126 research outputs found
On a different function of the suffix -lA
Canlı bir varlık olan dil sürekli olarak bir değişime uğrar. Dildeki değişim hem yazı hem de konuşma
dilinde hissedilebilir. Bu değişim bir dili bulunduğu konumdan çok farklı bir yere getirebilir. Buna bağlı
olarak dilde değişen yapıları saptamak amacıyla birçok araştırma yapılmıştır. Bu çalışmada isimden fiil
yapma eki olarak bilinen “-lA-” üzerinde durulacaktır. Eklendiği yapıların anlamlarını derinden
etkilemeyip bazen sadece anlamın pekişmesine yardımcı olan ya da bir işin sürekli yapıldığını gösteren
bu ek, kaynak olarak gösterilen ya da okutulan hemen her eserde isimden fiil yapma ekleri arasında
gösterilmektedir. Oysa Türkçenin bazı dönemlerinde ekin, fiilden fiil yapma eki olarak da kullanıldığına
dair örnekler bulunmaktadır. Eğer dil bilgisel bağlamda yeni bir kural oluşturulacaksa, belirlenen dilin
dönemleri içerisinde bu kurala uygun örneklerin saptanması gerekir. Bulunan örnekler hatırı sayılır
dereceye ulaştığında bilinen kuralla ilgili yeni şeyler söylenmeli ve bilinen mutlak gerçek
değiştirilmelidir. Bu bağlamda çalışmada “-lA-” ekinin bilinen işlevinden ziyade farklı bir işlevi daha
ortaya çıkarılmış ve bununla ilgili örnekler tespit edilerek gerekli açıklamalar yapılmıştır. Ekin,
Türkçenin çağdaş ve tarihî lehçelerindeki örnekleri, Türkiye Türkçesindeki kullanımları tespit edilmeye
çalışılmıştır. Çalışmanın, eklere farklı bir bakış açısı kazandırmak ve Türkçenin zenginliğini ortaya
çıkarmak açısından katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Language, as a living being, is constantly changing. Change in language can be felt both in written and
spoken language. This change can make a language very different from where it is located. Accordingly,
many studies have been carried out to determine the structures that change in the language. This study
will focus on “-lA-, known as the suffix that makes verb from the noun. This suffix, which does not
deeply affect the meaning of the structures to which it is added, but sometimes only helps to consolidate
the meaning or shows that a work is done all the time, is explained as the suffix that makes verb from the
noun in almost every work that is cited or taught as a resource. However, in some periods of Turkish,
there are some examples that the suffix is used to make verb from the verb. If a new rule is to be
established in the grammatical context, samples appropriate to this rule should be determined within the
periods of the specified language. When the examples found reach a considerable degree, new things
should be said about the known rule and the known absolute truth should be changed. For this reason, in
the study, a function of the suffix -lA different from the known function was revealed and related
examples were identified, and necessary explanations were made. The appearances of the suffix in
contemporary and historical dialects of Turkish, and its uses in Turkey Turkish were tried to determine. It
is thought that the study will contribute in order to gain a different perspective to suffixes and to reveal
the richness of Turkish
İmportance of fig production and economic analysis of dried fig production farming in Aydın province
Kuru incir, Türkiye'nin geleneksel ihraç ürünleri arasında ilk sıralarda bulunmaktadır. Dünya kuru incir
üretiminin dörtte birini ve kuru incir dıs ticaretinin yarıdan fazlasını Türkiye karsılamaktadır. Türkiye kuru incir
üretiminin önemli bir bölümünüAydın ili saglamaktadır.
Bu çalısmada, Türkiye veAydın için incirin önemi ortaya konduktan sonra,Aydın ilinde kuru incir üreticilerinin
durumu, üretim faaliyetlerinden elde ettikleri brüt üretim degerleri, degisken masrafları ve brüt marj degerleri
belirlenmistir. Ayrıca tüketici saglıgını korumayı ve yüksek düzeyde gıda güvenligini ön plana çıkaran Avrupa
Birligi gıda politikası çerçevesindeAydın ili incir üreticilerinin durumu ortaya konmaya çalısılmıstır.
Aydın ili kurutmalık incir plantasyonlarında ortalama incir arazisi genisligi 32.33 daa, ortalama parsel sayısı ve
büyüklügü sırasıyla 4.19 adet ve 7.37 daa olarak belirlenmistir. Genel olarak degisken masrafların %34.60'ını
hasat, %28.31'ini toprak isleme,%11.84'ünü ilek ve ilekleme masrafları olusturmaktadır.
Kuru incir ihracatının %70-75'iAvrupa Birligi ülkelerine yapılmaktadır. Bu ülkelere ihracatın sürdürülebilirligi
ve alternatif pazarların olusturulması açısından, üreticiden tüketiciye kadar olan asamalarda uluslararası
standartlara uygun olarak temizlik ve hijyen kosullarına dikkat edilmelidir.Dried fig is first degrees among Turkey's traditional export products. Turkey is produced a quarter of dried fig
production and a half od dried fig foreign trade in the world. By the wayAydın province is provided main part of
Turkey's dried fig production.
In this study, after establishing importance od fig subsector for agricultural economy ofAydın and Turkey,. it had
been determined that how is present state od dried fig farmers and gross production values, variable expenses and
gross margin values of which is obtained by dried fig farmers from the fig production activities. In addition, it
could be determined to present state of fig producers in Aydın province by framework European Union food
policies which is considered protection of consumer health and high levels food safety.
It had been determined that average fig orchard acreage, average plots number and acreage are 3.233 ha (32.33
daa), 4.19 and 0.737 ha (7.37 daa) in dried fig fig plantations inAydın province. In general, it was determined that
harvest, soil plowing, caprifig and caprifigation expenses were consisted of 34.60%, 28.31%, 11.84% of total
variable expenses, respectively.
70-75% of total fig exportation is carried out to European Union countries. It should be maintened by good and
farming conditions with harmonious international sanitation starndarts from producer to consumer by framework
of maintaining sustainable export to those countries and consisting of alternative markets
Effects of different phosphorus application on quality of biodiesel in the cultivation of safflower
Aspir; Genetik kaynağı Anadolu olan ve Türkiye’de biyodizel üretiminde hammadde olarak kullanılmaya başlanan bir bitkidir. Üretimi giderek artan aspirin, Remizbey 05 ve Balcı çeşitlerinin tarımı yapılmaktadır. Bu çalışmada da farklı fosfor gübrelemesi yapılmış Remzibey 05 ve Balçı çeşitlerinden elde edilen yağlardan biyodizel üretimi yapılmıştır. Bu amaç için önce yağdaki fosfor uzaklaştırılmıştır. Çalışma, tohum ve yağdaki fosfor oranını azaltarak biyodizel üretim maliyetini düşürmeyi hedeflemektedir. Fosfor gübrelemesinde 0, 2, 4, 6, 8 ve 10 kg/ha normları kullanılmıştır. Tohumlardan elde edilen yağların asit kompozisyonu belirlenmiş ve üretilen biyodizelin teknik özellikleri ortaya konulmuştur.Safflower whose genetic origin is Anatolia was forgotten in time; however, it started to attract attention again as a raw material supply when biodiesel was started to be used in Turkey. Thus, its production has increased. The species like Remzibey 05 and Balcı were cultivated. In this study Remzibey 05 and Balcı species safflower oil was extracted from this safflower and biodiesel was produced from this oil. Phosphorus removal process is applied to crude oils used, whether for food or biodiesel purposes. The present study aims to bring the cost of phosphorous removal process down to the lowest levels, a process that has been shown to increase the cost of biodiesel production, by means of decreasing the amount of phosphorus in the seeds of safflower. The safflower plant will be exposed to P2O5 phosphorous in the doses of 0, 2, 4, 6, 8 and 10 kg/ha respectively. Oil acid components and some fuel characteristics of the biodiesel produced were examined.Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü, Proje no: TAGEM-A13P0
INVESTIGATING HOTEL EMPLOYEE INVOLVEMENT IN STRATEGIC HUMAN RESOURCES MANAGEMENT
The aim of this study is to investigating participation levels of hotel employees i
First-line treatment of patients with HER2-positive metastatic gastric and gastroesophageal junction cancer
Fluoropyrimidine+cisplatin/oxaliplatin+trastuzumab therapy is recommended for the first-line treatment of HER2-positive metastatic gastric adenocarcinoma. However, there is no comprehensive study on which platinum-based treatment should be preferred. This study aimed to compare the treatment response and survival characteristics of patients with HER2-positive metastatic gastric or gastroesophageal junction (GEJ) cancer who received fluorouracil, oxaliplatin, and leucovorin (mFOLFOX)+trastuzumab or cisplatin and fluorouracil (CF)+trastuzumab as first-line therapy. It was a multicenter, retrospective study of the Turkish Oncology Group, which included 243 patients from 21 oncology centers. There were 113 patients in the mFOLFOX+trastuzumab arm and 130 patients in the CF+trastuzumab arm. The median age was 62 years in the mFOLFOX+trastuzumab arm and 61 years in the CF+trastuzumab arm (P = 0.495). 81.4% of patients in the mFOLFOX+trastuzumab arm and 83.1% in the CF+trastuzumab arm had gastric tumor localization (P = 0.735). The median progression-free survival (PFS) was significantly higher in the mFOLFOX+trastuzumab arm (9.4 months vs. 7.3 months, P = 0.024). The median overall survival (OS) was similar in both groups (18.4 months vs. 15.1 months, P = 0.640). Maintenance trastuzumab was continued after chemotherapy in 101 patients. In this subgroup, the median OS was 23.3 months and the median PFS was 13.3 months. In conclusion, mFOLFOX+trastuzumab is similar to CF+trastuzumab in terms of the median OS, but it is more effective in terms of the median PFS in the first-line treatment of HER2-positive metastatic gastric and GEJ cancer. The choice of treatment should be made by considering the prominent toxicity findings of the chemotherapy regimens
Dalıcıların sualtında, karada ve basınç odasında yapılan egzersiz sırasında kalp-dolaşım ve solunum fonksiyonlarının karşılaştırılması
ÖZET:Günümüzde aletli dalıcıların kardiyovasküler yeterlilikleri konusunda kriterler oluşturulamamıştır. Aslında bu spora başlamak isteyen kişilere karada uygulanabilecek basit kardiyak ölçümlerle oluşabilecek riskleri önleyebilmek mümkün olabilecektir.Bu amaçla çalışmamızda dalış sporu ile ilgilenen deneklerin solunum ve dolaşım fonksiyonları üç farklı egzersiz durumunda değerlendirilmiştir. Karada (1 ATA) ve basınç odasında (2 ATA) “Monark 814-E” kefeli model bisiklet ergometresiyle, sualtında 10 m’de (2 ATA) ise bir kılavuz halatı üzerinde kurulan egzersiz testi parkurunda gerçekleştirilen kademeli egzersiz testleri sırasında deneklerin KAH’ları, ayrıca egzersiz öncesi ve sonrası solunum fonksiyonları ölçülmüştür.Çalışmamızın denek grubu M.Ü. BESYO’da dalış sporu yapan 1 bayan, 8 erkek gönüllü dalıcıdan oluşmuştur. Denek grubumuzun yaş ortalaması 25,7 (±6,2)’dir.İstatistiksel analizlerde Wilcoxon Testi kullanıldı. İstatistiksel olarak p0,05).Deneklerin sualtındaki KAH ortalamasının karadaki KAH ortalamasına oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (p=0.0280.05). Karada ve basınç odasında gerçekleştirilen kademeli egzersiz testi sonrası toparlanma KAH arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Deneklerin kara kademeli egzersiz testi toparlanma KAH’larının basınç odası kademeli egzersiz testi toparlanma KAH’larına oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (p=0,0210,05).It has been found that average heart rate of the subjects under water is greater than the average heart rate on the ground (p=0,0280,05). A statistically meaningful difference is found on heart rates during recovery after exercise test on the ground, under water and in hyperbaric chamber. It is found that the average heart rate of the subjects in exercise under increasing work load on the ground is greater than the average heart rate in hyperbaric chamber (p:0,021<0,05).According to the test results obtained in this study, it will be possible to prevent the risks of diving by applying exercise test under increasing work load to the people who wants to start recreative or sportive scuba diving before dives to up to 10 meters depth
- …