25 research outputs found

    Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda sağlık bilimleri öğrencilerinin genel yaklaşımları

    Get PDF
    Aim: This study was planned in order to determine midwifery and nursing students' overall knowledge about the European Union, their perspective about Turkey's EU membership and their professional expectations. Methods: The study was planned as descriptive type. The data of the study were collected from 765 (81%) students studying at Ege University in the departments of midwifery and nursing between the years of 2006-2007. The data of the study were collected through a questionnaire.Results: 41.6% of the students stated that they were all for Turkey's EU membership, a majority of them  (81.4%) stated that they had a little or little level of knowledge about the European Union, and 7.5% said that they had adequate knowledge of the EU. In the study as obstacles toward Turkey's EU membership, 21.7% of the students expressed the negative Turkish image in Europe, 15% of them underlined Turkish migration threat to the EU, 12.2% of them said that the majority of Turkish people were Muslims and there were differences in identity and culture, and Turkey's not being economically equal to the EU was stated by 10.7% of the students. 79.6% of them think that Turkish society is not informed enough about the EU. 32.8% of them replied the expression "I can freely do my job in the EU member states in the case of Turkey's membership" as "I am indecisive".Conclusions: It has been observed that midwifery and nursing students have high expectations about free movement of services. Students had little level of knowledge about the European Union.Amaç: Bu çalışma ebelik ve hemşirelik öğrencilerinin Avrupa Birliği (AB) hakkındaki genel bilgilerini, Türkiye’nin AB üyeliği konusuna bakış açıları ve mesleki beklentilerini belirlemek amacı ile yapılmıştır.Gereç-Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte planlanmıştır. Araştırma verileri, 2006 - 2007 öğretim yılında Ege Üniversitesi ebelik ve hemşirelik bölümlerinde öğrenim gören toplam 765 (% 81) öğrenciden toplanmıştır. Araştırmanın verileri anket formu ile toplanmıştır.Bulgular: Öğrencilerin %41.6’sı Türkiye’nin AB’ne girmesini desteklediğini, büyük birçoğunluğu (%81.4) AB konusundaki bilgi düzeylerini orta ve yetersiz bulduğunu; %7.5’i yeterli düzeyde olduğunu belirtmişlerdir. Çalışmada öğrenciler Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki engelleri; Avrupa’daki olumsuz Türk imajı (%21.7), Türkiye’den AB’ye göç tehdidi (%15), Türk halkının çoğunlukla Müslüman olması/kültür ve kimlik farkı (%12.2), Türkiye’nin ekonomik yönden AB ile aynı düzeyde olmaması (%10.7) olarak değerlendirmişlerdir. Öğrencilerin %79.6’sı Türk toplumunun AB konusunda yeterince bilgilendirilmediğini düşünmektedir. Öğrencilerin %32.8’i “AB üyeliği durumunda AB üye ülkelerinde serbestçe mesleğimi yapabilirim” ifadesine kararsızım yanıtını vermişlerdir.Sonuç: Ebelik ve hemşirelik öğrencilerin hizmetlerin serbest dolaşımı konusunda büyük beklentiler içersinde olduğu görülmüştür. Öğrencilerin AB konusunda bilgi düzeyleri düşüktür

    Türkiye’de ebelik lisansüstü eğitim profilinin incelenmesi

    Get PDF
    Introduction: It is expected from midwives, who are graduated from the post graduate education program, to play an active role in educating midwives who will work in the same area besides protecting and developing maternity and child welfare. Aim: The objective in this research is to analyze some properties about post-graduate midwifery students' education and profession and to investigate undergraduate students', who are studying in post-graduate level, major field of studies. Method: In 2007–2008 academic years, it was reached the data of 84 midwives out of 114 in total, who were registered to the Institute of Health Sciences. They were studying or completed their post-graduate education. Results: It is stated in the research that 56.0% of the midwives who are undergraduate students continue their post-graduate program, 28.6% of them complete it and 15.4% of them continue their doctorate program. Major fields of studies that are completed or maintained by order of highest percentage are: Department of Midwifery, Women Health and Labour Nursing and Public Health Nursing. It is remarkable that doctorate education is mostly maintained in Women Health and Labour Nursing Department, Faculty of Medicine-Department of Public Health and Public Health Nursing major fields of studies. Almost half of the midwives (46.4%) states that they carry on their post-graduate education in order to increase the status of the profession and provide scientific development. All of the participants think that it is necessary to open up Midwifery Doctorate Program as soon as possible in Turkey. Conclusions: As a result of the research; it is detected that the need of post-graduate education in the field of midwifery is increasing day by day. Özet Giriş: Lisansüstü eğitim programlarından mezun olan uzman ebelerin, anne ve çocuk sağlığının korunması ve geliştirilmesinin yanı sıra bu alanda hizmet verecek ebelerin yetiştirilmesinde aktif rol almaları beklenmektedir. Amaç: Araştırmada amaç, lisans mezunu ebelerin lisansüstü eğitim yaptıkları anabilim dallarını araştırmak ve lisansüstü eğitim gören ebelerin meslekleri ve eğitimleri ile ilgili bazı özellikleri incelemek amaçlanmıştır. Yöntem: 2007–2008 eğitim öğretim yılında 23 Sağlık Bilimleri Enstitüsü’ne kayıtlı olan ve lisansüstü eğitimine devam eden veya lisansüstü eğitimini tamamlamış olan toplam 114 ebeden 84’nün verilerine ulaşılabilmiştir. Bulgular: Araştırmada lisans mezunu ebelerin %56.0’sının yüksek lisans eğitimine devam ettiği, %28.6’sının yüksek lisans mezunu olduğu ve %15.4’ünün doktora programlarında eğitimlerine devam ettikleri belirlenmiştir. Yüksek lisans eğitimlerinin sürdürüldüğü ya da tamamlandığı Anabilim Dalları en yüksek yüzdelik sırası ile Ebelik, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği ile Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dallarıdır. Doktora eğitimlerinin en yüksek oranda sürdürüldüğü Anabilim Dalı ise Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve Halk Sağlığı Hemşireliği’dir. Çalışmaya katılan ebelerin yaklaşık yarısı (%46.4) lisansüstü eğitimlerini, mesleğin statüsünü arttırmak ve bilimsel gelişimi sağlamak amacı ile yaptıklarını belirtmişlerdir. Çalışmaya katılanların tamamı Türkiye’de ebelik doktora programının en kısa zamanda açılması gerektiğini düşünmektedirler. Sonuç: Çalışma sonucunda Ebelik mesleğinde lisansüstü eğitime yönelik hissedilen ihtiyacın giderek arttığı saptanmıştır.Lisansüstü eğitim programlarından mezun olan uzman ebelerin, anne ve çocuk sağlığının korunması ve geliştirilmesinin yanı sıra bu alanda hizmet verecek ebelerin yetiştirilmesinde aktif rol almaları beklenmektedir. Bu araştırmada amaç, lisans mezunu ebelerin lisansüstü eğitim yaptıkları anabilim dallarını araştırmak ve lisansüstü eğitim gören ebelerin meslekleri ve eğitimleri ile ilgili bazı özellikleri incelemektir. 2007–2008 eğitim öğretim yılında 23 Sağlık Bilimleri Enstitüsü’ne kayıtlı olan ve lisansüstü eğitimine devam eden veya lisansüstü eğitimini tamamlamış olan toplam 114 ebe den 84’nün verilerine ulaşılabilmiştir. Araştırmada lisans mezunu ebelerin %56.0’sının yüksek lisans eğitimine devam ettiği, %28.6’sının yüksek lisans mezunu olduğu ve %15.4’ünün doktora programlarında eğitimlerine devam ettikleri belirlenmiştir. Yüksek lisans eğitimlerinin sürdürüldüğü ya da tamamlandığı Anabilim Dalları en yüksek % sırası ile Ebelik Anabilim Dalı, Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği ile Halk Sağlığı Hemşireliği’dir. Doktora eğitimlerinin en yüksek oranda sürdürüldüğü Anabilim Dalı ise Kadın Doğum Hemşireliği, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve Halk Sağlığı Hemşireliği’dir. Çalışmaya katılan ebelerin yaklaşık yarısı (%46.4) lisansüstü eğitimlerini, mesleğin statüsünü arttırmak ve bilimsel gelişimi sağlamak amacı ile yaptıklarını belirtmişlerdir. Çalışmaya katılanların tamamı Türkiye’de ebelik doktora programının en kısa zamanda açılması gerektiğini düşünmektedirler. Çalışma sonucunda Ebelik mesleğinde lisansüstü eğitime yönelik hissedilen ihtiyacın giderek arttığı saptanmıştır

    Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Apartheid rejim’den günümüze kürtaj Yasaları: Kürtaj haklarında eşitsizlikten eşitliğe (mi?)

    No full text
    Practices and policies concerning induced abortion are the result of the economic policies of the society and the result of government policies which carrier them. For this reason in this study, it was aimed to examine unplanned pregnancy, induced abortion legislation and their practice outcomes during the Apartheid (racist) Regime of Republic of South Africa between 1948-1994 and Nelson Mandela served as President of South Africa from 1994 to 1999 and African National Congress (ANC) government from 1999 to present. In addition, the impacts on poverty, gender inequality, unplanned pregnancies and induced abortion proceeding in the capitalist system with which ANC government was not able to break off the connections and the effects stemming from apartheid regime were analyzed. Discriminatory approach in favour of caucasians based on all legal and social practices of apartheid regime has affected induced abortion conditions on a large scale and has led to inequalities in all areas of life. After the collapse of the apartheid regime and ANC government was in power in 1994, a new constitution was established primarily on the promise of equality. However, in this country, due to the social, economic, cultural and other circumstances not met these promises. ANC government adopted ;amp;#8220;Choice on Termination of Pregnancy Act;amp;#8221; in 1996 within the scope of reproductive health rights and elimination of discrimination against women following the regime. Nelson Mandela;amp;#8217;s signature enacted, this law is one of the most comprehensive and liberal examples of induced abortion legislation in the world. But it could not find their consideration in the real life under the period of political economy shaped by the racist regime and effects applications and a lot of factors that continues today. 58% of induced abortions still occur under unsafe conditions in the country. Poverty, violence-rape and gender inequality in the country have taken the regulation power of women;amp;#8217;s sexuality from their hands.Kürtaja yönelik uygulamalar, politikalar ait olduğu toplumun ekonomi-politikaları ve onun taşıyıcısı olan hükümetlerin politikalarının bir sonucudur. Bu nedenle makale, Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki 1948-1994 yılları arasında iktidarda olan Apartheid (ırkçı) rejim, Nelson Mandela’nın iktidarda olduğu 1994-1999 yılları ve 1999’dan günümüze Ulusal Afrika Kongresi (ANC) hükümeti döneminde istenmeyen gebeliklerin durumunu, kürtaj ile ilgili mevzuatları ve sonuçlarını incelemeyi amaçlamıştır. Makalede ayrıca, ırkçı Apartheid rejiminden kaynaklanan ve ANC hükümetinin bağlarını koparamadığı kapitalist sistemde devam eden yoksulluğun ve cinsiyet eşitsizliğinin istenmeyen gebelikler ve kürtaj üzerindeki etkileri de değerlendirilmiştir. Irkçı Apartheid rejiminin tüm yasal ve toplumsal uygulamalarının dayandığı beyazların lehine olan ayrımcı yaklaşımı, kürtaj ile ilgili uygulamaları da önemli ölçüde olumsuz etkileyerek yaşamın bütün alanlarında eşitsizliklere yol açmıştır. Bu ırkçı rejim yıkılıp, ANC hükümeti yönetime geldikten sonra 1994’de yapılan yeni anayasa öncelikle eşitlik vaadi üzerine kurulmuştur. Ancak, ülkenin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik, siyasal vb. koşullar nedeniyle bu vaatler yerine getirilememiştir. ANC Hükümeti, kadınlara karşı ayrımcılığın kaldırılması ve üreme sağlığı hakları çerçevesinde 1996 yılında İsteğe Bağlı Gebeliği Sonlandırma Yasası’nı kabul etmiştir. Nelson Mandela’nın imzası ile yasalaşmış olan bu yasa, dünyanın en kapsamlı ve en liberal kürtaj yasalarından biri olarak kabul edilmektedir. Ancak ekonomi-politik uygulamalar ve ırkçı rejim döneminde şekillenen ve günümüz kapitalizmin sonuçları ile de devam eden pek çok faktör yasanın gerçek yaşamda tam karşılığını bulamamasına neden olmaktadır. Ülkede halen kürtajların %58’i sağlıksız koşullarda gerçekleşmektedir. Yoksulluk, şiddet-tecavüz ve cinsiyet eşitsizliği, kadınların başta doğurganlık olmak üzere üreme sağlığındaki öz kararlarını ellerinden almıştır

    1-5 yaş arası çocukların evde çevresel tütün dumanı maruziyetlerini azaltmaya yönelik kapsamlı eğitim girişiminin (evde izlem ve telefon danışmanlığına dayalı) değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Bu araştırmada 1-5 yaş arası çocukları ÇTD’den korumayı hedefleyen ve annelere yönelik olan kapsamlı bir eğitim girişiminin (üç ev ziyareti ve iki telefon izlemi) etkinliği değerlendirilmiştir. Bu amaçla bu girişiminin çocukların ÇTD maruziyetini azaltma açısından etkinliği 1) eğitim öncesi durum ile 2) sınırlı bir eğitim girişiminin (iki ev ziyareti) etkinliği ile karşılaştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu randomize kontrollü girişim araştırması İzmir-Bayraklı ilçesi Cengizhan Mahallesi’nde uygulanmıştır. 1-5 yaş arası çocuğu olan, eşi ve/veya kendisi sigara içen 182 anne sigara içen ebeveyn sayısına göre tabakalandırılmış, rasgele örnekleme yöntemiyle 80 anne seçilmiştir. Evlerinde ziyaret edilen annelere anket uygulanmış, eğitim verilmiş, broşür bırakılmış ve çocuklarından idrar örnekleri alınmıştır. Ardından SAS programında tabakalı randomizasyon yöntemiyle 40’ar anne kapsamlı ve sınırlı eğitim gruplarına ayrılmıştır. Kapsamlı eğitim grubundaki iki annenin izlemleri tamamlanamamıştır. Kapsamlı eğitim grubu bir ay sonra tekrar ziyaret edilerek kotinin düzeyi bildirilmiş ve izlem anketi uygulanmıştır. Ardından iki hafta arayla iki kez telefon edilmiştir. Diğer gruba ise sadece postayla kotinin düzeyi bildirilmiştir. Son ziyarette iki gruba da anket uygulanmış ve idrar örneği alınmıştır. Kotinin ölçümleri enzim immunassay kiti ile yapılmıştır. Araştırmada, annelerin çocukları ÇTD etkileniminden koruma davranışları Planlı Davranış Kuramı’nı oluşturan tutum, kontrol algısı, sosyal norm ve niyet kavramları temelinde değerlendirilmiştir. Bulgular: Kapsamlı (t=6,123; p=0,000) ve sınırlı (t=5,218; p=0,000) eğitim gruplarında son izlemdeki kotinin düzeyleri ilk izleme göre anlamlı düzeyde düşüktür. Son izlemde evde tam bir sigara yasağı uygulandığını belirten anne yüzdesi kapsamlı eğitim grubunda, sınırlı eğitim grubuna göre daha yüksek bulunmuştur (χ2 =3,903; p=0,048). Girişim sonrası her iki gruptaki annelerin ilk izlem ile son izlemdeki tutum (t=-0.078; p=0.938 ) ve sosyal puanları arasında (t=-1.559; p=0.123) anlamlı fark yoktur. Kontrol (t=-4.721; p=0.000) ve niyet (t=-3.420; p=0.001) puanlarının ise son izlemde arttığı belirlenmiştir. Sonuç: Her iki grupta da çocukların ÇTD maruziyetinde eğitim öncesine göre azalma saptanmış olup, kapsamlı eğitim grubuna uygulanan girişimin daha etkili olduğu belirlenmiştir. Girişim sonrası annelerin evde sigara içme yasağı uygulamaya yönelik kontrol algı ve niyet puanlarında artış olurken sosyal norm puanlarında önemli bir değişiklik olmamıştır

    İzmir ilinde doğumhanede çalışan ebelerin doğum hizmetleri ile ilgili görüş ve önerileri

    No full text
    Objective: In this study, which consists of two sections as qualitative phenomological type and quantitative cross-sectional descriptive. İt was aimed to evaluate the opinions and suggestions of midwives working in delivery room about birth care. Method: In the quantitative part of the study, 162 midwives working in delivery room of health institutions providing birth services in İzmir province were included. In the qualitative section, 21 midwives who were determined using criterion sampling and maximum diversity sampling were interviewed individually through a semi-structured interview form. Quantitative data was analyzed in SPSS. The data were collected using semi-structured questionnaires through individual in-depth interviews. Voice recordings of the interviews were transcribed into text and then analyzed with MaxQda 2018 qualitative data analysis program. A coding paradigm of grounded theory and the coding paradigm of Straus and Corbin were used in the qualitative data analysis. Results: Quantitative data showed that almost all midwives agreed these expressions; “Obstetricians are effective in the decision process of the pregnant women about the way of delivery” (91.4%), normal delivery should be preferred because cesarean section is an operation”(92.0%), “The human body is suitable for normal birth and in the absence of a medical necessity, caesarean section is not necessary” (94.4%). Seven main themes were designated based on the analysis of the qualitative data obtained from women: 1) Advantages and disadvantages of delivery methods, 2) Health personel’s approach to birth, 3) Women's approach to birth and preferences 4) Health institutions approach and problems related to health system, 5) Problems related to midwifery profession, 6) Birth preparedness educations, 7) Suggestions for improving maternity services. Conclusion: As a result of the research, it was seen that midwives have positive perceptions of normal birth, midwives play an important role in maintaining normal birth, but they are faced with multifactorial obstacles in fulfilling these roles fully. One of these obstacles is related to the current status, employment and personal rights of the midwifery profession. Other reasons are related to women's perception of childbirth and insufficient preparation for birth, approaches of birth of health institutions and health workers to birth and health system.Amaç: Tanımlayıcı kesitsel tipte nicel ve fenomolojik tipte nitel iki bölümden oluşan bu araştırmada, doğumhande çalışan ebelerin doğum hizmetleri ile ilgili görüş ve önerilerini değerlendirmek amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmanın nicel bölümüne İzmir ilinde doğum hizmeti veren kamu sağlık kurumlarının doğumhane biriminde çalışan 162 ebe dahil edilmiş, nitel bölümünde ölçüt örneklem ve maksimum çeşitlilik örneklemesi kullanılarak belirlenen 21 ebe ile yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığı ile bireysel derinlemesine görüşme yapılmıştır. Niceliksel veriler SPSS istatistik programında, niteliksel veriler ise MaxQda 2018 nitel veri analiz programında analiz edilmiştir. Nitel veri analizinde Grounded teorinin kullandığı kodlama paradigması ve Straus ve Corbin’in kodlama paradigması kullanılmıştır. Bulgular: Niceliksel veriler ebelerin tamamına yakınının; “Kadın doğum uzmanları, gebelerin doğum şekline karar vermelerinde etkilidir” (%91,4), “Sezaryen doğum bir ameliyat olduğu için normal doğum tercih edilmelidir” (%92,0), “İnsan vücudu normal doğuma uygun olduğu için, tıbbi gereklilik olmadığında, sezaryen doğuma gerek yoktur” (%94,4), ifadelerine katıldığını göstermiştir. Ebelerden elde edilen nitel verilerin analizi sonucunda; 1) Doğum şekillerinin avantaj ve dezavantajları, 2) Sağlık personelinin doğuma yaklaşımı, 3) Kadınların doğuma bakışı ve tercihleri, 4) Sağlık kurumu yaklaşımı ve sağlık sistemi ile ilgili sorunlar, 5) Ebelik Mesleği ile ilgili sorunlar, 6) Doğuma hazırlık eğitimleri ve 7) Doğum hizmetlerini iyileştirmek için öneriler olmak üzere yedi ana tema belirlenmiştir. Sonuç: Araştırma sonucunda ebelerin normal doğum algılarının olumlu olduğu, normal doğumun sürdürülmesinde ebelerin önemli rol üstendikleri bununla birlikte bu rollerini tam olarak yerine getirmede multifaktöryel engeller ile karşı karşıya oldukları görülmüştür. Bu engellerin bir bölümü ebelik mesleğininin mevcut durumu, istihdam ve özlük haklarına yönelik, diğerleri, kadınların doğum algısı ve doğuma yeterince hazırlanmamaları, sağlık kurumlarının ve sağlık çalışanlarının doğuma yaklaşımları yanı sıra sağlık sistemine yönelik engellerdir
    corecore