57 research outputs found

    Dokuz Tip Mizaç Ölçeği Ergen (DTMÖ-E) Formunun Geçerlik- Güvenirliği ve Ergenlerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu İle Mizaç Tipleri Arasındaki İlişki

    Get PDF
    The purpose of this study is developing adolescent form (11-16 years old) of Nine Types Temperament Scale (NTTS) depending on Nine Types Temperament Model (Study 1) and evaluating and searching the relationship between Attention Deficit and Hyperactivity Disorder (ADHD) and Types of NTTM (Study 2). Sample of Study I consist of 1240 students who are between 11 and 16 years old. Pilot form of the Scale which consists of 90 items is tested with confirmatory factor analysis and with convergent and discriminant validity and the last version of the measure which consist of 82 items is prepared. Basic Personality Traits Inventory (BPTI) which depends on Fife Factor Model is used for Criterion-related validation. Results show that NTTS-A is valid and reliable measure for evaluating temperament types between 11-16 years adolescents. Their fit index is calculated as χ2 /df <3; SRMR, 0.06; RMSEA, 0.045; CFI, 0.909: TLI, 0901 supported to validity data. Sample of Study II consist of 56 adolescents who are diagnosed with ADHD according to DSM-IV diagnosis criteria and 56 students who does not get diagnosed with ADHD or mental retardation/medical disorder. Temperament types of participants are evaluated by the agency of Study-I and NTTS-A, which is developed appropriate for Turkish culture. Indication of the study shows that there are more NTT7 and NTT8 in NTTM types between adolescents with ADHD than the group, who are not diagnosed with ADHD. As a result, it is discussed that traits which belong to some temperament types could have a predisposing effect on emergence of ADHD, experiencing these traits extreme severely could cause a view similar to ADHD and ADHD which is a neurodevelopmental disease could interact with temperament traits of person, in that way it could illustrate ADHD clinic. Available findings support critics about that students are labelled as ADHD specially in the last years in education environment even if they have mostly not developmental problems and students are diagnosed easily with limited observations. However, it is asserted that diagnosis based on temperament, treatment and psychosocial support programmes could be formed and effects of ADHD, which is a factor interacting with temperament traits, on personality structure of adolescents on their development process, could be predicted. Our study has the feature of being the first measure developing study which is intended to evaluate temperament types of adolescents between 11-16 years old and also it is has the feature of being the first study which searches relationship between NTTM types and ADHD.Bu çalışmanın amacı, Dokuz Tip Mizaç Modeli (DTMM)’ne dayalı olarak erişkinler için geliştirilen Dokuz Tip Mizaç Ölçeğinin (DTMÖ) 11-16 yaş arası ergen formunu (DTMÖ-E) geliştirmek (Çalışma I) ve DTMM tipleri ile Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) arasındaki ilişkiyi incelemek ve değerlendirmektir (Çalışma II). Çalışma I’in örneklemi 11-16 yaş aralığındaki 1240 öğrenciden oluşmaktadır. 90 maddeden oluşan ölçeğin pilot formu doğrulayıcı faktör analizi, yakınsak ve ayırma (diskriminant) geçerliği ile test edilmiş ve ölçeğin 82 maddelik son hali hazırlanmıştır. Ölçüt geçerliği için ise Beş Faktör Modeli’ne dayanan Temel Kişilik Özellikleri Envanteri (TKÖE) kullanılmıştır. Sonuçlar, DTMÖ-E’nin 11-16 yaş arası ergenlerin mizaç tiplerini değerlendirmede kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir. Uyum indeksleri χ2 /df <3; SRMR, 0.06; RMSEA, 0.045; CFI, 0.909: TLI, 0901 olarak geçerlik verilerini destekler nitelikte hesaplanmıştır. Çalışma II’nin örneklemi ise DSM-IV tanı ölçütlerine göre DEHB tanısı almış 56 ergen ve mental retardasyon / tıbbi rahatsızlık ve DEHB tanısı bulunmayan 56 öğrenciden oluşmaktadır. Katılımcıların mizaç tipleri, Çalışma-I ile Türk kültürüne uygun olarak geliştirilen DTMÖ-E aracılığıyla değerlendirilmiştir. Çalışmanın bulguları, DEHB’li ergenler arasında DTMM tiplerinden DTM7 ve DTM8’in DEHB tanısı almayan gruba göre daha fazla bulunduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, bazı mizaç tiplerine ait özelliklerin DEHB ortaya çıkmasına yatkınlaştırıcı etkisinin olabileceği, bu özelliklerin aşırı şiddette yaşanmasının DEHB benzeri bir görünüm ortaya çıkarabileceği ve nörogelişimsel bir hastalık olan DEHB’in kişinin mizaç özellikleri ile etkileşerek DEHB kliniğini sergileyebileceği tartışılmıştır. Mevcut bulgular, eğitim çevrelerinde öğrencilerin özellikle son yıllarda sıklıkla gelişimsel bir sorun olmadığı halde DEHB olarak etiketlenmesi ve sınırlı gözlemlerle kolay tanı konmasıyla ilgili eleştirileri destekleyebilecek niteliktedir. Bunun yanı sıra DTMM’nin yaklaşımı sayesinde mizaç temelli tanı, tedavi ve psikososyal destek programlarının oluşturulabileceği ve mizaç özellikleriyle etkileşen bir faktör olarak DEHB’in ergenlerin gelişim süreçlerinde kişilik yapısına nasıl bir etkide bulunacağının öngörülebileceği öne sürülmektedir. Çalışmamız, Türkiye’de 11-16 yaş arasındaki ergenlerin mizaç tiplerini değerlendirmeye yönelik ilk ölçek geliştirme çalışması olmanın yanı sıra, DTMM tipleri ile DEHB arasındaki ilişkiyi inceleyen ilk çalışma olma özelliğindedir

    Discovery of a small molecule that selectively destabilizes Cryptochrome 1 and enhances life span in p53 knockout mice

    Get PDF
    Cryptochromes are negative transcriptional regulators of the circadian clock in mammals. It is not clear how reducing the level of endogenous CRY1 in mammals will affect circadian rhythm and the relation of such a decrease with apoptosis. Here, we discovered a molecule (M47) that destabilizes Cryptochrome 1 (CRY1) both in vitro and in vivo. The M47 selectively enhanced the degradation rate of CRY1 by increasing its ubiquitination and resulted in increasing the circadian period length of U2OS Bmal1-dLuc cells. In addition, subcellular fractionation studies from mice liver indicated that M47 increased degradation of the CRY1 in the nucleus. Furthermore, M47-mediated CRY1 reduction enhanced oxaliplatin-induced apoptosis in Ras-transformed p53 null fibroblast cells. Systemic repetitive administration of M47 increased the median lifespan of p53−/− mice by ~25%. Collectively our data suggest that M47 is a promising molecule to treat forms of cancer depending on the p53 mutation

    Duygusal Emeğin Yönetilmesi: Sakarya Otelleri Örneği

    No full text
    Çalışma yaşamında duygusal emek; çalışanların hizmet verdikleri süre içinde işletmeye verdikleri duyguları ifade etmektedir. Çalışanlar işletmeye fiziki, psikolojik son olarak ta duygusal katkıda bulunurlar. Bu çalışmada; Sakarya Bölgesi’nde yerleşik otellerin yöneticileri ile görüşülmüş, duygusal emeği yönetme tarzları sorgulanmıştır. İşletmeciler çalışanların duygularının yönetimi konusunda turizmin özel konumuna dikkat çekmektedirler. Turistik hizmetin üretimi ve tüketimi aynı anda ve yerde olmakta, bu süreç çalışan ve müşteriyi buluşturmaktadır. Bu durumda her iki tarafın da duyguları oldukça belirleyici olabilmektedir. İşletmelerin duygusal emeği yönetmek adına İKY süreçleri çerçevesinde değişik eylemler geliştirdikleri görülmektedir. Çalışanları algılamanın ve onlardan standartlara uyma ve profesyonelce davranış beklentisinin öne çıktığı görülmektedir

    Orman Mühendislerinin Mesleki Örgütlenmeye Bakış Açıları

    No full text
    Meslek mensuplarının haklarını korumak, mesleğin gelişimine katkıda bulunmak ve mesleğini tanıtmak gibi amaçları olan mesleki örgütleme, kalkınma ve demokratikleşmede önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada, mesleki örgütlenmenin önemi ve örgütlenme gereksinimleri orman mühendisliği ve akademisyen mesleği (ormancılık bilimi ile ilgilenen) açısından değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında 250 kişinin görüşleri anket tekniği vasıtasıyla toplanmıştır. Verilerin normal dağılım göstermemesi sebebiyle parametrik olmayan testlerden Mann-Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi kullanılarak veriler değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, meslek sahiplerinin mesleki örgüt vasıtasıyla kendisini geliştirebilmesine olanak sağlaması ve mesleki örgütün çalışmalarının önemli birer faktör olduğu tespit edilmiştir

    The Effects of Emotional Labor on Job Commitment Under The Determination of Motivational and Structural Variables

    No full text
    Çalışanların, hizmet sürecine, fiziksel ve bilişsel varlıkları yanında duygusal varlıkları ile de katıldıkları bilinmektedir. Bu katkı, duyguların hizmet sürecine yansımalarını ifade etmektedir. İşletmeler ise bu yansımaları olumlu çıktıya dönüştürecek şekilde bazı düzenlemeler getirmektedirler. Bu düzenlemeler, çalışanı duygularını yönetmeye zorlayan yapısal unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında, özellikle üretim sürecinde amirin desteğinin hissedilmesi motivasyonel bir etken olarak duyguların yönetimini etkilemektedir. Bu çalışmada, hizmet işletmelerinde çalışan orta kademe yöneticilerin duygusal emek gösterimleri ele alınmaktadır. Duygusal emek gösterimi, üç düzeyde yürütülen görgül sınamalarla aydınlatılmaktadır. Birincisi, duygusal emek gösterimini açıklayan amirin desteği ve duygusal davranış kurallarının etkileri; ikincisi, duygusal emek gösteriminin işe bağlılık üzerine etkisi; ve üçüncüsü de amirin desteği ve duygusal davranış kurallarının işe bağlılığa etkilerine duygusal emek gösteriminin yaptığı katkıdır (aracılık etkisi). Amirin desteği ve duygusal emek beklentisinin yüzeysel duygusal emek gösterimini etkilediği, yüzeysel duygusal emek gösteriminin de işe bağlılığı anlamlı düzeyde açıkladığı görülmüştür. Bunun yanında, yüzeysel duygusal emek gösterimin hem amirin desteğinin, hem de duygusal emek beklentisinin işe bağlılığa etkilerini belirlediği (aracılık ettiği) tespit edilmiştir.It is known that employees commit their emotional presence in addition to physical and cognitive presence on working process. This commitment expresses the reflections of emotions on working process. Businesses make some arrangements in order to transform these reflections to positive outcomes for them. These arrangements appear as structural elements that force the employee to manage his emotions and feelings. Besides when the supervisory support, in production process, is perceived, it affects the management of emotions as a motivator effect. In this study, the emotional labor of middle level managers working in service businesses is presented. The presence of emotional labor is enlightened by empirical proofs done by three levels. Firstly, the effects of supervisory support and emotional behavior rules on the presence of emotional labor; secondly, the effect of the presence of emotional labor on job loyalty; lastly, the contribution of the presence of emotional labor to the effects of job loyalty affected by the supervisory support and emotional behavior rules (mediation effect). It is seen that the supervisory support and emotional labor expectation affect the “surface acting”, the “surface acting” has a statistically significant effect on job loyalty. Moreover, it is detected that the “surface acting” determines both the supervisory support and the expectation of emotional labor on job loyalty
    corecore