55 research outputs found

    The effect of parity, breastfeeding history, and duration on clinical and pathological characteristics of breast cancer patients

    Get PDF
    Background/aim: The study is aimed to determine the relationship between the delivery and breastfeeding history of the patients and the clinicopathological properties of breast cancer. Materials and methods: A questionnaire was utilized for the study, which included the age of diagnosis, the number of children at the time of diagnosis, the age of the children, and the breastfeeding period of each child. Results: The study included 828 patients. The median age at diagnosis was 47 years for parous women and 42 years for nonparous women (p < 0.001). The tumor size of the patients diagnosed within the breastfeeding period was significantly larger compared to the other patients. Estrogen and progesterone receptor positivity were lower in patients diagnosed during breastfeeding. Additionally, the mean number of positive lymph nodes, dissected lymph nodes, and positive lymph node/dissected lymph node ratio in parous and breastfed patients with a nonmetastatic disease were statistically significantly higher in multivariable analysis than those patients who were nulliparous and have not breastfed. Conclusion: Breast cancer is seen at a later age in patients who are parous than those who have never given birth. Patients who are parous and have breastfed tend to present with a higher stage of the disease

    Temel ve Klinik Biyoistatistik Yenilenmiş 3. Baskı

    No full text

    Temel ve Klinik Biyoistatistik, Yenilenmiş 2. Baskı (Soru ilaveli)

    No full text

    İstanbul’da 1999 Yılında Sonuçlanmış Boşanma Davalarında Boşanma Nedenlerinin Değerlendirilmesi

    No full text
    Bu çalışmada İstanbul'da 1999 yılında sonuçlanmış boşanma davalarından rastlantısal örnekleme yöntemiyle seçilen 3060 boşanma olgusu incelenerek, boşanma nedenleri ve diğer değişkenler arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır İncelenen ve davası sonuçlanmış toplam 3060 boşanma davasının %67.1’si kailin (2053), %32.9'u (1007) erkek taralından açılmıştır, boşanma nedenlerine göre dağılım incelendiğinde ilk sırayı şiddetli geçimsizlik, ikinci sırayı alkol kötüye kullanımı, üçüncü sırayı cana kast ve pek fena muamele. i sırayı ise terk boşanma nedeninin aldığı görülmektedir. Boşanan çiftlerin %41.6 sı (1272 çift) çocuksuz olup. %40.4 ü (12.36 çift) evliliklerinin ilk 5 yılı içinde boşanmışlardır. Çocukların çoğunun yaşları küçük olduğundan velayetlerin annelere verilme oranı daha yüksektir. Olguların %7.6’smıla (233 çift) eşlerden birinin, %28.2’ sinde (864 çift) her ikisinin İstanbul nüfusuna kayıtlı olduğu, %64.2’sinde (196.3 çift) her ikisinin nüfus kaydının İstanbul dışında olduğu saptanmıştır. Boşanma sonrası eşler ve çocukları ruhsal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Sosyal güvenceleri, eşlerin nafaka durumları, işsizlik ve çocukların eğitini durumu göz önüne alındığında sosyal destek mekanizmalarının daha ila güçlendirilmesi toplum ruh sağlığı açısından faydalı olacaktır. Anahtar Kelimeler: Boşanma, boşanma nedenleri

    Evaluation of relationship between halitosis awareness and oral health attitude and behaviour of students in different educational institutions.

    No full text
    GİRİŞ VE AMAÇFarklı Eğitim Kurumlarındaki Öğrencilerin Ağız Kokusu Farkındalığının Ağız Sağlığı Bilinci İle İlişkisinin DeğerlendirilmesiFatih Çapan1, Rian Dişçi2, Duygu Yaman11İstanbul Üniversitesi, Periodontoloji ABD, İstanbul-Türkiye2Beykent Üniversitesi, Biyoistatistik ve Tıp Bilişimi ABD, İstanbul-TürkiyeAğız kokusu sürekli yayılan kötü kokulu nefesle karakterize bir ağız sağlığı durumu ve sağlık sorunudur; sosyal iletişimi etkileyerek bireylerin toplumdan izolasyonuna sebep olabilir, yaşam kalitesini düşürebilir ve psikolojik sorunlara yol açabilir. Ağız kokusunun teşhis ve tedavisinde diş hekimleri kritik öneme sahip bir meslek grubudur. Diş hekimleri toplumun ağız sağlığı açısından özel bir eğitim alan ve bu yönde örnek olabileceği düşünülen bir kesimidir. Bireyin aldığı genel eğitimin, kendi özbakımına ve dolayısıyla ağız sağlığına yönelik bilincin; ağız bakımı alışkanlıkları ve dolaylı olarak ağız kokusu farkındalığına etkisi olabileceği düşünülmektedir.GEREÇ VE YÖNTEMÇalışmada İstanbul Üniversitesi’nde; Diş Hekimliği Fakültesi ve diğer fakültelerde (Hukuk, Mimarlık ve Mühendislik Fakülteleri) eğitim gören öğrencilerde subjektif ağız kokusu prevalansı, ağız sağlığı farkındalığı ve bunlara etkisi olabilecek (eğitim, özbakım, duygusal durum, yaşam biçimi gibi) faktörlerle ilişkileri hakkında değerlendirmeler amaçlanmıştır. Bu amaçla; Hiroşima Üniversitesi Dental Davranış Envanteri (HU-DBI)] , Modifiye Dental Anksiyete Skalası (MDAS) , Dental Korku Skalası (DKS), Ağız Sağlığı Etki Profili (OHIP-14) ve ağız kokusu farkındalığını ölçmeye yönelik 21 sorudan oluşan özel bir anket kullanılmıştır.TARTIŞMA VE SONUÇAraştırma grubundaki subjektif ağız kokusu prevalansı % 24,4 iken, Diş hekimliği öğrencilerinde bu sıklık % 21,7, diğer öğrencilerde % 27,8 olarak bulunmuştur. Subjektif ağız kokusu varlığına, diş hekimliği eğitimi, ağız sağlığı farkındalığı ve ağız sağlığıyla ilişkili yaşam kalitesinin etkisi olabileceği yönünde bulgular edinilmiştir

    Thickness of Palatal Masticatory Mucosa and Its Relationship with Different Parameters in Turkish Subjects

    No full text
    Background: The aim of the study was to clinically investigate the mucosal variations in different parts of hard palate subject to soft tissue harvesting and its relationship with selected parameters in patients with gingival recessions. Materials & Methods: Fifty periodontally healthy, dentate subjects (13 males) with gingival recessions were enrolled into the study. After initial periodontal therapy they were scheduled for surgical procedures. Palatal masticatory mucosa of five teeth was evaluated at five different points from the gingival margin and two points on the buccal gingival mucosa were evaluated on the day of surgical intervention via bone sounding method. Totally 27 assessments were performed for each patient. Results: The overall mean thickness of palatal masticatory mucosa (PMM) was 2.55±0.49mm. The mean mid-facial gingival thickness was 1.11±0.39mm. The PMM showed an increase towards the posterior and raphe palatina. No difference was observed between genders, and no association of body mass index (BMI) and age with PMM was determined. An association was observed between the thicknesses of mid-facial gingival and palatal masticatory mucosa. Conclusion: The thickness of PMM in this study seems to be less than other reports possibly due to ethnicity or measurement design. Canine and premolar region reveals higher thickness values, and the increase in the tissue thickness towards the midline should also been taken into consideration. Clinicians planning soft tissue harvesting from the palate should take this variation into consideration. In this regard transmucosal probing of the donor site may provide valuable information where considerable variation exists
    corecore