81 research outputs found
Öğrenme stilleri ile öğrenmeye yönelik tutum arasındaki ilişki
Bu araştırmanın amacı baskın öğrenme stili ile öğrenmeye yönelik tutum arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma Fırat Üniversitesinde öğrenim gören 164 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak, Kolb tarafından geliştirilen Kolb Öğrenme Stili Envanteri ile Öğrenmeye Yönelik Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma bulguları incelendiğinde, öğrencilerin en fazla Özümseyen, sonra sırasıyla Ayrıştıran, Yerleştiren ve Değiştiren öğrenme stillerine sahip oldukları tespit edilmiştir. Cinsiyet değişkenine göre baskın öğrenme stilleri arasında anlamlı düzeyde görüş farklılığı tespit edilirken öğrenmeye yönelik tutumun sadece beklenti alt boyutunda kadınların lehine anlamlı düzeyde görüş farklılığı tespit edilmiştir. Ayrıca öğrenmeye yönelik tutumun yaş ve öğrenim görülen fakülte değişkenine göre anlamlı düzeyde görüş farklılığı olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak, değiştiren öğrenme stiline sahip bireylerin öğrenmeye yönelik tutumlarının diğer öğrenme stiline sahip olan bireylerden yüksek olduğu tespit edilmiştir.The purpose of this study is to examine the relationship between the dominant learning and attitudes towards learning. The research was carried out on 164 students at Fırat University. Kolb Learning Style Inventory by Kolb and and Learning Attitude Scale were used as data collection tools. When the research findings were examined, it was determined that the students had the most assimilating, then segregating, placing and modifying learning styles respectively. When there was a significant difference in opinion
among the dominant learning styles according to the gender variable, only the expectation sub-dimension of the attitude towards learning was found to be significantly different in favor of the women. In addition, the attitude towards learning was determined to be significantly different according to age and education faculty variables. As a result, it has been determined that the attitudes towards learning of individuals with a changing learning style are higher than those with other learning styles
PISA 2015’e katılan öğrencilerin PISA’ya ilişkin görüşleri
Bu araştırmanın amacı, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organization for Economic Co-Operation and
Development-OECD) tarafından finanse edilen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı – PISA 2015 sınavına giren öğrencilerin
sınava ilişkin görüşlerini belirlemektir. Nitel araştırma yöntemi benimsenerek yapılan bu araştırmada, veri toplamak amacıyla, odak
grup görüşmesi tekniğinden yararlanılmıştır. Çalışma grubunu, Diyarbakır’da bir meslek lisesinde öğrenim gören altı kadın öğrenci
oluşturmaktadır. Katılımcıların daha önce bilgisayar tabanlı bir sınav deneyimi bulunmamaktadır. Veriler betimsel analiz yöntemiyle
analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre öğrenciler PISA’ya hazırlık sürecinde, sınav içeriği, uygulama ve sınav soru türleri
hakkında bir haftalık düzenli bir çalışma ile bilgilendirilmişler ve akıllı tahtada benzer soru tiplerini çözerek sınava hazırlanmışlardır.
Öğrencilerin bu süreyi, sınavı tanımak ve hazırlanmak için yeterli buldukları görülmüştür. Öğrencilerin paragraf sorularını uzun
buldukları, okuma becerilerindeki ve matematik sorularını anlamada sınav süresini yetersiz buldukları belirtilmiştir. Bununla birlikte,
özellikle açık uçlu soruların cevaplarını yazmada süreyi yetersiz buldukları görülmüştür. PISA 2015 matematik okuryazarlığı soruları,
okul konuları ile alakasız bulunmuş ve mantık sorularından oluştuğu ifade edilmiştir. PISA 2015 sınav soru türleri ile okul sınavlarında
karşılaştıkları soru türlerinin karşılaştırılmasında; bazı soru türlerinin aynı olduğu (test, açık uçlu) ancak bazı soru türleri ile daha önce
karşılaşmadıkları ifade edilmiştir. Öğrencilerin uluslararası bir sınav olduğu için PISA’yı okul sınavlarından daha fazla önemsedikleri
ancak bireysel başarılarını etkileyecek üniversite sınavları kadar önemsemedikleri görülmüştür
Öğrenme stilleri ile öğrenmeye yönelik tutum arasındaki ilişki
Bu araştırmanın amacı baskın öğrenme stili ile öğrenmeye yönelik tutum arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma Fırat
Üniversitesinde öğrenim gören 164 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak, Kolb tarafından geliştirilen Kolb
Öğrenme Stili Envanteri ile Öğrenmeye Yönelik Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma bulguları incelendiğinde, öğrencilerin en fazla
Özümseyen, sonra sırasıyla Ayrıştıran, Yerleştiren ve Değiştiren öğrenme stillerine sahip oldukları tespit edilmiştir. Cinsiyet
değişkenine göre baskın öğrenme stilleri arasında anlamlı düzeyde görüş farklılığı tespit edilirken öğrenmeye yönelik tutumun sadece
beklenti alt boyutunda kadınların lehine anlamlı düzeyde görüş farklılığı tespit edilmiştir. Ayrıca öğrenmeye yönelik tutumun yaş ve
öğrenim görülen fakülte değişkenine göre anlamlı düzeyde görüş farklılığı olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak, değiştiren öğrenme
stiline sahip bireylerin öğrenmeye yönelik tutumlarının diğer öğrenme stiline sahip olan bireylerden yüksek olduğu tespit edilmiştir.The purpose of this study is to examine the relationship between the dominant learning and attitudes towards learning. The research was carried out on 164 students at Fırat University. Kolb Learning Style Inventory by Kolb and and Learning Attitude Scale were used as data collection tools. When the research findings were examined, it was determined that the students had the most assimilating, then segregating, placing and modifying learning styles respectively. When there was a significant difference in opinion among the dominant learning styles according to the gender variable, only the expectation sub-dimension of the attitude towards learning was found to be significantly different in favor of the women. In addition, the attitude towards learning was determined to be significantly different according to age and education faculty variables. As a result, it has been determined that the attitudes towards learning of individuals with a changing learning style are higher than those with other learning styles
PISA 2015’e katılan öğrencilerin PISA’ya ilişkin görüşleri
Bu araştırmanın amacı, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organization for Economic Co-Operation and Development-OECD) tarafından finanse edilen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı – PISA 2015 sınavına giren öğrencilerin sınava ilişkin görüşlerini belirlemektir. Nitel araştırma yöntemi benimsenerek yapılan bu araştırmada, veri toplamak amacıyla, odak grup görüşmesi tekniğinden yararlanılmıştır. Çalışma grubunu, Diyarbakır’da bir meslek lisesinde öğrenim gören altı kadın öğrenci oluşturmaktadır. Katılımcıların daha önce bilgisayar tabanlı bir sınav deneyimi bulunmamaktadır. Veriler betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre öğrenciler PISA’ya hazırlık sürecinde, sınav içeriği, uygulama ve sınav soru türleri hakkında bir haftalık düzenli bir çalışma ile bilgilendirilmişler ve akıllı tahtada benzer soru tiplerini çözerek sınava hazırlanmışlardır. Öğrencilerin bu süreyi, sınavı tanımak ve hazırlanmak için yeterli buldukları görülmüştür. Öğrencilerin paragraf sorularını uzun buldukları, okuma becerilerindeki ve matematik sorularını anlamada sınav süresini yetersiz buldukları belirtilmiştir. Bununla birlikte, özellikle açık uçlu soruların cevaplarını yazmada süreyi yetersiz buldukları görülmüştür. PISA 2015 matematik okuryazarlığı soruları, okul konuları ile alakasız bulunmuş ve mantık sorularından oluştuğu ifade edilmiştir. PISA 2015 sınav soru türleri ile okul sınavlarında karşılaştıkları soru türlerinin karşılaştırılmasında; bazı soru türlerinin aynı olduğu (test, açık uçlu) ancak bazı soru türleri ile daha önce karşılaşmadıkları ifade edilmiştir. Öğrencilerin uluslararası bir sınav olduğu için PISA’yı okul sınavlarından daha fazla önemsedikleri ancak bireysel başarılarını etkileyecek üniversite sınavları kadar önemsemedikleri görülmüştür.The purpose of this research is to determine the views of the students who take the entrance examination of the PISA 2015 International Student Assessment Program financed by the Organization for Economic Cooperation and Development. In this research, which adopts qualitative research method, focus group interview technique was used to collect data. The working group consists of six female students studying at a vocational school in Diyarbakır. Participants did not have a computer-based exam experience before. The data were analyzed by descriptive analysis. According to the results of the research, the students were informed by a weekly regular work on the exam content, practice and exam question types during the preparation process to the PISA, and the smart board was prepared by solving similar question types. It has been seen that the students are well enough to get to know and prepare for the exam. It was stated that the students had long paragraph questions and found that the reading skills and mathematics questions were insufficient in the sense of the exam. Nevertheless, it seemed that they had insufficient time to write the answers of especially openended questions. The PISA 2015 mathematics literacy questions were found to be irrelevant to the school subjects and were composed of logic questions. PISA 2015 exam question types and the types of questions they encounter in school examinations; it is stated that some question types are the same (test, open-ended), but they have not met before with some question types. As students are an international exam, they seem to regard PISA as more important than school exams, but not as much as university exams that will affect individual achievement
Ders akademik başarılarının mesleki programı yordama durumunun değerlendirilmesi
Bu araştırmada ders akademik başarılarının mesleki programı ne ölçüde yordadığı araştırılmıştır. Bu amaçla Erzincan Üniversitesi Refahiye Meslek Yüksekokulu Posta Hizmetleri programına kayıtlı öğrencilerin ders akademik başarıları öğretim programı ve ders açısından tartışılmıştır. Araştırma tarama modeline göre yürütülmüş olup, Posta Hizmetleri programı birinci ve ikinci sınıfına kayıtlı 132 öğrencinin ders akademik başarıları regresyon analizi stepwise metodu ile analiz edilmiştir. Araştırma bulgularına göre birinci sınıf için elde edilen yordayıcılık değerleri mesleki programın niteliğini yeterince yansıtmamaktadır. Buna karşın ikinci sınıf dersleri itibariyle mesleki program niteliğinin oluşmaya başladığı görülmektedir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular mesleki programların gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koymuştur. Derslerin öğretim programlarındaki yeri ve süresi yeniden değerlendirilmelidir. Bunun yanında genel not ortalaması açısından elde edilen bu tablonun tutarlı olabilmesi noktasında yapılan ölçme ve değerlendirme etkinliklerinin de sorgulanması gerekmektedir.In this study, to what extent course academic achievement that predicted the Professional Programme was investigated. Because of this, the students’, enrolled in Refahiye Vocational Higher School of Post Services in Erzincan University, course academic achievement in teaching programme in terms of their courses was discussed. Research was conducted by means of survey model. According to the obtained findings , 132 students’ , studying in first and second grade of Post Services Programme, academic achievements were analysed through regression stepwise analysis method. According to the study findings from predictive values, the academic achievements of students, studying in the first grade didn’t show good enough the qualification of vocational programme. In contrast, it was observed that the qualification of their courses in the vocational programme were just emerged at the time of second grade level. The findings obtained after research have suggested that the vocational programmes need to be reevaluated. Moreover, in terms of general score mean, the courses occupying in the programme and their duration is suggested to be reevaluated too. It is also necessary to question the the processes of measurement tools’ validity and reliability and assessment activities in order to keep consistenc
The Evaluation of Studies On Decreasing Intensive Care Infections with the Data of 8 Years Surveillance
AimIn this article, we aimed to discuss studies on decreasing intensive care infection rates in two different ICU of Burdur State Hospital under the light of 8 years of surveillance data.Materials and MethodsEducation, correction of physical conditions, number of beds and category changes were examined for the corrective actions in order to reduce the infection rate. For the determination of infection rate; held surveillance data was considered between 01/01/2008 and 30/11/2015.ResultsIn two different ICU, total 5354 patient, 28164 patients day was evaluated. In 8 years, surgical intensive care unit’s (SICU) bed count elevated 5, internal intensive care unit’s (IICU) 9 and degree from 1 to2. Training was organized for all ICU staff. The average annual was 45.8. In the use of invasive instruments; there was no significant difference observed in urinary catheterization, however there was a reduction in the use of central venous catheters and ventilator in this period. Hospital infection rates decresed from 46.67% to 3.76% in SICU and from 39.68% to 4.87% in IICU. Catheter-associated urinary tract infections was decresed 21.35% in SICU and 22.8% in IICU. Decrease in ventilator-associated pneumonia was observed as 19% in SICU and 17.37% in IICU. Also decrease in catheter related infections was observed as 3.87% in SICU and 9.22% in IICU.ConclusionA multidisciplinary approach is needed for the control of infections in intensive care unit. As the reducing the use of invasive instruments, critical importance of hygiene rules should be noted during the use of these tools. For this purpose, performing a qualified and targeted education with the participation of all staff in intensive care unit would be beneficial
- …