16 research outputs found
İlköğretim öğrencilerinin yaşam kalitesinin toplumsal sınıf değişkeni açısından incelenmesi: Aydın ilinde betimsel bir çalışma
The main purpose of this study is to examine 4th and 5th grade childrens’ quality of life in terms of their social class indicators. Child’s Quality of Life Inventory was used as a data gathering tool in this study. Data were obtained from the study was analyzed in accordance to information about schools’ social economic statues that gathered from The National Education Directorship in Aydın. Number, percentage, frequency, and chi square were used as a statistical method in present study. The finding of the study shows that life quality of children could be mainly revealed with socio economic statues of them. Also the study reveals the most of the children from low socio economic statue are working as a child labor for contributing to the family budget. The most of the families involved in the study explained that they were willing to send their children to the school after the compulsory elementary education. Beside of this finding, some of the families in the sample % 11,9 (n=16) stated that they were reluctant to send their children to the school after the elementary education. The finding of the study can be considered in terms of public health, school health and general well-being statue of the children in Turkey. ÖzetBu çalışmanın temel amacı Aydın İlinde, ilköğretim 4. ve 5. sınıf öğrencilerinin yaşam kalitesinin sosyo-ekonomik düzey açısından incelenmesidir. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen “Çocuk Yaşam Kalitesi Tarama Envanteri” kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler, Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden alınan bilgiler doğrultusunda belirlenen alt, orta ve üst sosyo-ekonomik düzeylerden toplam 6 ilköğretim okulunun 4. ve 5. sınıf öğrencilerinden toplanarak bu veriler üzerinde sayı, yüzde, frekans ve ki kare analizleri gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bulguları, çocuk yaşam kalitesinin büyük oranda sosyo-ekonomik düzey ile açıklanabileceğini göstermektedir. Alt sosyo ekonomik düzeyden çocuklar okul dışında gelir getirici bir iş yaparak aile bütçesine katkıda bulunmaktadırlar. Sosyo-ekonomik düzeyi ne olursa olsun ailelerin çoğunluğu çocuklarının eğitimlerine ilköğretimden sonra da devam etmelerini isterken, alt sosyo-ekonomik düzeydeki okullara devam eden öğrenci ailelerinin %11,9 (n=16)’u “çocuğunun ilköğretimden sonra eğitimine devam etmemesini istemektedir. Tüm bu bulgular, toplum sağlığı, okul sağlığı ve çocuğun genel iyi olma durumu üzerine önemli önlemleri gerekli kılmaktadır.Bu çalışmanın temel amacı Aydın İlinde, ilköğretim 4. ve 5. sınıf öğrencilerinin yaşam kalitesinin sosyo-ekonomik düzey açısından incelenmesidir. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen “Çocuk Yaşam Kalitesi Tarama Envanteri” kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler, Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden alınan bilgiler doğrultusunda belirlenen alt, orta ve üst sosyo-ekonomik düzeylerden toplam 6 ilköğretim okulunun 4. ve 5. sınıf öğrencilerinden toplanarak bu veriler üzerinde sayı, yüzde, frekans ve ki kare analizleri gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bulguları, çocuk yaşam kalitesinin büyük oranda sosyo-ekonomik düzey ile açıklanabileceğini göstermektedir. Alt sosyo ekonomik düzeyden çocuklar okul dışında gelir getirici bir iş yaparak aile bütçesine katkıda bulunmaktadırlar. Sosyo-ekonomik düzeyi ne olursa olsun ailelerin çoğunluğu çocuklarının eğitimlerine ilköğretimden sonra da devam etmelerini isterken, alt sosyo-ekonomik düzeydeki okullara devam eden öğrenci ailelerinin %11,9 (n=16)’u “çocuğunun ilköğretimden sonra eğitimine devam etmemesini istemektedir. Tüm bu bulgular, toplum sağlığı, okul sağlığı ve çocuğun genel iyi olma durumu üzerine önemli önlemleri gerekli kılmaktadır
Levodopa-refractory hyperprolactinemia and pituitary findings in inherited disorders of biogenic amine metabolism
Elevated serum prolactin concentrations occur in inherited disorders of biogenic amine metabolism because dopamine deficiency leads to insufficient inhibition of prolactin secretion. This work from the International Working Group on Neurotransmitter Related Disorders (iNTD) presents the results of the first standardized study on levodopa-refractory hyperprolactinemia (LRHP; >1000 mU/L) and pituitary magnetic resonance imaging (MRI) abnormalities in patients with inherited disorders of biogenic amine metabolism. Twenty-six individuals had LRHP or abnormal pituitary findings on MRI. Tetrahydrobiopterin deficiencies were the most common diagnoses (n = 22). The median age at diagnosis of LRHP was 16 years (range: 2.5-30, 1st-3rd quartiles: 12.25-17 years). Twelve individuals (nine females) had symptoms attributed to hyperprolactinemia: menstruation-related abnormalities (n = 7), pubertal delay or arrest (n = 5), galactorrhea (n = 3), and decreased sexual functions (n = 2). MRI of the pituitary gland was obtained in 21 individuals; six had heterogeneity/hyperplasia of the gland, five had adenoma, and 10 had normal findings. Eleven individuals were treated with the dopamine agonist cabergoline, ameliorating the hyperprolactinemia-related symptoms in all those assessed. Routine monitoring of these symptoms together with prolactin concentrations, especially after the first decade of life, should be taken into consideration during follow-up evaluations. The potential of slow-release levodopa formulations and low-dose dopamine agonists as part of first-line therapy in the prevention and treatment of hyperprolactinemia should be investigated further in animal studies and human trials. This work adds hyperprolactinemia-related findings to the current knowledge of the phenotypic spectrum of inherited disorders of biogenic amine metabolism
Otizmde Dil ve İletişim Özelliklerinin İncelenmesi
Objective: Impairments in language are among the core features of autism. However, findings on the language deficits of autistic children have been contradictory. Furthermore less is known about the language profiles of Turkish speaking children with autism. The aim of the present study was to investigate language characteristics of children with autism and relationship between their receptive and expressive language skills in comparison to children with mental retardation. Method: The participants comprised 43 children with autism, and 45 children with mental retardation between ages 4-15 who attended special education schools. Data was collected by Sample of Verbal Behavior and Educational Assessment subtests of ASIEP-II. Results: The results showed that there were significant differences between frequencies of noncommunicative, unintelligible words and babbling vocalizations among the two groups. Autism group had significantly more uncommunicative, unintelligible and babbling utterances than the comparison group. On the other hand mental retardated group used more words than the autism group. It was found that receptive language abilities were better than expressive language abilities for both groups. Relationship between receptive and expressive language abilities of the autism group was similar to the control group. Discussion: The results support that children with autism show impairments of language abilities. Further research is recommended to replicate and extend these findings.Amaç: Dil gelişimindeki bozulma otizmin temel özelliklerindendir. Fakat otizmi olan çocukların dil yetersizlikleriyle ilgili bulgular çelişkilidir. Dahası Türkçe konuşan otizm tanısı konmuş çocukların dil profilleri hakkında çok az bilgi vardır. Bu çalışmanın amacı otizm tanısı konmuş olan çocukların dil özelliklerini ve alıcı dil ile ifade dili becerileri arasındaki ilişkiyi zeka geriliği olan çocuklarla karşılaştırarak incelemektir. Yöntem: Örneklem, özel eğitim kurumlarında eğitim gören, 4-15 yaşlarındaki zeka geriliği tanısı konmuş 45 ve otizm tanısı konmuş 43 çocuktan oluşmaktadır. Araştırmanın verisi, ASIEP-II'nin Sözel Davranış Örneği ve Eğitimsel Değerlendirme alt testleri kullanılarak toplanmıştır. Sonuçlar: Sonuçlar iki grup arasında iletişimsel olmayan, anlaşılmaz, kelime ve heceleme ifadelerinin frekansı açısından anlamlı bir farklılaşma olduğunu göstermiştir. Otizm grubunun iletişimsel olmayan, anlaşılmaz ve heceleme ifadeleri karşılaştırma grubundan anlamlı biçimde daha fazladır. Öte yandan zeka geriliği grubu otizm grubundan daha fazla kelime kullanmıştır. Alıcı dil becerilerinin her iki grupta da ifade dili becerilerinden daha yüksek olduğu bulunmuştur. Otizm grubunda gözlenen iki dil becerisi arasındaki ilişki zeka geriliği grubundakine benzerdir. Tartışma: Sonuçlar otizm tanısı konmuş çocukların dil becerilerinde bozulma olduğunu desteklemektedir. İlerideki çalışmalarda araştırmanın tekrarlanması ve sonuçların genişletilmesi önerilmektedir
Otizmde dil ve iletişim özelliklerinin incelenmesi
Objective: Impairments in language are among the core features of autism. However, findings on the language deficits of autistic children have been contradictory. Furthermore less is known about the language profiles of Turkish speaking children with autism. the aim of the present study was to investigate language characteristics of children with autism and relationship between their receptive and expressive language skills in comparison to children with mental retardation. Method: the participants comprised 43 children with autism, and 45 children with mental retardation between ages 4-15 who attended special education schools. Data was collected by Sample of Verbal Behavior and Educational Assessment subtests of ASIEP-II. Results: the results showed that there were significant differences between frequencies of noncommunicative, unintelligible words and babbling vocalizations among the two groups. Autism group had significantly more uncommunicative, unintelligible and babbling utterances than the comparison group. on the other hand mental retardated group used more words than the autism group. It was found that receptive language abilities were better than expressive language abilities for both groups. Relationship between receptive and expressive language abilities of the autism group was similar to the control group. Discussion: the results support that children with autism show impairments of language abilities. Further research is recommended to replicate and extend these findings.Amaç: Dil gelişimindeki bozulma otizmin temel özelliklerindendir. Fakat otizmi olan çocukların dil yetersizlikleriyle ilgili bulgular çelişkilidir. Dahası Türkçe konuşan otizm tanısı konmuş çocukların dil profilleri hakkında çok az bilgi vardır. Bu çalışmanın amacı otizm tanısı konmuş olan çocukların dil özelliklerini ve alıcı dil ile ifade dili becerileri arasındaki ilişkiyi zeka geriliği olan çocuklarla karşılaştırarak incelemektir. Yöntem: Örneklem, özel eğitim kurumlarında eğitim gören, 4-15 yaşlarındaki zeka geriliği tanısı konmuş 45 ve otizm tanısı konmuş 43 çocuktan oluşmaktadır. Araştırmanın verisi, ASIEP-II'nin Sözel Davranış Örneği ve Eğitimsel Değerlendirme alt testleri kullanılarak toplanmıştır. Sonuçlar: Sonuçlar iki grup arasında iletişimsel olmayan, anlaşılmaz, kelime ve heceleme ifadelerinin frekansı açısından anlamlı bir farklılaşma olduğunu göstermiştir. Otizm grubunun iletişimsel olmayan, anlaşılmaz ve heceleme ifadeleri karşılaştırma grubundan anlamlı biçimde daha fazladır. Öte yandan zeka geriliği grubu otizm grubundan daha fazla kelime kullanmıştır. Alıcı dil becerilerinin her iki grupta da ifade dili becerilerinden daha yüksek olduğu bulunmuştur. Otizm grubunda gözlenen iki dil becerisi arasındaki ilişki zeka geriliği grubundakine benzerdir. Tartışma: Sonuçlar otizm tanısı konmuş çocukların dil becerilerinde bozulma olduğunu desteklemektedir. İlerideki çalışmalarda araştırmanın tekrarlanması ve sonuçların genişletilmesi önerilmektedir
The reliability and validity of Turkish version of childhood asthma control test
Introduction: The reliability and validity of Turkish version of Childhood Asthma Control Test (C-ACT). Purpose: The management of asthma is an important as well as difficult issue of physician's daily practice particularly in busy clinical settings. C-ACT was created to identify asthma control levels in children aged 4-11 years. Our aim was to evaluate the reliability, validity and responsiveness of C-ACT in a Turkish sample of children with asthma. Method: In this multicenter study, 368 children were enrolled. C-ACT was completed every month by parents and patients who were evaluated in 3 visits within 2 month intervals. At each visit, physicians interpret the control level and decided for the treatment step as established in GINA guidelines. Results: The internal consistency reliability of the Turkish version of C-ACT (C-ACT1 to C-ACT5) was found to be 0.82, 0.83, 0.82, 0.82 and 0.80, respectively (reliability statistics, Cronbach's alpha). Test-retest reliability was 0.71. There was significant correlation between C-ACT and physician's assessment of asthma control at visit 1 (r = 0.65, P < 0.001). Conclusions: Turkish version of C-ACT is an accurate and reliable tool to evaluate asthma control in children aged 4-11 years. Its widespread use may facilitate appropriate assessment of asthma control and may lead to decrease the number of uncontrolled patients