14 research outputs found

    Muhasebe Eğitiminde Entegre Raporlama: Türkiye’deki Üniversitelere İlişkin Bir Araştırma

    Get PDF
    Günümüz muhasebe eğitiminin, yaşanan gelişmelere öncü olması ve müfredatının çağın gereksinimlerini karşılayacak şekilde düzenlenmesi bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Entegre raporlama, son 10 yıldır yaygınlaşan ve giderek kabul gören bir kurumsal raporlama türü olarak muhasebenin yeni uzmanlık alanlarından biri olarak kabul edilmektedir. Uluslararası muhasebe kuruluşları tarafından da desteklenen entegre raporlama, bu kuruluşların eğitim müfredatlarına da girmiştir. Bu kapsamda çalışmanın ana amacı, entegre raporlama eğitimi ile ilgili Türkiye’ye ilişkin mevcut durum değerlendirmesi yapmak olarak belirlenmiştir. Belirlenen bu amaç doğrultusunda Türkiye’deki devlet ve vakıf üniversitelerinin lisans ve lisansüstü programlarında entegre raporlamaya ilişkin derslerin verilip verilmediği içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir. Çalışma kapsamına alınan 162 üniversiteden sadece 18 üniversitede entegre raporlama veya entegre raporlamayı içeren dersler verildiği belirlenmiştir. Doğrudan entegre raporlama dersi veren üniversiteler incelendiğinde ise; 2 üniversitede lisans, 3 üniversitede doktora, 5 üniversitede ise yüksek lisans düzeyinde entegre raporlama dersleri verildiği tespit edilmiştir

    On invariant subspaces of collectively compact sets of linear operators

    Get PDF
    Bir Banach uzayı üzerinde tanımlı sınırlı doğrusal operatörünün aşikar olmayan (yani ve ten farklı) kapalı (hiper)değişmez altuzaya sahip olup olmaması, ‘değişmez altuzay problemi’ olarak bilinir. Burada in bir altuzayının operatörü altında değişmez kalması, hiperdeğişmez kalması ise ile değişmeli her operatör altında değişmez kalmasıdır. Tek bir operatörü yerine bu operatörlerin bir ailesi göz önüne alındığında, nin altında (hiper)değişmez kalması, ailesine ait her operatör altında (hiper)değişmez olmasıdır. in kapalı birim yuvarını göstermek üzere, kümesi önkompakt ise ailesine birlikte kompakt denir. Bu çalışmada doğrusal operatörlerin birlikte kompakt ailelerinin (hiper)değişmez altuzayları araştırılmaktadır. Kompakt operatörlerin önkompakt ailesi birlikte kompaktır ancak bunun tersi her zaman doğru değildir. Kompakt operatörlerin önkompakt aileleri için bilinen bazı değişmez altuzay sonuçları, birlikte kompakt operatör ailelerine genişletilmektedir. Bunu yaparken, Rota-Strang spektral yarıçapı, Berger-Wang spektral yarıçapı ve deki sıfırdan farklı bir elemanı için yerel spektral yarıçapı kullanılmaktadır. Ayrıca  daki birlikte kompakt ailesinin, Berger-Wang formülünü sağladığı gösterilmektedir; burada, X in altuzaylarının tam zincirini ve, daki tüm altuzayları değişmez bırakan operatörlerin kümesini göstermektedir. Anahtar kelimeler: Değişmez altuzay, birlikte kompakt kümeler, ortak spektral yarıçap.Given a Banach space and a bounded linear operator, may or may not have a closed subspace, other than and, which is left invariant under, that is,. This work is concerned with this problem which is commonly known as the invariant subspace problem. However, instead of taking a single operator, we consider a family of linear bounded operators on infinite dimensional Banach spaces which are tied together with a strong compactness condition, known as collective compactness and we look for a common invariant subspace of elements of. A family of operators is called collectively compact if the closure of the closed unit ball of is compact under the action of. That is, is compact in. Using well-known techniques, we generalize invariant subspace results which are proven for precompact families of compact operators to collectively compact families of operators. In doing so, we use joint spectral radius, Berger-Wang spectral radius of and the local joint spectral radius for a non-zero in. A common technique to show that a multiplicative semigroup generated by has a common invariant subspace is to show that has a non-zero semigroup ideal which has a non-trivial closed invariant subspace. Employing this technique and introducing a semigroup ideal in the multiplicative semigroup, we show that if is collectively compact and then has an invariant subspace. Another results in this direction are the ones which yield a common invariant subspace for a collectively compact family of operators if for some non-zero in. If, on the other hand, is collectively compact and, then we show that has a common invariant subspace. Another case where collectively compact family has a common invariant subspace is when and is not bounded. In the final part of the work, we consider a complete chain of closed subspaces of and show that if is a collectively compact family in then we have. Here, denotes the set of operators that leave all the subspaces in invariant and denotes the set of all operators satisfying for any gap in and all. As a result of this, we relate the joint spectral radius to Ringrose?s diagonal numbers for triangularizable collectively compact sets of operators: The arbitrary complete chains of invariant subspaces for collectively compact sets of operators are then considered, and the joint spectral radius is compared with joint spectral radii of sets induced by in the quotient spaces corresponding to the gaps of the chain. So we first show that that if is a collectively family in and, then there exists only a finite number of gaps of the chain  such that. And by using this result we obtain that if is a collectively family in, then we have. We finally show that the Berger-Wang formula holds for a collectively compact family in where is a complete chain of subspaces.  Keywords: Invariant subspace, collectively compact set, joint spectral radius

    Pseudomonas aeruginosa Antimicrobial Susceptibility Results at a State Hospital in Turkey (2010-2016)

    Get PDF
    Pseudomonas aeruginosa, nozokomiyal pnömoni, dolaşım sistemi infeksiyonları, üriner infeksiyon ve deri infeksiyonları gibi sağlık hizmetleri gerektiren infeksiyon etkenlerinin önemli bir bölümünü oluşturur. Bu çalışma, yıllara göre P.aeruginosa'nın antimikrobiyal duyarlılığının değişimini belirleyerek antimikrobiyal kullanım politikasının oluşturulmasına yardımcı olmayı amaçlamıştır.Hastanemizde 2010-2016 yılları arasında izole edilen P.aeruginosa suşlarının antimikrobiyal duyarlılıkları, örnek türleri ve hastaların demografik verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Verileri aktarmak ve analiz etmek için Windows istatistik paket programı PASW Statistics 18 kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiler ki-kare testi ile analiz edilmiştir.Yatarak tedavi olan, 0-92 yaş aralığında bulunan 350 (% 35.9) kadın ve 625 (% 64.1) erkek hastadan 975 P.aeruginosa suşu izole edilmiştir. Örneklerin çoğunluğunun (529, % 54.3) yoğun bakım ünitesinde yatan hastalara ait olduğu tespit edilmiştir. P.aeruginosa, en sık solunum sistem örneklerinde izole edilmiştir. Ayakta tedavi gören, yaşları 0-95 arasında değişen 127 (% 33.1) kadın ve 257 (% 66.9) erkek hastada üreme saptanmıştır. Kliniklere göre dağılımına bakıldığında en sık pediatri polikliniğinden gelen örneklerde izole edilmiştir. Ayaktan tedavi gören hastaların en sık idrar örneğinde izole edilmiştir. En etkili antibiyotiklerin ayaktan hastalarda amikasin, piperazin-tazobaktam, imipenem ve meropenem, yatarak tedavi gören hastalarda aminoglikozid ve karbapenem olduğu tespit edilmiştir. Yıllara göre yatan hastalarda seftazidim, piperasilin-tazobaktam, gentamisin ve amikasin duyarlılığında artış, ayaktan hastalarda piperasilin-tazobaktam ve siprofloksasin duyarlılığında ise azalma görülmüştür.Klinik sonuçların optimizasyonu için etkili antimikrobiyal tedavinin hızlı başlatılmasının gerekli olduğu göz önüne alındığında, her hastane duyarlılık oranlarını izlemelidir. Böylece ampirik antimikrobik seçimi ve uygun tedavinin belirlenmesi için bir kılavuz oluşturulmalıdırPseudomonas aeruginosa constitutes an important part of infections requiring health care services such as nosocomial pneumonia, circulatory infections, urinary infection and skin infections. The present study aimed to help in creating an antimicrobial usage policy by identifying the change of antimicrobial susceptibility of P.aeruginosa according to years. The antimicrobial susceptibility of P.aeruginosa strains isolated between 2010-2016 in our hospital, specimen types and demographic data of the patients were examined retrospectively. PASW Statistics 18 for Windows statistical pack age program was used to transfer and analyze the data. The relation ships among variables were analyzed with the chi-square test. Nine hundred seventy-five P.aeruginosa strains were isolated from 350 (35.9 %) female and 625 (64.1 %) male patients who were in the age range of 0 to 92 years and who were treated as in patients in our hospital between 2010-2016. The majority of the specimens (529, 54.3 %) belonged to the patients from the intensive care unit. P.aeruginosa was most frequently isolated in respiratory tract specimens of in patients. Of the out patients, 127 (33.1 %) were female and 257 (66.9 %) were male and they were aged between 0-95 years. Considering the distribution of the patients according to the outpatient clinics, P.aeruginosa was most frequently isolated in pediatrics. In respect to the out patients P.aeruginosa was most frequently isolated in urine. The most effective antimicrobials were determined to be aminoglycosides and carbapenems for the in patients while they were found to be amikacin, piperacillin-tazobactam, imipenem and meropenem for the out patients. In patients were showed increased sensitivity of ceftazidime, piperacillin-tazobactam, gentamicin and amikacin, for years and outpatients were decreased sensitivity of piperacillin-tazobactam and ciprofloxacin. Considering that the rapid initiation of effective antimicrobial treatment is necessary for the optimization of clinical outcome, each hospital should monitor their susceptibility rates. Thus, a guidelines hould be created for the selection of empirical antimicrobial therapy and determination of appropriate treatment

    Investigation of Antibiotic Susceptibility of Acinetobacter baumannii Isolated from Clinical Specimens (2010-2016)

    No full text
    Introduction: Since Acinetobacter baumannii has low virulence, it generally does not cause infection in individuals with a normal host defense. A. baumannii may particularly cause infections such as ventilator-associated pneumonia, bacteremia, urinary tract infections, skin and wound infections in patients admitted to intensive care units. Its treatment is challenging since Acinetobacter species develop multidrug-resistance. In this study, antibiotic resistance rates of A. baumannii species isolated from various clinical samples in our hospital were evaluated. Materials and Methods: Antibiotic sensitivity of A. baumannii species isolated in our hospital between January 2010 and May 2016 was evaluated. Sample types were also analyzed. Results: Among the patients with an age range of 0-96 years, 437 (61.8%) were males and 270 (38.2%) were females. Majority of the patients were admitted to the intensive care unit. Sensitivity of amikacin, ceftazidime, ciprofloxacin, gentamicin, colistin, imipenem, meropenem, ampicillin-sulbactam, trimethoprim-sulfamethoxazole, tigecycline and piperacillin-tazobactam was found to be 37%, 5.7%, 6.6%, 31%, 96.5%, 16%, 13.1%, 3.9%, 11.7%, 93.9% and 7.4%, respectively. Sensitivity of ampicillin-sulbactam, ceftazidime, piperacillin-tazobactam, trimethoprim-sulfamethoxazole and ciprofloxacin was found continuously low in years. On the other hand, sensitivity of imipenem, meropenem, gentamicin and amikacin was found to have decreased since 2014. The most sensitive antibiotics was found to be colistin and tigecycline for A. baumannii in this study. Notably, sensitivity of gentamicin increased up to 70% in 2016, which is considered to be associated with species including aac(6’)-Iad gene. Conclusion: Colistin and tigecycline emerged as the most sensitive antibiotics in A. baumannii infections for our hospital. Knowledge of the resistance rates in an institution helps the clinician to decide on the empirical antibiotic treatment and to the infectious disease specialist in defining the appropriate treatment protocols

    Pseudomonas aeruginosa Antimicrobial Susceptibility Results at a State Hospital in Turkey (2010-2016)

    No full text
    Pseudomonas aeruginosa, nozokomiyal pnömoni, dolaşım sistemi infeksiyonları, üriner infeksiyon ve deri infeksiyonları gibi sağlık hizmetleri gerektiren infeksiyon etkenlerinin önemli bir bölümünü oluşturur. Bu çalışma, yıllara göre P.aeruginosa'nın antimikrobiyal duyarlılığının değişimini belirleyerek antimikrobiyal kullanım politikasının oluşturulmasına yardımcı olmayı amaçlamıştır.Hastanemizde 2010-2016 yılları arasında izole edilen P.aeruginosa suşlarının antimikrobiyal duyarlılıkları, örnek türleri ve hastaların demografik verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Verileri aktarmak ve analiz etmek için Windows istatistik paket programı PASW Statistics 18 kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiler ki-kare testi ile analiz edilmiştir.Yatarak tedavi olan, 0-92 yaş aralığında bulunan 350 (% 35.9) kadın ve 625 (% 64.1) erkek hastadan 975 P.aeruginosa suşu izole edilmiştir. Örneklerin çoğunluğunun (529, % 54.3) yoğun bakım ünitesinde yatan hastalara ait olduğu tespit edilmiştir. P.aeruginosa, en sık solunum sistem örneklerinde izole edilmiştir. Ayakta tedavi gören, yaşları 0-95 arasında değişen 127 (% 33.1) kadın ve 257 (% 66.9) erkek hastada üreme saptanmıştır. Kliniklere göre dağılımına bakıldığında en sık pediatri polikliniğinden gelen örneklerde izole edilmiştir. Ayaktan tedavi gören hastaların en sık idrar örneğinde izole edilmiştir. En etkili antibiyotiklerin ayaktan hastalarda amikasin, piperazin-tazobaktam, imipenem ve meropenem, yatarak tedavi gören hastalarda aminoglikozid ve karbapenem olduğu tespit edilmiştir. Yıllara göre yatan hastalarda seftazidim, piperasilin-tazobaktam, gentamisin ve amikasin duyarlılığında artış, ayaktan hastalarda piperasilin-tazobaktam ve siprofloksasin duyarlılığında ise azalma görülmüştür.Klinik sonuçların optimizasyonu için etkili antimikrobiyal tedavinin hızlı başlatılmasının gerekli olduğu göz önüne alındığında, her hastane duyarlılık oranlarını izlemelidir. Böylece ampirik antimikrobik seçimi ve uygun tedavinin belirlenmesi için bir kılavuz oluşturulmalıdırPseudomonas aeruginosa constitutes an important part of infections requiring health care services such as nosocomial pneumonia, circulatory infections, urinary infection and skin infections. The present study aimed to help in creating an antimicrobial usage policy by identifying the change of antimicrobial susceptibility of P.aeruginosa according to years. The antimicrobial susceptibility of P.aeruginosa strains isolated between 2010-2016 in our hospital, specimen types and demographic data of the patients were examined retrospectively. PASW Statistics 18 for Windows statistical pack age program was used to transfer and analyze the data. The relation ships among variables were analyzed with the chi-square test. Nine hundred seventy-five P.aeruginosa strains were isolated from 350 (35.9 %) female and 625 (64.1 %) male patients who were in the age range of 0 to 92 years and who were treated as in patients in our hospital between 2010-2016. The majority of the specimens (529, 54.3 %) belonged to the patients from the intensive care unit. P.aeruginosa was most frequently isolated in respiratory tract specimens of in patients. Of the out patients, 127 (33.1 %) were female and 257 (66.9 %) were male and they were aged between 0-95 years. Considering the distribution of the patients according to the outpatient clinics, P.aeruginosa was most frequently isolated in pediatrics. In respect to the out patients P.aeruginosa was most frequently isolated in urine. The most effective antimicrobials were determined to be aminoglycosides and carbapenems for the in patients while they were found to be amikacin, piperacillin-tazobactam, imipenem and meropenem for the out patients. In patients were showed increased sensitivity of ceftazidime, piperacillin-tazobactam, gentamicin and amikacin, for years and outpatients were decreased sensitivity of piperacillin-tazobactam and ciprofloxacin. Considering that the rapid initiation of effective antimicrobial treatment is necessary for the optimization of clinical outcome, each hospital should monitor their susceptibility rates. Thus, a guidelines hould be created for the selection of empirical antimicrobial therapy and determination of appropriate treatment

    Non-eksudatif yaşa bağlı makula dejenerasyonunda oküler hemodinami

    No full text
    Purpose: To explore changes in retrobulbar ocular blood flow dynamics in patients with nonexudative age- related macular degeneration (ARMD). Materials and Methods: 52 patients (M=28, F=24) with ARMD and 45 age-matched healthy controls (M=23, F=22) were included in our evaluation. Full ophthalmic examination and orbital color Doppler imaging was performed in both eyes. Peak systolic and end-diastolic velocities, resistive and pulsatility indices were considered as Doppler blood flow parameters in our evaluation. Central retinal, ophthalmic, temporal posterior ciliary and nasal posterior ciliary arteries measurements were taken. Results: The mean age was 65.90 ± 2.05 (55-81) in ARMD and 60.95 ± 1.34 (55-70) in the control group. Pulsatility and resistive indices in ophthalmic arteries of ARMD patients were significantly higher than the control group. The peak systolic and end-diastolic velocities in nasal and temporal posterior ciliary arteries were significantly lower whereas pulsatility and resistive indices were significantly higher in ARMD compared to the control group. Peak systolic and end-diastolic velocities and resistive indices were significantly higher in ARMD cases, especially in posterior ciliary arteries supplying the choroid. Conclusion: Perfusion defects of the retrobulbar vasculatures were significantly higher in ARMD compared to the healthy controls. © 2012 Düzce Medical Journal

    Sıçan dişetinde deneysel olarak oluşturulan kronik yangısal reaksiyondaki hücreler üzerine fusidik asidin etkisi

    No full text
    The aim of this study is to investigate the effect of fusidic acid on cells in chronic inflammatory reaction formed experimentally in rat gingiva. Five out of 24 rats which are included in the study were selected as healthy control group. Chronic inflammatory reaction was formed in the rest of the 19 rats. While 9 rats were treated with topical 2% fusidic acid, the rest 10 rats weren't treated as control group. After the chronic inflammation was formed, it was observed that chronic inflammatory reaction totally disappeared in the topical treatment applied group compaired to the untreated group.Çalışmada sıçan dişetinde deneysel olarak oluşturulan kronik yangısal reaksiyondaki hücreler üzerine fusidik asidin etkisinin araştırılması amaçlandı. Çalışmaya alınan 24 sıçanın beşi sağlıklı kontrol grubu olarak ayrılıp 19 tanesinde kronik yangısal reaksiyon oluşturuldu. Dokuz sıçan topikal % 2'tik fusidik asitle sağaltılırken, 10 tanesi sağaltımsız kontrol grubu olarak bırakıldı. Kronik yangı oluşturulduktan sonra topikal sağaltım uygulanan grupta, sağaltımsız bırakılan gruba göre kronik yangısal reaksiyonun tümüyle gerilediği gözlendi

    Factorial structure, validity, and reliability of the Turkish temperament and character inventory

    No full text
    Amaç: Cloninger, kişiliğin yapısını ve gelişimini tanımlamak için, genel bir psikobiyolojik kuram geliştirmiştir. Bu model, dört mizaç boyutu (yenilik arayışı, zarardan kaçınma, ödül bağımlılığı ve sebat etme) ve üç karakter boyutunu (kendini yönetme, iş birliği yapma ve kendini aşma) içermektedir. Kişinin kendi doldurduğu bir ölçek olan TCI (Temperament and Character Inventory) mizaç ve karakter boyutlarını ve bunların 25 altboyutunu ölçmek üzere geliştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, TCI’nin psikometrik özelliklerini bir Türk örnekleminde sınamaktı. Yöntem: Çalışmanın örneklemi, hayatlarının hiç bir döneminde herhangi bir psikolojik/psikiyatrik tedavi almamış 470 sağlıklı gönüllü ve 544 psikiyatri hastasından oluştu. Bulgular: Ayrı ayrı olarak araştırılan, mizaç ve karakter boyutlarının faktör yapıları, keşfetmekten heyecan duyma (NS1), sebat etme ve kendini kabullenme (SD4) hariç, öngörülen kuramsal yapı ile uyuşmaktaydı. Ölçeklerin iç tutarlılığı genel olarak kabul edilebilir düzeydeydi, ancak, ödül bağımlılığı (0.55) ve sebat etme’de (0.56) zayıftı. Korelasyonlar ve grup karşılaştırmaları TCI’nin yapı geçerliğine katkıda bulunmaktadır. Sonuç: Bu çalışmanın bulguları, TCI’nin Türkçe versiyonunun tatmin edici psikometrik özelliklere sahip olduğunu doğrulamaktadır. TCI, hem klinik uygulamalarda hem de araştırmalarda kişiliği değerlendirmek için kullanılabilecek yararlı bir araç olarak görünmektedir.Objective: To assess the factorial structure, reliability and validity of the Turkish version of the Temperament and Character Inventory (TCI), a 240-item, self-report, paper-and-pencil test, and true-false format inventory based on Cloninger’s psychobiological model of personality. It measures the four higher-order temperament dimensions and three character dimensions. Method: Using samples consisting of 470 healthy volunteers and 544 psychiatric patients, psychometric features were explored. Results: The internal consistency of the scales was good (Cronbach alpha coefficients between 0.68 and 0.84), but weak for Reward dependence (0.55) and Persistence (0.56). The factor structures of the temperament and character dimensions, explored separately, were in agreement with the hypothesized constructs, except for the scales NS1 (Novelty Seeking 1 = exploratory excitability) and SD4 (Self-directedness 4 - self-acceptance). The present study also confirmed that the TCI scales were weakly related among themselves. On the whole, psychiatric patients had higher harm avoidance and lower self-directedness, persistence, cooperativeness, and self-transcendence scores than the normal subjects. Gender differences were also found for different dimensions. Conclusion: The findings of this study suggest that the TCI can be applied in the investigation of psychiatric and normal populations
    corecore