27 research outputs found
Yüksek hızlı trenlerin çevre yapılarda oluşturduğu titreşimlerin önlenmesi için bariyer sistemlerin etkinliğinin parametrik olarak incelenmesi
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Hızlı demiryolu hattına yakın yapıları yumuşak zemin koşullarında taşınan kuvvetli titreşimlerden korumak için düşey dalga bariyeri veya dalga engelleyici yapay anakaya modeli inşaat mühendisliğinin pratik uygulamalarında kullanılmaktadır. Dalga bariyerlerinin titreşim kaynağının yakınına yerleştirilmesi aktif yalıtım yapıldığını, titreşim kaynağının uzağında, korunacak yapının yakınında yer alması ise pasif yalıtım yapıldığını göstermektedir. Bu çalışmanın öncelikli hedefi hızlı tren trafiğinin ürettiği titreşimleri ve dalga bariyerinin yerleştirilmesi ile çevre binalardaki etkilerinin azaltılmasına ilişkin çözümleri, yapı-zemin ortak sisteminin karşılıklı etkilerinide kapsayan bir dalga yayılım problemi olarak ele alıp, ayrık sayısal çözüm yöntemlerinden yararlanarak idealize edebilmektir. Sonsuz zemin bölgesinin ayrıklaştırılması ve buna bağlı olarak radyasyon koşulunun sağlanması kesim noktalarında uygun sınır koşullarının yazılarak geometrik sönümün probleme dahil edilmesi ile mümkündür. Bu amaçla, problemin arazi koşullarını gerçeğe yakın temsil eden malzeme yaklaşımlarına dayanan ve zeminin geometrik sönümünün hesaba katıldığı sayısal model, iki boyutlu düzlem şekil değiştirme koşulları altında sonlu elemanlar yöntemi kullanılarak elde edilmiştir. Sonlu elemanlar metodu kullanılarak zaman tanım alanında yapılan çözümlemelerde dinamik yük kaynağı olarak, Türkiye’nin yüksek hızlı demiryolu hatlarında kullanılan lokomotiflerin V=250 km/h geçiş hızına ait demiryolu platformuna uyguladığı yük fonksiyonu kullanılmıştır. Zemin ortamının doğrusal olmayan mekanik davranışını temsil etmek için, Mohr-Coulomb akma kriteri altında elastoplastik malzeme modeli tercih edilmiştir. Geliştirilen yapı-zemin-dalga bariyer sisteminin matematik simülasyonu ile, yüksek hızda hareket eden tren yüklerinin özellikle taşıma gücü açısından zayıf, alüvyon zeminlerde neden olduğu kuvvetli dalga yayılışı ve sonucunda yapı-zemin dinamik etkileşimi problemi analiz edilerek en uygun yalıtım aracı belirlenmiştir. Dalga bariyerinin ideal boyutlarının ve tesis edileceği yerin belirlenerek yalıtım performansı açısından en uygun dolgu malzemesinin seçimi, kapsamlı parametrik çalışmalar yürütülerek araştırılmıştır.To protect structures nearby high-speed railway track from soft ground transmitted strong vibrations, trench barrier or artificial bedrock wave impeding model can be used in civil engineering practical applications. Installation of wave barriers nearby the vibratory source indicates the active (near field) isolation, whereas the placement away from the vibratory source nearby the structure to be protected from incoming waves indicates passive isolation. The primary objective of this study is to deal with railway traffic induced vibrations and associated solutions to reduce its influence on surrounding structures by installation of wave barriers as wave propagation problems including soil-structure interaction, and then to idealize by utilizing discrete numerical solution methods. Discretization of finite-soil and preparing radiation condition which depends on discretization is possible by adding geometric damping into problem at cut off points with defined suitable boundary conditions. To this end, approaches to the problem based on material representing in-situ soil condition close to reality and a numerical model that takes into account the geometrical damping of a soil were obtained by using the finite element method under the two-dimensional plane-strain conditions. In the time domain analysis using the finite element method, the high speed train load function on the slab track is simulated corresponding to railway engine passing with a velocity of 250 km/h on the Turkish high-speed rail lines. To represent the non-linear mechanical behavior of a soil environment, the elasto-plastic material model has been preferred under Mohr-Coulomb yield criterion. The most optimum wave impeding barrier is achieved by mathematical simulation of the developed soil-structure-wave barrier system, strong ground motion particularly weak in terms of carrying capacity in alluvial soils induced by high speed train moving loads and analyzing soil–structure dynamic interaction problem as a result. Determining the ideal size and the localization of the wave barrier, the selection of backfill material based on the screening performance, is investigated by carrying out extensive parametric studies
Diagnosis of systemic lupus erythematosus in a patient with generalized lymphadenopathy: a case report
Lenfadenopati (LAP), lenf dügümünün boyut ve karakterindeki anormallik olarak tanımlanır. Lenfadenopati
neoplastik veya inflamatuar hücrelerin lenf nodunda çogalması veya lenf nodunu invazyonu sonucu olusabilir.
Lenfadenopati genis bir hastalık tablosu sonucunda gelisebilir. Yaygın lenfadenopati sebepleri arasında
enfeksiyonlar, otoimmun hastalıklar, malignensiler, histiyositozlar, depo hastalıkları, hiperplaziler ve ilaç
etkilesimleri sayılabilir. Lenfadenopati etyolojisinde kollajen doku hastalıkları önemli yer tutmaktadır. En sık
lenfadenopatiye neden olan otoimmun hastalıklar romatoid artrit, sistemik lupus eritematozis (SLE) ve Sjögren
sendromudur. Bu olguda yaygın lenfadenopati nedeni ile arastırılan ve SLE tanısı alan bir olguyu sunduk.
Lenfadenopati nedeniyle tetkik edilen hastalarda kollajen doku hastalıklarını ve özellikle de SLE'u göz önünde
bulundurmamız gerektigini bu yazıda vurgulamak istedik.Lymphadenopathy (LAP) is defined as the abnormality in the size and character of lymph node.
Lymphadenopathy emerges due to increase of inflammatory cells in lymph node or invasion of these cells in the
lymph node. Lymphadenopathy may occur in any age group, in symptomatic or asymptomatic patients, and in a
single site or at multiple sites. Causes of generalized lymphadenopathy include infections, autoimmune diseases,
malignancies, histiocytoses, storage diseases, benign hyperplasia, and drug reactions. In LAP etiology, collagen
tissue disorders hold an important place. The most common autoimmune causes of LAPare rheumatoid arthritis,
systemic lupus erythematosus (SLE) and Sjogren syndrome. In this case, we presented a case which was
investigated for generalized lymphadenopathy and diagnosed with SLE. SLE diagnosis should be considered in
patients researched for lymphadenopathy etiology
In-situ Experiment on Dynamic Soil-Structure Interaction
Günümüzde yapıların depreme karşı tasarımında kullanılan geleneksel yöntemlerde, yapının oturduğu zemin ortamının şekil değiştirmediği varsayımı ile yapının temelinden zemine ankastre bağlı olduğu kabul edilir. Depremden dolayı oluşan kuvvetli yer hareketi de yapı varlığından etkilenmeyen yatay bir ötelenme hareketi olarak kabul edilir. Buna karşın, yapı-zemin dinamik etkileşim probleminin sismik analizi ise üstyapı, yapı temeli ve temelin çevresini saran zemin olmak üzere ayrı karakterdeki üç sistemin ortak titreşimine bağlı olarak, yapının gerçek tepkisini inceler. Bu çalışmada bina varlığının titreşim dalgasının yayılımına, dolayısıyla yer hareketi üzerindeki etkisi yapı-zemin etkileşimi açısından deneysel olarak incelenmiştir. Yapay dinamik yük kaynağı ile titreşime zorlanan iki katlı betonarme çerçeveli bir binanın temeline yerleştirilen ivmeölçerden alınan titreşim kayıtları, söz konusu binaya yakın serbest zemin yüzeyi titreşim kayıtları ile karşılaştırarak, yapı-zemin ortak davranışında kinematik etkileşimin, temel titreşim hareketindeki etkin rolü gösterilmiştir. Bu özel saha çalışması ile seçilmiş ölçüm noktalarından elde edilen titreşim verilerinden yararlanarak ivme, yer değiştirme zaman geçmişi ve Fourier spektrumlarındaki farklılıklar karşılaştırmalı olarak sunulmuştur.The traditional methods utilized in today's seismic design of structures involve structure's foundation as a fixed base by assuming soil does not deforms. Earthquake input motion is also considered as a horizontal movement that is not being affected by the structure. On the other hand, the seismic analysis of dynamic soil-structure interaction which considers superstructure, foundation and surrounding soil of building, aims to evaluate structural response based on the interaction of these three components. In this study, presence of building, which is effecting on wave propagation, is experimentally investigated including soil-structure interaction. Acceleration record from the foundation of a two-story reinforced concrete, that is forced to vibrate by artificial dynamic load, is compared with the free ground surface vibration record around the building to indicate the effect of soil-structure kinematic interaction on foundation vibration. With this specific field study, differences in acceleration, displacements time histories and Fourier spectrums are comparatively presented using recorded vibrations from selected locations of interest
Adapazarı killerinin sınıflandırlmasında yapay sinir ağları yaklaşımı
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Zemin sınıflama sistemi geoteknik mühendisliği uygulamalarında, mühendisler arasında iletişim dillerinden birisi olmuştur. Bu yolla mühendisler birbirlerine tecrübelerini aktarma fırsatı bulmuşlardır. Yalnızca zemin sınıfının bilinmesi, üzerinde çalıştığımız zemin numuneleri hakkında yapılması gereken detaylı zemin incelemeleri ve mühendislik özelliklerini ölçen diğer laboratuar deneylerinin gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır. Fakat bir mühendis zemin sınıflamasını bilmekle uygulama aşamasında oluşan yapısal yükler karşısında zeminin hangi davranışları gösterebileceğine dair fikir sahibi olabilmektedir.Zemin mekaniği problemlerinde karşımıza sıklıkla çıkan kil numunelerinin, mühendislik karakterleri açısından geniş bir aralığa sahip olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu çalışmada, yapay sinir ağları (YSA) metodu ile Türkiye'nin kuzey batısında bulunan Adapazarı bölgesinde, yalnız SPT deneyi ile elde edilen kil numunelerinin sınıflandırılması, yeni bir yaklaşımla irdelenmiştirAdapazarı bölgesinin genel zemin yapısını tanımlamak için yapılmış sondaj çalışmaları ve ilgili laboratuar deneylerinden elde edilen, kil numunelerine ait likit limit ve plastisite indisi değerleri kullanılarak YSA modeli eğitilmiş ve test edilerek modelin performansı belirlenmiştir. Elde edilen bulgular grafikler halinde sunularak değerlendirilmiştir. Ayrıca, istatistik analiz yapılarak YSA modelinin üretmiş olduğu çıktılar ile deneysel veriler karşılaştırılmıştır.In geotechnical engineering applications, soil classification system is one of the communication language among engineers. Engineers have discovered to transfer their experiences through this way. By only knowing soil class does not eliminate necessary detailed soil investigations and other laboratory tests which measure engineering properties. However, if an engineer knows soil class, one can have an idea about how and what kind of behavior soil will indicate under structural loads in application steps.Clay samples frequently faced in soil mechanics problems have an inevitable wide range of engineering characteristics. In this study, clay samples classification obtained by Standard Penetration Test (SPT) is researched by a new approach with ANN in Adapazari region which is located on northwest of Turkey.The ANN model is trained using liquid limit and plasticity index values of clay samples obtained from drilling studies for the definition of general ground condition of Adapazari region and also performance of the model is tested. The obtained results presented in graphical forms are evaluated. In addition, together with a study based on statistics the outputs of the ANN model are compared with the experimental data
Afet Bölgesindeki Bazı Yerleşim Alanlarının Geoteknik Açıdan Değerlendirilmesi: Bartın-Amasra Örneği
Coğrafi konum olarak Batı Karadeniz Bölgesi’nde bulunan Bartın ilinde geçmiş yıllarda gerçekleşen deprem, sel, heyelan gibi afetlerden dolayı, bölge sosyal ve ekonomik anlamda hissedilir düzeyde etkilenmiştir. Tektonik olarak aktif bir bölge olan Batı Karadeniz Havzasının iklim koşulları, bitki örtüsü ve topoğrafik yapısı nedeniyle yaşanan bu tür afetlerin gelecekte alüvyal tabanlı Bartın ilini sıklık ve şiddet anlamında daha fazla etkilemesi muhtemeldir. Bu sebeple bölgede yapılacak mühendislik yapılarının sismik tasarım sürecinde ve şiddetli yağışlara bağlı meydana gelen su baskınlarının olumsuz etkilerini azaltmak için yapılacak çalışmalarda, elverişsiz zemin koşullarının iyi bilinmesi gerekir. Yapılan bu çalışmada Bartın şehir merkezi ve Amasra ilçesinde bulunan yoğun yerleşim alanlarındaki genel zemin yapısı, geoteknik deprem mühendisliği açısından önemli olan bazı dinamik parametreler kullanılarak analiz edilmiştir. Pilot inceleme alanlarında yapılmış zemin etüt raporlarından elde edilen verilerin analiz edildiği bu araştırmada, geoteknik açıdan problemli ve/veya yapı açısından daha duyarlı yerleşim sahalarının risk değerlendirmesi yapılmıştır. Ayrıca, bölgede en son gerçekleşen Haziran 2022 sel afeti sonrası oluşan bazı taşkın ve heyelan olayları, arazi koşullarında edinilen güncel resimler ve izlenimlere bağlı olarak yorumlanmıştır. Çalışma kapsamında sunulan sonuç ve önerilerin, bölgede inşa edilecek mühendislik yapılarını tasarlayan mühendislerin yanı sıra bölgenin afet durumunu analiz eden araştırmacılara ve yerleşim noktalarının belirlenmesinde görev alan şehir planlayıcılarına yol gösterici olacağı değerlendirilmiştir