154 research outputs found

    Otolaryngology consultations requested by palliative care services: a five-year analysis

    Get PDF
    Introduction: Otolaryngologists are required to possess the knowledge, skills, and confidence necessary to manage consultations requested by palliative care services. However, the inclusion of palliative care needs in otolaryngology residency training is limited. The goal of this study was to enhance awareness of otolaryngologists' palliative care knowledge and skills by evaluating otolaryngology consultations requested by tertiary palliative care services between 2016 and 2021. Methods: This retrospective cross-sectional study included patients who consulted the otolaryngology department from the palliative care service of Kutahya Health Sciences University between January 1, 2016 and September 31, 2021. A total of 80 otolaryngology consultations were requested between 2016 and 2021. Patients were evaluated for age, gender, diagnosis of palliative admission, reason for consultation, date of consultation, interventions, and additional investigations. Results: There were 27 female patients (33.7%) and 53 male patients (66.2%). The mean age was 65.0 (range: 22-97) years. It was found that the volume of consultations did not increase significantly over a five-year period (p=0.502) and 78.8 % of consultations were requested during working hours (08:00-16:00). In addition, the response time (minutes) for consultations during working hours (08:00-16:00) was significantly lower than outside working hours (16:01-07:59) (p lt;0.001). The reasons for requesting a consultation and the procedures performed were significantly different between patients under and over 65 years of age (p=0.019 and p=0.008, respectively). Conclusions: This is the first study to evaluate otolaryngology consultations requested by a tertiary palliative care service. Awareness of these consultations may provide guidance for the assessment and management of patients in palliative care services. Keywords: consultation, otolaryngology, tracheotomy, palliative car

    Investigation of the Frequency of Viral Agents in Children with Acute Gastroenteritis in the 0-5 Years Age Group

    Get PDF
    Amaç: Viral gastroenteritler, çocukluk çağında görülen gastroenteritlerin en sık nedenidir. Başlıca enterik virüsler; rotavirüsler, enterik adenovirüsler, astrovirüsler, nörovirüsler ve sapovirüsleri içeren kalisivirüslerdir. Çeşitli ülkelerde yapılan son çalışmalarda nörovirüsler, çocukluk çağı gastroenteritlerinde önemli bir enterik patojen olarak belirlendi. Ancak nörovirüs enfeksiyonlarının epidemiyolojik özellikleri ve hastalık yükü bilinmemektedir. Çalışmanın amacı viral gastroenteritlerde nörovirüs sıklığını belirlemektir. Gereç ve Yöntemler: Kasım 2011-Aralık 2012 tarihleri arasında ishal atağı ile pediatri polikliniğine ayaktan başvuran 96 hastanın gaita örnekleri analiz edildi. Gaita örneklerinde, rotavirüs, enterik adenovirüs ve nörovirüs immünokromatografik yöntemle araştırıldı. Akut gastroenteritli 1-60 ay arası çocuklar çalışmaya dahil edildi. İshal atağının şiddeti 'Vesikari' skoru kullanılarak belirlendi. Bulgular: Hastalardan alınan 96 gaita örneğinin 53'ünde viral antijen tespit edildi. Rotavirüs %39.6, adenovirüs %10,4, nörovirüs %5.2, oranında tespit edildi. Hastaların ortalama yaşı 20,414,5 aydı. Çalışmada, gastroenteritle ilişkili semptomlardan kusma %77.1, ateş %50, karın ağrısı %24, bulantı %18.8 oranında bulundu. Kusma, rotavirüs pozitif hastalarda %92.1 oranında tespit edildi, istatiksel olarak anlamlı bulundu (p0.005).Sonuç: 0-5 yaş arası akut gastroenteritli çocuklarda 6 ay süren çalışmada, nörovirüsler; rotavirüs ve enterik adenovirüslerden sonra üçüncü viral patojen olarak saptanmıştır.Objective: Viral gastroenteritis is the most frequent cause of gastroenteritis in childhood. The major enteric viruses are rotaviruses, enteric adenoviruses, astroviruses and human caliciviruses including noroviruses and sapoviruses. Recent surveys conducted in various countries have identified noroviruses as an important enteric pathogens in sporadic cases of gastroenteritis in childhood. However, the epidemiological features and disease load are unknown. The aim of this study was to determine the incidence of norovirus gastroenteritis among viral gastroenteritis cases. Material and Methods: Stool specimens of 96 cases who had presented to our pediatrics outpatient clinic between November 2011 and April 2012 due to diarrhea were analyzed. Rotavirus, enteric adenovirus and norovirus were searched for in stool specimens using the immunochromatographic method. Patients with acute gastroenteritis between the ages of 1-60 months were included in the study. The severity of gastroenteritis was assessed by using the Vesicari scale. Results: Viral antigens were determined in 53 of the 96 stool specimens. Rotaviruses were identified in 39.6%, adenoviruses in 10.4%, and noroviruses in 5.2%. The mean age on admission was 20.414.5 months. The clinical symptoms associated with viral gastroenteritis in this study were vomiting (77.1%), fever (50%), abdominal cramps (24%), and nausea (18.8%). Vomiting was identified in 92.1% of rotavirus positive patients and this was statistically significant (p0.005). Conclusion: During the study period of six months, norovirus has determined as third viral pathogen after rotavirus and adenovirus with gastroenteritis in children 0-5 age group

    Warfarin kullanan hastaların tedaviye uyumu ve hedef INR değerini etkileyen faktörler

    No full text
    ÖzetAmaç: Warfarin yaygın olarak kullanılanantikoagülanlardandır. Warfarin kullanan hastalarda, ilaca bağlıkomplikasyonları azaltmak ve buna bağlı olarak mortalite, morbidite ve maliyetidüşerebilmek için eğitimin ve tedaviye uyumun önemli olduğu, vurgulanmaktadır.Çalışmamızda, warfarin kullanan takipli hastaların tedaviye uyumlarınıincelemek, sosyodemografik özelliklerin ve tedaviyle ilgili bilgi seviyelerininhedef INR değerine etkisini araştırmak amaçlanmıştır.Yöntem: Kesitel, tanımlayıcı niteliktekiçalışma, 01.03.2020-31.05.2020 tarihleri arasında Kütahya Evliya Çelebi Eğitimve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Polikliniği’nde yapılmıştır. Veri toplamaaracı olarak Sosyodemografik Bilgi Formu, Klinik Veriler Formu ve ModifiyeMorisky Ölçeği (MMÖ) olmak üzere üç farklı anket formu kullanılmıştır.Verilerin karşılaştırılmasında Ki-Kare testi, Mann Withney U testi, t testikullanılmıştır. Analizlerde istatistiksel anlamlılık düzeyi p˂0,05 olarak kabuledilmiştir.Bulgular: Çalışmaya 104 hasta dahil edildi. Katılanlarınyaş ortalaması 70,7±13,0 yıldı ve %57,7’si erkekti. Hastaların %11,5’iokuryazar değil, %41,3’ünün gelir durumu 2000 TL’nin altında, %32,7’si kırsalbölgede yaşıyordu. Çalışmaya katılan hastaların %30,8’i serebrovaskülerhastalık, %19,2’si atriyal fibrilasyon, %13,5’i protez kalp kapağının olmasınedeniyle warfarin kullanmaktaydı. Hastaların%78,8’i warfarin kullanımı konusunda eğitim aldığını ve eğitim alanların%82,9’u bu eğitimi doktordan aldığını belirtti. Çalışmaya katılanhastaların %44,2’si INR aralığını bildiğini; %44,2’si warfarinin diğerilaçlarla, %43,3’ü yiyeceklerle etkileşime girdiğini belirtti.&nbsp; MMÖ’ye göre hastaların %68,3’ü yüksek motivasyona,%49’u yüksek bilgi düzeyine sahipti. Kırsal bölgede yaşayan, warfarin ileilgili eğitim almamış, düzenli sağlık kontrolüne gitmeyen, warfarinin diğerilaçlarla ve yiyeceklerle etkileşime girmediğini belirten hastalarınmotivasyonları istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha düşüktü (p&lt;0,05).Kırsal bölgede yaşayan, warfarin kullanma süresi kısa olan, düzenli sağlıkkontrolüne gitmeyen, INR aralığını bilmediğini, warfarinin diğer ilaçlarla veyiyeceklerle etkileşime girmediğini belirten hastaların bilgi düzeyleriistatistiksel olarak anlamlı şekilde daha düşüktü (p&lt;0,05). Ailesi ilebirlikte yaşayan hastaların hedef INR değeri aralığında olma oranı dahayüksekti (p&lt;0,05).Sonuç: Warfarin kullanan hastaların ilaç uyumu ve INRdeğerleri yaşadıkları bölgeden, warfarin ile ilgili eğitim alma, düzenli sağlıkkontrolüne gitme, warfarinin diğer ilaçlarla ve yiyeceklerle etkileşimegirdiğini bilme, warfarin kullanma süresi, INR aralığını bilme, ailesi ilebirlikte yaşama durumlarındanetkilenmektedir. Hastaların takip ve eğitimlerinde bu etkenlere yönelik &nbsp;önlemlerin alınması önemlidir.</p

    Çinko. Aile Hekimliğinde Vitamin ve Mineral Gereksinimlerine Yaklaşım

    No full text
    ÖZET İnsanlar için temel bir element olarak çinkonun keşfi, insan sağlığı açısından önemi ve hastalıklar üzerindeki belirgin etkisi yıllardır araştırılan, popülaritesi gittikçe artan bir konudur. Çinkonun keşfedilmesinden bu yana yapılmış olan pek çok çalışmada, çinko seviyesi ile birçok hastalık arasındakiilişki gösterilmiştir. Bu bölümde, çinkonun aile hekimliği pratiğindeki öneminden bahsetmeyi umuyoruz.Anahtar Kelimeler: Çinko; temel sağlık hizmeti&nbsp;ABSTRACT Zinc, an essential element for humans, is important for human health. The significant effect of zinc on diseases has been studied for years and is an increasingly popular topic. Since the discovery of zinc, many studies have shown the relationship between zinc levels and many diseases. In this section, we hope to discuss zinc’s importance in family medicine practice. Keywords: Zinc; primary health care</p
    corecore