Deneysel renovasküler hipertansiyonda melatoninin böbrek, kalp ve beyin doku faktörü aktiviteleri üzerine etkileri

Amaç: Çalışmamızın amacı anjiotensin II bağımlı renovasküler hipertansiyon (RHV) oluşturulmuş sıçanların böbrek, kalp ve beyin dokularının doku faktörü aktivitesi (TFa) üzerine melatoninin etkilerini incelemektir. Yöntem: RHV Wistar albino sıçanlarda renal arter klips (iki böbrek, bir klips, 2K1C) yerleştirerek oluşturulmuş, kontrol grubuna ise klips yerleştirilmemiştir. Operasyon gününde (RHV-Mel-1) veya operasyondan 3 hafta sonra başlayacak şekilde (RHV-Mel-2) sıçanlara 6 hafta boyunca melatonin (10 mg/kg/gün), kontrol grubuna ise 1 mL/kg/gün salin ile %1 alkol verilmiştir. İndirekt kan basıncı (BP) ölçümü “tail-cuff” metodu ile yapılmıştır. 9. haftanın sonunda BP ölçümleri yapılmıştır. Böbrek, kalp ve beyin dokuları çıkartılarak TFa ölçümlerine kadar -200C’de saklanmıştır. Dokuların TF aktiviteleri “Quick’s one stage” metoduna göre yapıldı ve sonuçlar saniye olarak verildi. Bulgular: Oluşturulan 2K1C modeli BP’de ve böbrek TFa’da kontrolle karşılaştırıldığında anlamlı artışa neden oldu; ancak, kalp ve beyin TFa’yı etkilemedi. RVH-Mel-1 grubunda, böbrek TFa değeri, RHV grubuyla karşılaştırıldığında azaldı. Böbrek TFa değerlerinin RVH-Mel-2 grubunda kontrol grubuna göre artmış olduğu bulundu. Ancak kalp TFa değerleri kontrol grubuyla karşılaştırıldığında melatonin ile tedavi edilen her iki RHV grubunda arttı. Sonuç: RHV grubunda artmış böbrek TFa renal arter stenozu ve tromboz gelişimine neden olabilir. Melatonin ile tedavi edilen gruplarda artmış kalp TFa değerleri ise bu hayati organı aşırı kanamadan koruyacak ilave bir hemostatik koruma sağlayabilir

İnvestigation of the effects of frequent hazelnut consumption on serum Na, K, Cl, Fe, Ca levels and hemostatic parameters

AMAÇ: Yurdumuzda yaygın olarak yetiştirilen, 'Corylus avellana' cinsinden olan fındık; E vitamini, niasin, kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg) ve potasyum (K) gibi mineralleri içeren önemli bir besin olup son yıllarda fındığın kalp damar hastalıkları açısından olumlu etkileri çesitli çalısmalarda gösterilmistir. Amacımız literatürde sık fındık tüketimi olarak belirtilen miktardaki fındığın 7 gün boyunca tüketiminin serum sodyum (Na), klor (Cl), demir (Fe), K ve Ca düzeylerine ve lökosit, eritrosit, hemoglobin, hematokrit, fibrinojen gibi hematolojik parametreler üzerine etkisini incelemekti. GEREÇ ve YÖNTEMLER: 25 sağlıklı bireyin gönüllü olarak 7 gün boyunca günde ortalama 20 g fındık yemesi sağlandı. Diyet kısıtlaması yapılmadı. Fındık tüketme alışkanlığı olan ve olmayan kişiler ayrı ayrı değerlerlendirildi. Fındık tüketimi öncesi ve sonrasında sabah açlık kan örnekleri alındı. Serum parametreleri 747 Hitachi otoanalizöründe Roche kitleri, hematolojik testler ise BCS tam otomatik koagulometre ve Dade- Behring kitleri kullanılarak tayin edildi. BULGULAR: Fındık tüketme alışkanlığı olan ve olmayan kişilerde, 7 günlük düzenli fındık tüketiminden sonra serum Na, Cl, Ca değerleri anlamlı derecede azalırken, total demir bağlama kapasitesi (TDBK) anlamlı derecede arttı. Yedi günlük düzenli fındık tüketimi sonucu, fındık tüketme alışkanlığı olmayanlarda hemoglobin ve hematokrit değerleri azalırken, fındık tüketme alışkanlığı olanlarda fibrinojen değerlerinde anlamlı artış götürüldü.Ancak bütün bu değişimler normal sınırlar içindeydi. SONUÇ: Fındığın, kan lipidleri dışında, hemostatik sistem ve mineral dengesi üzerine etkilerini inceleyen uzun dönemli çalışmalar, ülkemizde yaygın olarak yetişen ve tüketilen bu besin maddesinin etkilerinin açığa çıkmasını sağlayacaktır.OBJECTIVE: Hazelnut (Corylus avellana) widely raised and used in Turkey, is an important source of vitamin E, niacin, calcium (Ca), magnesium (Mg) and potassium (K). Recently, beneficial effects of hazelnut consumption in the prevention of cardiovascular diseases have been shown in several studies. Our aim was to investigate the effects of frequent hazelnut consumption on serum sodium (Na), K, chloride (Cl), iron (Fe) and Ca levels and hematological parameters such as leucocyte, eritrocyte, hemoglobin, hematocrit and fibrinogen levels. MATERIAL and METHODS: 25 volunteer healthy subjects were advised to eat 20 g/day hazelnut for 7 days without diet restriction. Subjects that consume nut habitually and non-consumers were evaluated separately. Fasting blood samples prior and after hazelnut consumption were taken. Blood parameters were analyzed using Roche kits in 747 Hitachi autoanalyzer, and hematological analysis were determined using Dade-Behring kits in BCSautomatic coagulometer. RESULTS: Hazelnut consumption, decreased serum Na, Cl, Ca and increased total iron binding capacity in hazelnut consumers and non-consumers. At the end of 7 days, hemoglobin and hematocrit levels decreased in non-consumers and fibrinogen levels were increased in hazelnut consumers. However all these changes were in normal limits. CONCLUSION: Studies on the effects of hazelnut consumption on hematological parameters and mineral balance may enlighten the effects this nutrient widely raised and consumed inTurkey

Chard extract increased gastric sialic acid and ameliorated oxidative stress in valproic acid-administered rats

Valproic acid, one of the most used drugs for epilepsy patients, has some known side effects. Chard extract has many pharmacological activities. The study aims to evaluate whether valproic acid might interfere with oxidative metabolism in gastric tissue and whether chard ameliorates these effects. The Sprague Dawley rats were divided into four groups (n=8); control, chard-given control, valproic acid, and chard-given valproic acid. The aqueous extracts of chard leaves were given 1 h before the administration of valproic acid for 7 days. On the 8th day, the animals were sacrificed under anesthesia and gastric tissues were homogenized. When compared to the control group, valproic acid significantly increased malondialdehyde and catalase activity, while superoxide dis- mutase activity decreased. Chard administration increased glutathione and, sialic acid levels and decreased malondialdehyde levels and superoxide dismutase activity in the valproic acid group. Based on these findings, since chard increased gastric sialic acid levels, we may suggest that chard may protect gastric mucosa may be through its antioxidant effects

Ankaferd blood stopper ve celox’un varfarin verilmiş sıçan derisinde glutatyon ve lipid peroksidasyon üzerine etkilerinin incelenmesi

Amaç: Çalışmamızın amacı, varfarin verilen deney hayvanlarında iki yeni nesil farklı lokal hemostatik ajanın kısa dönemde yumuşak doku iyileşmesi üzerine olan etkisinin biyokimyasal olarak incelenmesi ve karşılaştırılmasıdır. Yöntem: 24 adet Wistar cinsi albino sıçanların 12 tanesine sistemik olarak varfarin verilmiş (Varfarin grubu), diğer sıçanlar ise kontrol grubu olarak kullanılmıştır. 3 adet bistüri yarası oluşturularak birine 40 mg kitozan granülleri (Celox®), diğerine 25 µl kurutulmuş folklorik bitki ekstresi (Ankaferd Blood Stopper®) uygulanırken diğer bir tanesine de herhangi bir hemostatik ajan uygulanmamıştır. Cerrahi işlemin yapıldığı gün, postoperatif 4. gün ve postoperatif 8. günde alınan doku örneklerinde antioksidan parametrelerden glutatyon ve oksidan parametrelerden lipid peroksidasyon tayini yapılmıştır. Bulgular: Kullanılan lokal hemostatik ajanların intraoperatif ve postoperatif kanama kontrolünde çok iyi olduğu ve güvenle kullanılabileceği; varfarin uygulaması ve lokal hemostatik ajanların antioksidan etkiyi zayıflattığı; ABS’nin klinik gözlemler neticesinde iyileşme potansiyeline etkisinin diğer ajana kıyasla daha fazla olduğu tesbit edilmiştir. Sonuç: Ankaferd Blood Stopper ve Celox’un etki mekanizmalarının tam olarak aydınlatılması ve potansiyel yararlarının geliştirilmesi için konunun farklı yönleriyle de ele alınması gerekmektedir

The impact of arthrocentesis with and without hyaluronic acid injection in the prognosis and synovial fluid myeloperoxidase levels of patients with painful symptomatic internal derangement of temporomandibular joint: a randomised controlled clinical trial

We aimed to assess the relationship between myeloperoxidase (MPO) and internal derangement (ID) of temporomandibular joint (TMJ) and effects of arthrocentesis procedure, either alone or in combination with hyaluronic acid (HA) injection on the prognosis of ID of TMJ. A prospective randomised controlled trial has been conducted through patients, who underwent arthrocentesis for the treatment of ID of TMJ, were randomly divided into two groups. Group SS (n=10) and Group HA (n=14) patients were assigned 09% NaCl solution and sodium hyaluronate intra-articularly, respectively. Synovial fluid samples were assayed for MPO at the time of arthrocentesis and pain visual analogue scale (VAS) and maximum mouth opening (MMO) scores were recorded at pre- and post-operative periods as well as first-week, first-month and third-month intervals. There was a statistically significant decrease in MPO levels between the first to second arthrocenteses only in Group 2 (P=0001). Both VAS scores and MMO measurements decreased in the course of time following arthrocentesis and donot differ between the patients administered HA or SS. Similarly MPO levels do not change significantly between the two groups at either first or second arthrocenteses. In HA group, MPO levels significantly decreased from first to second sessions. In HA group, MPO levels decreased significantly only in patients with clinical success. Arthrocentesis procedure improves both pain VAS and MMO scores in the course of time, but these parameters do not differ between patients receiving either HA or SS. HA significantly reduces levels of MPO in synovial fluid, but SS does not. HA appears to alleviate inflammation inside the TMJ in patients with TMJ-ID

Boron concentrations in tap water in many cities of Turkey

Boron concentrations in 335 tap water samples collected from 75 cities in Turkey have been determined by inductively coupled plasma-mass spectrometry. Boron levels ranged between 0.001 and 5.5 mg/L. The lowest boron levels were in Trabzon, the highest in Kayseri. Boron levels in tap water from cities of the Aegean, Eastern, and Central Anatolian Regions were higher than those from cities of the Marmara, Black Sea, South East, and Mediterranean Regions. The overall mean value was around 0.2 mg/L, lower than the limit levels given by the WHO and the European Union, and also the limit level established by Turkish regulations. In some cities, these limit values were exceeded, generally in the tap water of cities where the drinking water based on groundwater or of those located in the vicinity of hot springs, volcanic areas, or boron production regions. This is the most detailed study evaluating boron levels in the drinking water of Turkey. To conclusion, since the boron intake is being mainly with nutrients and drinking water it may effect public health. To know boron levels in drinking waters is also very important for epidemiologic studies and for establishment of database of boron level in drinking waters in Turkey. [GRAPHICS]

Deneysel Diyabette Döteryum Azlığının Eritrositler Üzerine Etkisi

In the development of diabetic complications, oxidative stresscaused by hyperglycemia plays an important role. Deuterium depletionhas protective effect against cellular damage and tumorsuppressor effect in cancer cell lines. The purpose of this studywas to examine and evaluate the effect of deuterium depletion onerythrocyte oxidant and antioxidant system parameters in experimentaldiabetes induced by streptozotocin (STZ) in rats. On the30th or 40th day after STZ injection, blood samples were taken andblood glucose levels were measured. Erythrocyte hemolysateswere also prepared. Lipid peroxidation and glutathione levels andglutathione-S-transferase, superoxide dismutase and catalase enzymeactivities of erythrocytes were determined. At the 30 or 40day periods, deuterium depleted water (DDW) consumption haddifferently affected oxidant-antioxidant parameters of erythrocytes.The clear effect of deuterium depletion in drinking waterfrom 150 ppm to 85 ppm was observed in glutathione levels andit increased erythrocyte glutathione levels in both the control anddiabetic groups. In conclusion, deuterium depletion may have protectiveeffects on diabetes induced oxidative stress. Further studiesare needed to be done to determine the mechanism of actionand the useful dosage and the application period of DDW.Diabetik komplikasyonların gelişmesinde, hiperglisemi kaynaklı_x000D_ oksidatif stres çok önemli bir rol oynamaktadır. Döteryum azlığının_x000D_ hücresel hasara karşı ve tümör baskılayıcı etki üzerine koruyucu_x000D_ etkisi olduğu kanser hücre hatlarında gösterilmiştir. Çalışmanın_x000D_ amacı, döteryum azaltılmasının sıçanlarda streptozotosin (STZ) ile_x000D_ oluşturulmuş deneysel diabette eritrosit oksidan ve antioksidan_x000D_ sistem parametreleri üzerindeki etkisinin araştırılması ve değerlendirilmesidir._x000D_ STZ enjeksiyonunu takiben 30. veya 40. günde, kan_x000D_ örnekleri alınıp, kan glukoz değerleri ölçülmüş, eritrosit hemolizatları_x000D_ da hazırlanmıştır. Eritrositlerin lipid peroksidasyon ve glutatyon_x000D_ seviyeleri ile glutatyon-S-transferaz, süperoksit dismutaz ve katalaz_x000D_ enzim aktiviteleri tayin edilmiştir. 30 veya 40 günlük periyotlardaki_x000D_ döteryumu azaltılmış su tüketiminin, eritrosit oksidan-antioksidan_x000D_ parametre düzeylerine etkisinin farklı olduğu görülmüştür. İçme_x000D_ suyunda döteryumun 150 ppm den 85 ppm’e azaltılmasının net_x000D_ etkisi glutatyon düzeylerinde gözlenmiş olup hem kontrol hem_x000D_ de diyabetik gruplarda eritrosit glutatyon düzeylerini artırdığı saptanmıştır._x000D_ Sonuç olarak, döteryumu azaltılmış suyun, diabete bağlı_x000D_ oksidatif hasara karşı koruyucu etkisi olabilir. Döteryumu azaltılmış_x000D_ suyun etki mekanizmasının, uygun dozunun ve uygulama süresinin_x000D_ aydınlatılması için daha fazla çalışmalara ihtiyaç vardır

Short term deuterium depletion in drinking water reduced tumor induced oxidative stress in mice liver

© 2022The aim of current work was able to show the oxidant effect of cancer cells found in any part of the body on the liver and to investigate the possible protective effect of deuterium-depleted water (DDW) on this oxidant effect by determining of some liver parameters. Ehrlich ascites tumor bearing BALB/c mice were used for this purpose. BALB/c mice were selected randomly and divided into four groups (n = 5 in each group) as control group, tumor group, control+DDW group, tumor+DDW group, fifteen days after tumor cell injection, liver tissue samples were taken for all groups. In the tumor group, liver lipid peroxidation, sialic acid and protein carbonyl levels, xanthine oxidase, myeloperoxidase, catalase, gamma-glutamyl transferase, sorbitol dehydrogenase, glutathione peroxidase and glutathione reductase activities, were significantly higher than those in the control group while glutathione levels and paraoxonase1, sodium potassium ATPase, glutathione-S-transferase, alanine transaminase and aspartate transaminase activities decreased significantly. Compared with the tumor group, the changes in all parameters except sialic acid, catalase, alanine transaminase and aspartate transaminase were reversed in the DDW given tumor groups, while sialic acid and catalase values continued to increase, and alanine transaminase and aspartate transaminase values continued to decrease. In conclusion, the consumption of DDW may be beneficial and protective against excessive oxidative stress in cancer complications

Collagen deposition in myocardium after inhibition of fibrinolytic activity

Proper function of the heart directly depends on the protection of the myocardial architecture. The fibrinolytic system plays an important role(s) in the protection of myocardial architecture and aiding the pumping function of the heart. We investigated the effect of fibrinolytic system inhibition by tranexamic acid (TXA) on cat myocardium and collagen, which are important constituents of the extracellular matrix. Twenty-eight cats (seven per group) were used. Isotonic saline was administered to the control group (C) and TXA (200 mg/kg) diluted isotonic saline given to experimental groups 1 and 2 (El and E2). Experimental group 3 (E3) animals received 100 mg/kg TXA intravenously daily for 7 days. Bloods were drawn from groups C, El, and E2, and fibrinolytic activity was determined by the euglobulin lysis time, fibrinogen degradation products and fibrin plate lytic area diameters. The group C and group El cats were sacrificed following the infusion. The group E2 and group E3 animals were sacrificed at 24 h and day 7, respectively. Light and electron microscopy, along with the collagen contents of the myocardium, were used to examine the myocardial tissues. Electron microscopic examination in groups El and E2 showed inter-myofibrillar edema, glycogen loss, mitochondrial swelling and disorganization of Z-bands, and a decrease of pinocytotic vesicles in capillary endothelial cells. In group E3, increases of Collagen fibrils in intercellular areas and perivascular areas were noted. Biochemical analyses revealed a highly significant collagen accumulation in the myocardium in group E3 (P < 0.01) as compared with group C. These findings suggest that accumulation of the extracellular matrix containing collagen in the myocardium by fibrinolytic system inhibition may be responsible for the abnormal myocardial architecture, leading to cardiomyopathy and altered cardiac function. (C) 2005 Lippincott Williams Wilkins