80 research outputs found

    Tiroidin folliküler paternli lezyonlarının ayırıcı tansında immünohistokimyanın rolü

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada, Galektin-3, Sitokeratin 19, CD44v6 ve tiroid peroksidazın, tiroidin benign ve malign folliküler lezyonlarının ayrımındaki yerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: 54 malign ve 50 benign lezyon Dünya Sağlık Örgütü 2004 sınıflaması ölçütlerine göre değerlendirilerek yeniden gruplandırıldı. İmmünohistokimyasal olarak Galektin-3, sitokeratin 19, tiroid peroksidaz ve CD44v6 uygulanan olgularda boyanma dağılımı iki bağımsız araştırmacı tarafından değerlendirildi. Sensitivite, spesifite ve tanısal doğruluk değerleri belirlendi. Bulgular: Sensitivite, spesifite ve teşhiste değerlilik değerleri sırasıyla Galektin-3 için %59,25, %84 ve %71,15; sitokeratin 19 için %70, %82 ve %75,4; tiroid peroksidaz için %61, %70 ve %65,4 ve CD44v6 için %20,4, %88 ve %52,9 olarak saptandı. Sonuç: Galektin-3 ve sitokeratin 19'un negatifliği maligniteyi ekarte ettirmemekle birlikte, özellikle histolojik açıdan maligniteden kuşkulanılan ancak tüm ölçütlerin karşılanmadığı olgularda pozitif boyanma malign özellik ya da potansiyel lehine değerlendirilebilir. Tiroid peroksidaz oksifilik tümörlerde benign/malign ayrımında başarısız olmakla birlikte, klinik ve histolojik açıdan malignite kuşkusu varlığında, azalmış ekspresyonu, Galektin-3 ve Sitokeratin19 pozitifliği ile birlikte malignite lehine yorumlanabilir. CD44v6 benign-malign ayrımında kullanılabilecek bir belirleyici olarak görünmemektedir. Bizim yaklaşımımız histolojik olarak malignite şüphesi olan ancak kesin malignite bulgusu saptanamayan olgularda, immünohistokimyasal olarak malignite lehine sonuca varıldığında mümkün olduğunca çok parça ve kesitle olgunun detaylı incelenmesidir. Folliküler varyant papiller karsinom farklı malignite kriterleri taşımakta olup malignite lehine immünohistokimyasal sonuçlar elde edilen benign görünümlü olgularda akla gelmelidir.Objective: In the present study we aimed to assess the role of galectin- 3, cytokeratin 19, thyroid peroxidase and CD44v6 in distinguishing benign from malignant follicular lesions. Material and Method: Fifty-four malignant and 50 benign lesions were evaluated and classified according to World Health Organization 2004 histological classification. Galectin-3, cytokeratin 19, thyroid peroxidase and CD44v6 were performed immunohistochemically and the slides were evaluated by two independent investigators. Sensitivity, specificity and diagnostic accuracy were assessed for each antibody tested. Results: Sensitivity, specificity and diagnostic accuracy were as follows respectively: Galectin-3: 59,25%, 84% and 71,15%; Cytokeratin 19: 70%, 82% and 75,4%; Thyroid peroxidase: 61%, 70% and 65,4%; CD44v6: 20,4%, 88% and 52,9%. Conclusion: The negativity for Galectin-3 and Cytokeratin 19 can not exclude malignancy but positivity can be thought as a sign of malignant feature or potential for lesions in which there is strong suspect of malignancy. Thyroid peroxidase immunostaining failed to differantiate benign from malignant oxyphilic tumors but decreased expression can be used as a malignancy marker together with Galectin-3 and/or Cytokeratin19 positivity in suspicious cases. CD44v6 does not seem to be reliable in distinguishing benign from malignant follicular patterned thyroid lesions. In conclusion, our approach is to take as much new samples or serial sections as possible in cases without clear-cut evidence of malignancy but with histological and immunohistochemical suspicion. Follicular variant papillary carcinoma has different criteria for malignancy and it should be always kept in mind while evaluating a benign-looking lesion with immunohistochemical signs that favor malignancy

    Timus Hastalıkları ve tedavisi

    No full text

    CD30 (+), EBV (+) Atipik B hücrelerinin eşlik ettiği sitotoksik fenotipli periferik T hücreli lenfoma: İnterfoliküler yayılım paternli Hodgkin lenfoma benzeri prezentasyonl

    No full text
    Giriş: Reed-Sternberg benzeri hücreler T hücreli lenfomalarda sıklıkla görülebilmekte olup, bazı durumlarda Hodgkin lenfoma ile ayırıcı tanı zorluğuna neden olabilir. Olgu: Boyunda şişlik ve kilo kaybı şikayeti ile başvuran, ateş ve gece terlemesi tarifleyen 22 yaşında erkek hastaya yapılan PET-BT incelemesinde supra ve infradiafragmatik tüm istasyonlarda, yaygın konglomere lenfadenopati, splenomegali ve artmış FDG tutulumları saptandı. 1,5 cm çapındaki sol aksiller lenf nodu eksizyonel biyopsi materyalinde lenf gangliyonu çatısı büyük ölçüde korunmakta olup, sinüsler açıktı. İnterfoliküler alanda yer yer genişleme, eozinofiller ve histoyositler içeren zeminde mono-multilobüle nüveli, nükleolleri belirgin iri-atipik hücreler görüldü. Antijenik incelemede hedef hücrelerde CD30 (+), CD15 (-), EBV-LMP (+), CD3 (-), CD20 seyrek zayıf(+), Pax5 zayıf(+) bulundu. Bulgular ön planda Hodgkin lenfoma, klasik tip, interfoliküler yayılım paterni ile uyumlu olarak yorumlandı. Üç kür ABVD tedavisi alan hastada yanıt alınamaması nedeniyle PET incelemede daha yoğun FDG tutan 2,3 cm çapındaki inguinal lenf gangliyonu eksizyonu yapıldı. Kesitlerinde çatıyı silen, yer yer nekrozun da eşlik ettiği iki ayrı komponentten oluşan diffüz infiltrasyon görüldü. Komponentlerden biri ilk eksizyonda da görülen EBV ve CD30 (+) B hücre fenotipli iri atipik hücreler olup, ilk örnekten farklı olarak CD20 ve CD79alfa ile yaygın pozitiflik göstermekteydi. İkinci komponent zemindeki yüksek proliferatif kapasiteye sahip (%70) orta büyüklükteki atipik lenfositlerden oluşmakta olup, immunhistokimyasal olarak CD3 (+), CD5 (+), CD8 (+), TİA, Perforin ve GranzimB kısmen (+) saptandı. Bulgular CD30 ve EBV (+) B hücrelerinin eşlik ettiği sitotoksik fenotipli periferik T hücreli lenfoma olarak değerlendirildi.Sonuç: Reed-Sternberg benzeri hücreler anjioimmünoblastik T hücreli lenfoma başta olmak üzere T hücreli lenfomalara eşlik edebilmektedir. Sıklıkla CD30 ve EBV pozitif olan bu hücreler, olgumuzdaki gibi asıl lezyonun örneklenmediği ya da fokal tutulum gösteren ve T hücreli komponentin belirgin izlenmediği durumlarda Hodgkin lenfoma yanılgısına neden olabilir. Hastalık tutulumunun doğru olarak değerlendirilebilmesi için örneklemenin yapılacağı lenf gangliyonunun seçimi ve klinik tablo özellikleri büyük önem taşımaktadı

    A RECURRENT OBSCURE GASTROINTESTINAL BLEEDING

    No full text
    Obscure gastrointestinal system (GIS) bleeding is divided into two subgroups as overt and occult bleeding. Five percent of patients presented with GIS bleeding is named as obscure GIS bleeding. The majority of these bleedings arise from small intestine. Obscure GIS bleeding cases undergo multiple and high cost studies. This case report presents a patient investigated for recurrent GIS bleeding and whose double balloon enteroscopy resulted in gastrointestinal stromal tumor The aim of this report is to draw attention to obscure GIS bleeding and review diagnostic process
    corecore