adaptive cross-correlation algorithm which is coupled with a particle-tracking scheme. Each individual phase present in the flow is resolved with mean spatial resolution in the order of 3-4 pixels, and accuracy in the order of 0.01-0.1 pixels, while the spatial averaging effects of cross correlation are eliminated

Proceeding joint international conference on electric vehicular technology and industrial, mechanical, electrical, and chemical engineering (ICEVT and IMECE)/ ICEVT and IMECE

p. 429: ill.: tab.; 30c

IMECE2008-67671 DYNAMIC RECRYSTALLIZATION of Sn3.0Ag0.5Cu Pb-FREE SOLDER ALLOY

ABSTRACT This study examines microstructural recrystallization in Sn3.0Ag0.5Cu (SAC305) solder joints due to isothermal, mechanical cycling. It is well known that after reflow SAC solder joints at length scales of 200 µm consist of only a few grains However, results of cyclic fatigue tests of the same SAC305 solder joints show less significant scatter Focused ion beam technology is used to prepare a very clean and even surface to reveal the SAC305 grains in modified lap-shear test specimens, both before and after isothermal mechanical cycling. Polarized light microscopy, scanning electron microscopy and focused ion beam microscopy are used to reveal the microstructure of these SAC305 solder joints. The results show that mechanical cycling produces the same type of recrystallization behavior of SAC solder, as has been reported in the literature for thermally cycled specimens As expected, the recrystallization is observed to be localized around cracks in the solder joint, where the local stresses are the highest. The minimal grain size near the cracked region is approximately 4-6 µm and the average grain size increases significantly with increasing distance from the crack face. The transition of solder from very few (nonhomogeneous and anisotropic) to a homogenous recrystallized state may be one possible explanation for differences in the extent of scatter in the data from creep tests and isothermal mechanical fatigue tests