5 research outputs found
Kadınlarda cinsel işlev bozukluğu sıklığı ve ilişkili parametrelerin değerlendirilmesi
Tez (Tıpta Uzmanlık) -- Kırıkkale Üniversitesi111140
The prevelance of female sexual dysfunction and the factors influencing it
YÖK Tez ID: 415091Kadın cinsel işlev bozukluğu (KCİB), biyolojik, psikolojik ve kişilerarası belirleyicileri olan, çok boyutlu ve çok sebepli bir problem olarak tanımlanmaktadır.Çalışmada Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri polikliniğine cinsel işlev bozukluğu (CİB) dışında başka yakınmalarla başvuran, en az bir yıl evli olan bayan hastalarda, CİB varlığı, sıklığı ve etkileyen olası faktörleri ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Veriler, dört farklı anket ve yüzyüze görüşme ile elde edilmiştir. DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Psikiyatrik Görüşme Formu (Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis I Disorders-SCID-I) uygulanıp, görüşmelerde CİB tanısı koyabilmek için cinsel işlev yakınmalarının eksen I tanısından bağımsız olup olmadığı sorgulanmıştır. Ayrıca CİB tanısı koyabilmek için hastalarla ayrıntılı görüşmeler yapılmıştır. Anket kadının sosyodemografik özelliklerini, sağlıkla ilgili özelliklerini, sosyal yaşantısını, cinsellikle ilgili tutumu ve cinsellikle ilgili daha özel ve ayrıntılı sorulardan oluşmuştur. KCİB değerlendirilmesi için yaygın olarak kullanılan Kadın Cinsel İşlev İndeksi (KCİİ) kullanılmıştır. Depresyon ve anksiyete şiddetini ölçmek için de Beck Anksiyete ve Beck Depresyon Ölçeği kullanılmıştır.Araştırmaya katılan kadınların yaş ortalaması 35.9±8.6 yıldı. Kadınların %93'ü evhanımı ve %50' si ilkokul eğitimli idi. Kadınlar ortalama 16.6 ± 8.6 yıl evliydiler.Bu araştırmada 20-74 yaş evli kadınlarda CİB prevalansı %37.9 olarak bulunmuştur.Bu kadınlarda, CİB'nu etkileyen etmenler şunlardı: kadın ve eşinin yaşı, evlilik yılı, çalışma durumu, kadın ve eşinin eğitimi, eve gelen gelir, cinsel gelişim öyküsü, evlilik şekli, evlilik yaşantısı, eşle ilgili özellikler.Bu araştırmada, KCİB prevalansı literatürle uyumlu bulunmuştur. Yaş ve sağlık durumu dışında kalan sosyokültürel etmenlerin çoğu eğitim ile açıklanabilmektedir. CİB'nun önlenmesi ve giderilmesi için eğitim, önemli bir başlangıç noktası olarak belirmektedir.Anahtar Kelimeler: Kadın, kadın cinsel işlev bozukluğu, sosyal yaşantı, evlilik yaşantısı, cinsel gelişim, cinsel yaşantı, eşin cinsel sorunu.Female sexual dysfunction is defined as a multicausal and multidimensional problem combining biological, psychological and interpersonal determinants.In this study we aimed to find out the prevalence of female sexual dysfunction and the factors influencing it among at least one year old married women who applied to Kirikkale University Faculty of Medicine Psychiatry Outpatient Clinic by taking appointment with complaints different from female sexual dysfunction. The data for investigation were collected through four distict questionnaires and face to face interview. The first questionnaire involved questions about the socio-demographic aspects, health status, social life characteristics, attitudes related to sexuality and more detailed and private questions relating to sexual life. The second questionnaire was Female Sexual Function Index (FSFI), one of the most commonly used validated instruments for assessing female sexual function and it was also self-reported.The mean age of the participating women was 35.9±8.6 years. 93% of the women were housewife and 50% of education level was primary school. They had been married for 16.6±8.6 years on average.The prevalence of sexual dysfunction was 37.9% among the married women of 20-74 of age.The factors affecting the sexual dysfunction were as follows: age of the woman and her spouse; education level of the woman and her spouse; years of marriage and the way of marriage; life of marriage, sexual development and sexual life, properties of her spouse, occupation and the total income.The factors except the age and health status are mainly socio-cultural in origin, and many of them could be explained on the basis of education. The education appeared as a reasonable starting pointon the way to prevent and resolve female sexual dysfunctions.Key Words: Female, female sexual dysfunction, social life, marriage life, sexual development, sexual life, partner sexual dysfunction
Female Sexual Disfunction and Evaluation of the Related Sociocultural Parameters in a General Psychiatric Outpatient Clinic
Amaç: Bu çalışmanın amacı, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Psikiyatri Polikliniği'ne 2009 Ocak-Mart aylarında cinsel işlev bozukluğu (CIB) dışında başka yakınmalarla ilk defa başvuran, psikotik bir bozukluğu olmayan, en az bir yıl evli olan kadın hastalarda CIB var- lığı, sıklığı ve etkileyen olası sosyokültürel faktörleri ortaya çıkarmaktır . Yöntem: Veriler , üç farklı anket ve yüzyüze görüşme ile elde edilmiştir . DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Psikiyatrik Görüşme Formu (Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis I Disorders-SCID-I) uygulanmıştır . CIB tanısı koyabilmek için cinsel işlev yakınmalarının eksen I tanısından bağım- sız olup olmadığı, kişiye sıkıntı veren bir durum olup olmadığı yapılan ayrıntılı görüşmelerde sorgulanmıştır . Cinsel sorun sıklığını değerlendirmek için Kadın Cinsel Işlev Indeksi (KCII) kullanılmıştır. Hastalar tarafından doldurulan anketlerde sosyodemografik özellikler ve sosyokültürel faktörler sorgulanmıştır . Bulgular: Çalış- maya katılan kadınların yaş ortalaması 35.9±8.6 yıldı. Kadınların %93'ü evkadını ve %50'si ilkokul eğitimliydi. Kadınlar ortalama 16.6±8.6 yıldır evliydiler . Bu araştır- mada 20-74 yaş evli kadınlarda CIB yaygınlığı %36.2 olarak bulunmuştur. Çalışmamızda CIB'i etkileyen sosyokültürel etmenlerin, ilk cinsel bilgileri öğrenme şekli, evlenme şekli, ailelerin cinselliğe karşı tutumu olduğu bulunmuştur . Sonuç: Bu çalışmada, kadın CIB yaygınlığı literatürle uyumlu bulunmuştur . Elde edilen sonuçlara göre, değerlendirilen parametreler göz önüne alındığında, sosyokültürel yapının cinsel yaşamı olumsuz yönde etkileyebileceği söylenebilir .In this study we aimed to find out the prevalence of female sexual disfunction (FSD) and the sociocultural factors influencing it among at least one year old married women who applied to Kirikkale University Faculty of Medicine Psychiatry Outpatient Clinic by taking appointment with complaints different from female sexual dysfunction. Method: The data for investigation were collected through three distict questionnaires and face to face interview is used. For the diagnosis of DSMIV axis I disorder SCID (Structured Clinical Interview for DSM-IV) were applied. To diagnose sexual disorder, complaints of sexual function has been questioned to detailed regardless of axis I disorder. In questionnaires filled out by patients, sociocultural factors and sociodemographic haracteristics were investigated. To assess FSD, Female Sexual Function Index (FSFI) is used. Results: The mean age of the participating women was 35.9±8.6 years. 93% of the women were housewife and 50% of education level was primary school. They had been married for 16.6±8.6 years on average. The prevalence of FSD was 36.2% among the married women of 20-74 of age. The factors affecting the sexual dysfunction were as follows: the way of learning the first sexual information, the form of marriage, family attitudes towards sexuality. Conclusion: In this study we find out that the frequency of FSD was consistent with the literature. For the diagnosis of sexual disorders face to face interview should be done because scale used for sexual disorders can only figure out the presence and the severity of sexual problems. According to the results of this study sociocultural structure can affect the sexual life can say
Özet: Depresyon ve anksiyete düzeylerinin idiyopatik ani sensorinöral iflitme kayb› olan hastalar›n iyileflme durumlar›na etkileri The effects of depression and anxiety levels on the status of recovery in patients with idiopathic sudden sensorineural hear
Amaç: Çal›flman›n amac› ani idiyopatik sensorinöral iflitme kayb› olup iyileflen (n=33) ve iyileflmeyen (n=17) hastalarda ve sa¤l›kl› kontrollerde anksiyete ve depresyon semptomlar›n›n fliddet derecesini karfl›laflt›rmakt›r. Yöntem: Bu çal›flma hastanede yatan sensorinöral iflitme kay›pl› hastalarla (n=50), sa¤l›kl› kontrol grubunda (n=52) gerçeklefltirildi. Anksiyete ve depresyon semptomlar›n›n fliddet derecesi hastaneye kabul s›ras›nda uygulanan Durumsal Sürekli Kayg› Envanteri (STAI) ve Beck Depresyon Envanteri (BDI) ile de¤erlendirildi. Bafllang›çta ve tedavi sonras›nda (4. haftan›n sonunda) her bir hastan›n odyolojik de¤erlendirme formundan 50 olgunun tüm iflitme verileri elde edildi. Bulgular: ISSHL hastalar›n›n %66's› iyileflmifl, %34'ü iyileflmemiflti. ISSHL hastalar›n›n ve kontrol deneklerin ortalama BDI ve STAI-II skorlar› s›ras›yla 11.4±8.6 vs. 6.8±4.3 ve 41.6±7.3 vs. 36.7±8.4 (p<0.05) olup, ISSHL hastalar›n›n de¤erleri kontrol grubundan anlaml› derecede daha yüksek idi. ISSHL hastalar›nda BDI ve STSI-II skorlar› aras›nda orta derecede ve anlaml› pozitif korelasyon mevcuttu. (r=0.617, p<0.05). Kontrol grubunun ortalama BDI, STAI-I ve STA-I-II skorlar›, iyileflen ve hiç iyileflmeyen gruplara göre anlaml› derecede daha düflüktü (p<0.05). Ancak iyileflmifl ve hiç iyileflmemifl gruplar aras›nda ortalama BDI, STAI-I ve STAI-II skorlar› aç›s›ndan anlaml› farkl›l›k gözlemlenmedi (p>0.05). Sonuç: Sa¤l›kl› kontrollere göre ISSHL hastalar› daha depresif ve endifleli bir ruh hali içindeydi. Ancak anksiyete ve depresif ruh hali ISSHL hastalar›n›n iyileflme durumunu hiçbir flekilde etkilememifltir. Doktorlar ISSHL hastalar›n›n anksiyete ve depresif semptomlar›na da dikkat etmelidir. Anahtar sözcükler: ‹diyopatik ani sensorinöral iflitme kayb›, anksiyete, depresyon. Abstract Objective: To compare the severity of anxiety and depression symptoms in idiopathic sudden sensorineural hearing loss (ISSHL) patients with (n=33) and without (n=17) recovery, and healthy control group. Methods: This study was conducted on ISSHL inpatients (n=50) and a healthy control group (n=52). Severity of the anxiety and depression symptoms was assessed using the State-Trait Anxiety Inventory (STAI) and Beck Depression Inventory (BDI) during admission. Hearing data of all 50 cases obtained at baseline and after the treatment (at the end of the 4th week) were gathered from the audiological evaluation form of each patient. Results: The rates of ISSHL patients with and without recovery were 66% and 34%, respectively. The mean BDI and STAI-II scores of the patients with ISSHL were significantly higher than those of the control group (11.4±8.6 vs. 6.8±4.3 and 41.6±7.3 vs. 36.7±8.4, respectively; p<0.05). Among the ISSHL patients, there was a moderate and significant positive correlation between the BDI and STSI-II scores (r=0.617, p<0.05). The mean BDI, STAI-I, and STAI-II scores of the control group were significantly lower than those of the recovery and no recovery groups (p<0.05). However, the recovery and no-recovery groups did not show any difference in terms of mean BDI, STAI-I and STAI-II scores (p>0.05). Conclusion: ISSHL patients had a more depressive and anxious mood compared to the healthy controls. However, anxiety and depressive mood had no effect on the recovery status of the ISSHL patients. Physicians also need to pay attention to the status of anxiety and depressive symptoms in patients with ISSHL
Effect of black mulberry (Morus nigra) extract treatment on cognitive impairment and oxidative stress status of d-galactose-induced aging mice
Context: Morus nigra L. (Moraceae) has various uses in traditional medicine. However, the effect of M. nigra on cognitive impairment has not been investigated yet