DFA Minimization Algorithms in Map-Reduce

Map-Reduce has been a highly popular parallel-distributed programming model. In this thesis, we study the problem of minimizing Deterministic Finite State Automata (DFA). We focus our attention on two well-known (serial) algorithms, namely the algorithms of Moore (1956) and of Hopcroft (1971). The central cost-parameter in Map-Reduce is that of communication cost i.e., the amount of data that has to be communicated between the processes. Using techniques from Communication Complexity we derive an O(kn log{n}) lower bound and O(kn^3 log{n}) upper bound for the problem, where n is the number of states in the DFA to be minimized,and k is the size of its alphabet. We then develop Map-Reduce versions of both Moore's and Hopcroft's algorithms, and show that their communication cost is O(kn^2 (log {n} + log {k})). Both methods have been implemented and tested on large DFA, with 131,072 states. The experiments verify our theoretical analysis, and also reveal that Hopcroft's algorithm -- considered superior in the sequential framework -- is very sensitive to skew in the topology of the graph of the DFA, whereas Moore's algorithm handles skew without major efficiency loss

Selection of resistance and sensitive cultivars of lentil in Ardabil region of Iran under irrigation and nonirrigation conditions

In order to evaluate drought tolerance indices of lentil cultivars in the Ardabil region, a factorial experiment based on randomized complete block design with three replications was arranged at the Agricultural Research Station of Islamic Azad University, Ardabil branch, Ardabil, Iran, in 2010. The factors included two conditions of planting levels (irrigation and non-irrigation) and five lentil cultivars (ILL 1180, ILL 1324, ILL 1251, ILL1237, and native cultivars). Irrigation included complete irrigation from planting until maturity and non-irrigation from seed emergence until harvesting. The results showed that the length of vegetative and reproductive periods, total number of pod and seed per plant, 100-seed weight, seed yield and harvest index were of higher rates under irrigation than the stress (nonirrigation). Also, it was found that ILL 1180 and ILL 1324 cultivars possessed the highest and lowest values for all traits, respectively. Yield loss of the ILL 1180 under stress, was about 308.22 kg/ha (23.31%) than the normal conditions. This value for the ILL 1324 was approximately 448.53 kg/ha (35.51%). Also, ILL 1180 showed the lowest tolerance against stress (TOL) and stress susceptibility index (SSI) and the highest mean productivity (MP), geometric mean productivity (GMP) and stress tolerance index (STI) indices. ILL 1324 possessed the highest TOL, SSI and STI and ILL1237 showed the lowest MP and GMP indices. So, ILL1180 and ILL1251 were the superior cultivars under both conditions in terms of high yield and tolerance against drought stress. ILL1237 was distinguished as the most susceptible cultivar as well.Key words: Lentil, yield, normal and stress conditions, drought tolerance index

Effect of Cold Stress on Germination and Growth of Wheat Cultivars

ABSTRACT This laboratory experiment was carried out in the Agricultural College of the Mohaghegh Ardabili University in 2010. It was conducted by factorial design with two factor and three replications, content 30 grain to per replication. Factor A include three temperature levels (2, 3 and 5° C) and factor B, include five wheat cultivars (Gaspard, MV17, Sardary, Cascogen and Bezostaya) were used in this experiment. Result showed that velocity of seed was lowest in the 2° C and Gaspard, Sardary, Cascogen and Bezostaya have highest velocity of seed, respectively. Therefore, greatest, seed velocities belong to Bezostaya cultivar in the 5° C temperature. Lowest, seed velocity related to MV17 in the 2° C temperature. For the number of roots, Cascogen cultivar with greatest and Gaspard cultivar with lowest of number roots were determined. Sardary cultivar has highest coleoptiles length. In the final result, Bezostaya cultivar was arranged in the first and highest level, between five cultivar, for cold stress characteristics and Sardary cultivar was showed second level, significantly in comparison of the another cultivars

Diversidade genética para padrões de gliadinas de raças locais de trigo duro no Noroeste do Iran e no Azerbaijão

The objective of this study was to identify gliadin band patterns and the extent of genetic diversity in durum wheat genotypes from Northwestern Iran and the Republic of Azerbaijan. Gliadins from 46 landraces and four cultivars were evaluated through acid PAGE analyses. Sixty-six polymorphic bands and 81 patterns were identified. Twenty-four different motility bands and 22 patterns were found in the ω gliadin region with 14 polymorph bands and 20 patterns for α and γ gliadins, and 14 bands and 19 different patterns for β gliadins. The combination of these patterns generated 38 and 39 combinations for Gli-1 and Gli-2 loci, respectively. The genetic diversity index (H) was higher for α gliadins (0.924), followed by ω and γ gliadins (0.899 and 0.878, respectively), and for β gliadin patterns (0.866). Extensive polymorphism (H = 0.875) was observed in four gliadin pattern regions, with higher genetic diversity in the Iranian landraces than in the Azerbaijani ones. Each genotype had special identifying patterns in the gliadin acid PAGE analysis, and cluster analysis based on Jaccard's similarity coefficients formed six groups. Gliadin has a simple, repeatable and economic analysis, and can be used in genetic studies.O objetivo deste trabalho foi identificar padrões de bandas de gliadinas e a extenção da variabilidade genética em genótipos de trigo duro do Noroeste do Iran e da República do Azerbaijão. Gliadinas de 46 raças locais e de quatro cultivares foram avaliadas por meio de análises "acid PAGE". Sessenta e seis bandas polimórficas e 81 padrões foram identificados. Foram encontradas 24 bandas de mobilidade e 22 padrões na região da gliadina ω, com 14 bandas polimorfas e 20 padrões para as gliadinas α e γ , e 14 bandas e 19 padrões diferentes para as gliadinas β. A combinação desses padrões gerou 38 e 39 combinações, para os locos Gli-1 e Gli-2, respectivamente. O índice de diversidade genética (H) foi maior para as gliadinas α (0,924), seguidas pelas gliadinas ω e γ (0,899 e 0,878, respectivamente), e pela gliadina β (0,866). Alto polimorfismo (H = 0,875) foi observado em quatro regiões dos padrões de gliadinas obtidos, com diversidade genética maior nas raças locais iranianas do que nas do Azerbaijão. Cada genótipo apresentou padrões de identificação especiais na análise "acid PAGE" de gliadinas, e a análise de agrupamento baseada no coeficiente de similaridade de Jaccard formou seis grupos. A gliadina é de análise simples, repetível e econômica, e pode ser usada em estudos genéticos

Designing A Microgrid Stabilizer Using Sliding Mode Controller

Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Instıtute of Science and Technology, 2016Sanal Senkron Makineler, güç elektroniği çeviricileri kullanılarak senkron makinelerin davranışının benzetimini sağlayan bir kontrol kavramı olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmada, senkron jeneratörler ve gerilim kaynaklı çeviricilere sahip mikro şebekelerin akıllı şebekelere bağlanması için gerekli olan yeni kontrol yöntemlerinin geliştirilmesi ve yönetilmesi tartışılmıştır. Birçok çeviriciye sahip olan mikro şebekelerin performansı ile ilişkili olarak kararlılık açısından bazı zorluklar bulunmaktadır. Önemli olanlarından bazıları şu şekilde sıralanabilir: 1) fiziksel eylemsizliğin olmayışı, 2) yenilenebilir enerji kaynakların yük merkezlerinden uzak bölgelerde tesis edilmesi dolayısıyla büyük hat empedansı ile zayıf olarak bağlı mikro şebeke sayılarının artması, 3)  gerilim kaynaklı çeviricilerin ve senkron jeneratörlerin etkileşimleri, 4) şebekeye bağlı durumdan ada durumuna geçişler ve bu geçişlerdeki tespitlerde gecikmeler, 5) şebeke restorasyonu ve ada durumuna geçiş ile ilişkili ani bozucu etkiler 6) çeviricilerin kontrol edilmesindeki zorluklar dolayısıyla yetersiz güç kalitesi. Şebekeye bağlı bir mikro şebekeyi yönetmek için şebeke ve mikro şebeke arasındaki güç transferi iki farklı yaklaşım ile kontrol edilebilir: (a) herhangi bir haberleşme altyapısı kullanmadan yapılan kontrol, (b) bir haberleşme altyapısı kullanarak yapılan kontrol.  İlk yöntemde, şebeke ile mikro şebeke arasındaki güç transferinin yönetilmesi için bir arka arkaya dönüştürücü kullanılabilir. Bazı durumlarda, şebeke ve mikro şebeke arasında aktarılan güç miktarını ve yönünü düzenlemek için dönüştürücünün yerine akıllı bir transformatör kullanılabilir. Akıllı transformatör birimi, aktif güç değişimi düzenlemek için ağ ve mikro şebeke bilgilerini kullanır. Şebeke ve mikro şebeke arasındaki güç değişimi kademe değişimi yoluyla düzenlenir. Ortak bağlantı noktası, değişken bir yük gibi davranır ve değeri şebeke yöneticisi tarafından belirlenen aktarılan güç miktarına bağlıdır ve aynı zamanda mikro şebekenin aktif ve reaktif güç vermesi veya çekmesine bağlı olarak negatif veya pozitif bir yük olabilir. Bu durumda, şebekeye bağlı durumda bile, mikro şebekeler değişken bir yüke bağlı ada durumunda gibi davranır ve orantılı kontrol çeşitli dağıtık jeneratörler arasında aktif ve reaktif güç paylaşımı için kullanılabilir. Böylelikle, işletime ait anahtarlamadan sonra değiştirilen kontrol stratejisi ortadan kaldırılmış olur ve şebekeye senkronizasyon mikro şebeke dönüştürücüsü vasıtasıyla yapılır. Bu durumda dağıtık jeneratörlerin ayar değerlerini kontrol etmek için haberleşme altyapısına ihtiyaç yoktur. İkinci yöntemde, mikro şebeke kontrolü ve yönetimi, şebeke durumlarının izlenmesini sağlayan haberleşme bağlantılarının kullanımı ile yapılır. Ağ yöneticisi ağın farklı noktalarından gelen sinyalleri alır ve ilgili her dağıtık jeneratörün ayar değerlerini hesaplar ve yeni sinyalleri tekrar dağıtık jeneratörlere gönderir. Ekonomik bakış açısından, bu yaklaşım yararlı değildir ve de daha karmaşık olduğundan dolayı daha az güvenilirdir, ancak hızlı ve hatasız bir yaklaşımdır.  Tezin ana hatları aşağıdaki gibidir: Birinci bölümde geleneksel gerilim kaynaklı çeviricilerin kontrol yöntemleri ile ilgili olarak karşılaşılan zorluklar tanıtılmıştır. Literatür incelemesi yapılarak bu araştırmanın yürütülmesini gerektiren sebepler ve bu çalışmadaki amaçlar tartışılmıştır. Bölüm 2’de rüzgar türbini modeli ile ilişkili olarak teorik çalışmalar hakkında detaylar verilmiştir. Güç kalitesi ve özellikle bilgisayar ortamında mikro şebekelerin simülasyonunda kullanılacak olan parametreler hakkında bilgiler sunulmuştur. Bu bölümde aynı zamanda benzetimi yapılan dağıtık üretimin ve çıkışlarının şematik diyagramı verilmektedir.  Bölüm 3’te, evirici topolojisi (giriş çıkış uçlarının ve bacak sayılarının hakkında kısa bilgi), güç elektroniği anahtarları (tranzistörler, anahtarların anma gerilim ve akım değerleri ve frekansı), sinüzoidal darbe genişlik modülasyonu (taşıyıcı dalga şeklini oluşturmak için teknik ve buna ilişkin denklemler) ve sonunda eviricinin bilgisayar ortamında modellenmesi incelenmiştir.  Bölüm 4’te, sanal senkron makineler olarak bilinen yeni bir evirici ailesi modeli tanıtılmaktadır. Gerçek bir senkron jeneratörün rotor eylemsizlik momentumunu taklit eden senkron eviricilerin temelleri tartışılmış, parametre ayarlanması, aktif ve reaktif güç düzenlemesi hakkında detaylar raporlanmıştır. Bu bölümün içeriği şu şekildedir: (a) senkron makinelerin elektriksel ve mekanik kısımlarının modellenmesi, (b) senkron eviricilerin güç ve elektriksel kısımlarının modellenmesi, (c) senkron eviricilerin işletilmesi, frekans eğimi ve aktif gücün düzenlenmesi, gerilim eğimi ve reaktif gücün düzenlenmesi. Bölüm 5’te, gerilim kaynaklı çeviricilerin dinamik denklemleri çıkarılmış ve mikro şebekelerin doğrusal olmayan özelliklerinden kaynaklanan sorunlarını çözmek üzere, bu tezde önerilen, kayan kipli kontrol tekniğinin uygulandığı doğrusal olmayan kontrol stratejisi sunulmuştur. Denetleyicinin sadece yerel bilgileri kullanması ile haberleşeme gereksinimlerinin ortadan kaldırılması sağlanmakta ve güvenilirlik artırılmaktadır. Bu bölümün içeriği şu şekildedir: (a) dengeleyici yapısı ve kontrol yapı taşları, (b) dengeleyicinin modellenmesi, matematiksel denklemlerin çıkarımı ve eviricinin durum uzayı modeli, (c) denetleyici tasarımı yöntemi. Bölüm 6’da simülasyon sonuçları raporlanmış ve çeşitli koşullar altında performans incelemesi yapılmıştır. En az seviyede geçici olayların oluşması ile birlikte, sistem, geniş bir işletim aralığında kararlıdır. Dağıtık üretimin başlatılması, şebeke senkronizasyonu, ada durumuna ve şebekeye bağlı durumuna geçişler, incelenen senaryolar arasındadırlar. Simülasyon sonuçları, önerilen gerilim kaynaklı evirici denetleyicisi stratejisi ile yumuşak bir işletimin sağlanacağını göstermektedir. Ciddi bir güç aşımı gözlenmemiş, geçici olaylar iyi bir şekilde sönümlenmiş ve gerilim kaynaklı eviriciler şebekeye kolaylıkla paralel olarak bağlanabilmiştir. Bölüm 7’de bu çalışma sonunda çıkarılan sonuçlar verilmiştir.  Rüzgar türbini ve gerilim kaynaklı çeviricinin modellenmesi ve önerilen kontrol yöntemi uygulaması PSCAD/EMTDC yardımı ile gerçekleştirilmiştir. PSCAD (Power System Computer Aided Design), elektromagnetik geçici olayların ve elektromekanik dinamiklerin analizini yapabilen  EMTDC (Electromagnetic transient including DC) yazılımını kullanan bir grafik arayüzüdür. Bu yazılım blok diyagram modellerinin oluşturulmasına ve simülasyonlarının yapılmasına imkan sağlamaktadır. PSCAD/EMTDC, güç elektroniği birimleri, makineler, kablolar, transformatörler ve kesiciler modellerinin oluşturulması yanında sinyal kontrol süreçlerinin gerçekleştirilmesini sağlamaktadır. Bu yazılım, sürekli hal ve geçici durumların simülasyonuna uygun olması nedeniyle, ele alınan modelin oluşturulması için seçilmiştir. Bölüm 6’da simülasyon sonuçları raporlanmış ve çeşitli koşullar altında performans incelemesi yapılmıştır. En az seviyede geçici olayların oluşması ile birlikte, sistem, geniş bir işletim aralığında kararlıdır. Dağıtık üretimin başlatılması, şebeke senkronizasyonu, ada durumuna ve şebekeye bağlı durumuna geçişler, incelenen senaryolar arasındadırlar. Simülasyon sonuçları, önerilen gerilim kaynaklı evirici denetleyicisi stratejisi ile yumuşak bir işletimin sağlanacağını göstermektedir. Ciddi bir güç aşımı gözlenmemiş, geçici olaylar iyi bir şekilde sönümlenmiş ve gerilim kaynaklı eviriciler şebekeye kolaylıkla paralel olarak bağlanabilmiştir. Bölüm 7’de bu çalışma sonunda çıkarılan sonuçlar verilmiştir.  Rüzgar türbini ve gerilim kaynaklı çeviricinin modellenmesi ve önerilen kontrol yöntemi uygulaması PSCAD/EMTDC yardımı ile gerçekleştirilmiştir. PSCAD (Power System Computer Aided Design), elektromagnetik geçici olayların ve elektromekanik dinamiklerin analizini yapabilen  EMTDC (Electromagnetic transient including DC) yazılımını kullanan bir grafik arayüzüdür. Bu yazılım blok diyagram modellerinin oluşturulmasına ve simülasyonlarının yapılmasına imkan sağlamaktadır. PSCAD/EMTDC, güç elektroniği birimleri, makineler, kablolar, transformatörler ve kesiciler modellerinin oluşturulması yanında sinyal kontrol süreçlerinin gerçekleştirilmesini sağlamaktadır. Bu yazılım, sürekli hal ve geçici durumların simülasyonuna uygun olması nedeniyle, ele alınan modelin oluşturulması için seçilmiştir. Bu çalışmada, yukarıdaki gereksinimlerin karşılanması için, tamamlayıcı nitelikte, doğrusal olmayan bir mikro şebeke dengeleyicisi tasarımı yapılmıştır. Söz konusu ilave gerilim kontrolü için, bozucu etki sonrası güç sistemlerinde meydana gelen salınımları sönümlendirmek üzere uyarma gerilim referansına eklenen yardımcı işaretin kullanıldığı bir güç sistemi dengeleyicisi benimsenmiştir. Mikro şebeke dengeleyicisi (stabilizer) tasarımında, gerçek bir senkron jeneratörün davranışına benzeyen bir “senkron-evirici” (synchronverter) için bir dengeleyici tasarımı yapılmıştır. Bu çalışmada, bozucu etkilere ve belirsizliklere dayanıklı olan, kayan kipli kontrol yöntemi önerilmektedir. Çeviricinin ve mikro şebeke denetleyicisinin etkileşimli çalışması, bir takım avantajı beraberinde getiren yeni bir kontrol topolojisi sunmaktadır: 1) Kontrolör, şebekeye bağlı ve ada durumlarında kullanılabilmektedir 1) Kontrolör, şebekeye bağlı durumdan ada durumuna geçişlerin kusursuz ve dayanıklı olmasını sağlamaktadır. 3) Kontrolör, gerçek bir senkron jeneratörü taklit etmekte ve dağıtık jeneratörlerin şebekeye daha kolay entegrasyonu sağlamaktadır. 4) Kontrolör, senkron jeneratörlere kolaylıkla uyarlanabilmektedir.  Kayan kipli kontrol yöntemi kullanarak mikro şebekeler için doğrusal olmayan bir güç sistemi dengeleyicisi tasarımı,  bu tezin başlıca katkısıdır. Bu çalışmada, birden fazla dağıtık üretim birimine sahip bir mikro şebeke için, normal koşulların yanı sıra ada durumuna geçme gibi normal olmayan işletme koşullarında da, tasarlanan dengeleyicinin performansı, simülasyonlar aracılığıyla değerlendirilmiş ve başarısı gösterilmiştir.Virtual Synchronous Machines (VSMs) have been introduced as a control concept for emulating the behavior of synchronous machines by using power electronic converters. Development of a new family of control scheme and management strategies for connection of microgrids containing many voltage source converters (VSC) and synchronous generators in smart power grids is discussed in this research. From the stability point of view there are some challenges related to the performance of converter dominated microgrids (MGs). Some important cases are: 1) the absence of physical inertia; 2) increasing number of weak microgrids with high line impedance due to installation of renewable energy resources in remote areas far from demand centers; 3) mutual interactions among voltage source converters and synchronous generators; 4) transitions from grid connected mode to islanded mode and its detection delays; 5) Sudden disturbances associated with grid restoration, transition to islanding mode; and 6) poor power quality because of difficulties in controlling the converter. In order to satisfy the requirements, in this research we design a supplementary nonlinear MG stabilizer. The idea of supplementary voltage control has been originally adopted from the power system stabilizer in which an auxiliary damping signal is added to the rotor excitation reference voltage to damp the oscillations in the event of disturbance. In the micro grid stabilizer design, a power system stabilizer is designed for a synchronverter, which has dynamics similar to a real synchronous generator behavior. In this work, a sliding mode control technique, which is robust to the disturbances and uncertainties, is proposed. The interactive operation of converter and MG stabilizer has a new control topology that offers the following advantages: 1) The controller operates at both grid-connected mode and islanded mode. 2) The controller realizes a seamless and robust transition from grid connected mode to islanding mode. 3) The controller mimics the conventional synchronous generator behavior that results in better integration of DG units into the grid. 4) The controllers can easily be adapted to conventional synchronous machines. The major contribution of this thesis is the design of a nonlinear power system stabilizer for microgrids using the sliding mode control technique. In this work, the performance of the designed stabilizer is assessed and its success is demonstrated through simulations for the normal operating conditions, as well as abnormal conditions, such as islanding, of a microgrid having a number of distributed generation units.Yüksek LisansM.Sc

Dynamic inventory policies for aerospace service parts supply chain

Service parts, which replace defective parts in aerospace repair facilities, are expensive. On the other hand, on-time fulfillment of demand for these parts is crucial as there are hefty financial penalties for aircraft schedule delays. Therefore, it is crucial to design an inventory and distribution system which minimizes the total cost of inventory investment. Recent changes in commercial aviation, e.g. substantial increase in fuel and labor costs and continuous growth of low fare carriers, have forced airlines to improve the efficiency of their MRO operations. As a result, it is not un-common for MRO operations to be outsourced to overseas service providers and for service providers to have more than one airline customer. All this has resulted in a complex and decentralized service parts logistics system. Research so far has focused mainly on static decision making for service parts networks with a few warehouses. This research deals with generating dynamic inventory policies for larger service parts supply chains modeled as Markov Decision Processes (MDP). Capitalizing on the real-time information of parts in the resupply network, three types of decision are investigated: allocation of service parts to the bases (stock allocation policy), reallocation of service parts among the bases (stock reallocation policy) and emergency resupply of service parts from alternative source options (emergency resupply policy). Each policy is generated based on the optimal relative value function of the respective dynamic program modeled as MDP. It is shown that stock allocation policy can be characterized by a set of switching curves. Stock reallocation policy defines regions of imbalance. When the inventory levels enter these regions, reallocation of a service part is initiated. Emergency resupply policy can be defined by a set of limiting boundaries; when these boundaries are reached, it is optimal to fulfill the demand from alternative sources. To overcome the common problem with MDP, "curse of dimensionality" in particular, heuristic techniques are proposed to approximate the optimal relative value function. The optimal relative value function for a single-base model is derived by solving the respective difference equation systems and is used as the basis for developing these techniques. The relative value function of a single-base model is proposed to be used for stock allocation policy generation. Aggregate queues are developed and utilized in approximating the optimal relative value function for stock reallocation. The optimal relative value function of an inventory system without safety stocks is derived and a difference operator is introduced. Using the proposed difference operator, the optimal relative value function for emergency resupply policy is approximated. For each of the developed inventory policies, computational experiments are conducted to evaluate the optimality gaps and cost reductions. Computational experiments of each policy consist of a general problem set and series of sensitivity analysis. Based on the numerical results, proposed policies perform very close to the optimal policies. The models developed in this research could serve as a foundation to develop decision support systems to improve the efficiency and reduce costs in service parts supply chain management.DOCTOR OF PHILOSOPHY (MAE

Hydrothermal alteration and mineralisation of the Glen Eden Mo-W-Sn deposit: A leucogranite-related hydrothermal system, Southern New England Orogen, NSW, Australia

The Glen Eden Mo-Sn-W deposit in north-eastern New South Wales, Australia, is an example of a leucogranite-related, low-grade, large-tonnage hydrothermal system. It occurs in the southern part of the New England Orogen and is hosted within Permian felsic volcanic rocks, intruded at depth by dykes of porphyritic microleucogranite (Glen Eden Granite). The deposit is hosted within a pipe-like quartz-rich greisen breccia body about 500m in diameter, surrounded by a greisen zone several hundred metres across, zoning out into altered volcanic rocks. The dominant ore minerals, largely hosted as open space fillings and disseminations in quartz and quartz-rich greisen, are molybdenite, wolframite and cassiterite; they are accompanied by minor to trace amounts of muscovite, fluorite, topaz, siderite, pyrrhotite, arsenopyrite, chalcopyrite, sphalerite, bismuth, bismuthinite, joseite A, cosalite, galenobismutite, beryl, anatase and late-stage dickite and kaolinite. Two types of breccia are recognised: (1) greisenised volcanic rock fragments (quartz + muscovite), cemented by hydrothermal quartz ± K-feldspar ± ore minerals, and (2) fragments of hydrothermal quartz ± cassiterite ± wolframite enclosed in quartz ± clay. In both types of breccia and in stockwork veins, there is evidence of early precipitation of Mo-Sn-W phases, followed by Bi minerals and base metal sulfides (± fluorite, siderite).Breccia formation and associated hydrothermal alteration (greisen, potassic, argillic, propylitic) are interpreted to be related to devolatilisation of the highly fractionated Glen Eden Granite of early Triassic age (240±1 Ma based on ⁴⁰Ar/³⁹Ar geochronology of greisen muscovite) as well as to fluid mixing with meteoric waters. The breccia pipe could have formed in part by rock dissolution and collapse, as well as by explosive degassing of boiling fluids. Fluid inclusion evidence is consistent with boiling, with breccia pipe formation and mineralisation having mainly occurred at 250–350°C from fluids with salinity of 0.4–9 wt% NaCl equivalent in the dilute types and 30–47 wt% NaCl equivalent in the hypersaline types. Stable isotopic evidence (O, D, C, S) indicates a strong magmatic contribution to the hydrothermal fluids and metals in the breccia. The δ¹⁸O values of quartz decrease outward from the breccia pipe (10.6–12.3‰ in the pipe to 3.4–8.7‰ in the peripheral quartz) indicating that there has been mixing with isotopically light (high latitude) meteoric fluids, mainly after formation of the breccia pipe