8 research outputs found
Turistik Tren Yolculukları ve Sosyal Medya Etkileşimi: Van Gölü Ekspresi Hakkındaki Youtube Paylaşım Videosunun Analizi
Ulaşım, turizm sektöründeki faaliyetlerin önemli bir parçasıdır. Bir ulaşım aracı olarak trenler, turistik deneyim oluşturmak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. İnsanlar şehir yaşamından uzaklaşmak, doğayla birlikte olmak, yeni kültürleri, yerleri keşfetmek ve bu deneyimlerini sosyal medya platformlarında paylaşmak istemektedirler. Sosyal medya platformları turistik destinasyonların reklamı, tanıtımı ve pazarlanması açısından önemli rol oynamaktadır. Son yıllarda turistik tren yolculukları sosyal medya etkileşimiyle popüler hale gelmiştir. Çalışmada turistik tren yolculukları ve sosyal medya etkileşimi kavramsal olarak açıklanmış, Van Gölü ekspresi ve Van ilinin turizm potansiyeli hakkında bilgi verilmiştir. Çalışmanın amacı Van Gölü Ekspresi’nin sosyal medya etkileşimleriyle turizme konu olabilecek şekilde değerlendirilmesi ve Van’ın sahip olduğu turizm değerleriyle birlikte Van ilinin turizmine katkı sunması oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda çalışmada sosyal medya platformu YouTube’da en çok izlenen Van Gölü Ekspresi videosu nitel araştırma yöntemlerinden olan söylem analizi metoduyla incelenmiştir. Çalışma sonuçları, Van halkının ve turizm sektöründe çalışanların misafirperver, samimi ve içten olduğunu, Van Gölü Ekspresi turistlerinin de Van’da katıldıkları faaliyetler ve yöresel değerlerin korunmasına göstermiş oldukları duyarlılıkların Van ilinin turizmini olumlu etkilediğini göstermektedir. Ayrıca Youtube’da Van Gölü Ekspresi ile ilgili paylaşılan videoların kişilerin Van Gölü Ekspresi tren seferlerini tercih etmelerinde önemli rol oynadığı ve tren seferinin yoğunluğundan dolayı popüler hale geldiği belirlenmiştir
The relationship between nepotism and organizational commıtment in family businesses: A research in hotel businesses in Kütahya
Bu araştırmada, aile işletmelerinde nepotizm ve örgütsel bağlılık ilişkisi incelenmektedir. Örneklem olarak, Kütahya’da faaliyet gösteren aile işletmesi şeklindeki otel işletmelerinde çalışan işgörenler seçilmiştir. Araştırma verileri, dört otel işletmesinin 99 çalışanından, anket tekniği kullanılarak elde edilmiştir. Bulgulara göre; terfi ve işe alma sürecinde kayırmacılığın, duygusal, normatif ve devam bağlılığı ile anlamlı ve negatif ilişki içinde oldukları tespit edilmiştir. İşlem kayırmacılığının ise, duygusal ve normatif bağlılıkla anlamlı ve negatif ilişki içinde olduğu saptanmıştır. İşlem kayırmacılığı ile devam bağlılığı arasında, istatistiksel açıdan anlamlı herhangi bir ilişki bulunamamıştır.This study examined the relationship between nepotism and organizational commitment in family businesses. Employees were choosed as a sample that are working in the family business hotels in Kütahya. Research data was obtained from 99 employees of four hotels by questionnaire technique. According to the findings, it is determined that nepotism in the promotional and hiring process have significant and negative relationship with affective, normative and continuance commitment. Operational nepotism has significant and negative relationship with the affective and normative commitment. There is no statistically significant relationship found between operational nepotism and continuance commitment
Turizmde Rekabet: Seyahat ve Turizm (T&T) Rekabet Edebilirlik Raporunda Türkiye'nin ve Avrupa'nın Değerlendirilmesi
Günümüzde ‘‘rekabet avantajı’’ terimi, turizm literatürünün önemli bir parçası haline gelmiştir. Turizm potansiyeline sahip birçok ülkenin pazar payını ve ulusal gelirini arttırmak amacıyla uluslararası turizm piyasasında birbirleri ile kıyasıya bir rekabet içinde oldukları görülmektedir. Çalışmanın amacı, Türkiye’nin turizm sektörü açısından Avrupa Ülkeleri içindeki karşılaştırmalı rekabet gücünü belirleyen faktörlerin neler olduğunun belirlenmesidir. Bu amaçla, Dünya Ekonomik Forumu’nun (World Economic ForumWEF) yayınladığı 2013 Seyahat ve Turizmde Rekabet Edebilirlik Raporundaki verilerden faydalanılmıştır. Avrupa ülkelerinin bir kısmı ile Türkiye’nin rekabet düzeylerini belirleyen faktörler ele alınmıştır. Rekabet değişkenleri 3 kategoride toplanmıştır. Bunlar; düzenleyici çerçeve, iş ortamı ve altyapı ile beşeri, kültürel ve doğal kaynaklardır. Ayrıca Dünya Ekonomik Forumu’nun daha önce yayınladığı raporlardaki Türkiye’nin rekabet düzeyi hakkında da bilgiler verilmiştir. Bununla birlikte, Türkiye’nin uluslararası turizm sektöründeki rekabet gücünü olumlu ve olumsuz etkileyen faktörler tespit edilmeye çalışılmıştır. Nitel araştırma yöntemini esas alan, veri toplama aracı olarak doküman inceleme tekniğinin kullanıldığı bu araştırmada, verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Araştırmanın sonucuna göre, Türkiye zengin kültürel miras açısından dünya sıralamasında ön sıralarda yer almaktadır. Ayrıca hava ulaşım altyapısında yapılan iyileştirmelerin ve turizm yatırımlarının sektörün büyümesine olumlu katkı sağladığı belirlenmiştir. Çevresel sürdürülebilirlik, güvenlik, sağlık-hijyen ve karayolu ulaşımı açısından ise Türkiye’nin sıralamada kötü durumda olduğu tespit edilmişti
Ion-Imprinted Polymer-on-a-Sensor for Copper Detection
The accumulation of metal ions in the body is caused by human activities and industrial uses. Among these metal ions, copper is the third most abundant ion found in the human body and is indispensable for health because it works as a catalyst in the iron absorption processes. However, high doses of copper ions have been reported to generate various diseases. Different types of sensors are used to detect metal ions for several applications. To design selective and specific recognition sites on the sensor surfaces, molecular imprinting is one of the most used alteration methods to detect targets by mimicking natural recognition molecules. In this study, an ion-imprinted polymer-integrated plasmonic sensor was prepared to selectively detect copper (Cu(II)) ions in real-time. Following different characterization experiments, the Cu(II)-imprinted plasmonic sensor was employed for kinetic, selectivity, and reusability studies. According to the results, it was observed that this sensor can measure with 96% accuracy in the Cu(II) concentration range of 0.04–5 μM in buffer solution. The limit of detection and limit of quantification values were computed as 0.027 µM and 0.089 µM. The results also showed that this plasmonic sensor works successfully not only in a buffer solution but also in complex media such as plasma and urine
Cost analysis and evaluation of nosocomial infections in intensive care units
Background/aim: The purpose of this study was to evaluate nosocomial infections occurring in our hospital intensive care units (ICUs) and the risk factors for these, and to determine the effect of these infections on mortality and cost. Materials and methods: This retrospective study was performed via infection control committee surveillance data, ICU records, and information processing data between 1 January and 31 December 2013 at the Kanuni Education and Research Hospital. Results: A total of 309 nosocomial infections were observed in 205 out of 566 patients. The density of nosocomial infections was 25.4 in 1000 patient days. Hospitalization was prolonged, and APACHE II and Charlson comorbidity scores were high in patients developing nosocomial infections (P < 0.001). Of the patients diagnosed with a nosocomial infection, 170 died. Infections were determined as the cause of death in 62 (36.5%) of the nonsurviving patients with a nosocomial infection. Acinetobacter baumannii was identified in 46 (74.2%) of the patients that died from nosocomial infections. The mean cost in patients developing a nosocomial infection was 15,229.30 Turkish lira (TL), compared to 9648.00 TL in patients without a nosocomial infection (P = 0.002). Conclusion: Regular infection control education sessions need to be held and the number of nurses needs to be increased in order to be able to reduce this high mortality, morbidity, and cost
Epidemiology of surgery associated acute kidney injury (EPIS-AKI): a prospective international observational multi-center clinical study
Purpose: The incidence, patient features, risk factors and outcomes of surgery-associated postoperative acute kidney injury (PO-AKI) across different countries and health care systems is unclear. Methods: We conducted an international prospective, observational, multi-center study in 30 countries in patients undergoing major surgery (> 2-h duration and postoperative intensive care unit (ICU) or high dependency unit admission). The primary endpoint was the occurrence of PO-AKI within 72 h of surgery defined by the Kidney Disease: Improving Global Outcomes (KDIGO) criteria. Secondary endpoints included PO-AKI severity and duration, use of renal replacement therapy (RRT), mortality, and ICU and hospital length of stay. Results: We studied 10,568 patients and 1945 (18.4%) developed PO-AKI (1236 (63.5%) KDIGO stage 1500 (25.7%) KDIGO stage 2209 (10.7%) KDIGO stage 3). In 33.8% PO-AKI was persistent, and 170/1945 (8.7%) of patients with PO-AKI received RRT in the ICU. Patients with PO-AKI had greater ICU (6.3% vs. 0.7%) and hospital (8.6% vs. 1.4%) mortality, and longer ICU (median 2 (Q1-Q3, 1-3) days vs. 3 (Q1-Q3, 1-6) days) and hospital length of stay (median 14 (Q1-Q3, 9-24) days vs. 10 (Q1-Q3, 7-17) days). Risk factors for PO-AKI included older age, comorbidities (hypertension, diabetes, chronic kidney disease), type, duration and urgency of surgery as well as intraoperative vasopressors, and aminoglycosides administration. Conclusion: In a comprehensive multinational study, approximately one in five patients develop PO-AKI after major surgery. Increasing severity of PO-AKI is associated with a progressive increase in adverse outcomes. Our findings indicate that PO-AKI represents a significant burden for health care worldwide