9 research outputs found

    BİR ULUSLARARASI HUKUK MÜESSESESİ OLARAK ULUSLARARASI ÖRGÜTLER ARASINDA ARDILLIK

    No full text
    Uluslararası örgütler hukukunun en önemli merak uyandıran alanlarından biri devletler arasındaki ardıllık olmaktadır. Devletlerle mukayese edilirken her ne kadar hukuk kişiliklerinin tanınması yeni bir fenomen olsa da uluslararası örgütlerin uluslararası hukuk düzleminde sınırlı faaliyet ve hizmet görmeleri söz konusudur. Bunu yaparken de, uluslararası hukuku kullanmakta ve bu alışve-rişin bir sonucu olarak aralarında devletlerin ardıllığı kuralları da dâhil olmak üzere uluslararası hukuk kurallarının ihtiyaç ve yeteneklerine hizmet edecek şekilde uyarlanmaları gerekmektedir. Çok karmaşık yapısı sebebiyle devlet ardıllığı uluslararası hukukun en belirsiz alanı olarak mütalâa edilmektedir. Böylelikle, bu kadar karmaşık bir alanı özünde çok geniş bir çalışmayı zarurî kılan bir başka alana taşımanın çok zor bir iş olduğu farz edilebilecektir. Ancak, bu kısa makalede bu denli geniş bir çalışma söz konusu edilmeyecektir. Bu bağ-lamda, bu kısa çalışmada bizim amacımız sadece uluslararası örgütler arasında ardıllığın var olduğunun ve uluslararası örgütler hukukunun bir konusu olarak tanınması için kısaca içeriğinin ve hukukî statüsünün ortaya konulmasından ibarettir

    A GENERAL ASSESSMENT ON THE DIPLOMATIC RELATIONS OF THE SOVEREIGN MILITARY ORDER OF MALTA

    Get PDF
    Günümüzde, uluslararası hukuk kurallarına göre merak uyandırabilen birçok olay vardır. Merak uyandırmafenomeni, Ortaçağ’dan beri hukukî statülerini devam ettirmeleri, yâni Ortaçağ döneminin kalıtı olarakzamanı geçmiş kavram ve algıların ürünü olaylar olmalarından kaynaklanmaktadır. Böylelikle, yapılarınınbüyük bölümü uluslararası hukukun modern kurallarına uymamaktadır. Bunlardan biri Malta Düzenidir.Açık olarak devlet olmayan Düzen, bir devlet gibi davranmaktadır. Malta Düzeninin, aktif ve pasif elçilikhakkını kullanması suretiyle bir devletmiş gibi hareket ettiği temel konulardan biri diplomasi hukukudur. Bu açıklamaların ışığında, bu makalenin amacı Malta Düzeni’nin diplomatik ilişkilerini kısaca analiz etmektir.Today there are several cases which might be acknowledged as curious according to the rules of international law. The curious phenomenon stemms from the fact that these cases are the products of outdated concepts and perceptions, which have maintained their legal status since the medieval times, i.e. relics of the medieval era. Henceforth with, most of their structure do not fit modern rules of international law. This very fact may be the main source of confusion about their legal status in modern international law. The Order of Malta is one of them. Although it is obviously not a state, it acts in most cases as if one. The law of diplomacy is one of the main subjects which the Order of Malta acts as if it is a State, since it exercises the right of legation, both active and passive. In the light of these explanations the aim of this article is to briefly analyze the diplomatic relations of the Order of Malta

    DROIT DE CHAPELLE: AN ALMOST FORGOTTEN PRIVILEGE IN THE INTERNATIONAL LAW OF DIPLOMACY

    Get PDF
    Zamanın akışı yeni kurallarca yönetilmesi gereken farklı ihtiyaçlarıkaçınılmaz olarak beraberinde getirir. Bu sürecin işleyişi hukuk alanında da görülebileceği üzere farklı dönemleri şekillendirmiştir. Meselâ, dinî özgürlükler sınırlandığında, hattâ yasaklandığında, diplomasi hukuku büyükelçiler için yabancı ülkelerdeki rezidanslarında veya misyon binalarında ibadetleri için özel bir yere sahip olma hakkını - ibadethâne hakkını bahşetmiştir. Bu hak, bir büyükelçinin tüm ayrıcalık ve bağışıklıklarının dayandırıldığı o dönemde kabûl edilen ülke dışılık teorisi üzerinde temellendirilmektedir. 19. yüzyılda bağnazlık karşısında dinî toleransların galebe çalmasıyla bu ayrıcalık bir bakıma zarurîlik özelliğini yitirmiştir. 20. yüzyılda, görüldüğü üzere, bu hak iyice yerleşmiş ve devletler arasında yaygın bir biçimde uygulanmaktadır. Bu durum, özellikle 1961 tarihli Diplomatik İlişkilere Dair Viyana Sözleşmesinde yansıtıldığı üzere diplomasi kurallarının kodifiye edilmesi esnasında ibadethâne hakkına ilişkin hükümlerin artık zarurî olmadığına işaret etmektedir. Acaba, gerçekte durum böyle midir? Bu makalede, ibadethâne hakkının, gerçekte içerik açısından açık bir biçimde ele alınıp alınmadığı, uygulama açısından da genel olarak etki kazanıp kazanmadığı belirlendikten sonra, bu hakkın, hâlen uluslararası diplomasi hukuku çerçevesinde pozitif bir hükümle düzenlenmesinin zarurî olup olmadığı değerlendirilecektir.The flow of time inevitably brings change, which in turn creates different needs that must be governed by new rules. The way that this process has shaped different eras can also be seen in the field of law. For example, when religious freedoms were restricted or even banned, diplomatic law allowed the privilege of droit de chapelle – the right for ambassadors to have a private place of worship in their residences and mission premises in foreign countries. This was founded on the then-accepted theory of ex-territoriality, on which all an ambassador’s privileges and immunities were based. By the 19th century, however, once religious tolerance had triumphed over bigotry, this privilege became unnecessary. During the 20th century, as it seems, this right became well established and widely practised among States. This might suggest that there was no longer any need for provisions relating to droit de chapelle while codifying the rules of diplomacy, particularly as reflected in the 1961 Vienna Convention on Diplomatic Relations. Yet, is this really the case? After determining if droit de chapelle really is common in practice and clear in content, this article considers whether it is still necessary to regulate it in a provision within the international law of diplomacy

    DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜNÜN HUKUK YARATMA GÜCÜNÜN ÜYE DEVLETLERİN İÇ DÜZENLERİNE ETKİSİ HAKKINDA GENEL BİR DEĞERLENDİRME

    No full text
    Sağlık gibi ciddî bir başlık devletlerin yaşamlarında sadece uluslararası çerçevede değil aynı zamanda iç düzen çerçevesinde de hayatî rol oynamaktadır. Zira devletler vatandaşlarının yanı sıra aynı zamanda uluslararası toplumun da bir bütün olarak genel sağlığını koruma ödevine sahiptir. Bunu yaparken ise, uluslararası işbirliği kesinlikle zarurîdir. Bu işbirliği, ilgili alanda, yâni sağlık alanında Birleşmiş Milletlerin uzmanlık kuruluşu teşkil etmesinden ötürü, temel olarak, Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlanmaktadır. Bu basit nedenden dolayıdır ki, Dünya Sağlık Örgütü kanun koyucu yetkilerle donatılmıştır. Bu bağlamda, Dünya Sağlık Örgütünün, sırasıyla, uluslararası sözleşmeler veya anlaşmalar, tüzükler ve tavsiyeler şeklinde üç normatif yetkisi bulunmaktadır. Bunlardan ilk ikisi, ilke olarak, üye devletler için bağlayıcı güçtedir. Tavsiyeler şeklindeki sonuncusu ise, fark edileceği üzere, bu tür bir etkiye sahip değildir. Her halükârda, üye devletler, en azından ilkesel bağlamda, tüm bu kurallara uymak zorundadır. Böylelikle, bu çalışmanın ana amacı Dünya Sağlık Örgütünün normatif kurallarının iç düzene etkilerini kısaca araştırmaktan ibarettir

    Land-locked and geographically disadvantaged states in the law of the sea

    No full text
    BMDHS'de birçok devlet çeşidi vardır. Bunlardan iki tanesi de deniz kıyısı olmayan devletler ve coğrafi açıdan elverişsiz devletlerdir. Bu devletlerin özellikle deniz kaynaklarına ulaşmakta çıkarları söz konusudur. Bu sebeple, DHK hükümlerini kendi lehlerine etkilemek için bir grup oluşturmuşlardır. Fakat, iddialarının çoğunu gerçekleştirememişlerdir. Bu tez üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde tanımlar verildikten sonra, denize kıyısı olmayan ve coğrafi açıdan elverişsiz devletler ayrı ayrı sınıflandırılacaktır. En son olarak, bu devletlerin çıkarlarını etkileyen haklar ele alınacaktır. İkinci bölümde, denize kıyısı olmayan devletlerin denize ve denizden çıkışları ele alınacaktır. Üçüncü bölümde, denize kıyısı olmayan ve coğrafi açıdan elverişsiz devletlerin deniz kaynaklarından yararlanmaları değerlendirilecektir. In the UNCLOS there are different kinds of states, two of which are land-locked states and geographically disadvantaged states. These two group of states have common interests within the law of the sea especially in the issue of accessing to the resources of the sea. Therefore, they formed a group in order to influence the provisions of the law of the sea during the conference. But in the end it appears that they failed to obtain many of their claims. This thesis consists of three chapters. In the first chapter, definitions will be given, and then we will categorize the land-locked and geographically disadvantaged states, separately. Lastly, the principles on international law, which influence these states interests will be studied. In the second chapter, the right of access to and from the sea for the land-locked states will be dealt with. In the third chapter, the rights of land-locked and geographically disadvantaged states to the resources of the sea, will be analyzed

    Uluslararası Antlaşmaların Yapılmasında Şekle Dair Kısa Bir Değerlendirme

    No full text
    Uluslararası hukukta antlaşmaların şekline ilişin hukuk doktrinde süregelen bir tartışma söz konusudur. 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’ndeki antlaşma tanımı, yazılılığı, en azından ilk bakışta zarurî görmesinden dolayı, bu konudaki karışıklığı biraz daha artırmıştır. Ancak, durum gerçekte böyle midir? Böylelikle, bu kısa çalışmanın ana amacı yazılı olmayan anlaşmaların uluslararası hukuk uyarınca bir antlaşma oluşturup oluşturmadıklarının analiz edilmesidir. Bu şekilde bir soruyu analiz edebilmek adına öncelikle uluslararası hukuktaki pozitif kuralların incelenmesi, sonrasında gerek uluslararası hukukta gerek iç hukuklarda devletlerin uygulamalarının gözlenmesi teklif edilmektedir. Daha da ötesinde, ünlü hukukçuların konuya ilişkin görüşleri ele alınacaktır. Nihayetinde, bazı ayrıksı durumlara ilişkin bazı hukukî noktalarla beraber eğer varsa bazı örneklere yer verilecektir

    İzmir Bakırçay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Eğitimine Katkı Sağlamak Amacıyla Stajyer Avukat Eğitimi Veren Avukatlara Yapılan Anket Sonuçlarının Analizi

    No full text
    Hukuk fakültesi eğitimlerinin nasıl olması gerektiği hep tartışılan bir konu olmuştur. Nitekim uzun süren bu tartışmalar sonucunda 7188 sayılı Kanun’un 3.maddesi ile “hukuk mesleklerine giriş sınavı” getirilmiştir. Bu çalışma, önce-likle İzmir Bakırçay Üniversitesi Hukuk Fakültesi eğitimine olmak üzere bü-tün hukuk fakültelerinin eğitimine katkı sağlamak amacıyla yapılmıştır. Bu kapsamda İzmir’de avukat stajyerleriyle birlikte çalışan 236 deneyimli avukat ile anket yapılmıştır. Anket soruları belirlenirken kamuoyuna yansıyan hukuk eğitimine ilişkin tartışmalardan esinlenilmiştir. Yapılan anket sonucunda hu-kuk eğitimine ilişkin çok önemli veriler elde edilmiştir. Elde edilen bu veriler değerlendirilmiş ve bu değerlendirmenin sonuçlarına çalışmada yer verilmiş-tir. Bu çalışma ile Hukuk eğitiminin modellenmesi gibi bir amaç güdülmemiş-tir. Sadece mevcut eğitime katkı sağlayacaklar veriler paylaşılmıştır. Sonuç bölümünde de toplanan bu verilerden hareketle atılan ve atılabilecek adımla-ra ilişkin tavsiyeler verilmiştir
    corecore