45 research outputs found
EVALUATION OF FAMILY FUNCTIONS OF PREPUBERTAL BOYS WITH ATTENTION DEFICIT HYPERACTIVITY DISORDER WITH AND WITHOUT OPPOSITIONAL DEFIANT DISORDER
Amaç: Bu çalışmada, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu eşlik eden DEHB (DEHB+KOKGB) tanılı çocukların aile işlevlerinin, kontrollerle karşılaştırılarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Çalışmaya, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi çocuk psikiyatrisi polikliniğine ilk kez başvurarak DEHB tanısı alan 21, DEHB+KOKGB tanısı alan 26 erkek çocuk alınmıştır. Kontrol grubuna 27 sağlıklı erkek çocuk alınmıştır. Tüm olgular erkek cinsiyetinde ve 6-11 yaş aralığındadır. Sosyodemografik veri formu, aile değerlendirme ölçeği (ADÖ), dikkat eksikliği ve yıkıcı davranış bozuklukları için DSM-IV'e dayalı tarama ve değerlendirme ölçeği anneler tarafından, Conners öğretmen derecelendirme ölçeği kısa formu öğretmenleri tarafından doldurmuştur. Bulgular: İletişim ve genel işlevleri gösteren alt bölümler açısından; DEHB grubu ile kontrol grubu arasında fark saptanmazken, DEHB+KOKGB grubunda; DEHB grubu ve kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı yükseklik saptanmıştır. Sonuç: DEHB'li çocuklarda, KOKGB ek tanısının varlığında aile işlevlerinde bozulma meydana gelebilmektedir. Objective: The aim of this study was to investigate family functions of prepubertal boys with attention deficit hyperactivity (ADHD) and comorbid oppotional defiant disorder (ODD). Material and method: The study involved children between the ages of 6 and 11 with ADHD and ADHD+ODD diagnosis on the basis of DSM-IV diagnosis criteria, who were seeking medical treatment for the first time at the child psychiatry outpatient clinic of Dokuz Eylül University School of Medicine. The ADHD group and the ADHD+ODD group included respectively 21 and 26 boys, while there were 27 boys in the control group comprising healthy volunteers. The parents filled in the forms of DSM-IV Based Behavior Disorders Screening and Rating Scale for lack of attention and disruptive behavior disorders, the forms of Family Asessment Device and the teachers filled in a brief form of Conners Teacher Rating Scale.Results: We found that the families of ADHD+ODD group had significantly higher rates of "communication" and "general functions" compared to ADHD and control groups. There was no statiscally significant difference between ADHD group and controls. Conclusion: The presence of ODD in children with ADHD may be associated with the abnormal family functioning
Association of SNAP-25 gene Ddel and Mnll Polymorphisms with adult attention deficit hyperactivity disorder
Objective The synaptosomal-associated protein of 25 kDa (SNAP-25) gene is a presynaptic plasma membrane protein and an integral component of the vesicle docking and fusion machinery mediating secretion of neurotransmitters. Previously, several studies reported association between SNAP-25 and attention deficit hyperactivity disorder (ADHD). We investigated whether these SNAP-25 polymorphisms (MnlI T/G and DdelI T/C) were also associated with ADHD in the Turkish population. Methods: Our study comprised unrelated 139 subjects who met DSM-IV criteria for ADHD and 73 controls and all were of Turkish origin. Genetic analyses were performed and patients were evaluated with Wender-Utah Rating Scale and Adult ADD/ADHD DSM IV-Based Diagnostic Screening and Rating Scale. Results: SNAP-25 DdelI polymorphism was not associated with ADHD but there was a statistically significant difference between ADHD patients and controls for SNAP-25 MnlI polymorphism. For SNAP-25 MnlI polymorphism patients with G/G genotype of the SNAP-25 gene MnlI polymorphism had higher Wender-Utah scores and higher scores in the 1st and 3rd parts of adult ADD/ADHD Scale. Conclusion: We detected a significant association of the MnlI polymorphism in our ADHD sample which was similar to previous findings. Our study also revealed that SNAP-25 MnlI polymorphism was also associated with symptom severity of ADHD. This study is also, the first report on the association of SNAP-25 with ADHD in the Turkish population. © 2014 Korean Neuropsychiatric Association
Duchenne muskuler distrofili çocukların aile işlevlerinin ve annelerinde depresyon ve kaygı düzeylerinin araştırılması
Amaç: Duchenne muskuler distrofi; çocuk ve ailesini duygusal yönden olumsuz yönde etkileyen kronik seyirli bir hastalıktır. Bu çalışmada, Duchenne Muskuler Distrofi tanılı çocukların annelerinin ruhsal durumunun ve aile işlevlerinin kontrollerle karşılaştırarak araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalında Duchenne Muskuler Distrofi tanısı ile izlenmekte olan 17 çocuk ile sağlıklı gönüllülerden oluşan 32 çocuğun anneleri çalışmaya alınmıştır. Tüm olguların annelerine sosyodemografik veri formu uygulanmış, Beck Depresyon Ölçeği, Durumluk ve Sürekli Kaygı Envanteri, Aile Değerlendirme Ölçeği verilerek yanıtlamaları istenmiştir. Bulgular: Duchenne Muskuler Distrofi tanılı çocukların annelerinin Beck Depresyon Envanteri, durumluk ve sürekli kaygı envanteri puanları kontrol grubundaki annelerin puanlarına göre daha yüksek bulunmuştur. Aile değerlendirme ölçeğinin duygusal tepki verebilme işlevini gösteren alt bölümü açısından olgu grubu ile kontrol grubu arasında fark saptanmıştır. Sonuç: Duchenne Muskuler Distrofi tanılı çocuğa sahip anneler, sağlıklı çocuğa sahip annelere göre ruhsal yönden daha fazla etkilenmektedir ve bu annelere uygun ruhsal desteğin sağlanması önerilir
Effects of perpetrator identity on suicidality and nonsuicidal self-injury in sexually victimized female adolescents
Purpose: Child sexual abuse and sexual dating violence victimization are common problems that are known to have long-term negative consequences. This study aimed to compare the sociodemographic, abuse-related, and clinical features of female adolescents who were sexually abused by different perpetrators, and identify the factors associated with suicidality and nonsuicidal self-injury (NSSI) in these cases. Patients and methods: Data of 254 sexually abused female adolescents between the ages of 12–18 years were evaluated. The cases were classified into three groups, namely “sexual dating violence”, “incest”, and “other child sexual abuse”, according to the identity of the perpetrator. The three groups were compared in terms of sociodemographic, abuse-related, and clinical features. Results: Major depressive disorder was the most common psychiatric diagnosis, which was present in 44.9% of the cases. Among all victims, 25.6% had attempted suicide, 52.0% had suicidal ideation, and 23.6% had NSSI during the postabuse period. A logistic regression analysis revealed that attempted suicide was predicted by dating violence victimization (adjusted odds ratio [AOR] =3.053; 95% confidence interval [CI] =1.473, 6.330) and depression (AOR =2.238; 95% CI =1.226, 4.086). Dating violence victimization was also the strongest predictor of subsequent suicidal ideation (AOR =3.500; 95% CI =1.817, 6.741). In addition, revictimization was determined to be an important risk factor for both suicidal ideation (AOR =2.897; 95% CI =1.276, 6.574) and NSSI (AOR =3.847; 95% CI =1.899, 7.794). Conclusion: Perpetrator identity and revictimization are associated with negative mental health outcomes in sexually victimized female adolescents. Increased risk of suicidality and NSSI should be borne in mind while assessing cases with dating violence and revictimization histories, in particular. © 2016 Unlu and Cakaloz
Dikkat eksikliği ve yıkıcı davranış bozukluklarında doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası yaşanan sorunların ve anne sütü alış sürelerinin psikopatoloji gelişimine katkıları
Amaç: Dikkat Eksikliği Hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve DEHB' ye karşıt olma-karşı gelme bozukluğu (KOKGB) eşlik eden erkek çocukların; cinsiyet, yaş, sosyoekonomik düzey, zeka düzeyi bakımından eşleştirilmiş kontrol grubu ile karşılaştırılarak; doğum öncesi, doğum sırasında ve sonrasında yaşanan sorunların ve anne sütü alış süresinin psikopatoloji gelişimine olan katkılarının araştırılması amaçlanmaktadır. Yöntem: Çalışmaya, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi çocuk psikiyatrisi polikliniğine başvuran 6-11 yaş arasında DEHB tanısı konan 21, DEHB+KOKGB tanısı konan 26, sağlıklı gönüllülerden oluşan kontrol grubuna 27 erkek çocuk alınmıştır. Doğum öncesi, doğum ve doğum sonrasına ilişkin bilgilerin sorgulandığı sosyodemografik veri formu doldurulmuştur. Tandann desteklenmesi amaçlı; Dikkat Eksikliği ve Yıkıcı Davranış Bozuklukları için DSM-IV' e dayalı Tarama ve Değerlendirme Ölçeği, anneler tarafından, Conners Öğretmen Derecelendirme Ölçeği kısa formu öğretmenler tarafından doldurmuştur. Bulgular: Gebelikte annelerde psikososyal stresörie karşılaşma öyküsü, DEHB+KOKGB grubunda kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde daha fazla saptanmıştır. Anne sütü alış süresi; DEHB grubunda, kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde kısa bulunmuştur. Tartısma-Sonuç: Annelerin gebeliğinde yaşadığı stresin, hipotalamik-pituiter-adrenal (HPA) ekseni işlevlerine olumsuz etki yapmış olabileceği ve bu yolla DEHB+KOKGB gelişimine katkıda bulunmuş olabileceği izlenimi vermektedir. Anne sütünün DEHB gelişimi üzerine koruyucu etkisi olabileceği düşünülmektedir
Clinical features of obsessive compulsive disorder and comorbid disorders in child and adolescent
Clinical Features of Obsessive Compulsive Disorder and Comorbid Disorders in Child and Adolescent Objective: Focusing on OCD diagnosed children and adolescents, this study aims to investigate that, the type of obsession and compulsion, the importance of sex and age of onset in OCD, concomitant mental disorder, and which concomitant illnesses occur in which age group and sex more frequently. Methods: This study covers 93 child who consulted to Pamukkale University Faculty of Medicine Child and Adolescent Mental Health and Diseases Policlinic and diagnosed as OCD based on DSM-IV-TR diagnose criteria. In order to identify obsessive-compulsion types and severity Children’s Yale-Brown Obsessive-Compulsive Scale (CY-BOCS), for accompanying mental disorders Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School-Age Children-Present and Lifetime Version (K-SADS-PL) was applied. Results: Among the 93 cases, 58.1% were female and 41.9% were male. Considering the age of onset of the cases, 72.1% were early age of onset (? 10 age). Most frequent types were contamination obsession (83.9%) and control compulsion (86.0%) in the cases. Most frequent psychiatric comorbidity were specific phobia (46.2%), separation anxiety disorder (33.3%), attention deficity hyperactivity disorder (31.2%), tic disorders (30.1%). Specific phobia and body dysmorphic disorder commorbity were statistically significantly more frequent in females; attention deficit and hyperactivity disorder, tic disorder, social phobia, comorbidity were statistically significantly more frequent in males. Conclusion: Considering the lack of any definite information about early age of onset OCD’s clinic features, course and response to medical treatment, further studies are needed, which cover broader sample, and evaluate clinic features, courses and responses to medical treatments in early age of onset OCD. © 2019, Istanbul Universitesi. All rights reserved