43 research outputs found
Romatoid artritli hastalarda sosyal rol katılımının yaşam kalitesine etkisi
Objective: The aim of this study was to explore the impact of social role participation on quality of life in rheumatoid arthritis (RA) patients. Material and Methods: This study was conducted on
100 RA patients who applied to our outpatient clinic and 95 healthy
controls. The outcome measures included Visual Analogue Scale
(VAS) (rest and activity pain), Disease Activity Score (DAS-28) Scale,
Rheumatoid Arthritis Quality of Life Questionnaire (RAQoL), and Social Role Participation Questionnaire (SRPQ) (role limitations, salience,
satisfaction). Results: There were statistically significant differences
in SRPQ role salience, SRPQ role limitation, and SRPQ role satisfaction scores between the RA patients and the healthy individuals
(p<0.001). The RAQoL scores were positively correlated with SRPQ
limitation scores and negatively correlated with SRPQ role satisfaction
and SRPQ role salience scores (all, p<0.001). Negative correlations
were found between SRPQ scores (salience, satisfaction) and DAS-28
and VAS (rest and activity pain) scores (all, p<0.05). Positive correlations were found between SRPQ role limitations scores and DAS-28
and VAS (rest and activity pain) scores (all, p<0.05). There was no correlation between SRPQ domains scores and age or disease duration in
RA patients (all, p>0.05). RAQoL was positively correlated with VAS
(rest and activity pain) and DAS-28 scores (all, p<0.001). Conclusion:
This study showed that there is an association between social role participation and quality of life in RA patients. So, it may be useful to take
into account the evaluation of social role participation in the management of RA patients.Amaç: Çalışmamızda, romatoid artrit (RA) hastalarında sosyal
rol katılımının yaşam kalitesi üzerindeki etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma polikliniğimize başvuran 100
RA hastası ve 95 sağlıklı kontrol üzerinde gerçekleştirildi. Sonuç ölçütlerinde Vizüel Analog Skalası (VAS) (istirahat ve aktivite ağrısı),
Hastalık Aktivite Skoru [Disease Activity Score-28 (DAS-28)] Ölçeği,
Romatoid Artrit Yaşam Kalitesi Ölçeği [Rheumatoid Arthritis Quality
of Life Questionnaire (RAQoL)] ve Sosyal Rol Katılım Anketi [Social
Role Participation Questionnaire (SRPQ)] (rol sınırlamaları, belirginlik, memnuniyet) kullanıldı. Bulgular: RA hastaları ve sağlıklı bireyler arasında SRPQ rol belirginliği, SRPQ rol sınırlaması ve SRPQ rol
memnuniyetinde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar vardı (p<0,001).
RAQoL ile SRPQ rol sınırlama arasında pozitif korelasyon ve RAQoL
ile SRPQ rol memnuniyeti ve SRPQ rol belirginliği arasında ise negatif korelasyon bulundu (hepsi, p<0,001). SRPQ (belirginlik, memnuniyet) ile DAS-28 ve VAS (istirahat ve aktivite ağrısı) arasında negatif
korelasyon tespit edildi (hepsi, p<0,05). SRPQ rol sınırlılıkları ile DAS28 ve VAS (istirahat ve aktivite ağrısı) arasında pozitif korelasyon tespit edildi (hepsi, p<0,05). RAQoL ile VAS (istirahat ve aktivite ağrısı)
ve DAS-28 arasında pozitif korelasyon bulundu (hepsi, p<0,001).
Sonuç: Bu çalışma, RA hastalarında sosyal rol katılımı ile yaşam kalitesi arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bu nedenle RA hastalarının tedavi yönetiminde, sosyal rol katılımının değerlendirilmesini
dikkate almak faydalı olabilir
Comparison of the effectiveness of local corticosteroid injection and extracorporeal shock wave therapy in patients with lateral epicondylitis
Serdaroglu Beyazal, Munevver/0000-0001-5903-5708WOS: 000368605500030PubMed: 26834345[Purpose] This study aimed to determine and compare the effectiveness of extracorporeal shock wave therapy and local corticosteroid injection in patients with lateral epicondylitis. [Subjects and Methods] Sixty-four patients with lateral epicondylitis were randomly divided into extracorporeal shock wave therapy and steroid injection groups. Patients were evaluated using hand grip strength, visual analog scale, and short-form McGill pain questionnaire at baseline and at 4 and 12 weeks post-treatment. [Results] Both groups showed statistically significant increase in hand grip strength and decreases on the visual analog scale and short form McGill pain questionnaire overtime. There was no statistically significant difference in the percentage of improvement in hand grip strength and on the short-form McGill pain questionnaire between groups at 4 weeks post-treatment, whereas the extracorporeal shock wave therapy group showed better results on the visual analog scale. the percentages of improvements in all 3 parameters were higher in the extracorporeal shock wave therapy group than in the injection group at 12 weeks post-treatment. [Conclusion] Both the extracorporeal shock wave therapy and steroid injection were safe and effective in the treatment of lateral epicondylitis. However, extracorporeal shock wave therapy demonstrated better outcomes than steroid injection at the long-term follow-up
Sturge-Weber Syndrome Type III
Sturge-Weber syndrome (SWS) is a neurogenetic disease with an incidence of 1 in 20.000-50.000 live births. The less common form, which can be difficult to diagnose and only involves leptomeningeal angioma, has been defined as Type III SWS. A 5.5-month-old male patient with normal neuromotor development presented with right sided partial seizures, which had been occurring frequently for the previous two days and could not be controlled. A cranial magnetic resonance imaging showed pathological contrasts in the cortical regions involving the left hemisphere and in the leptomeningeal structures. We aim to present the case of an infant with SWS, which unlike the classical form was unidentifiable in physical examination and diagnosed using imaging methods
Glutaric Aciduria Type I Diagnosis Case with Normal Glutaryl Carnitine and Urine Organic Acid Analysis
Glutaric aciduria Type I (GA-I) is a rare inherited metabolic disease, deficiency of glutaryl-CoA dehydrogenase results in accumulation of the putatively neurotoxic metabolites glutaric and 3-hydroxyglutaric acid (GA, 3-OH-GA) in body tissues, particularly within the brain. Here we presented a 3-year-old girl with hypotonia and dystonia diagnosed with GA-I although the repeated analysis of the carnitine profile and organic acid analyses were normal. The patient has motor, mental retardation, hypotonia. Her weight standard deviation score (SDS) was -1.86 SDS, height SDS was -0.55 SDS, head circumference SDS was -1.01. The physical examination was normal except severe hypotonia. Spot blood carnitine profile, blood amino acid, urine organic acid, lactic acid and pyruvic acid were normal in repeated analysis. Dystonia and spastic tetraparesis developed on her follow-up. Cranial magnetic resonance imaging revealed bilateral cortical atrophy and bilateral striatal and caudate nucleus T2 flair hyperintensities. In GCDH gene analysis p.Y123C (c.368A>G)/p.L340F (c.368A>G) mutation was found. There was no history of encephalopathy. The patient treated with levodopa and trihexyphenidyl and lysine-restricted diet. In the presence of bilateral striatal involvement and cortical atrophy and dystonia, GA-I should be kept in mind. Blood carnitine profile and urine organic acid analyses may not be consistent. It is important to evaluate the cases for genetic investigation
Periventriküler lökomalazili olgularda manyetik rezonans görüntüleme bulguları ile klinik bulguların karşılaştırılması
ÖZET Periventriküler lökomalazi prematürelerde oluşan nörolojik morbiditenin önemli bir nedenidir. Bu çalışmada kraniyal MRG ile PVL saptanan hastalann lezyon lokalizasyonu, lezyon ağırlığı (derecesi), korpus kallozum incelmesi, serebral atrofi varlığı ile hastalann klinik bulguları arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlandı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD, Çocuk Nörolojisi polikliniğinde izlenen yaşlan 1-14 arasında değişen 89 hasta çalışmaya alındı. Doğum şekli, ağırlığı, gestasyon yaşı, gelişim basamaklan soruldu, serebral felç tipi sınıflandınldı. Fonksiyonel açıdan hastalar Mizrahi klinik değerlendirme sınıflaması uygulanarak değerlendirildi. Nöbet varlığı araştınldı. Göz dibi incelemeleri, EEG ve VEP incelemeleri yapıldı. Radyolojik değerlendirmede MRG bulgulan şu şekilde derecelendirildi: Derece I: 1-3 sayıda hiperintensite ; derece II: üçten fazla sayıda hiperintensite; derece IH: üçten fazla sayıda hiperintensite+ ventrikül duvar düzensizliği ve derece IV: ventrikül dilatasyonun da olması. Lokalizasyon frontal, body, periatrial ve oksipital olmak üzere 4 bölgeye aynldı. Aynca korpus kallozum incelmesi ve serebral atrofi varlığı değerlendirildi. Hastalann gelişimini değerlendirmek için Ankara Gelişim Tarama Envanteri kullanıldı. Yaşı 6 üzerinde olan 5 hastaya WISC-R uygulandı. Altmış hasta normal spontan yolla, 29 hasta C/S ile doğmuştu. Kırkbeş hastada (%50.6) asfiktik doğum öyküsü alındı. Hastalanmızda spastisite prematüre doğan 63 hastanın %84. l'inde, matür 26 hastanın %30.8'inde saptandı (pO.001). Matür hastalann sadece %16'sında spastik diparezi saptanırken, prematüre hastalann %55'inde spastik diparezi saptandı. Ellidokuz hastada epileptik nöbet gözlenmezken, 30 hastada nöbet vardı. Gözdibi 72 hastada normaldi, 17 hastada optik atrofi saptandı. Periventriküler lökomalazi derecesine göre 22 hasta PVL 1, 18 hasta PVL H, 30 hasta PVL m ve 19 hasta PVL IV olarak değerlendirildi. Lokalizasyon sayışma göre 20 hastada 1 lokalizasyon, 23 hastada 2 lokalizasyon, 24 hastada 3 lokalizasyon ve 22 hastada 4 lokalizasyon saptandı. Gelişim testleri ile değerlendirmede T puanlan 21 hastada >40, 32 hastada 21-39, 31 hastada ise 20 bulundu. WISC-R testi ile değerlendirilen hastalarda iki hasta kunt normal, bir hasta sınır zeka, bir hasta hafif mental retardasyon olarak değerlendirildi. Doğumda asfiksi varlığı ile yürümede gecikme ve VEP patolojisi arasında anlamlı ilişki 78saptandı (p=0.005, p=0.032). Nöbet görülmesi ve EEG patolojisi ile asfiksi varlığı arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptanmadı. Periventriküler lökomalazi derecesi ile temel kaba motor gelişim basamaklarında gecikme arasında anlamlı ilişki saptandı (p0.005). Göz dibi bulguları ve VEP patolojisi ile PVL derecesi arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptandı (p=0.001). PVL I hastaların hepsinde VEP normal iken, PVL IV hastaların %42. l'inde normal, %57.9'unda patolojik bulundu. PVL I hastaların %63.6'sında kas tonusu normal iken, PVL IV hastaların sadece %12.4'ünde kas tonusu normaldi, %56.3'ünde spastik tetraparezi saptandı. Fonksiyonel kayıp incelendiğinde PVL IV hastaların %73.7'sinin tamamen yatağa bağımlı olduğu görüldü. Gelişim testleri ile değerlendirildiğinde PVL I hastaların %75'inin yaşla uyumlu gelişim gösterdiği, PVL IV hastaların hepsinin %30 yaş çizgisinin altoda yer aldığı görüldü (pO.001). Periventriküler lökomalazi lokalizasyon sayısı ile doğum ağırlığı arasında istatistiksel anlamlı negatif bir korelasyon saptandı (r=-0.29, p=0.006). Fonksiyonel olarak normal değerlendirilen hastalarda ve kaba motor, ince motor, dil bilişsel, sosyal beceri ve genel gelişim alanlarında yaşma uygun gelişim gösterenlerde lokalizasyon sayısı medyan bir iken, ağır fonksiyon kaybı olan ve %30 yaş çizgisi altmda gelişim gösterenlerde lokalizasyon sayısı medyan değeri 3 idi (p0.001). Korpus kallozum incelmesi ve serebral atrofi varlığı ile hastalardaki fonksiyon kaybı ve genel gelişim T puanlarının 20 olması arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptandı (p0.001). Genel gelişim T puanlarının yaşa göre düşüklüğü ile ilgili risk faktörleri asfiksi varlığı, PVL ni-IV olması, frontal, oksipital ve body varlığı, PVL lokalizasyon sayısının 3 üzerinde olması, korpus kallozum incelmesi ve serebral atrofi varlığı saptandı. 7
Comparison of the effectiveness of local corticosteroid injection and extracorporeal shock wave therapy in patients with lateral epicondylitis
[Purpose] This study aimed to determine and compare the effectiveness of extracorporeal shock wave therapy and local corticosteroid injection in patients with lateral epicondylitis. [Subjects and Methods] Sixty-four patients with lateral epicondylitis were randomly divided into extracorporeal shock wave therapy and steroid injection groups. Patients were evaluated using hand grip strength, visual analog scale, and short-form McGill pain questionnaire at baseline and at 4 and 12 weeks post-treatment. [Results] Both groups showed statistically significant increase in hand grip strength and decreases on the visual analog scale and short form McGill pain questionnaire overtime. There was no statistically significant difference in the percentage of improvement in hand grip strength and on the short-form McGill pain questionnaire between groups at 4 weeks post-treatment, whereas the extracorporeal shock wave therapy group showed better results on the visual analog scale. The percentages of improvements in all 3 parameters were higher in the extracorporeal shock wave therapy group than in the injection group at 12 weeks post-treatment. [Conclusion] Both the extracorporeal shock wave therapy and steroid injection were safe and effective in the treatment of lateral epicondylitis. However, extracorporeal shock wave therapy demonstrated better outcomes than steroid injection at the long-term follow-up
The effects of whirlpool bath and neuromuscular electrical stimulation on complex regional pain syndrome
Serdaroglu Beyazal, Munevver/0000-0001-5903-5708WOS: 000348146300008PubMed: 25642030[Purpose] the aim of the present study was to investigate and compare the effects of whirlpool bath and neuromuscular electrical stimulation on complex regional pain syndrome. [Subjects and Methods] Sixty outpatients (30 per group) with complex regional pain syndrome participated. They received 15 treatment 5 days per week for 3 weeks. the outcome measures were the visual analogue scale for pain, edema, range of motion of the wrist (flexion and extension), fingertip-to-distal palmar crease distance, hand grip strength, and pinch strength. All parameters were measured at baseline (week 0) and at the trial end (week 3). [Results] There were significant improvements in all parameters after therapy in both groups. the whirlpool bath group showed significantly better improvements in the visual analogue score, hand edema, hand grip strength, wrist range of motion (both flexion and extension), fingertip-to-distal palmar crease distance, and the three-point and fingertip pinch strengths than the neuromuscular electrical stimulation group; however, the lateral pinch strengths were similar. [Conclusion] Both whirlpool bath and neuromuscular electrical stimulation are effective in the treatment of complex regional pain syndrome, but the efficacy of the whirlpool bath treatment was better
Oral sefaklor tedavisinden sonra serum hastalığına benzer tablo gösteren bir olgu
Cefaclor is an oral semi-synthetic broad-spectrum cephalosporin with a broad spectrum activity against both Gram positive and negative bacteria. It is widely used in a range of pediatric infections including otitis media, tonsillitis and skin infections. However, there are increasing reports of cefaclor associated serum sickness-like reaction. In this paper, a 30 month old previously healthy girl, who was referred to our hospital with fever, urticarial rash and joint manifestations and a diagnosis of cefaclor associated serum sickness-like reaction was established, was presented in order to emphasize relatively frequent cutaneous and joint manifestations of this drugSefaklor hem gram pozitif hem de gram negatif etkisi olan geniş spektrumlu oral semisentetik bir sefalosporindir. Pediatrik yaş grubunda otitis media, tonsillit ve deri enfeksiyonları gibi enfeksiyonlarda sıkça kullanılmaktadır. Bununla birlikte, giderek artan sayıda hipersensitivite reaksiyonu bildirilmektedir. Bu yazıda, bu ilacın neden olduğu deri ve eklem bulgularını vurgulamak amacıyla, ürtiker ve artrit bulguları nedeniyle hastanemize sevk edilen ve sefaklor kullanımı ile ilişkili serum hastalığına benzer reaksiyon tanısı alan 30 aylık bir kız olgu sunulmuştur
The Relationship of Hand Grip Strength with Bone Mineral Density and Vitamin D in Postmenopausal Women
Objective: The aim of the present study was to evaluate the relationship of hand grip strength (HGS) with bone mineral density (BMD) and
vitamin D levels in postmenopausal women.
Materials and Methods: One hundred thirty one postmenopausal women were included in this study. HGS was measured by Jamar hand
dynamometer. BMD was measured by dual energy X-ray absorptiometry at lumbar spine and femoral neck sites. Serum 25-hydroxyvitamin
D (25OHD) levels were measured.
Results: The mean age of patients was 61.2±9.2 years. The mean HGS was 22.9 kg and 32 patients (24.4%) had low HGS. Thirty seven
patients (28.2%) were osteoporotic and 62 (47.3%) were osteopenic. The mean 25OHD level was 17 ng/mL and 101 (77.1%) patients
having vitamin D insufficiency. There was a significant difference in HGS values among groups with osteoporosis, osteopenia, and normal
BMD (p=0.016). HGS values demonstrated a positive correlation with T-scores and BMD values at lumbar spine and femoral neck sites
(p<0.001, r=0.340; p<0.001, r=0.300; p<0.001, r=0.320; p=0.001, r=0.298, respectively) and negative correlation with age and duration of
menopause (p<0.001, r=-0.344; p<0.001, r=-0.318; respectively). However, no significant association was observed between 25OHD levels
and HGS (p=0.860, r=0.016).
Conclusion: Postmenopausal women with osteoporosis had lower HGS than postmenopausal women with normal BMD, and HGS was
significantly correlated with BMD, but not with vitamin D in this population. The patients should be encouraged to increase muscle strength
for the risk management of osteoporosis in postmenopausal wome