42 research outputs found

    Diagnosis and treatment of hydatid cysts: Results of 120 patients

    Get PDF
    Amaç: Kist hidatik hem sosyal hem de coğrafik koşullar nedeniyle ülkemizde sık görülmektedir. Bu çalışmada kist hidatik nedeniyle tedavi edilen hastaların sonuçları değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya, kist hidatik nedeniyle tedavi edilen 120 hasta (35 erkek, 85 kadın; ort. yaş 40.7; dağılım 7-75) alındı. Hastaların tanısal araştırma, tıbbi ve cerrahi tedavi ve izlem bulguları geriye dönük olarak değerlendirildi. Bulgular: En sık rastlanan yakınmalar karın ağrısı, bulantı ve kusmaydı. Fizik muayenede 54 hasta normal bulundu. En sık rastlanan bulgular hepatomegali ve karında kitleydi. Yirmi bir hastada karaciğer dışı abdominal organ kistleri vardı. Hastaların 16’sına medikal tedavi, altısına PAIR (perkutan aspirasyon, injeksiyon, reaspirasyon) uygulandı. Cerrahi tedavide tercih edilen yöntem parsiyel kistektomiydi. Elli beş hastada cerrahiye ek medikal tedavi uygulanmıştı. En sık cerrahi komplikasyon (%12.8) yara enfeksiyonuydu. Olguların 16.3’ünde nüks görüldü. Sonuç: Kist hidatikte temel tedavi seçeneği olan cerrahide tercih edilen konservatif yaklaşım yeterli ve güvenli bir tedavi sağlamaktadır. Medikal ajanların tedaviye eklenmesiyle tedavi başarısının yükselmesi beklenmektedir.Objectives: Hydatidosis is frequently seen in Turkey due to social and geographical conditions. The aim of this study was to evaluate the results of treatment in patients with hydatidosis. Patients and Methods: The study included 120 patients (35 males, 85 females; mean age 40.7 years; range 7 to 75 years) who underwent treatment for hydatidosis. Data on diagnostic evaluation, medical and surgical treatments, and follow-up results were reviewed. Results: The most frequent complaints were abdominal pain, nausea, and vomiting. Fifty-four patients were found normal on physical examination. The most frequent findings were hepatomegaly and abdominal mass. The cysts developed in other abdominal organs other than the liver in 21 patients. Treatment was medical in 16 patients, and six patients underwent PAIR (Percutaneous aspiration, injection, and reaspiration). The preferred surgical procedure was partial cystectomy. Medical treatment was added to surgery in 55 patients. The most frequent surgical complication was wound infection (12.8%). Recurrences were encountered in 16.3%. Conclusion: Conservative surgery which is the preferred option for main line of treatment is adequate and reliable for hydatidosis. Addition of medical agents may increase treatment success rate

    Sağlık personelinde kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve suçiçeği seroprevalansının değerlendirilmesi

    Get PDF
    Amaç: Sağlık personeli, infeksiyon hastalıkları açısından toplum geneline göre artmış bir risk altındadır. Sağlık personelinin bağışıklanması, hem personelin korunmasını sağlayacak hem de sağlık hizmeti verilen ortamlarda ve toplumda hastalıkların yayılımını önleyecektir. Bu çalışmada, hastanemizin sağlık personelinde aşıyla önlenebilir hastalıklardan olan kızamık, kızamıkçık, kabakulak (KKK) ve suçiçeği antikorlarının belirlenerek etkin bir bağışıklama programı oluşturulması ve serolojik taramanın maliyet etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Bu çalışma 10 Mart 2014-10 Ocak 2015 tarihleri arasında Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde yapıldı. Katılımcıların yaş, cinsiyet, meslek, bölüm, çalışma süreleri, çocukluklarının geçtiği yerleşim birimleri, hastalık geçirme öyküleri ve aşılanma durumları bir anket formuyla sorgulandı. Spesifik IgG antikorları “enzyme-linked immunosorbent assay” yöntemiyle araştırıldı. Bulgular: Çalışmaya toplam 384 gönüllü sağlık personeli dahil edilmiş olup katılanların %61.2’si kadın, %38.8’i erkek, yaş ortalaması 32.43±6.4 idi. Serolojik test sonuçları değerlendirildiğinde seropozitiflik düzeylerinin kızamık için %92.2, kızamıkçık için %98.2, kabakulak için %94 ve suçiçeği için %94.3 olduğu belirlendi. Sağlık personelinde hastalık geçirme öyküsünün duyarlılığı kabakulak ve kızamık için yüksek değerlerde bulunurken (sırasıyla %81.6 ve %80.5), kızamıkçık için %43.4 olduğu bulundu. Hastalığı geçirme öyküsü için pozitif prediktif değerler, kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve suçiçeği için sırasıyla %95.6, %98.9, %97.5 ve %96.9 olarak saptandı. Maliyet etkinlik çalışması sonucunda, gerek KKK gerekse suçiçeği için serolojik tarama yapılarak aşılama uygulanması lehine sırasıyla 1432 TL ve 18 253 TL gibi bir maliyet farkı saptandı. Özellikle suçiçeği için aşılama öncesi öykü negatifliğinin veya seronegatifliğin gösterilmesinin maliyet etkin olduğu belirlendi. Sonuçlar: Özellikle riskli bölümlerde çalışan sağlık personelinin bağışıklık durumunun serolojik testlerle taranması ve duyarlı sağlık personelinin aşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır

    Do physicians experience gender discrimination in medical specialization in Turkey?Türkiye’de hekimler uzmanlaşmada cinsiyet ayrımı yaşıyor mu?

    Get PDF
    Purpose: This study is an attempt to determine the relationship between gender and medical specialization preferences in Turkey. Material and Method: The research data was collected in two stages. During the first stage, the specialty preferences of all 7,790 candidates who took the National Medical Specialist Examination (NMSE) conducted by National Student Selection and Placement Center between 2007 and 2009 were recorded according to sex. During the second stage, 9,072 academic physicians were surveyed 43 faculties in Turkey web pages to analyzed work areas according to sex between 1 and 15 January 2010. Results: According to the results of the study, in terms of the first preferred of the NMSE and settled areas there is no major difference between the proportion of male and female physicians (both 43% female, 56% male); however, physicians in medical schools has been found that two-thirds of men (32% female, 68% male). Conclusion: Gender discrepancies become even more pronounced in academic medicine. Moreover, women are less likely to specialize in surgical medicine, such as urology and orthopedics, which are considered "masculine" branches of medicine, and men are less likely to specialize in certain areas of internal medicine, such as pediatrics and dermatology, which are considered “feminine” branches of medicine that emulate and reinforce women’s gender roles as caretakers. These results show that physicians' choices are impacted by gender expectations. Özet Amaç: Bu çalışma Türkiye’de tıpta uzmanlık ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Araştırmanın verileri iki aşamada toplanmıştır. İlk aşamada, 2007 ve 2009 yılları arasında Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin yapmış olduğu bahar dönemleri Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) ile yerleşen 7790 adayın cinsiyete göre tıpta uzmanlık alanı tercihleri incelenmiştir. İkinci aşamada 1-15 Ocak 2010 tarihleri arasında Türkiye’deki 43 tıp fakültesinin web sayfasında yer alan 9072 akademisyenin cinsiyetlerine göre çalıştıkları alanlar incelenmiştir. Bulgular: Araştırmanın sonuçlarına göre, TUS’larda ilk tercih edilen ve yerleşilen alanlar açısından bakıldığında kadın ve erkek hekim oranı arasında büyük farklılık olmadığı (ikisinde de kadın %43, erkek %56); bununla birlikte, tıp fakültelerinde görev yapan her üç hekimden ikisinin erkek olduğu tespit edilmiştir (kadın %32, erkek %68). Sonuç: Cinsiyet farklılıkları tıp kültelerinde daha da belirgin hale gelmiştir. Ayrıca, kadınların ortopedi ve üroloji gibi “erkeksi” kabul edilen cerrahi alanlarda uzmanlaşmalarının, erkeklerin ise özellikle dâhili bilimlerdeki pediatri ve dermatoloji gibi kadınların bakım verici olarak toplumsal cinsiyet rollerini güçlendiren ve taklit eden “kadınsı” kabul edilen alanlarda uzmanlaşmalarının olasılığı daha azdır. Bu sonuçlar hekimlerin tercihlerinin toplumsal cinsiyet beklentileri tarafından etkilendiğini göstermektedir

    Prader Willi Sendromlu Hastada Genel Anestezi Altında Diş Tedavisi: Olgu Sunumu

    Get PDF
    Prader-Willi sendromu (PWS), karakteristik yüz görünümü, gelişim geriliği, kısa boy, küçük el ve ayaklar, infantil hipotoni, anormal cinsel olgunlaşma ile hipogonadizm, mental retardasyon ve davranış bozuklukları ile karekterize nadir görülen bir sendromdur. Hiperfajinin tetiklediği yüksek çürük riski olan PWS’li hastaların, küçük çene yapısı ve iletişim kurmayı engelleyen mental problemleri nedeniyle klinik şartlarda lokal anestezi altında diş tedavi uygulamalarının ciddi zorluklar içerdiği rapor edilmektedir. PWS’li olgularda hipotoni, küçük çene yapısı ve kısıtlı boyun hareketliliği, genel anestezi sırasında havayolu yönetiminde ciddi zorluklara neden olduğu bilindiğinden bu hastalarda en kötü senaryoya göre hazırlıkların yapılması ve hastanın operasyon sırasında yakın takip altında tutulması gerekmektedir. Bu olgu sunumunda; genel anestezi ile dental tedavi uygulanan PWS’li bir hasta ve alınması gereken önlemler sunulmuştur

    PEDİATRİK HASTADA UNİLATERAL KONDİL KIRIĞI TEDAVİSİ: OLGU SUNUMU

    Get PDF
    Pediatrik hastada mandibula kondil kırıkları ciddi komplikasyonlara neden olabilen maksillofasiyal yaralanmalardır. Kondil kırıkları, mandibulanın en sık görülen kırıklarıdır. Tedavide açık ve kapalı yöntemler kullanılmaktadır. Özellikle pediatrik hastalarda kapalı yöntem, açık yönteme oranla daha çok tercih edilmektedir. Bu olgu sunumunun amacı, travma sonucu unilateral kondil kırığı olan hastanın kapalı yaklaşımla tedavi öncesi ve sonrası erken dönem klinik ve radyolojik bulgularının değerlendirilmesidir. Bu olgu sunumunda, masadan düşme sonucu kliniğimize başvuran ( 2, ♂ ) hastada unilateral kondil kırığının alt çeneye uygulanan oklüzyonu yükseltilmiş sert plak ve Barton bandajıyla tedavisi ele alındı. Haftalık yapılan kontroller sonucu 1.ay sonunda semptomlarda iyileşme ve kırık bölgesinde kallus oluşumu izlendi. Anahtar Kelimeler: Kondil kırığı, Mandibula, Pediatrik Hast

    Organization of the new hospital of adnan menderes university: the decisions and advices of the academics

    Get PDF
    AMAÇ: Bu çalışmanın amacı 2009 yılı içinde kullanıma açılacak olan Uygulama ve Araştırma Hastanesinin yeni binasının yapılandırılması konusunda Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi ögretim üyelerinin tercih ve önerilerinin belirlenmesidir. GEREÇ ve YÖNTEM: Bu çalışma kesitsel ve tanımlayıcı bir araştırmadır. Bir anket formu aracılığıyla ilk bölümde öğretim üyelerinin temel demografik özellikleri ile eğitim ve çalışma yaşamları incelenmiş ikinci kısımda da yeni hastane binasının yapılanması hakkındaki görüşleri alınmıştır. Elde edilen veriler Windows için SPSS 10.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. BULGULAR: Öğretim üyelerinin (n=78; 49 erkek, 29 kadın) ortalama yası 43.0 ±6.2 yıldır. Hekimlerin (n=77) ortalama çalışma süresi 19.44±5.25 yıl olup 16'sının (%20.3) yöneticilik deneyimi bulunmaktadır. Katılımcılar hemşire ve eczacılar gibi yardımcı meslek gruplarının görüşünün alınmasını büyük oranda (~%70-87 arası) gerekli görmüş, çalışmaların çoğunlukla (%75.6) için çoklu altkurullar tarafından yürütülmesini savunmuştur. Yine katılımcıların %65.8'i bu çalışmalara kişisel destek vermeye olumlu bakarken, %67'i kliniğinin temsil edilmesi gerektiğini belirtmistir. Hastane organizasyonunda uzmanlık dalları arasındaki paylaşımlar konusunda özellikle Hasta-Is Potansiyeli, Hastaneye Getiri/Karlılık ve Eğitimdeki Rol ile Bilimsel Aktivite önemli kriterler olarak belirtilmiştir. Katılımcıların %76.9'u yabancı/dıs merkezlerin yapılanmasının da dikkate alınması gerektiğini savunmuştur. SONUÇ: Yeni binasına tasınmayı hedefleyen hastanemiz, kapasitesini en az iki kat artırmaya hazırlanmaktadır. Katılımcılar yeni binamızın hem bir üniversite hastanesi gibi eğitim, öğretim ve araştırma hem de bir hastane olarak kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde yapılanması gerektiğine işaret etmişlerdir.Öğretim üyelerimizin birikim ve tecrübeleri ışığında sağladıkları görüşlerinin hastanemizin yapılanma sürecinin daha sağlıklı olmasına katkı sağlayacağı inancındayız.OBJECTIVE: The aim of this study was to report the decisions and advices of the academicians of Adnan Menderes University Medical Faculty on the organization of new Practice and Research Hospital building. MATERIALS and METHODS: The study was a cross-sectional, descriptive research. In the first part, the demographic properties and education and practice carriers of the academics was noted while in the second part their decisions on organization of the new hospital building was questioned. The data was analyzed by SPSS 10.0 forWindows program. RESULTS: The mean ages of the 78 (49 male, 29 female) academics was 43.0 ±6.2 years. The mean carrier periods of medical doctors (n=77) was 19.44±5.25 years and 16 of them (20.3%) had experience on hospital management. Majority of the participants (about ~70-87%) approved the idea of taking into consideration the decisions of the other team mates such as nurses and pharmacists and also (75.6%) suggested the formation of multiple organization subgroups. While 65.8% of the participants were positive about contributing to the organization studies individually, 67.1% stated that their clinical department should be represented. On the distribution of hospital resources among the clinical departments; the criteria such as, Patient-work potential, Hospital incomes/profits, and Predominance in education as well as Scientific activities were emphasized as important. Other hospitals' organization models were advised to be looked into by 76.9% of the participants. CONCLUSION: Our hospital's aim is at least, to duplicate its capacity in its new building. The participants of this study indicated that the new building should serve not only as a university hospital for education and research but also as hospital for public healthcare with high quality and performance.We believe, the suggestions of the academics in the light of their training and experience will contribute to a better organizational process for our hospital
    corecore