COVID-19 in pediatric nephrology centers in Turkey

Background/aim: There is limited data on COVID-19 disease in children with kidney disease. We aimed to investigate the characteristics and prognosis of COVID-19 in pediatric nephrology patients in Turkey. Materials and methods: This was a national, multicenter, retrospective cohort study based on an online survey evaluating the data between 11th March 2020 and 11th March 2021 as an initial step of a detailed pediatric nephrology COVID-19 registry. Results: Two hundred and three patients (89 girls and 114 boys) were diagnosed with COVID-19. One-third of these patients (36.9%) were between 10–15 years old. Half of the patients were on kidney replacement therapy: kidney transplant (KTx) recipients (n = 56, 27.5%), patients receiving chronic hemodialysis (n = 33, 16.3%) and those on peritoneal dialysis (PD) (n = 18, 8.9%). Fifty-four (26.6%) children were asymptomatic. Eighty-two (40.3%) patients were hospitalized and 23 (28%) needed intensive care unit admission. Fifty-five percent of the patients were not treated, while the remaining was given favipiravir (20.7%), steroid (16.3%), and hydroxychloroquine (11.3%). Acute kidney injury developed in 19.5% of hospitalized patients. Five (2.4%) had MIS-C. Eighty-three percent of the patients were discharged without any apparent sequelae, while 7 (3.4%) died. One hundred and eight health care staff were infected during the study period. Conclusion: COVID-19 was most commonly seen in patients who underwent KTx and received HD. The combined immunosuppressive therapy and frequent exposure to the hospital setting may increase these patients’ susceptibility. Staff infections before vaccination era were alarming, various precautions should be taken for infection control, particularly optimal vaccination coverage

Dividing Deni̇zli̇ drinking water network into submeasurement regions for pressure management and investigation of water losses

İçme suyu dağıtım sistemlerinde etkin ve sürdürülebilir su kayıp yönetimi için, verilerin doğru ve sürekli bir şekilde ölçülmesi, dağıtım sisteminin ve bileşenlerinin izlenebilir ve kontrol edilebilir olması oldukça önemlidir. Ancak dağıtım sisteminin genelinde eş zamanlı olarak bu uygulamaların yerine getirilmesi oldukça zordur. Bu nedenle bu çalışmada, kentsel su yönetiminde su kayıplarının farkına varılması, azaltılması, önlenmesi ve kontrol altına alınması gibi çalışmaların daha etkin ve sürdürülebilir bir şekilde yürütülmesi için izole alt ölçüm bölgelerinin oluşturulması hedeflenmiştir. Bunun için Denizli İli merkez içme suyu dağıtım sistemi uygulama alanı olarak seçilmiştir. Basınç yönetimi yapılmadan önce, içme suyu dağıtım sistemi incelenmiş ve her bir içme suyu deposunun beslediği bölgeler belirlenmiştir. İzole alt ölçüm bölgelerinin oluşturulmasında, bölge sınırlarının belirlenmesi, giriş nokta sayısı ve yerinin tespit edilmesi ve bölgenin diğer şebeke elemanlarından izole edilmesi için kullanılan izolasyon (yalıtım) vanalarının yerinin belirlenmesi sistemin tam olarak izole edilmesi açısında oldukça önemlidir. Bu çalışma kapsamında, içme suyu depo bölgelerine göre izole alt ölçüm bölgelerinin oluşturulması, seçilen ekipmanlar, yapılan analizler, sahada yapılan çalışmalar ve beklenen faydalar araştırılmıştır.For effective and sustainable water loss management in drinking water distribution systems, it is very important to measure the data accurately and continuously, and to monitör and control the distribution system and its components. However, it is very difficult to implement these applications simultaneously through out the distribution system. Therefore, in this study, it is aimed to create isolated submeasurement zones in order to carry out activities such as realizing, reducing, preventing and controlling water losses in urban water management in a more effective and sustainable way. For this purpose, the central drinking water distribution system of Denizli was selected as the application area. Priort opressure management, the drinking water distribution system was examined and the zones fed by each drinking water reservoir were determined. In the formation of isolated sub-measurement zones, determining the boundaries of the region, determining the number and location of theentry point and locating the isolation valves used to isolate the region from the other network elements is very important for the complete isolation of the system. With in the scope of this study, the creation of isolated sub-measurement zones according to drinking water storage zones, selected equipment, analyzes, field studies and expected benefits were investigated

Helpful patterns to prepare and present a scientific English talk

Narin, Bilge (Arel Author)Topluluk önünde İngilizce sunum yapmak her zaman çok kolay olmamaktadır. Pratik yapmak ve ön hazırlık sunum yeteneğinizi artıracaktır. Bu makalede bilimsel İngilizce sunum hazırlamanıza yardımcı olacak kalıp ifadeler ve etkili sunum teknikleri anlatılacaktır. Güzel bir İngilizce sunum için, ön hazırlık ve pratik yapmak anahtar kelimelerdir. Bu makale ilk kez İngilizce sunum yapacak araştırma görevlilerine yardımcı olabilir. İyi bir sunum konuya odaklı ve bilgi verici olmalı, slaytlar ile desteklenmelidir. Genel kural sunumu zamanında bitirmektir. Pratik yapmak, zamanı kullanmadaki hatalarınızı da engelleyecektir. Bu makalenin amacı düzgün bir İngilizce sunum hazırlamanıza yardımcı olmaktır

Geoteknik Deprem Mühendisliği Açısından Zemin-Temel-Yapı Etkileşimine Kritik Bakış

Local soil conditions play a critical role in geotechnical earthquake engineering and seismic design. Past earthquakes revealed tremendous case-history based engineering information on specifics of this, but unfortunately the requirements for soil-foundation-structure interaction have been included in seismic design codes only after 1970’s. Even though, subsequent seismic design codes after 1970’s revised the requirements, site-specific earthquake ground motion determination (amplitude, frequency content, strong ground motion duration, etc.) is needed in some special cases. In addition, the required design modifications due to soil-foundation-structure interaction for structures to be built in seismic zones and deep foundations are considered to be an open-ended problem for both the structure and the foundation. Surprisingly, the subject is referred to in Turkish Earthquake Code (TEC, 2009) only as a footnote. This paper investigates the state-of-the-practice in soil-foundation-structure interaction analysis and evaluation from a geotechnical engineering perspective. “Kinematic interaction” and “Inertial interaction” have been also reviewed and discussed in terms of both theoretical and their practical applications.Yerel zemin etkileri hem geoteknik deprem mühendisliği açısından hem de depreme dayanıklı yapı tasarımı açısından önemli rol oynar. Geçmiş depremler sonrası üretilen çok sayıda bilgiye rağmen konunun özel olarak hesaba katıldığı şartlar 1970’lere kadar yönetmeliklerde yer almamıştır. Zaman içinde değişik yönetmeliklerde, farklı konseptlerle de olsa yer almasına karşın, bazı özel koşullarda tasarıma yönelik sahaya özel deprem yer hareketinin (hareketin genliği, frekans içeriği, süresi vb.) belirlenmesi ihtiyacı doğmuştur. Bunun yanında deprem bölgelerinde zayıf zeminler üzerinde ve derin temel uygulamalarında zemin-temel-yapı dinamik etkileşiminin hem temel hem de üst yapı açısından tasarıma getirdiği değişiklikler de ucu açık bir konudur. Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik (DBYBHY, 2007) konuya bir dip not şeklinde değinmiştir. Bildiride, zemin-temel-yapı etkileşimi analizleri ve değerlendirilmeleri günümüzde gelinen noktada ele alınmış ve geoteknik bakış açısı ile irdelenmiştir. Bildiride, ayrıca, zemin-temel-yapı dinamik etkileşiminde önemli rol oynayan “kinematik etkileşim” ve “eylemsizlik etkileşimi” hem teorik hem uygulama açısından incelenmiş ve tartışılmıştır

Performance-Based Assessment of Magnitude (Duration) Scaling Factors

More pronounced at relatively smaller magnitude events, significant variations to an extent of a factor of two in magnitude (duration) scaling factors (MSFs) explain the need to further study this issue, which is also recognized and recommended by the National Center for Earthquake Engineering Research Group. Inspired from this gap, the main motivation of this study is defined as to (1) comparatively assess the validity of existing magnitude scaling models and the accuracy of their predictions; (2) develop robust and practical to use semiempirical magnitude scaling models applied on CRR: separate sets for strain (cyclic mobility) or excess pore pressure (cyclic or flow liquefaction) problems. The writers' excess pore water pressure and shear strain accumulation models were used for the assessment of magnitude (duration) scaling factors. On the basis of the proposed framework, it is concluded that (1) MSFs are not only a function of number of equivalent loading cycles but increase with increasing r(u) or gamma(max) thresholds and decreasing dilational response (i.e., decreasing relative density and/or increasing effective stress states) of soil layers, (2) significantly different set of MSFs than the NCEER recommendations can be estimated for different combinations of gamma(max) (or r(u)), N-1,N-60,N-CS, sigma'(nu, 0), (3) for the assessment of critical structures (e.g., nuclear power plants), where significantly smaller shear strain performance targets are needed, use of existing models may produce significantly higher MSFs, leading to unconservative estimates of cyclic mobility potential. DOI: 10.1061/(ASCE)GT.1943-5606.0000596. (C) 2012 American Society of Civil Engineers

A Critical Review on Design of Shallow and Deep Foundatıons in the Light of Turkish Earthquake Building Code 2018

Bildiri kapsamında, 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girecek olan yeni Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği kapsamında yer alan yüzeysel ve derin temel tasarımı ile ilgili hususlar gözden geçirilmiş, bunlara ilişkin görüşler sunularak yönetmeliğin kullanımı bir uygulama ile örneklendirilmiştir.Within the confines of this manuscript, shallow and deep foundation design criteria defined within the confines of new Turkish Earthquake Building Code, which will be effective as of January 1st of 2019, are critically reviewed along with a presentation of its use through an illustrative design example