22 research outputs found

    Tanıda sadece panoramik radyografi ne kadar güvenli?

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı hastalardan alınan panoramik radyograflarda çeşitli bölgelerde şüphe edilen ya da şüphe edilmeyen (kontrol amaçlı) çürük, periapikal lezyon, kök rezorpsiyonunu ve persiste kök varlığı gibi patolojilerin ilave alınan diğer konvansiyonel görüntüleme yöntemlerinde (periapikal ve bitewing radyografi) tanılarının doğruluğunun değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntemler: Bu retrospektif çalışmada 241 hastadan (101 erkek, 140 kadın, yaş ortalaması: 39,08±14,5) alınan panoramik radyograf ve aynı kişilerden panoramik radyografa ilave olarak alınan 195 periapikal radyograf ve 46 bitewing radyograf incelendi. Panoramik radyograflarda şüphenilen ya da kontrol amaçlı olarak çeşitli bölgelerden alınan periapikal ya da bitewing radyografilerde çürük, periapikal lezyon, kök artığı, kök rezorbsiyonu gibi patolojilerin var olup olmadığı belirlendi.Bulgular: Panoramik radyografilerde en çok şüphe edilen durumlar arasında birinci sırada periapikal lezyon (% 57.7), ikinci sırada ise çürük (% 20.3) yer aldı. Hastaların % 10.4 ünde herhangi bir şüphe olmadan kontrol amaçlı ilave görüntüleme alındığı belirlendi. En fazla panoramik radyografiye ilave görüntüleme alınan bölgeler maksilla posterior (% 29) ve maksilla anteriordu (% 25.7). Panoramik ve intraoral radyografilerin değerlendirilmesi sonucunda 241 hastanın 122'sinde (% 50.6) yanlış pozitif sonuç yani patolojinin panoramik radyografide göründüğü halde periapikal ya da bitewing de görünmediği belirlendi.Sonuç: İntraoral radyografiler; panoramik radyografiden daha fazla ayrıntıyı göstermesi, doğru açılama ve teknik kullanıldığında magnifikasyon ve süperpozisyonların daha az olması nedeniyle panoramik radyografta emin olunmayan durumlarda doğru tanı koymak için ilave olarak hastadan alınmalıdır.ANAHTAR KELİMELER Bitewing radyografi, Çürük, Panoramik radyografi, Periapikal radyograf

    Literatürde anlatılan çenelerdeki ilaçlarla ilişkili osteonekroz vakalarının analizi

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı son beş yıl içerisinde literatürde anlatılan çenelerin ilaca bağlı osteonekroz (MRONJ) vakalarında; osteonekroz nedeni olarak belirlenen ilaç ya da ilaçtan farklı etkenler, osteonekroz gelişimine katkıda bulunan sistemik ya da lokal faktörler, bu vakalarda kullanılan görüntüleme yöntemleri, tedavi seçenekleri gibi faktörleri analiz etmektir.Gereç ve Yöntem: 2013-2018 yılları arasında MRONJ ile ilgili literatürde bildirilen 113 olgu sunumu incelendi. Literatür araştırması PubMed üzerinden yapıldı. Hastanın yaşı, cinsiyeti, sistemik hastalığı, geçmişte uygulanan dental işlemlere ait veriler, osteonekroz lezyonunun lokalizasyonu, hastada gözlenen semptomlar, teşhiste kullanılan görüntüleme yöntemleri, tercih edilen tedavi seçenekleri, tedavi sonrası nüks olup olmaması açısından olgu sunumları incelendi.Bulgular: İncelenen olgu sunumlarında hastaların yaş ortalaması 66.7 ± 12.28 idi. Vakalarda MRONJ çoğunlukla (% 62.8) kadınlarda görüldüğü belirlendi. Osteonekroz oluşumunda en sık rol oynayan risk faktörü ilaçlardı (%55, en fazla metotreksat). Osteonekroza neden olan ilacın kullanım nedeni olarak en çok (% 67.1) kanser tespit edildi. MRONJ nedeni olarak bifosfanat dışı ilaçlardan en sık (% 18.3) belirlenen ilaç denosumabdı. Hastaların % 63.5’inde osteonekroz öncesi dental tedavi hikayesi vardı. Vakalarda osteonekrozun % 68.9’nun mandibulada ortaya çıktığı gözlendi. Hastalarda en sık belirlenen semptom ağrıydı (% 65.7). İncelenen olguların hepsinde konservatif tedavi kullanılırken, 69 hastada buna ek olarak (% 62.7 ) cerrahi tedavi ve 9 hastada lazer tedavisi uygulandığı belirlendi. Sonuç: MRONJ sıklıkla bifosfonat kullanımına bağlı ortaya çıksa da kanser nedeniyle kullanılan antianeoplastik ilaçlar ve romatoid artrit gibi sistemik hastalıklar nedeniyle kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle de oluşabilmektedir.  Osteonekroza neden olan ilaçların çeşitliliğinin fazla olması nedeniyle hastaların sistemik durumlarında kullanılan ya da kullanılacak ilaçların sorgulanması osteonekrozun önlenmesi ve tanısında önemlidir.ANAHTAR KELİMELER Osteonekroz, Bifosfonat, Metotreksat

    Kök - kanal sayısı varyasyonları ve patolojilerinin belirlenmesinde limitli KIBT ve periapikal radyografinin karşılaştırılması

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, kök ve kanal sayısı varyasyonları ile patolojilerinin değerlendirilmesinde periapikal (PA) radyografi ve limitli konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) görüntülerinin karşılaştırılmasıdır.Gereç ve Yöntemler: Çalışmada aynı bölgeden alınmış limitli KIBT (40x50 mm FOV) ve PA görüntüleri olan 127 (65 erkek, 62 kadın) hastanın üç yüz otuz beş dişi incelendi. Çalışmaya dahil edilen dişlerde dental patoloji olarak kök kanal kalsifikasyonu, internal ve eksternal kök rezorpsiyonu, periodontal aralıkta genişleme, pulpa taşı ve periapikal lezyon ile kök ve kanal varyasyonları olarak fazla kök ve kanal sayıları değerlendirildi.Bulgular: En sıklıkla incelenen diş maksiller sağ santral dişti (% 9.6). Eksternal kök rezorpsiyonu (PA için % 6.9, KIBT için % 11.9) ve pulpa taşı (PA için % 4.8, KIBT için % 11.9) (p < 0.001) limitli KIBT’de daha fazla dişte tespit edildi. Fazla kanal (p=0.00) ve kök (p=0.01) limitli KIBT görüntülerinde daha fazla sayıda dişte izlendi. PA radyografi ile 6 (% 1.8) dişte fazla kanal belirlenirken, limitli KIBT’de 16 (% 4.8) dişte fazla kanal belirlendi. Fazla kök periapikal radyografta 2 (% 0.6) dişte görülürken, limitli KIBT’de 5 (% 1.5) dişte izlendi. 11 (% 3.3) dişte limitli KIBT görüntülerinde periapikal lezyon belirlenirken PA görüntülerinde belirlenmedi (p=0.00).Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları limitli KIBT’nin PA radyografi ile karşılaştırıldığında, özellikle kök rezorbsiyonları, periapikal patolojiler ile kök ve kanal sayısı varyasyonlarını değerlendirmek için daha doğru ve güvenilir olduğunu göstermektedir. Bu nedenle özellikle endodontik tedavi öncesinde ya da başarısız olan kanal tedavi vakalarında limitli KIBT alınması yapılacak tedavinin başarısını arttırmada faydalı olacaktır.ANAHTAR KELİMELER Dental dijital radyografi, Dental pulpa taşı, Konik ışınlı bilgisayarlı tomograf

    Yaşlanmayla birlikte ağız ve çevresindeki dokularda gözlenen yapısal ve fonksiyonel değişiklikler

    Get PDF
    Yaşlanmanın organizma üzerindeki majör etkileri arasında, ağız boşluğunda ve dolayısıyla onu çevreleyen dokularda meydana gelen değişiklikler önemli bir yer tutar. Bu yapısal değişikliklere bağlı olarak gelişen ağız, diş ve dişeti hastalıkları yaşlanmanın doğal bir sonucu değildir. Yaşlanmayla oluşan değişikliklerle hastalık durumunda görülen değişiklikler arasındaki fark her zaman net olmadığından bu iki durum arasındaki sınırı belirlemek çoğu zaman mümkün değildir. Bu nedenle yaşlanma süreci nedeniyle doku ve organlarda ortaya çıkan değişiklerin ilgili doku ve organlardaki hastalıkların doğru tanısı ve tedavisi için bilinmesi önemlidir. Bu derlemenin amacı yaşlanma süreciyle birlikte dişler, periodonsiyum, dişleri çevreleyen kemik, ağız mukozası, çiğneme kasları, tükürük bezleri ve çene ekleminde meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişikliklerle ilgili bilgi vermektir.Anahtar Kelimeler:Yaşlanma, dişler, tükürük bezleri, oral mukoz

    Güncel Literatür Işığında Temporomandibular Eklem Rahatsızlıklarında Kullanılan Görüntüleme Yöntemleri

    No full text
    Başın tek hareketli eklemi olan temporomandibular eklem, insan vücudundabulunan en karmaşık eklemlerden birisidir. Temporomandibular eklem bozuklukları geniş bir popülasyonu etkileyen patolojik değişikliklerdir. Eklemdiski, mandibular kondil ve artiküler eminenste meydana gelebilen bu değişiklikler klinik olarak ağrı, ağız açmada kısıtlılık ve eklemden ses gelmesigibi belirtilerle ortaya çıkar. Temporomandibular eklem bozukluklarının tanısında hastanın şikayetleri ve klinik muayene önemlidir. Ayrıca teşhis, tedavive prognozun belirlenmesi için çeşitli görüntüleme yöntemlerinden yararlanılır. Temporomandibular eklemin görüntülenmesinde; direkt radyografiler,kinetik x-ışını görüntüleme, artrografi, konvansiyonel tomografi, bilgisayarlıtomografi, konik ışınlı bilgisayarlı tomografi, nükleer tıp, ultrasonografi vemanyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Günümüzdetemporomandibular eklemin yumuşak doku değerlendirmesinde manyetikrezonans görüntüleme, kemik doku değerlendirmesinde konik ışınlı bilgisayarlı tomografi yaygın olarak kullanılmaktadır.The temporomandibular joint is the only hinge joint in the cranium whichis one of the most complicated joints in the body. Temporomandibular jointdisorders are pathological changes that influence a large population. Thesepathological changes may affect the joint disc, mandibular condyle, andarticular eminence and characterize by clinical symptoms like pain, restriction during the mouth opening, and joint sounds. Individual complaints andclinical examination are key factors for diagnosis of the temporomandibularjoint disorders. Besides, several imaging methods are used to determine thediagnosis, prognosis, and management of temporomandibular joint disorders. Imaging modalities such as direct radiography, digital fluoroscopy,arthrography, conventional tomography, cone-beam computed tomography,scintigraphy, ultrasonography, and magnetic resonance imaging can beused for imaging the temporomandibular joint. Currently, while magneticresonance imaging is generally used for evaluation of the soft tissue of thetemporomandibular joint, cone beam computed tomography is commonlyused for evaluation of the hard tissue of the temporomandibular joint.</p

    Diş Hekimliği Öğrencileri ve Uzmanlık Öğrencilerinin Radyasyondan Korunma ve Radyasyonun Biyolojik Etkileri Hakkındaki Farkındalığının Değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Bu çalışmanın amacı diş hekimliği uzmanlık öğrencileri ve diş hekimliği öğrencilerinin radyasyondan korunma, radyasyonun etkileri ile ilgili farkındalığının ve bilgi düzeyinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 108 son sınıf diş hekimliği öğrencisi ve farklı bölümlerde görev yapan 103 uzmanlık öğrencisi katıldı. Katılımcılara radyasyondan korunma, radyasyonun biyolojik etkileri ile ilgili bilgi düzeyini ölçmeyi amaçlayan, ‘Doğru/Yanlış ve Bilmiyorum’ seçenekleri bulunan 18 soruluk anket uygulandı. Çalışma sonucunda elde edilen sonuçlara göre iki grup arasında karşılaştırma yapıldı. Veri analizi SPSS programında, Ki kare testiyle yapıldı ve p değeri 0,05’ten küçük olan sonuçlar istatiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Katılımcıların büyük çoğunluğu genel radyasyon bilgisi ve radyasyondan korunma ile ilgili soruları doğru yanıtladı. Bir adet periapikal radyograftan alınan radyasyon dozunun güvenilir ve sağlığa zararlı olmadığı ifadesini yanlış yanıtlayan uzmanların oranı (%45,6) öğrencilerden (%39,8) daha fazlaydı (p=0,255). Katılımcıların büyük çoğunluğu Hamile hastalardan kesinlikle radyograf alınmamalıdır ifadesine doğru yanıt verdi. (uzmanlar %89,3, öğrenciler, %91,3) (p&gt;0,005). Radyasyonun stokastik ve deterministik etkisi hakkında her iki grubun yarısına yakını yeterli bilgiye sahip değildi (öğrenciler %48,5, uzmanlar %54,4) (p&gt;0,005). Konik ışınlı bilgisayarlı tomografinin avantajları hakkında öğrenciler (%70,9) uzmanlara (%85,4) göre daha az bilgi sahibiydi. Sonuç: Katılımcıların radyasyondan korunma ile ilgili bilgi düzeyi yeterliyken, radyasyonun etkileri hakkında bilgi düzeyi orta seviyedeydi. Bilgi düzeyinin ve farkındalığın artması için; diş hekimliği eğitimi boyunca radyasyonun biyolojik etkileri hakkındaki bilgiler daha fazla vurgulanabilir, mezun diş hekimlerine ise hatırlatma amaçlı eğitimler veya seminerler verilebilir.</p
    corecore