15 research outputs found
Može li potrošnja Kargi Tulum sira zadovoljiti dnevne potrebe za mineralima i elementima u tragovima?
The mineral and trace elements of Kargı Tulum cheese are investigated during the ripening period of 90 days. Calcium, potassium, phosphorus, sodium, magnesium, manganese, copper, zinc and iron quantities were determined by simultaneous inductively coupled plasma optical emission spectrometry (ICP-OES). The effect of maturation time on the sodium, phosphor and potassium content of cheese samples has been found to be statistically significant (p<0.05). Magnesium and calcium levels during ripening period showed significant statistical difference (p<0.01). Copper values of cheese samples demonstrated an increase throughout 90-day maturation time. The effect of maturation time on manganese and zinc value has been found to be statistically significant (p<0.05). According to obtained data, by consuming 100 g Kargı Tulum cheese in daily period, an adult can provide a remarkable portion of his/her minerals needs.Sadržaj minerala i elemenata u tragovima Kargi Tulum sira je istraživan tijekom zrenja od 90 dana. Kalcij, kalij, fosfor, natrij, magnezij, mangan, bakar, cink i željezo su analizirani induktivnom plazmatskom emisijskom spektrometrijom (ICP-OES). Utjecaj zrenja na koncentraciju natrija, fosfora i kalija u siru bio je statistički značajan (p<0.05), a magnezija i kalcija (p<0.01). Koncentracija bakra se povećala tijekom razdoblja zrenja. Utjecaj zrenja na koncentraciju mangana i cinka također je bio statistički značajan (p<0.05). S obzirom na utvrđene vrijednosti, evidentno je da konzumacijom 100 g Kargi Tulum sira odrasla osoba može značajno doprinijeti unosu preporučenih doza minerala
Bloodstream Infections by Extended-spectrum β-lactamase-producing Klebsiella Species in Children
Infections caused by resistant Gram-negative bacteria are a serious public health problem, with Klebsiella spp. being the most common cause and increasing over the years. There is a striking increase in antibiotic resistance worldwide. The aim of this study was to retrospectively evaluate the characteristics and treatment of bloodstream infections (BSIs) caused by Klebsiella spp. and to identify possible risk factors for extended-spectrum β-lactamase (ESBL) resistance in our hospital between August 2019 and March 2023. Of 250 Klebsiella isolates, 112 (44.8%) were ESBL producers and 138 (55.2%) were ESBL nonproducers. Catheter-related BSIs (CRBSIs) accounted for 49.6% of infections and were more common in the ESBL nonproducer group. Most of the Klebsiella spp. were K. pneumoniae (233/250). Most of the infections were healthcare-associated infections (85.6%). Most patients had an underlying disease, the most common underlying disease in the ESBL-producing group was neurometabolic disease (26.8%), whereas in the ESBL-non-producing group it was malignancy (35.5%). The median age of the ESBL-producing group was 14 months and was younger (p=0.01). Previous antibiotic use in the last 30 days, especially aminoglycosides (p<0.006), β-lactam-β-lactamase inhibitor combinations (p<0.001) and cephalosporins (p<0.001), increased ESBL-resistant infection. Use of β-lactam-β-lactamase inhibitor combinations in the last 30 days increased the risk of ESBL resistance by approximately 7.4 times, and cephalosporins increased the risk by 5 times. In the ESBL-producing group, the median duration of treatment was longer at 14 days (p=0.01), and carbapenems were most commonly used (p<0.001). Thrombocytopenia (p=0.003), elevated C-reactive protein (p<0.001), CRBSI (p=0.009), presence of central venous catheter (p=0.03), urinary catheter (p<0.001), mechanical ventilation (p<0.001), intensive care admission (p=0.005), previous use of carbapenems, aminoglycosides, fluoroquinolones in the last 30 days (p=0.003, p=0.001, p=0.006, respectively) and colistin treatment (p<0.001) increased the risk of mortality. The 28-day mortality rate was 11.6%. Appropriate use of narrow-spectrum antibiotics and reduction of invasive procedures is important in reducing ESBL resistance and BSI-related mortality
Milli Eğitim Bakanlığı Tarafından Yayınlanan Test Maddelerinin Madde Yazım İlkelerine Uygunluğunun İncelenmesi
Araştırmada Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Müdürlüğü tarafından yedinci sınıf düzeyi için sunulan maddelerin ölçme ve değerlendirme ilkelerine uygunluğunun incelenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda fen bilgisi ve sosyal bilgiler derslerinden tesadüfi olarak seçilen üçer üniteden toplam 120 madde incelenmiştir. Maddelerin incelenmesinde alanyazın taraması sonucunda araştırmacılar tarafından geliştirilen madde inceleme formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistiklerden yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda maddelerde doğru yanıta yönlendirecek ipuçlarının bulunduğu, maddeyi yanıtlamak için gerekli olmayan metin ve görsellere yer verildiği, bileşik yanıt vermeyi gerektiren (I, II, III, IV gibi) maddelerin sıkça tercih edildiği belirlenmiştir. Bununla birlikte, maddelerde dilbilgisi kurallarına uyulduğu, ana fikrin seçeneklerde değil madde kökünde verildiği, maddelerin belirli bir görüşe ya da kanıya dayalı olmadığı, yönergelerin açık ve anlaşılır olduğu gözlemlenmiştir
Curcumin's effects on sialic acid level and sialidase activity in Ehrlich ascites tumor bearing mice
Geribildirim ve öz-değerlendirmenin öğrencilerin okuduğunu anlama başarısına etkisi
Okuduğunu anlama, öğrencilerin akademik yaşamlarının yanı sıra kişisel yaşamlarındaki başarılarını da etkileyen temel becerilerden biridir. Bu becerinin bireyin erken dönemlerinden itibaren desteklenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Araştırmada hem öğrencinin hem de öğretmenin sınıfta sürece dayalı değerlendirmeye dahil olmasının öğrencinin okuduğunu anlama becerisini artıracağı hipotezinden yola çıkılmıştır. Bu nedenle öz-değerlendirme ve geri bildirime önem veren biçimlendirici bir durum belirleme sürecinin öğrencilerin okuduğunu anlama becerileri üzerindeki etkisi incelenmiştir. 4., 5. ve 6. sınıflar için iki farklı deney grubu seçilmiştir. Çalışma grubu 258 öğrenciden oluşmaktadır. Deney gruplarından birindeki deneysel süreçte hem öz değerlendirme hem de geri bildirim uygulamalarına ağırlık verirken, diğer deney grubunda sadece geri bildirim uygulamalarına yer verilmiştir. Kontrol gruplarında özel bir işlem uygulanmamış olağan ders işlenişine devam edilmiştir. Veriler, okuduğunu anlama başarı testleri ve bu testlerdeki başarıyı değerlendirmek için geliştirilen bütüncül dereceli puanlama anahtarları kullanılarak toplanmıştır. Ön test ve son test arasındaki farkı incelemek için betimleyici istatistikler ve karışık ölçümler için iki faktörlü ANOVA kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre öğrenci yanıtlarına öğretmen geri bildirimi alan tüm deney gruplarının son test puanları, ön test puanlarına göre daha yüksek ve anlamlıdır. Uygulanan işlemin dördüncü sınıf düzeyi deney gruplarında daha etkili olduğu gözlenmiştir. Bu durum öğretmenlerin öz-değerlendirme ve geri bildirimleri üst sınıflardaki öğretmenlere göre daha etkili bir şekilde gerçekleştirmelerinden kaynaklı olabilir. Kontrol grupları incelendiğinde bazı grup performanslarının zaman içerisinde düştüğü gözlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre öğretmenlerin tanımlayıcı geri bildirim ve öz değerlendirme etkinlikleriyle öğrencinin okuduğunu anlama becerisini izlemesi ve öğrencinin kendi performansını izlemesini sağlayacak ortamlar yaratması önerilmektedir