63 research outputs found
Effects of hospital facilities on patient outcomes after cancer surgery: an international, prospective, observational study
Background Early death after cancer surgery is higher in low-income and middle-income countries (LMICs) compared with in high-income countries, yet the impact of facility characteristics on early postoperative outcomes is unknown. The aim of this study was to examine the association between hospital infrastructure, resource availability, and processes on early outcomes after cancer surgery worldwide.Methods A multimethods analysis was performed as part of the GlobalSurg 3 study-a multicentre, international, prospective cohort study of patients who had surgery for breast, colorectal, or gastric cancer. The primary outcomes were 30-day mortality and 30-day major complication rates. Potentially beneficial hospital facilities were identified by variable selection to select those associated with 30-day mortality. Adjusted outcomes were determined using generalised estimating equations to account for patient characteristics and country-income group, with population stratification by hospital.Findings Between April 1, 2018, and April 23, 2019, facility-level data were collected for 9685 patients across 238 hospitals in 66 countries (91 hospitals in 20 high-income countries; 57 hospitals in 19 upper-middle-income countries; and 90 hospitals in 27 low-income to lower-middle-income countries). The availability of five hospital facilities was inversely associated with mortality: ultrasound, CT scanner, critical care unit, opioid analgesia, and oncologist. After adjustment for case-mix and country income group, hospitals with three or fewer of these facilities (62 hospitals, 1294 patients) had higher mortality compared with those with four or five (adjusted odds ratio [OR] 3.85 [95% CI 2.58-5.75]; p<0.0001), with excess mortality predominantly explained by a limited capacity to rescue following the development of major complications (63.0% vs 82.7%; OR 0.35 [0.23-0.53]; p<0.0001). Across LMICs, improvements in hospital facilities would prevent one to three deaths for every 100 patients undergoing surgery for cancer.Interpretation Hospitals with higher levels of infrastructure and resources have better outcomes after cancer surgery, independent of country income. Without urgent strengthening of hospital infrastructure and resources, the reductions in cancer-associated mortality associated with improved access will not be realised
DURAYLI İZOTOPLARA (d 10°O, d13°C) DAYALI ORTAMSAL YORUMLARDA KAVKILARIN KULLANILMASINA SİNOP MİYOSEN İSTİFİNDEN BİR ÖRNEK
- Sinop Bölgesi Miosen istifi içerisinde Çokrak ve
Sarmasiyen yaşlı birimlerin çeşitli seviyelerini temsil eden Mollusk
kavkılardaki izotopik değerler, sırasıyle d13C=-0.32 arası 0.78 ‰ ve d18O=-2.18
arası -2.38 ‰; d13C=- 2.61 arası 0.79‰ ve d18O=-6.46 arası -0.10‰ olarak
ölçülmüştür. Bunlar, günümüz Karadeniz Mollusk faunasından (d 13C = -0.99 arası
0.39 ‰ ve d18O=-2.32 arası -0.41 ‰) ve Karadeniz yüzey sularından (d 13C = O
arası 1 ‰ d18O= - 2.84 ‰ ort.,) elde edilen değerlerle birlikte
karşılaştırıldığında, Çokrak denizinin izotopik karakterler açısından, bugünkü
Karadeniz'e benzediği ; Sarmasiyen denizinin ise normal denizden acısuya kadar
uzanan bir aralıkta değişkenliğe sahip olduğu açığa çıkmaktadır
MAZIDAĞ-DERİK (MARDİN) FOSFAT PELOİDLERİNİN SEDİMANTER PETROGRAFİSİ VE KÖKENİ
Üst Kretase karbonat istifi içerisinde yataklanan Mazıdağ fosfatlarının büyük bölümü, yükselen derin deniz sularının şelf zonuna
fosfat sağladığı devirlerde depolanmıştır. Bu periyotta çökelen zoo-fitoplanktonca (diyatome) zengin organik çamur, fosfatın
esas kaynağını oluşturmuştur. Balık kemiği, dişi ve benzer diğer iskeletsel parçalar da yer yer bu üretime katılmışlardır. Birincil
fosfat depolarının bir kısmı oluşumlarından sonra denizaltı akıntıları ile taşınmışlar ve yeniden depolanmışlardır. Bazıları da
deniz tabanı yükselmesi sonucunda karstlaşmaya uğrayarak, fosfat kabuk oluşumuna yol açmışlardır. Bu karmaşık olaylar sonucunda
türeyen çeşitli özellikli fosfat taneler arasında peloidler bol miktarda olup, bunlar içerisinde farklı kaynaktan türeme aşağıdaki
dört tip ayrılmıştır : Yerinde çökelimle,fosfatlaşmış intraklastların, biyoklastların aşınmasiyle ve balık kemiklerinin fosformikritleşmeşine
uğraması sonucunda meydana gelenler. Bu peloid tanelerin mikroiç yapılan da farklı olup, bunlar elektron mikroskopisi
yardımıyle; (a) amorf; (b) ınikroyumru; (c) yarı kristalli; (d) mikrokristalli; (e) çimentolayıcı tipte beş değişik oluşum
tipine ayrılmışlardır
DOĞU TOROSLAR GEYİKDAĞI BİRLİĞİNDE ORTA DEVONİYEN (ŞAFAKTEPE FM.) DOLOMİTLERİNİN PETROGRAFİSİ VE KÖKENİ (TUFANBEYLİ-SAİMBEYLİ)
GÖKÇEADA VE BOZCAADA'NIN TERSİYER JEOLOJİSİ (ÇANAKKALE), TÜRKİYE
Gökçeada ve Bozcaada'da,
Tersiyer birimleri; Erken Eosen, Orta Eosen-Geç Oligosen, Geç Miyosen ve
Pliyosen yaşlı çökellerle temsil edilir. Gökçeada'da, üstlere doğru regresif
özellikte olan ve ağırlıklı olarak kumtaşı litolojisinden oluşan, Karaağaç
formasyonu ile Bozcaada'da, kırmızı karasal çakıltaşlarından oluşan Fıçıtepe
formasyonu, Erken Eosen yaşlıdır. Orta Eosen yaşlı ve bol Nummulitli Soğucak
formasyonunun karbonatları, Erken Eosen yaşlı bu birimlerin üzerine
uyumsuzlukla gelir. Bu karbonatlar yanal yönde devamlı olmayıp, merceksi gö-
rünümdedir. Bu karbonatları üstleyen Ceylan formasyonunun şeylleriyle çökelim
devam eder, Oligosen başlarında başlayan regresyonla birlikte şeyllerden, kıyı
yakını fasiyeslere geçen Mezardere formasyonu ve Osmancık formasyonunun çökelimi
gerçekleşir. Karasal özellikli Danişmen formasyonu bütün birimlerin üzerini
örter. Bölgede Erken-Orta Miyosen döneminde, yoğun bir volkanizma
(Hisarlıdağ-Ayvacık volkanitleri) hüküm sürmüştür. Geç Miyosen'de, tektonizma
kontrolünde gelişen depolanma sistemleri, Erken Pliyosen başına kadar devam
etmiştir. Bunun sonucunda; bu zaman aralığında Gazhanedere, Kirazlı ve Alçıtepe
formasyonları oluşmuştur. Bugün karasal alanlarda yüzlek vermeyen, fakat
denizel alanlarda, TPAO'nun yaptığı sondaj ve sismik kesitlerle saptanan,
yaklaşık bin metre kalınlığında Pliyosen birikimi (Ergene formasyonu) tespit
edilmiştir. İnceleme alanında; birimlerin çökelimlerindeki farklılıklara bağlı
olarak, fasiyes ayırımları yapılmıştır. Gökçeada ve Bozcaada'da, dört ana
çökelim dönemi gözlenmiştir. Bunlar Erken Eosen, Orta Eosen-Geç Oligosen, Geç
Miyosen ve Pliyosen çökelim dönemleridir. Gökçeada ve Bozcaada'da en önemli
tektonik veriler; Geç Miyosen yaşlı, Kuzey Anadolu Fay zonunun batı uzanımı
olan Ganos fayıdır ve Gökçeada'nın kuzeyini sınırlar. Ganos fayının güneyinde,
bu fayın yanal bileşenleri; yüksek ve çukur alanları oluşturarak, Geç Miyosen
yaşlı birimler için çökelim havzası meydana getirmiştir. Gökçeada ve
Bozcaada'da, Geç Miyosen öncesine ait tektonik veri gözlenmemiştir. Ancak deniz
alanlarındaki sismik kesitlerin yorumunda, Gökçeada ve Bozcaada'da Miyosen
öncesi tektonizmanın izleri gözlenebilir
KONDANSE İSTİFLERİN TANIMI VE İÇ YAPISI;BEYŞEHİR-HOYRAN NAPINDAN BİR ÖRNEK
Beyşehir'in yaklaşık 30 km. GB'sında
Üzümlü-Huğlu civarında gözlenen ve tip kesiti Boyalı tepede olan bir kondanse
istif, Beyşehir-Hoyran naplarındaki bu oluşumların en güzel örneklerindendir.
Platform tipi kireçtaşları üzerine gelen ve toplam kalınlığı 25-30 metre olan
bu pelajik istif Alt Jura-Üst Kretase arasında, tortul eksikliği olmaksızın bir
süreklilik sunar. Geniş bir zaman aralığında minimum tortullaşma ile oluşan bu
kondanse istif aşağıdaki şekilde alttan üste doğru 3 bölümden meydana gelir: 1-
Kırmızı-yumrulu ammonitli marnlar (Jura: toplam kalınlık 7-9 m.); 2- Beyaz,
kırmızı, alacalı renkli, radyolarit arakatkılı, Calpionella ve Globigerina
sp.'li kireçtaşları (Alt Kretase: toplam kalınlık 3-4 m.); 3- Kırmızı renkli
silis bantlı veya yumrulu Globotruncana sp.'li kireçtaşları (Üst Kretase:
toplam kalınlık 15-17 m). Yukarıda tanıtılan bu pelajik istifin kondanse
özelliği şu kriterlerle belirlenmiştir: a- Çok sayıda sert zemin ve deniz altı
aşınma yüzeyleri. Bu aşınma yüzeyleri mikroskobik demir kabuklaşmaları ve
özellikle Jura örneklerinde yoğun filaman yığışımları (olası lamellibranşlardan
"Bositra sp."den türemiştir), b- Deniz altı çatlakları ve bunların
içsel sedimenlerle doldurulması, c- Pelajik matriksin nanno-organizmalarca
zenginliği, fakat erken diyajenez nedeniyle bunlann kötü korunurluğu. d- Derin
denizel, mikrodelici organizmaların faaliyetleri. Özellikle Globotruncana
sp.'li bölümünde mikrodelici organizmaların aktif uygulamaları, e- Erken
diyanezin getirdiği aşırı sertleşme ve bunu takip eden ileri diyajenetik
evrelerdeki sıkışma ve stilolitleşme
TEKKE VOLKANİTLERİNDE HİDROTERMAL ALTERASYON ÜRÜNÜ KİL MİNERALLEŞMELERİ ( ÇUBUK, ANKARA KD)
Ankara'nın kuzey doğusunda andezit, andezitik tüf,
traki-andezitlerle temsil olunan Neojen volkanikleri yer yer hidrotermal
alterasyon ürünü kil mineralleşmesi içerirler. Fay ve çatlaklar boyunca çıkan
hidrotermal sıvıların volkanik kayaçları altere ettiği alanlarda gelişen
alterasyon zonlarmda, kil mineralleri yanında silisleşmeler ve demir oksit ve
sülfitleri izlenir. Alterasyon sonucunda, taze kayaçtan başlamak üzere, az
killi, çok killi ve silisleşme şeklinde farklı zonlar gelişmiştir. Bu kapsamda
taze volkanik kayaç, az altere volkanik, çok altere volkanik kayaç ve
silisleşmiş kayaçlar şeklinde çeşitli petrografik tipler ayrılmıştır. Ayrıca
Gicik civarındaki örneklerde altın saptanmıştır. Neojen volkaniklerinin
hidrotermal alterasyonu sonucu meydana gelen kil mineralleri kaolinit,
montmorillonit ve illi! silis mineralleri,kuvars ve kristobalit, demirli
bileşikler ise, pirit, çok az kalkopirit, hematit, lepidokrokit ve götit olarak
belirlenmiştir. Kaolenleşmeler genellikle Gicik köyü ve İlgaz tepe civarında,
smektitleşmeler Kurtsivrisi köyü civarında, lllitleşmeler ise, her iki bölgede
de izlenmiştir. Bunların zonlanması ise içten dışa doğru kaolinit, montrollonit
ve illit şeklinde gelişmiştir. Kaolenler, faya en yakın olan iç zonda oluşurken
montmorillonit ve illit daha dış zonda oluşmuştur. Yapılan sıvı kapanım
çalışmaları ile kuvarsın homojenleşme sıcaklığı 170-140° C arasında
bulunmuştur. Bu veri volkanik kayaçlar içerisindeki alterasyona bağlı kil
mineralleşmelerinin epitermal koşullar altında gerçekleştiğini göstermektedir.
Ancak ortamda altın olması,ana etken meteorik suların yanında magmadan gelen
hidrotermal solüsyonların da alterasyonda etkili olduğunu düşündürmektedir
SİVRİHİSAR KUZEY DOĞUSUNDAKİ (MÜLK-DEMİRCİ) NEOJEN YAŞLI VOLKANİKLERDE KİL MİNERALLEŞMESİ
Mülk-Demirci yöresinde (KD Sivrihisar) yer alan Neojen yaşlı gölsel
birimler; kırıntılı-evaporitik çökeller ile volkanik ve piroklastiklerden
oluşmaktadır. Miyosen yaşlı volkanik kayaçlar; bazalt ve andezit karakterli lav
akmaları; piroklastikler ise aglomera, tüf, bozuşmuş tüf, tüfitik kumtaşları
olup; ayrıca, bozuşma ürünü kiltaşı ara seviyeleri içerirler. Bu volkanik birimler
üste doğru dolomit, dolomitik kireçtaşı, marn ve jipsli birimlere
geçişlidirler. Tüflerdeki demiroksitleşme, limonitleşme, karbonatlaşma ve
killeşme gibi bozuşma zonları sarı, kırmızı renkleri ile sahada tanınırlar.
Inceleme alanındaki piroklastik ve volkanik birimlerin bozuşması sonucu oluşan
egemen kil minerali simektittir. Bazı örneklerde simektit mineraline feldspat
başta olmak üzere dolomit, kalsit, opal-CT, kuvars ve yer yer de illit, analsim
ve jips mineralleri eşlik etmektedir. SEM incelemelerinde simektit minerali
petek dokusu şeklinde çok iyi gelişmiş levhamsı yapraklardan oluşan
morfolojisiyle tanımlanmıştır. Ayrıca simektit mineralleşmesinin genellikle
volkan camlarının erime boşlukları ile kırık ve çatlakları boyunca veya
feldspat minerallerinin üzerinde geliştiği SEM görüntülerinde açıkca
izlenmiştir. Saha ve laboratuvar verilerine göre simektit mineralinin oluşumu,
tüflü birimlerin ana bileşenini teşkil eden volkan camları ile feldspat
mineralinin varlığı ile kontrol edilmiştir. Sıcak ve kurak bir iklim
koşullarında göl suyu içerisindeki volkanik malzemenin bozuşması simektit
oluşumunda önemli rol oynamıştır. Simektit oluşumu volkan camlarının hidrolizi
ve feldspat mineralinin bozuşması şeklinde gelişmiştir
TRAKYA HAVZASI (BOZCAADA - KIYIKÖY) TERSİYER KARBONATLARININ (SOĞUCAK FORMASYONU) SEDİMANTOLOJİK – STRATİGRAFİK DEĞERLENDİRİLMESİ
Trakya havzasında yüzeyleyen Soğucak formasyonu genelde resifal
kireçtaşı özelliğinde olup, havzadaki petrol arama çalışmalarında hedef
seviyelerden birisini teşkil eder. Bu birim bazı alanlarda doğrudan temel
kayaları üzerine uyumsuz olarak gelmektedir. Bazı bölgelerde ise silisiklastik
ağırlıklı (Koyunbaba formasyonu) birimlerle geçişlidir. Soğucak formasyonu,
Erken-Orta Eosen’de başlayan ve Erken Oligosen başlarına kadar sü- ren bir
transgresyon sonucunda şelf ortamında depolanan resif-kıyı karmaşığı
karbonatlarından oluşmuştur. Formasyonun en alt yaş aralığı olan Erken Eosen
yalnızca Bozcaada da yüzeylenmekte olup, Fıçıtepe formasyonu ile geçişlidir.
Genelde birim havzanın GD’sunda Orta – Geç Eosen, KD’ sunda ise Geç Eosen-Erken
Oligosen zaman aralığında çökelmiştir. Sedimantolojik özellikler ve yaş
verileri, Soğucak formasyonunun eski topografya kontrolünde, kıyı morfolojisi
özellikleri ve deniz seviyesi değişimleri ile birlikte zaman aşmalı bir
transgresyon ürünü olduğunu göstermektedir
- …