7 research outputs found
Some Donations to Mevlana Lodge (1826-1907)
Bugün Konya’da Karatay ilçesi sınırları içerisinde bulunan Mevlânâ Dergâhı, Konya
Kalesi’nin Atpazarı Kapısı dışında Sultânü’l-Ulemâ Bahâeddîn Veled’in buraya
defnedilmesi ile teşekkül etmeye başlamıştır. Sonradan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
ile bazı müridlerinin de buraya defni ile ve zamanla etrafına yapılan yapılarla büyük bir
hânkâh hâline gelmiştir. Mevlânâ’dan sonra bir tarîkat hâline gelen Mevlevîliğin merkezi
olan Mevlânâ Dergâhı, 17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar resmî bir nitelik kazanmış, hem padişahlar
hem de vâliler, kâdılar ve nâibler gibi diğer devlet adamları ile hayırseverler tarafından
yapılan vakıfl ar sayesinde, 1927’de müze hâline dönüştürülünceye kadar, hizmetlerini
sürdüre gelmiştir. Mevlânâ Dergâhı’na vakfedilen paralar, Osmanlı Devleti’ndeki genel
uygulama çerçevesinde, mürâbaha (fâiz) yoluyla işletilerek kâr getirmesi sağlanmış ve elde edilen gelirler, dergâhın değişik yerlerinde kandiller yakılmak, vakıf görevlilerinin ücretlerini karşılamak ve dergâhda kalan dervişlerin ihtiyaçlarını gidermek için harcanmıştır. Ayrıca dergâha vakfedilen gayr-ı menkûllerin kirâya verilmesiyle elde edilen gelirler de, yine dergâhda bazı hizmetlerin görülmesi için sarf edilmiştir
Buzlukbaşı Sarnıcı’na Âit İki Vakfiye
Bugün İstanbul yolu üzerinde Buzlukbaşımevki’inde yer alan sarnıcın, şimdiye kadar yapıldığıtarih ve yaptıranıhakkında herhangi bir bilgi bulunmuyordu. Bu çalışma ile, Konya şer’iye sicillerinden tespit edilen iki ayrıvakfiye sayesinde, BuzlukbaşıSarnıcıolarak bilinen söz konusu sarnıcın bugüne kadar karanlıkta kalan yönleri ortaya çıkarılmıştır. Vakfiyelere göre Konyalıhayırseverlerden olup Küçük Sinanperâkende Mahallesi’nden el-Hâc Hâfız Mehmed Efendi ibn Mustafa adlı şahıs, yer altından toplanan sularıyla, gelip geçenlerin faydalanmalarıiçin bir sarnıç ve onun bitişiğinde bir taşmusluk yaptırmıştır. Ayrıca bu tesislerin hizmetlerini sürdürebilmeleri için kendi malından ve bazıhayırseverlerin katkılarıyla,ilk önce 16 Ağustos 1810 tarihli vakfiye ile 1.500 guruş; daha sonra da 1 Ağustos 1824 tarihli vakfiye ile 2.500 guruşvakfetmek suretiyle, yaptırmışolduğu sarnıç ve musluğun hizmetlerini devam ettirmelerini sağlamıştır. Vâkıf el-Hâc Hâfız Mehmed Efendi, kendi yaptırdığısarnıç ve musluğa para vakfederek kurmuşolduğu vakfının mütevelliliğini, hayatta oldukça kendisinin yürütmesini, ölümünden sonra ise bu görevi avlâdının, avlâd-ıevlâdının ve evlâd-ıevlâd-ıevlâdının nesilden nesile geçecek şekilde, erkek ve kızların ortaklaşa olarak yapmasınışart koşmuştur. Bunun yanında sarnıç ve musluk için vakfetmişolduğu paranınmütevelli tarafından sağlam ve güvenilir kefiller ile dindar ve güvenilir kimselere % 15’den fâize verilmesini; elde edilecek gelirden her sene sarnıç ve musluğun gerekli bakım ve tamirlerinin yapılarak görevlilerin ücretlerinin verilmesini; harcamalardan arta kalan paranın ise yarısının vakfın anaparasına katılmasını, kalan diğer yarısının ise evlâdıarasında eşit şekilde paylaşılmasınıistemiştir
OSMANLI TOPLUMUNDA NÂMZEDİN NİŞANIN BOZULMASI VE SONUÇLARI: KONYA ÖRNEĞİ 18. Yüzyılın İlk Çeyreğine Âit Konya Şer‘iye Sicillerine Göre
Osmanlıtoplumunda nişan, taraflarıevliliğe hazırlayan bir süreçtir. Kız ve erkek tarafıbu süreci birbirilerini tanımakla geçiriler. Ancak bazen bu süreç, evlilik gerçekleşmeden tarafların ayrılmasıile sonuçlanabilir. İslâm hukûku, nişan hakkında bir düzenleme yapmamışolmasına rağmen, nişanın bozulmasıbazıhukûkî sonuçlar doğurur. OsmanlıDevleti’nde İslâm hukûkunun koymuşolduğu hükümler uygulanmıştır. Osmanlıtoplumunda ve bu arada Konya halkıarasındaki nişan ile ilgili tartışmaların ve nişanın bozulmasından sonra taraflar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların mahkemelere taşındığıgörülmektedir. Mahkemelere intikâl eden nişandan ayrılma ile ilgili kayıtlara göre, nişan, hem kız tarafından, hem de erkek tarafından bozulabilmektedir. Genellikle küçük yaşta ana-babalarıtarafından nişanlanan kızlar, erişkin çağa gelince, nişanlılarıile evlenmek istemiyorlardı. Erkekler ise evlenmek için gerekli maddî gücü bulamadıklarıiçin nişanlılarından ayrılmaktaydılar. Nişanın bozulmasından sonra taraflarımahkemeye getiren sebep ise, daha çok, nişanlılık döneminde karşılıklıverilmişolan eşya ve paralar hakkındaki anlaşmazlıklardı. Müslüman Osmanlıtoplumu arasında yaygın olan nişan âdeti, gayr-ımüslim halk arasında da yaygındı
ŞEHDÎ OSMAN EFENDİ’NİN HÂDİM KÜTÜPHÂNESİ’NE VAKFETTİĞİ KİTAPLAR
OsmanlıDevleti’nin kuruluşve yükselme dönemlerinde eğitim ve öğretim kurumlarıdaha çok büyük merkezlerde yoğunlaşmışiken, bu durum XVII. yüzyıldan itibaren değişmeye ve Anadolu’nun küçük köylerine kadar yaygınlaşan bir medreseleşme hareketi başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak büyük merkezlerde ve bilhassa İstanbul’da biriken kitap külliyatlarınıAnadolu’ya aktarma girişimleri görülmektedir. İleri gelen devlet adamlarıAnadolu’daki küçük kasaba ve köylere varıncaya kadar medreseler, kütüphaneler yaptırmışlar ve bunlarıdesteklemek için kitaplar vakfetmişlerdir. İşte bunlardan birisi de Divân-ıHümâyûn Hâcegânından Şehdî Osman Efendi’dir. Bu makalede Şehdî Osman Efendi’nin Hadim Kütüphanesi’ne vakfettiği kitaplardan bahsedilecektir. Ancak konuya geçmeden önce Hadim, Ebû Sa’îd Muhammed Hâdimî ve Hadim Kütüphanesi hakkında kısaca bilgi vermenin faydalıolacağıkanaatindeyi
The relationship between clinicopathological parameters and PD-L1 expression level in advanced stage non-small cell lung cancer
Introduction: Clinicopathological parameters related to programmed death ligand 1 (PD-L1) expression levels have been investigated in several studies. However, the results of these studies are conflicting and vary in different populations. This study aimed to investigate the relation of clinicopathological parameters with PD-L1 expression level in advanced stage non-small cell lung cancer patients