89 research outputs found
A Research on Metal and Metallurgical Properties of Chisel Plough Shanks
Reduced tillage forms a subgroup of conservation tillage. In this system, chisel or disc tools are generally used for primary soil tillage, and milling machines, disc tools or cultivators are used for secondary soil tillage and seedbed preparation. The entire area is tillaged so that the plant residues are on the soil surface and prone to the surface. It provides significant fuel and energy savings compared to conventional tillage due to less machine traffic. In order to ensure sustainability, conservation tillage (using a chisel instead of the mouldboard plough that works by turning the soil) as an alternative to conventional tillage and the development of agricultural tools and machines used for this purpose have gained great importance. Chisel is a soil cultivation tool widely used in stubble destruction and conservation tillage system. It is known that the chisel provides significant savings in terms of fuel consumption compared to the mouldboard plough. For a chisel construction that can operate at an optimal level, the basic requirement is to have optimal material quality, optimal weight and optimal cost. In this research, the physical and chemical processes of chisel shanks produced as cast steel were examined. It is of primary importance that it provides minimum fuel consumption with its optimal chemical content, easy mounting to the chassis, unbreakable model structure and angles. A casting and agricultural machinery company that helped with the study was visited and the GS-52 steel casting process, which is widely used for chisel shank in our country, was examined and tensile, yield and rupture tests were performed. As a result, it has been observed that a better construction can be created by changing the chemical content of GS-52 steel. Different trials to be carried out as the continuation of the research will help determine the optimal structure of the chisel shank
Oxidant/antioxidant potentials and heavy metal levels of Pisolithus arhizus and its effects on cardiovascular diseases
600-604Pisolithus arhizus (Scop) Rauschert is a cosmopolitan mushroom in warm temperate regions of the world and forms ectomycorrhizas associations with a wide range of tree species (both angiosperms and gymnosperms). P. arhizus samples were collected from a pine forest in Antalya province (Turkey). Powdered mushroom samples were extracted with ethanol (EtOH) using a Soxhlet apparatus at 50 °C, then concentrated under pressure at 40 °C in a rotary evaporator, and stored at 4 °C in airtight containers. Rel Assay Kits were used to determine the total antioxidant status (TAS), total oxidant status (TOS), and oxidative stress index (OSI) of mushroom extracts. The elemental contents of the mushrooms were then determined using the atomic absorption spectrophotometer. It was determined that the heavy metal content in P. arhizus were found to be generally at optimal levels and the TOS value of mushroom was exceptional. Heavy metals are toxic, they may have chronic degenerative changes on organs. Vascular effects of heavy metals may contribute to a variety of pathologic conditions. Heavy metals resulting in pathophysiological changes causes atherogenic events like increased oxidative stress, inflammatory response, and coagulation activity. It has been determined that P. arhizus may be an important source of antioxidants
Halkımızın teratoloji hakkındaki farkındalığı
Amaç: Bu çalışma ile çevresel etkenlerden kaynaklanan doğumsal bozuklukları ve anormal prenatal gelişmeyi inceleyen ve doğumsal defektleri önlemenin araştırmalarını yapan bilim dalı olan teratoloji hakkında halkımızın neler bildiğini ve konu ile ilgili farkındalıklarını araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sağlık hizmeti almak üzere başvuran hasta ve hasta yakınlarından oluşan, yaşları 18 - 79 arasında değişen, eşit sayıda kadın ve erkekten oluşan toplam 400 katılımcıya anket uygulaması yapıldı. Elde edilen veriler ortalama ± standart sapma ve yüzde olarak özetlendi. Bulgular ve Sonuç: Yapılan anket çalışmasında homojen olmayan sonuçlar elde edildi. Bu verilere göre katılımcıların ölü ya da sakat doğumların sebepleri, röntgen, tomografi vb. kullanımının anne karnındaki bebeğe etkileri, ilaçların yan etkilerine dikkat etme, akrabalık derecesinin hastalıklı doğumlara etkisi konularında belirli düzeyde fikir sahibi oldukları saptandı. Anne karnındaki bebeğin hastalıklara karşı en duyarlı olduğu gebelik dönemi hakkında ise yeterli bilgi düzeyine sahip olmadıkları belirlend
Kamu Yöneticilerinin Siyasal Ve Yönetsel Ahlaki Davraniş Tipleri
Çalışmada siyasal-yönetsel ahlak ve siyasal-yönetsel yozlaşma kavramları incelenmiştir. Siyasi ve yönetsel yozlaşamaya sebep olan ahlaki tavırları açıklayabilmek için bireyin ahlak gelişimini anlatan teoriler üzerinde durulmuştur. Günümüz Türkiye’sindeki siyasi ve yönetsel yozlaşmalar sadece bugüne ait olmayıp geçmişten günümüze miras olarak gelmişlerdir. Bu durumun nedeni de ülkenin geçirmiş olduğu siyasi kültürel ve ekonomik değişimler olarak açıklanabilir
Determination of drought stress tolerance of maize (Zea mays L.) and wheat (Triticum
Tez (Yüksek lisans) -- Giresun Üniversitesi. Kaynakça var.xii, 66 s. : tbl. , şkl. ; 28 cm.Demirbaş: 0059102
Demographic, clinical and paraclinic in behçet patients retrospective evaluation of properties
Behçet Hastalığı (BH), tekrarlayan oral ve genital aft, oküler hastalık, cilt lezyonları başta olmak üzere gastrointestinal, nörolojik, vasküler veya eklem gibi çeşitli sistemik tutulumlarla karakterize kronik inflamatuar bir hastalıktır. Etiyolojisi günümüzde hala bilinmemekle birlikte enfeksiyöz, genetik ve immünolojik faktörler üzerinde durulmaktadır. Başlangıç yaşı ülkeler arasında değişkenlik göstermekle birlikte sıklıkla 20-40 yaşlar arasındadır. Hastalığın prevelansı, cinsiyet dağılımı ve tutulum şekli coğrafik farklılık gösterir. Hastalık genellikle erkeklerde daha şiddetlidir. Alevlenme ve iyileşme dönemleri ile seyreder. Yaş ilerledikçe klinik belirtiler gerileme eğilimindedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye’de sık görülen ve her hekimin bilgi sahibi olması gereken BH ile takipli hastalarımızın demografik, klinik ve paraklinik özelliklerini gözden geçirmek ve farkındalığı artırmaktır. Çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı ile Romatoloji Bilim Dalı polikliniklerinde BH tanısı alan, 2010-2018 yılları arasında takip ve tedavisi devam eden 488 hastanın demografik özellikleri, klinik ve paraklinik verileri, tanı anı bulguları ve kullandığı ilaçlar retrospektif olarak incelendi. BH ile takip ettiğimiz 488 hastanın 299’u (%61,3) erkekti. Bireylerin yaşları 19-78 arasında değişmekte olup; yaş ortalaması 40,7±9,9 iken, hastalık başlangıç yaş ortalaması 30,8±8,8 idi. Hastaların %96,9’unda (n=473) oral aft ve %58,8’inde ise (n=287) genital ülser saptandı. Cilt tutulumu olan 332 hastanın 169’unda (%50,9) sadece psödofolikülit bulunurken, venöz tutulum olan 108 hastanın 62’sinde (%57,4) derin ven trombozu mevcuttu. Tanı anındaki en sık bulgular sırasıyla oral aft (%30,1), genital ülser (%27,5) ve oküler tutulum (%12,5) şeklindeydi. Hastaların 63’ünde biyolojik tedaviye geçildiği ve 25’inin ilaçsız takip edildiği saptandı. 40 yaş altı, erkek ve oküler tutulumu olan hastalarda tedavide biyolojik ajan kullanım sıklığının daha fazla olduğu görüldü. BH, ülkemizde sık görülen, multisistemik tutulumla karakterize, farklı semptom ve bulgularla prezente olabilen sistemik bir vaskülittir. Morbidite ve mortaliteyle sonuçlanabildiği gibi günümüzde tedavisinde başarıyla kullanılan biyolojik ajanlar, hastalık prognozunu olumlu yönde etkilemektedir. Hastalık başlangıç yaşı, cinsiyet dağılımı ve prognoz coğrafik ve etnik farklılık gösterdiğinden popülasyon temelli çalışmalar önem taşır. Erkek cinsiyet ve erken hastalık başlangıcı şiddetli hastalıkla ilişkili olup biyolojik ajan kullanımının bu grupta fazla oluşu bunu desteklemektedir. Bu çalışma ile Türkiye’de sık görülen BH ile ilgili verilerimizi derlemeyi, tedavi seçeneklerini ve etkileyen faktörleri değerlendirerek klinik pratiğimize ışık tutmayı amaçladık.Behçet’s Disease (BD) is a chronic inflammatory disease characterized by recurrent oral and genital aphthae, ocular disease, skin lesions and various systemic involvement such as gastrointestinal, neurological, vascular or joint. The underlying cause Behçet syndrome is still unknown; infectious, genetic and immunological factors are emphasized. Although the age of onset varies between countries, it is often between 20-40 years of age. The prevelance, sex distribution and involvement of the disease vary geographically. The disease is usually more severe in men. It progresses with exacerbation and recovery periods. Clinical signs tend to regress as age progresses. The aim of this study was frequent in Turkey and physicians should be familiar with each of our patients to follow-up with BH demographic, clinical and paraclinical reviewing the properties and to raise awareness. In this study, the demographic characteristics, clinical and paraclinical data, diagnostic findings and medications of 488 patients diagnosed with BD in the outpatient clinics of the Internal Medicine Department of Rheumatology and Department of Uludag University Faculty of Medicine between 2010 and 2018 were analyzed retrospectively. Of the 488 patients followed up with BD, 299 (61,3%) were male. The ages of the individuals ranged between 19-78; the mean age at the onset of the disease was 30,8±8,8 years, while the mean age was 40,7±9,9 years. Oral aphthae were detected in 96,9% (n=473) and genital ulcers in 58,8% (n=287). While 169 (50,9%) of 332 patients with skin involvement had pseudopholiculitis, 62 (57,4%) of 108 patients with venous involvement had deep vein thrombosis. The most common findings at the time of diagnosis were oral aphthae (30,1%), genital ulcers (27,5%) and ocular involvement (12,5%). Biological treatment was started in 63 patients and 25 of all patients were followed without medication. It was seen that the use of biological agents was more frequent in patients younger than 40 years of age and in patients with ocular involvement. BD is a common systemic vasculitis characterized by multisystemic involvement and presenting with different symptoms and signs. As it may result in morbidity and mortality, biological agents used successfully in the treatment of these patients have a positive effect on the prognosis of the disease. Population-based studies are important because the age of onset of disease, gender distribution and prognosis vary geographically and ethnically. Male sex and early onset of disease are associated with severe disease, and the use of biological agents in this group is supportive of this. Our compilation of data related to common BD in Turkey with this study, we aimed to evaluate treatment options and factors to shed light on our clinical practice
Evaluation of death records of Izmir Metropolitan Municipality Directorate of Cemeteries and Izmir Provincial Health Directorate in 2010: Consistency and completeness of notifications
AbstractObjective: The aim of the study was to determine the consistency of death records of Izmir Metropolitan Municipality Directorate of Cemeteries and Izmir Provincial Health Directorate in 2010 and to provide a quantitative estimate of deaths that occurred in Izmir in 2010 through capture-recapture method. Methods: In this descriptive study, we examined whole death records of Izmir Provincial Health Directorate and Izmir Metropolitan Municipality Directorate of Cemeteries in 2010. The records of both institutions were matched exactly to evaluate the consistency of reporting. Missing records which were registered by only Directorate of Cemeteries, but not registered by Provincial Health Directorate were added the database of Provincial Health Directorate. The two source capture-recapture method implemented based on the records of two institutions. The number of deaths by age group and gender and level of completeness of Provincial Health Directorate records were calculated through this method. The observed and calculated numbers of death and summary mortality of measures of Provincial Health Directorate were compared with database of Turkish Statistical Institute (TURKSTAT). Results: 8.9% of deaths which registered at the Directorate of Cemeteries were missing at Provincial Health Directorate. Missing notifications showed concentration in the younger age groups, mainly stillbirths (98.6%) and infant deaths (46.9%). Decedents’ residence addresses of records which matched both instuitions were inconsistent. The level of completeness of Provincial Health Directorate records were 88.6% for male and 89.3% for female according to calculations using capture-recapture method. Calculated infant mortality rate and under five mortality rate were higher than the rates of observed records of Provincial Health Directorate and the TURKSAT data. Conclusions: This study indicates that the death records are insufficient in terms of reliability. Control mechanisms which provided in the system are required to be operated more efficiently to ensure coordination among the institutions and to execute complete and timely notifications.Key Words: Death statistics, burial records, consistency, completeness.</p
Türkiye’de 2009 yılında uygulanmaya başlayan yeni ölüm bildirim sisteminin işleyişinin İzmir ili örneğınde değerlendirilmesi
Aim: In the study, the new Turkish Statistical Institute (TURKSTAT) Death Reporting System which has been put into practice in Turkey since 2009 was aimed to be evaluated in the case of Izmir city in terms of acceptability, simplicity and usefulness criteria. Methods: This descriptive study was conducted on the basis of qualitative data, in-depth interviews were conducted with authorities taking charge at different stages of TURKSTAT Death Reporting System in Izmir (n= 19). A guideline involving 12 questions was used in the interviews examining acceptability, simplicity and usefulness criteria which were suggested by Centers for Disease Control and Prevention. The interviews lasting half an hour were performed at the institutions in which individuals work. Audio recordings were analyzed right after each interview and data were evaluated by implementing content analysis. Results: As a result of the in-depth interviews, the three themes were appeared: 1) the rationale of the new TURKSTAT Death Reporting System, 2) sufficiency of planning stage of the new system, 3) implementation stage of the new system 4) the usage of death statistics. The results of study indicated current structure regarding death registration were not dealt integrally by decision-makers, and regulations regarding mortality did not meet current conditions, and adjustments in the new system were not compatible regulations, and some shortcomings were identified in the new TURKSTAT Death Certificate and trainings given in the transitional stage, and data were not used in any field. Conclusion: TURKSTAT Death Reporting System which has been conducted the regulations under the project on improving the quality of cause of death statistics was found insufficient in terms of acceptability, and simplicity and usefulness criteria.Amaç: Çalışmada, ülkemizde 2009 yılında uygulanmaya başlayan yeni Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ölüm Bildirim Sistemi’nin İzmir İli örneğinde, kabul edilebilirlik, basitlik ve faydalılık kriterleri açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Niteliksel verilere dayalı olarak gerçekleştirilen bu tanımlayıcı çalışmada, İzmir’de TÜİK Ölüm Bildirim Sistemi’nin farklı aşamalarında görev alan kişilerle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır (n=19). Görüşmelerde, Amerikan Ulusal Hastalık Kontrol Merkezi tarafından önerilen sürveyans sistemlerini değerlendirme kriterlerinden olan kabul edilebilirlik, basitlik ve faydalılık kriterlerini sorgulayan 12 soruluk bir rehber kullanılmıştır. Her biri yarım saat süren görüşmeler kişilerin çalıştıkları kuruluşlarda gerçekleştirilmiştir. Ses kayıtları her görüşmenin ardından çözümlenmiş, veriler içerik analizi uygulanarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Görüşmeler sonucunda, 1) yeni TÜİK Ölüm Bildirim Sistemi’nin gerekliliği, 2) yeni sistemin planlama aşaması, 3) yeni sistemin uygulama aşaması 4) ölüm istatistiklerinden yararlanılma düzeyi olmak üzere dört tema ortaya çıkmıştır. Çalışmanın bulguları, yeni yapılanmada ölüm kayıtları ile ilgili örgütlenmenin bütüncül olarak ele alınmadığına, ölüm bildirimlerinin temel aldığı mevzuatın günümüz koşullarını karşılamadığına ve yeni düzenlemelerin mevzuatla uyumlu olmadığına, yeni TÜİK Ölüm Belgesi’nde ve yeni yapılanmaya geçiş aşamasında verilen eğitimlerde bir takım eksiklikler bulunduğuna, ölüm istatistiklerinin sağlık hizmetlerine yön vermede kullanılmadığına işaret etmektedir. Sonuç: Ölüm nedeni istatistiklerinin geliştirilmesi projesi kapsamında TÜİK Ölüm Bildirim Sistemi’nde yapılan düzenlemeler, kabul edilebilirlik, basitlik ve faydalılık kriterleri açısından yetersiz bulunmuştur
- …