472 research outputs found
The Effect of Storyline Method on Students’ Achievements in 5th Grade of Science and Technology Courses
AbstractThe aim of this study is to determine the Effect of Storyline Method on Student Achievement hi 5th Grade Science and Tecnology Courses. This study was conducted experimentally on the 5th grade students studying at Alpaslan School in 2010-2011 academic year. 26 students were included in the study, 13 of them were chosen as the sample group and 13 of them as control group. The achievement level about the unit in sample group which were taught by storyline method was higher than the control group which was taught by teacher centered and traditional method. There was a meaningful significant favour of the control group. The instruction conducted by storyline method was effective on increasing the achievement level of the students
Suriyeli Mülteci Öğrencilerin Öğretmeni Olmak: Öğretmenlerin Okul Deneyimleri
This study aims to focus on the class and school wide experiences of teachers working with Syrian refugee students and to reveal what these experiences indicate in terms of inclusive education. The main hypothesis of the present study is that inclusive education should be reconsidered in terms of teachers’ in-service /preservice training, beliefs, attitudes and competencies. Qualitative design was employed in the study since it explored teachers’ lived experiences on refugee student phenomenon. The sample consisted of 21 teachers who were voluntary to participate and chosen from five schools located in two different districts of Kayseri where refugee population is dense. Data were collected through semi-structured interviews and analyzed through content analysis. The results showed that teachers put into practice actions to boost refugee students’ active participation in classroom and reduce discrimination against them. However, the teachers believed that their efforts to provide refugee students with qualified and equal education were not sufficient. They also believed that they were not proficient to train refugee students. As for assessment, the results revealed that differences of refugee students were ignored, and this was caused by lack of legal regulations and knowledge. It was determined that teachers put forth an effort to design social environment in the classroom to include belonging and they had experiences consistent with reactive and preventive approaches. Lastly, it can be said that the main source of occupational motivation for teachers is affection for children. It was suggested that curriculum be designed in a way that it included refugee students, long-running studies be planned, and preservice / in-service trainings be reconsidered contextually.Bu çalışma, Kayseri’deki mülteci çocuklara eğitim veren öğretmenlerin, okul ve sınıf deneyimlerine odaklanmayı ve bu deneyimlerin kapsayıcı eğitim bakımından neye işaret ettiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmanın temel varsayımı, kapsayıcı eğitimin, öğretmenlerin hizmet öncesi eğitimleri, hizmet içi eğitimleri, inançları, tutumları ve yeterlikleri bağlamında yeniden düşünülmesi gerektiği yönündedir. Çalışma mülteci öğrenci olgusuna ilişkin, öğretmenlerin öznel deneyimlerine odaklandığından fenomenolojik araştırma niteliğindedir. Bu bağlamda nitel araştırma yaklaşımıyla planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Örneklem, Kayseri’de Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı iki mahalledeki beş okuldan gönüllülük esasına göre belirlenen 21 öğretmenden oluşmaktadır. Veriler, çalışma grubuyla gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilmiş, içerik analizi tekniğine uygun olarak çözümlenmiştir. Sonuçlar, Kayseri’de görevli öğretmenlerin, sınıflarda mülteci öğrencilerin öğrenmeye katılımını artırmaya ve ayrımcılığı azaltmaya yönelik uygulamalara yer verdiklerini ortaya koymakla birlikte, gösterdikleri çabanın eşit ve nitelikli eğitim sağlamaya yeterli olmadığına inandıklarını ve kendilerini mülteci çocuklarla çalışmada yetkin hissetmediklerini göstermektedir. Öğrenmenin ölçülmesine dönük deneyimlerin işaret ettiği nokta, mülteci çocukların farklılıklarının görmezden gelindiği yönünde olup konuyla ilgili yasal metinlerin ve bilgi eksikliğinin bu durumun nedeni olduğu değerlendirilmektedir. Sınıf içindeki sosyal ortamı aidiyet içerecek biçimde düzenlemeye çalıştıkları belirlenen öğretmenlerin, tepkisel ve önleyici modellerle tutarlı deneyimlere sahip oldukları, araştırma sonuçları arasındadır. Öğretmenlerin en önemli mesleki motivasyon kaynağının, çocuk sevgisi olduğu belirlenmiştir. Öğretim programlarının mülteci çocukları kapsayan biçimde düzenlenmesi, konuyla ilgili uzun soluklu çalışmaların planlanması, öğretmenlerin hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerinin bağlam çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesi önerilmektedir
Hereditary Angioedema
Hereditary angioedema (HAE) is an autosomal dominantly inherited orphan disease manifested by recurrent unpredictable nonpitting and nonpruritic swelling attacks without urticarial plaques. HAE is caused by a deficiency of the C1 esterase inhibitor (C1‐inh) or decreased function of C1‐inh. Type 1 HAE, the most common form, occurs due to C1‐inh deficiency and is seen with low‐serum C1‐inh levels. In type 2 HAE, the function of C1‐inh is impaired, and in HAE with normal C1‐inh serum levels, the function of C1‐inh is normal. HAE episodes can affect various sites in the body such as the larynx, face, extremities, gastrointestinal tract, and urogenital area. Acute episodes can be treated with C1‐inh concentrates, a kallikrein inhibitor, called ecallantide and bradykinin B2 receptor antagonist, icatibant. Depending on the frequency, severity, and location of the episodes, long-term prophylaxis regimens with plasma-derived C1-inh concentrates, antifibrinolytics, or 17α-alkylated androgens can be used. C1-inh concentrates or 17α-alkylated androgens should be administered before dental procedures and minor or major surgical interventions to provide short-term prophylaxis. In conclusion, HAE is a rare life-threatening disease of which clinical presentation is highly variable and early accurate diagnosis significantly prevents mortality and morbidity
Scoring Systems in Major Extremity Traumas
In the emergency room, every mangled extremity presents with its unique features. Each case requires a different approach and special care, while a surgeon has almost always the same facilities and armamentarium in her/his own setting. Thanks to the advancements in the bone fixation technologies and microsurgical field, the attempts to salvage mangled or even amputated limbs have increased. However, it is still controversial how the decision should be made for salvage or amputation. That is why several scoring systems have been proposed based on retrospective analysis of this group of patients in order to generate a systematic approach and to optimize the outcome. Although they help the surgeon to decide salvation over amputation, or vice versa, the same scores in different patient populations should be interpreted meticulously, and the treatment plan should be established accordingly. The ultimate success is being able to make the most accurate decision possible, and this can be only achieved with experience and extensive knowledge along with sufficient surgical skills
A review on adsorption heat pump: Problems and solutions
Adsorption heat pumps have considerably sparked attentions in recent years. The present paper covers the working principle of adsorption heat pumps, recent studies on advanced cycles, developments in adsorbent-adsorbate pairs and design of adsorbent beds. The adsorbent-adsorbate pair features for in order to be employed in the adsorption heat pumps are described. The adsorption heat pumps are compared with the vapor compression and absorption heat pumps. The problems and troubles of adsorption heat pumps are classified and researches to overcome the difficulties are discussed
YONGA LEVHALARIN FORMALDEHİT EMİSYONU ÜZERİNE TANEN VE KİTOSANIN ETKİLERİ
Yapılan bu çalışmada, çam yongalarından üretilen yonga levhaların formaldehit emisyonu üzerine tanen ve kitosan kullanımının etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla, üre formaldehit tutkalı kullanılarak 10 mm kalınlığında 3 tabakalı yonga levhalar üretilmiştir. Çalışmada kullanılan tanen ve kitosan tutkal reçinesi içerisine belirli oranlarda katılmış, tanen, kitosan ve hem tanen hem de kitosan katkılı toplam 3 grup oluşturulmuştur. Ayrıca tanen ve kitosan kullanılmadan kontrol grubu levhaları üretilmiştir. Üretilen yonga levhaların formaldehit emisyonu miktarları EN 717-3 standardına göre şişe yöntemi kullanılarak tespit edilmiştir. Yapılan çalışma sonuçlarına göre, tanen katkısı grupların formaldehit emisyonunu düşürürken, kitosan katkısı grupların formaldehit emisyonunu artırmıştır
YONGALEVHA ÜRETİMİNDE KONTRPLAK ATIKLARININ KULLANILMASI
Bu çalışmada çam kontrplak atıklarından üretilen yongalevhaların bazı teknolojik özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla çam kontrplak atıklarından ve çam odunundan elde edilen yongalar farklı oranlarda (%25, %50, %75, %100) karıştırılarak yongalevhalar üretilmiştir. Üretilen yongalevhaların mekanik özelliklerinden EN 319’ a göre yüzeye dik çekme direnci, EN 310’ a göre eğilme direnci; fiziksel özelliklerinden EN 323’ e göre yoğunluk, EN 322’ ye göre denge rutubet miktarı ve EN 317’ ye göre kalınlığına şişme ve su alma değerleri belirlenmiştir.Sonuç olarak; üretilen yongalevhaların eğilme direnci ve yapışma direnci değerleri tüm gruplar için EN’nin ilgili standartlarında genel kullanım amaçlı yongalevhalar için öngörülen değerleri karşılamıştır
ÇEVRESEL KUZNETS EĞRİSİ HİPOTEZİ’NİN TÜRKİYE’DE GEÇERLİLİĞİNİN TESTİ
Bu çalışmada Çevresel Kuznets Eğrisi Hipotezi’nin Türkiye’de 1967-2015 yılları arasında geçerliliği fourier temelli analizlerle test edilmiştir. Veri seti olarak ekonomik büyümeyi temsilen reel gayri safi yurt içi hasıla, çevresel bozulmayı temsilen karbon emisyonu değerleri kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre ekonomik büyüme ve çevresel bozulma ilişkisinin ters U formunda olduğu Türkiye’de Kuznetz Eğrisi hipotezinin geçerli olduğu kanıtlanmıştır
Brucella Endocarditis Caused By Brucella Melitensis
Brucellosis is a zoonotic disease endemically seen in Turkey, which occurs with various clinical findings. It can lead to complications affecting many systems. Endocarditis is an infrequent, but serious complication of brucellosis.The aim of this case presentation is to remind that endocarditis can be a complication of brucellosis and if is undiagnosed or misdiagnosed, progresses fatal in a high rate
- …