16 research outputs found

    Çocukluk çağında mannoz bağlayıcı lektin gen polimorfizminin bruselloza yatkınlıktaki rolü

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.[Abstarct Not Available

    Ender bulgularla başvuran iki inkomplet kawasaki hastalığı olgusu

    No full text
    Early recognition and prompt treatment of Kawasaki disease are essential to ensure a successful outcome of coronary artery involvement. A specific diagnostic test is not available and the diagnosis is based on the presence of characteristic clinical findings. However, in some patients with lack of sufficient clinical signs to fulfill the diagnostic criteria are called incomplete Kawasaki disease. There may be problems in diagnosing infants presenting with rare symptoms. Here we presented two infants diagnosed with incomplete Kawasaki disease who presented with rare symptoms. The first patient presented with a history of persistent fever for seven days, irritability and strawberry tongue. Subsequently erythema with induration was noticed around the BCG site. The second patient presented with fever, maculopapular rash and transient hemiparesis. The coronary abnormalities were observed by echocardiography in both patients. Incomplete Kawasaki disease was diagnosed, and therapy with acetylsalicylic acid and intravenous gamma globulin was initiated in both patients.Kawasaki hastalığının erken tanısı ve hızlı tedavisi, koroner arter tutuluşu üzerinde olumlu sonuçların elde edilmesi için esastır. Özgül bir tanısal testi yoktur ve tanı karakteristik klinik bulgular ile konulur. Bazı hastalarda klinik tanı kriterlerinden tanı için yeterli sayıda kriter yoktur, bu durum inkomplet Kawasaki hastalığı olarak tanımlanır. Ender bulgular ile başvuran süt çocuklarında tanı güçlükleri olabilir. Burada, inkomplet Kawasaki hastalığı tanısı olan ender görülen bulgularla başvuran iki süt çocuğu sunuldu. İlk hasta yedi gündür devam eden ateş, huzursuzluk ve makülopapüler döküntü yakınmaları ile başvurdu. İzleminde BCG aşısı yerinde endürasyonlu eritem gelişti. İkinci hasta ise ateş, makülopapüler döküntü ve hemiparezi bulguları ile başvurdu. Her iki hastanın ekokardiyografik incelemesinde koroner arter anormallikleri saptandı. Hastalar inkomplet Kawasaki hastalığı tanısı alarak asetil salisilik asit ve intavenöz immünglobülin tedavisi başlandı

    Kanakinumab Tedavisi Alan Pediyatrik Romatolojik Hastalıklı Çocuklarda Latent Tüberküloz Enfeksiyonu

    No full text
    Giriş: Pediyatrik romatolojik hastalıklarda kanakinumabın (KAN) uzun dönemde tüberküloz (TB) açısından güvenliği hakkında yeterli bilgi bu- lunmamaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’deki iki merkezde KAN ile tedavi edilen hastalarda latent TB insidansını ve hastalık seyrini değerlendirme- yi amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Hastane kayıtları retrospektif olarak incelendi. TB taraması için tüberkülin deri testi (TDT) ve/veya QuantiFERON-TB Gold (QFT-G) testi kullanıldı. Tedaviden önce ve tedaviden sonra yıllık olarak akciğer grafileri çekildi. Hastalar aktif TB semptomları açısından değer - lendirildi. Bulgular: Çalışmaya 67 hasta dahil edildi. Ortalama KAN kullanım süresi üç yıldı (2-4 yıl). Dokuz hastada (9/67, %13.4) tedavi öncesinde pozitif TST ve bir hastada (1/11, %1.4) normal akciğer grafisi ile birlikte pozitif QFT-G vardı. Bu hastalara latent TB için izoniazid (İNH) profilaksisi verildi. Takip sırasında TST konversiyonu olan 11 hastaya (11/56, %19.6) ve pozi- tif QFT-G’si olan iki hastaya (2/22, %9) İNH profilaksisi verildi. İNH proflak- sisi alan tüm hastaların akciğer grafileri normaldi ve aktif TB semptomları yoktu. Bir hastada KAN tedavisi öncesinde ve sırasında TST ve QFT-G testi negatif olmasına rağmen tedavinin dördüncü yılında inatçı öksürük ve ateş görüldü. Göğüs tomografisinde akciğer TB’sini düşündüren bulgu- lar saptandı ve anti-TB tedavi başlandı. Diğer hastalarda takip sırasında aktif TB gelişmedi. Sonuç: Bu çalışma, TB endemik bir ülkede KAN ile tedavi edilen çocuklar- da latent TB enfeksiyonu sıklığının düşük olmadığını ancak KAN tedavisi altında TB hastalığına ilerlemenin de yaygın olmadığını göstermektedir.Objective: Knowledge of the long-term safety of canakinumab (CAN) regarding tuberculosis (TB) in pediatric rheumatologic diseases is limited. To determine the incidence and disease course of latent TB of patients treated with CAN in two centers from Türkiye. Material and Methods: The hospital charts were analysed retrospectively. Tuberculin skin test (TST) and/or QuantiFERON-TB Gold (QFT-G) test were used to screen for TB. Chest X-rays were performed prior to therapy and then yearly. Patients were evaluated for symptoms of active TB. Results: A total of 67 patients were investigated. The median duration of CAN use was three years (ranging from 2-4 years). Nine patients (9/67, 13.4%) had positive TST and one patient (1/11, 1.4%) had positive QFT-G with normal chest X-ray prior to therapy. They were given isoniazid (INH) prophylaxis for latent TB. During follow-up 11 patients (11/56, 19.6%) with TST conversion and two patients (2/22, 9%) with positive QFT-G were given INH prophylaxis. All patients receiving INH prophylaxis had normal chest X-rays and no active TB symptoms. One patient experienced persistent cough and fever at the fourth year of CAN therapy though TST and QFT-G test were negative prior to and during CAN treatment. Chest tomography revealed findings suggestive of pulmonary TB, anti-TB treatment was started. The remaining patients had not developed active TB disease during follow-up. Conclusion: This study suggests that although frequency of latent TB infection in children treated with CAN is not low in a TB endemic country, progression to TB disease under CAN treatment is not a common finding in our study

    Prognostic factors in patients with metastatic urothelial carcinoma who have been treated with atezolizumab

    Get PDF
    Background: In the current study, we evaluated pretreatment prognostic factors foroverall survival (OS) in patients with metastatic urothelial carcinoma who have progressed after first-line chemotherapy in the Expanded-Access Program ofatezolizumab.Methods: In this study, we present the retrospective analysis of 113 patients withurothelial cancer treated with ATZ after progression on first-line chemotherapy.Eligible patients included metastatic urothelial carcinoma patients treated with at leastone course of ATZ. Univariate analysis was used to identify clinical and laboratoryfactors that significantly impact OS. Variables were retained for multivariate analysis ifthey had a statistical relationship with OS (P˂0.1) and were then included the finalmodel if P˂0.05.Results: In univariate analysis, primary tumour location in the upper tract, increasedabsolute neutrophil count (ANC), increased absolute lymphocyte count, neutrophil-tolymphocyte ratio (NLR)>3, liver metastases, baseline creatinine clearance (GFR) 3 (HR¼ 0.474; 95% CI 0.234-0.962; P ¼0.039) and GFR 3 andGFR <60 ml/min. Taken together, these factors can be used for prognostic parametersin clinical trials that use immunotherapy in patients with bladder cancer who haveprogressed after first-line chemotherapy.European Society for Medical Oncolog
    corecore