28 research outputs found

    Nüzûl Sıralaması ve Metinsel İçerik Açısından Yâsîn Sûresinin Tarihlendirilmesi

    Get PDF
    Kur’ân’ı sîret-nüzûl ilişkisi bağlamında anlamaya çalışmanın, nassın ana hedefinin ve mana inceliklerinin tespitinde yadsınamaz katkısı bulunmaktadır. Sîret-nüzûl ilişkisinin tespiti ise ancak sûre ve âyetlerin tarihlendirilmesiyle mümkündür. Yâsîn sûresinin 12, 45, 47 ve 77. âyetlerinin Medine’de nâzil olduğuna dair rivayetler ve sûrenin tamamının Medenî olduğuna dair zayıf bir görüş bulunsa da sûre ittifakla Mekkî kabul edilir. Birçok Mekkî sûre gibi; nüzûl tertibine ve sebeb-i nüzûle dair rivâyetler gibi metin içeriği de direkt olarak Yâsîn sûresinin tek seferde inip-inmediğine veya hangi tarihte nâzil olduğuna dair kesin bir bilgi vermez. Bu sebeple Yâsîn’in ne zaman indiğine dair yapılan araştırmalarda; nüzûl tertiplerinde kendinden önce ve sonra gelen, nüzûl tarihlendirmesi biraz daha belirgin sûrelere göre tahminler yapılır. Özellikle son dönemde nüzûl sıralamasını esas alan çalışmalarda Yâsîn sûresi; Meryem ve Tâhâ sûreleri esas alınarak Habeşistan’a hicret (615-616) öncesiyle veya Cin sûresine bağlı olarak Hz. Peygamber’in Tâif dönüşü sonrası ve İsrâ mucizesi (620) öncesiyle tarihlendirilir. Yâsîn sûresine dair yapılan bu tarihlendirmeler; 4-5 senelik zaman aralığını ve göz ardı edilemeyecek farklı iki nüzûl ortamını nitelemektedir. Bu durum Yâsîn sûresi özelinde tarihlendirme alanında yapılacak araştırma ihtiyacını daha da artırmaktadır. İslam geleneğinde sûrelerin nüzûl sırasına dair yapılan tertiplerde Yâsîn sûresi 31, 36, 37, 39, 40 ve 41. sûre olmak üzere farklı sıralamalarda gösterilmektedir. Araştırmanın ilk bölümünde bu farklılıklar ve sebepleri ortaya konularak doğru sıra ve kronolojiye ulaşılmaya çalışılmıştır. Aktarılan tertiplerdeki farklılıkların analizi sonucunda söz konusu ihtilafların; beş farklı sebepten ortaya çıktığı görülmüştür. Mezkûr eksiklikler ve çakışmaların giderilmesi durumunda; hemen tüm rivâyetlerde ağırlıklı olarak Yâsîn sûresinin 41. sırada yer aldığı/yer alması gerektiği/yer alma imkânının olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırmanın ikinci bölümünde, metin içeriğinden yola çıkılarak sûre tarihlendirmesine katkı sağlayacak argümanlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Gerçekleştirilen araştırma sonucunda; a- Müşriklere uyarıların artık bir fayda sağlamayacağı ifadesi (36/11), b- Hz. Peygamber’in söylenenlere üzülmemesi söylemi (36/76), c- Rahmân lafza-ı celâlinin kullanımı (36/11, 15, 23, 52), d- Tebliğ karşılığında “ücret istememe” konusu (36/21), e- Kur’ân’a şiir, Hz. Peygamber’e ise şair denilmesi (36/69), f- Yeniden yaratılış imkânı ve çürümüş-ufalanmış kemiklerin ihyası (36/78) gibi a-f maddelerinde ortaya konulan argümanlar genel olarak Mekke ve özelde ise Mekke döneminin ikinci yarısını ve sonlarını gösterse de net bir tarih vermez. g- “el-Fülki’l-meşhûn” (36/41) ibâresinden hareketle Yâsîn sûresinin Habeşistan’a hicret sonrasıyla tarihlendirilmesi gerektiği önerisi, sûrenin Meryem sûresinden sonra nâzil olduğuna dair önemli bir ayrıntı taşısa da net bir tarih ifade etmede yeterli değildir. h- Yâsîn sûresinde yer alan Ashâbü’l-Karye kıssasındaki “şehrin en uzağından gelen adam” (36/20) olgusu için ise sîrette iki isim (Hz. Ebûbekir ve el-Hâris b. Ebî Hâle) için ve iki ayrı tarih (Zü’l-Kaʿde ayı/ 5 Nisan-4 Mayıs 615; 15 Şevvâl /27 Şubat 617’den üç gün sonra) öncesinde veya sonrasında teselli ve motive amaçlı bir değininin olduğu söylenebilir. Araştırmanın üçüncü bölümünde; nüzûl tertibinde Yâsîn sûresinin öncesinde ve sonrasında yer alan sûrelerin tarihlendirmelerine dair bilgiler ayrıca Yâsîn sûresiyle söylem ve lafız birliği olan sûreler değerlendirilmiştir. Nüzûl tertiplerinde Yâsîn sûresi gibi Meryem ve Tâhâ sûresi öncesinde yer alan Kamer, Sâd ve Cin sûrelerine dair tarihlendirmeye imkân tanıyan rivâyetlere bakıldığında biʿsetin 7. veya 10. yılını işaret eden olaylarla karşılaşılır. Ayrıca Yâsîn sûresindeki lafız ve söylemlerin Havâmîm sûrelerinin içerikleriyle uyuştuğu görülür. Bu durum sûrelerin tek seferde inip-inmediğine dair muğlaklıktan kaynaklanan ve nüzûl tertiplerine dair rivâyetlere yansıyan, küme halindeki birkaç sûrenin sıralamada yanlış konumlandırılmış olabileceğini akla getirmektedir. İlk üç bölümde elde edilen bulgu ve çıkarımlardan hareketle, yapılan araştırma sonucunda; İslam geleneğinde sûrelerin nüzûl sırasına dair aktarılan tertiplerde Yâsîn sûresinin 41. sûre olduğu belirlenmiştir. Bu sûrenin tarihlendirilmesinde rivâyet temelli munfasıl nüzûl bütünlüğü olarak tanımladığımız; bir sûrenin (Yâsîn) kendisiyle arasına giren bir veya birden fazla sûrenin varlığına rağmen kendisinden 3-4/4-5 sıra sonraki sûrelere (Meryem ve Tâhâ) göre tarihlendirilmesinin bazı zorluklar ve problemler taşıdığı ortaya konulmuştur. Oysaki muttasıl nüzûl bütünlüğü şeklinde adlandırılabilecek; bütün sûre tertiplerinde iki sûrenin peş peşe gelmesinin öncelenmesi ve bu bağlamda tüm tertiplerde Yâsîn sûresinin bir öncesinde yer alan Cin sûresi esas alınarak hâmîm sûreleriyle birlikte tarihlendirilmesinin daha uygun olduğu görülmüştür

    Willeria sinensis maserasyon yağı ile Bacillus subtilis ve Candida tropicalis inaktivasyonu

    Get PDF
    In this study, the antimicrobial effect of maceration oil obtained from W. sinensis flowers oil soaked in olive oil on B. subtilis and C. tropicalis was investigated. In addition, the efficacy of W. sinensis maceration oil on inactivation of the strains of B. subtilis and C. tropicalis inoculated bulgur (pounded wheat) was investigated using dip incubation method. The components of W. sinensis macerate were analyzed by GC-MS and found the main components as olealdehyde (38.03%), oleic acid (29.13%), 9- octadecenoic acid (15.09%), (Z)-9,17-octadecadienal (7.87%) and palmitic acid (5.97%). Broth Microdilution and Agar Well Diffusion Method for antimicrobial activity of W. sinensis and also Modified TDtest for persistent/tolerant levels of microorganisms were used. Minimum Inhibitory Concentrations (MICs) of W. sinensis were 10.3 mg/mL and 9.6 mg/mL for B. subtilis and C. tropicalis while the inhibition zones were 2.23 mm and 2.07 mm, respectively. In TDTest which was made persistent/tolerant screening of microorganisms in W. sinensis condition, both of microrganisms were persistent sensitive. W. sinensis at 50 µL, 100 µL and 150 µL caused an almost 2-log reduction on the number of B. subtilis and C. tropicalis on bulgur.Bu çalışmada, zeytinyağına batırılmış W. sinensis çiçeklerinden elde edilen maserasyon yağının B. subtilis ve C. tropicalis üzerindeki antimikrobiyal etkisi araştırıldı. Ek olarak, W. sinensis maserasyon yağının, bulgura (dövülmüş buğday) aşılanmış B. subtilis ve C. tropicalis suşlarının inaktivasyonu üzerindeki etkinliği daldırma inkübasyon metodu kullanılarak araştırıldı. W. sinensis maserat bileşenleri GC-MS ile analiz edildi ve ana bileşenleri olealdehit (%38.03), oleik asit (%29.13), (Z)-9,17- oktadekadienal asit (%15.09), (Z)-9,17-oktadekadienal (%7.87) ve palmitik asit (%5.97) olarak bulundu. W. sinensis'in antimikrobiyal aktivitesi için Sıvı Mikrodilüsyon ve Agar Kuyucuk Difüzyon Yöntemi ve ayrıca kalıcı/toleranslı mikroorganizma seviyeleri için Modifiye TDtest kullanıldı. W sinensis’in Minimum İnhibitör Konsantrasyonları (MİK), B. subtilis ve C. tropicalis için 10.3 mg/mL ve 9.6 mg/mL iken inhibisyon zonları sırasıyla 2.23 mm ve 2.07 mm idi. W. sinensis varlığında mikroorganizmaların kalıcı/toleranslı taranması yapılan TDTest'te her iki mikroorganizmanın da kalıcı duyarlılığı saptandı. W. sinensis’in 50 µL, 100 µL ve 150 µL’si, bulgur üzerindeki B. subtilis ve C. tropicalis sayısında neredeyse 2 log azalmaya neden oldu

    In the Holy Qur'an, attitudes a muslim should adopt toward those who mock the religion

    Get PDF
    Kur'ân'da h-z-e kökü ve türevlerinin geçtiği âyetlerin hemen tamamına yakını müstehzilerin nasıl cezalandırılacakları hakkındadır. Müstehzilerin cezalandırılacaklarını ifade eden ilgili âyet-i kerimeler incelendiğinde; genelde bu âyetlerle, alay edenlerin tehdit edilmesinden ziyade başta Hz. Peygamber olmak üzere inançlarından ötürü alaya maruz kalan tüm müminlerin teselli edilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Allah (c.c.) Kur'ân'da, Hz. Peygamber'i ve inananları teselli etmesinin yanında alaycılara karşı takınılması gereken tavırları da müslümanlara talim buyurarak onlara tebliğ eksenli bireysel ve sosyal hayatlarında alaycıların tazyikinden kurtulma ve başarıya ulaşma yollarını göstermiştir. Bu makalede Kur'ân'a göre dini alaya alanların dindeki yerleri belirlendikten sonra bu bilinç üzerine günümüz Müslümanlarının çok ihtiyaç duyduğu Kur'ân'da alaycılara karşı müslümanlara verilen tavsiye ve emirler ele alınacaktır.In the Holy Qur'an, almost all the verses which contain the root h-z-e with all its derivations expound on how mockers will be punished in the hereafter. When the verses regarding the way those mockers will be punished are investigated closely, it is observed that the underlying reason for the inclusion of such verses is not so much to threaten those who mock the verses of the Qur'an as a way to console Muslims, especially Prophet Muhammad, when they are under attack by nonbelievers because of their beliefs. Allah not only aims at giving Prophet Muhammad and believers the much-needed spiritual support to exhilarate them in their spiritual world but also teaches Muslims about the attitudes Muslims take when coping with mockers from the view point of conveying the messages of Islam so that a person can be at ease under the pressure of mockers in social life and does whatever is necessary to attain the end goals set by Allah. This study focuses on the advice and commands given in the Qur'an to help Muslims meet the very need of how to deal with mockers

    Tafannun (stylistic variation) in similar meanings and utterances in the Qurʾān

    Get PDF
    Kur’ân’da benzer lafızlar, lafzî müteşâbih konusunu oluşturur. Kur’ân’da benzer mana ve lafızların yeniden ifade edilmesindeki değişim ve çeşitlik ise üslûbü’l-Kur’ân konusuna dâhildir. Kur’ân’daki bu üslûp değişimi ve geçişkenliği literatürde; tekrâru’l-Kur’ân, tasrîf, ʿudûl, tefennün gibi kelime ve terkiplerle ifade edilmiştir. Ancak tefsir terminolojisinde tefennün, diğerlerine nazaran arka planda kalmış ve bu kelimenin kavramlaşma süreci tamamlanmamıştır. Bu eksiklik, günümüzde yapılan araştırmalara da yansımıştır. Alandaki mezkûr boşluğun oluşmasında diğer terimlerin öne çıkmasının yanında tefennün kavramının anlam daralmasına maruz kalarak bediʿ ilminde iftinân olarak isimlendirilmiş sanata hasr edilmesinin de etkisi vardır. Oysaki tefennün, ilk dönemlerden itibaren tefsir literatüründe çokça kullanılmış, son dönem tefsirlerde ise temel kavramlar arasında yer almıştır. Yapılacak araştırmada, Kur’ân’daki üslûp değişimlerini, orijinine uygun olarak yansıtan tefennün kavramının mahiyetinin netleştirilmesi, ayrıca bu kavramın Kur’ân’ın daha iyi anlaşılmasındaki katkısının ve tefsir ilmi için öneminin ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. İki bölümden oluşan bu makalede, birinci bölümde; tefennün kavramının etimolojisi, tarihi arka planı ve ıstılahlaşması ayrıca tarihsel süreçte iʿcâz-tefennün ilişkisi incelenecektir. İkinci bölümde ise mahiyetinin daha iyi belirlenmesi için tefennünün çeşitleri tespit edilerek örneklerle açıklanacaktır.Similar words and utterances in the Qurʾān are the subject of the technical term lafẓī mutashābih. The rephrasing of meanings (maʿnā) and use of different words (lafẓ) in the Qurʾān are dealt with under the rubric of the theme “Qurʾānic style.” The stylistic variations in the Qurʾān are expressed as takrār al-Qurʾān, tasrīf (Affix and Paraphrase), ʿudūl (inversion), and tafannun (stylistic variation). However, when compared with other terms of exegesis, “tafannun” remained in the background and its conceptualization was thwarted. This could be attributed not only to other concepts brought to the fore but also to the fact that tafannun underwent semantic restriction and was confined to iftinān within the framework of badīʿ. This study aims to clarify the true meaning of tafannun which reflects stylistic variations in the Qurʾān and revealing the contribution of this term to the more appropriate interpretation of the Qurʾān, assessing its significance for the field of tafsīr. The first chapter of this study deals with the etymology of tafannun, its historical background and conceptualization as well as the relationship between iʿjāz (inimitability) and tafannun in the history of tafsīr, while the second one identifies and illustrates the kinds of tafannun to expound on the true nature of this concept

    Nüzûl Sıralaması ve Metinsel İçerik Açısından Yâsîn Sûresinin Tarihlendirilmesi

    No full text
    Kur’ân’ı sîret-nüzûl ilişkisi bağlamında anlamaya çalışmanın, nassın ana hedefinin ve mana inceliklerinin tespitinde yadsınamaz katkısı bulunmaktadır. Sîret-nüzûl ilişkisinin tespiti ise ancak sûre ve âyetlerin tarihlendirilmesiyle mümkündür. Yâsîn sûresinin 12, 45, 47 ve 77. âyetlerinin Medine’de nâzil olduğuna dair rivayetler ve sûrenin tamamının Medenî olduğuna dair zayıf bir görüş bulunsa da sûre ittifakla Mekkî kabul edilir. Birçok Mekkî sûre gibi; nüzûl tertibine ve sebeb-i nüzûle dair rivâyetler gibi metin içeriği de direkt olarak Yâsîn sûresinin tek seferde inip-inmediğine veya hangi tarihte nâzil olduğuna dair kesin bir bilgi vermez. Bu sebeple Yâsîn’in ne zaman indiğine dair yapılan araştırmalarda; nüzûl tertiplerinde kendinden önce ve sonra gelen, nüzûl tarihlendirmesi biraz daha belirgin sûrelere göre tahminler yapılır. Özellikle son dönemde nüzûl sıralamasını esas alan çalışmalarda Yâsîn sûresi; Meryem ve Tâhâ sûreleri esas alınarak Habeşistan’a hicret (615-616) öncesiyle veya Cin sûresine bağlı olarak Hz. Peygamber’in Tâif dönüşü sonrası ve İsrâ mucizesi (620) öncesiyle tarihlendirilir. Yâsîn sûresine dair yapılan bu tarihlendirmeler; 4-5 senelik zaman aralığını ve göz ardı edilemeyecek farklı iki nüzûl ortamını nitelemektedir. Bu durum Yâsîn sûresi özelinde tarihlendirme alanında yapılacak araştırma ihtiyacını daha da artırmaktadır. İslam geleneğinde sûrelerin nüzûl sırasına dair yapılan tertiplerde Yâsîn sûresi 31, 36, 37, 39, 40 ve 41. sûre olmak üzere farklı sıralamalarda gösterilmektedir. Araştırmanın ilk bölümünde bu farklılıklar ve sebepleri ortaya konularak doğru sıra ve kronolojiye ulaşılmaya çalışılmıştır. Aktarılan tertiplerdeki farklılıkların analizi sonucunda söz konusu ihtilafların; beş farklı sebepten ortaya çıktığı görülmüştür. Mezkûr eksiklikler ve çakışmaların giderilmesi durumunda; hemen tüm rivâyetlerde ağırlıklı olarak Yâsîn sûresinin 41. sırada yer aldığı/yer alması gerektiği/yer alma imkânının olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırmanın ikinci bölümünde, metin içeriğinden yola çıkılarak sûre tarihlendirmesine katkı sağlayacak argümanlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Gerçekleştirilen araştırma sonucunda; a- Müşriklere uyarıların artık bir fayda sağlamayacağı ifadesi (36/11), b- Hz. Peygamber’in söylenenlere üzülmemesi söylemi (36/76), c- Rahmân lafza-ı celâlinin kullanımı (36/11, 15, 23, 52), d- Tebliğ karşılığında “ücret istememe” konusu (36/21), e- Kur’ân’a şiir, Hz. Peygamber’e ise şair denilmesi (36/69), f- Yeniden yaratılış imkânı ve çürümüş-ufalanmış kemiklerin ihyası (36/78) gibi a-f maddelerinde ortaya konulan argümanlar genel olarak Mekke ve özelde ise Mekke döneminin ikinci yarısını ve sonlarını gösterse de net bir tarih vermez. g- “el-Fülki’l-meşhûn” (36/41) ibâresinden hareketle Yâsîn sûresinin Habeşistan’a hicret sonrasıyla tarihlendirilmesi gerektiği önerisi, sûrenin Meryem sûresinden sonra nâzil olduğuna dair önemli bir ayrıntı taşısa da net bir tarih ifade etmede yeterli değildir. h- Yâsîn sûresinde yer alan Ashâbü’l-Karye kıssasındaki “şehrin en uzağından gelen adam” (36/20) olgusu için ise sîrette iki isim (Hz. Ebûbekir ve el-Hâris b. Ebî Hâle) için ve iki ayrı tarih (Zü’l-Kaʿde ayı/ 5 Nisan-4 Mayıs 615; 15 Şevvâl /27 Şubat 617’den üç gün sonra) öncesinde veya sonrasında teselli ve motive amaçlı bir değininin olduğu söylenebilir. Araştırmanın üçüncü bölümünde; nüzûl tertibinde Yâsîn sûresinin öncesinde ve sonrasında yer alan sûrelerin tarihlendirmelerine dair bilgiler ayrıca Yâsîn sûresiyle söylem ve lafız birliği olan sûreler değerlendirilmiştir. Nüzûl tertiplerinde Yâsîn sûresi gibi Meryem ve Tâhâ sûresi öncesinde yer alan Kamer, Sâd ve Cin sûrelerine dair tarihlendirmeye imkân tanıyan rivâyetlere bakıldığında biʿsetin 7. veya 10. yılını işaret eden olaylarla karşılaşılır. Ayrıca Yâsîn sûresindeki lafız ve söylemlerin Havâmîm sûrelerinin içerikleriyle uyuştuğu görülür. Bu durum sûrelerin tek seferde inip-inmediğine dair muğlaklıktan kaynaklanan ve nüzûl tertiplerine dair rivâyetlere yansıyan, küme halindeki birkaç sûrenin sıralamada yanlış konumlandırılmış olabileceğini akla getirmektedir. İlk üç bölümde elde edilen bulgu ve çıkarımlardan hareketle, yapılan araştırma sonucunda; İslam geleneğinde sûrelerin nüzûl sırasına dair aktarılan tertiplerde Yâsîn sûresinin 41. sûre olduğu belirlenmiştir. Bu sûrenin tarihlendirilmesinde rivâyet temelli munfasıl nüzûl bütünlüğü olarak tanımladığımız; bir sûrenin (Yâsîn) kendisiyle arasına giren bir veya birden fazla sûrenin varlığına rağmen kendisinden 3-4/4-5 sıra sonraki sûrelere (Meryem ve Tâhâ) göre tarihlendirilmesinin bazı zorluklar ve problemler taşıdığı ortaya konulmuştur. Oysaki muttasıl nüzûl bütünlüğü şeklinde adlandırılabilecek; bütün sûre tertiplerinde iki sûrenin peş peşe gelmesinin öncelenmesi ve bu bağlamda tüm tertiplerde Yâsîn sûresinin bir öncesinde yer alan Cin sûresi esas alınarak hâmîm sûreleriyle birlikte tarihlendirilmesinin daha uygun olduğu görülmüştür

    Kur’ân’da Benzer Mana ve Lafızlarda Tefennün

    No full text
    Kur’ân’da benzer lafızlar, lafzî müteşâbih konusunu oluşturur. Kur’ân’da benzer mana ve lafızların yeniden ifade edilmesindeki değişim ve çeşitlik ise üslûbü’l-Kur’ân konusuna dâhildir. Kur’ân’daki bu üslûp değişimi ve geçişkenliği literatürde; tekrâru’l-Kur’ân, tasrîf, ʿudûl, tefennün gibi kelime ve terkiplerle ifade edilmiştir. Ancak tefsir terminolojisinde tefennün, diğerlerine nazaran arka planda kalmış ve bu kelimenin kavramlaşma süreci tamamlanmamıştır. Bu eksiklik, günümüzde yapılan araştırmalara da yansımıştır. Alandaki mezkûr boşluğun oluşmasında diğer terimlerin öne çıkmasının yanında tefennün kavramının anlam daralmasına maruz kalarak bediʿ ilminde iftinân olarak isimlendirilmiş sanata hasr edilmesinin de etkisi vardır. Oysaki tefennün, ilk dönemlerden itibaren tefsir literatüründe çokça kullanılmış, son dönem tefsirlerde ise temel kavramlar arasında yer almıştır. Yapılacak araştırmada, Kur’ân’daki üslûp değişimlerini, orijinine uygun olarak yansıtan tefennün kavramının mahiyetinin netleştirilmesi, ayrıca bu kavramın Kur’ân’ın daha iyi anlaşılmasındaki katkısının ve tefsir ilmi için öneminin ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. İki bölümden oluşan bu makalede, birinci bölümde; tefennün kavramının etimolojisi, tarihi arka planı ve ıstılahlaşması ayrıca tarihsel süreçte iʿcâz-tefennün ilişkisi incelenecektir. İkinci bölümde ise mahiyetinin daha iyi belirlenmesi için tefennünün çeşitleri tespit edilerek örneklerle açıklanacaktır.Similar words and utterances in the Qurʾān are the subject of the technical term lafẓī mutashābih. The rephrasing of meanings (maʿnā) and use of different words (lafẓ) in the Qurʾān are dealt with under the rubric of the theme “Qurʾānic style.” The stylistic variations in the Qurʾān are expressed as takrār al-Qurʾān, tasrīf (Affix and Paraphrase), ʿudūl (inversion), and tafannun (stylistic variation). However, when compared with other terms of exegesis, “tafannun” remained in the background and its conceptualization was thwarted. This could be attributed not only to other concepts brought to the fore but also to the fact that tafannun underwent semantic restriction and was confined to iftinān within the framework of badīʿ. This study aims to clarify the true meaning of tafannun which reflects stylistic variations in the Qurʾān and revealing the contribution of this term to the more appropriate interpretation of the Qurʾān, assessing its significance for the field of tafsīr. The first chapter of this study deals with the etymology of tafannun, its historical background and conceptualization as well as the relationship between iʿjāz (inimitability) and tafannun in the history of tafsīr, while the second one identifies and illustrates the kinds of tafannun to expound on the true nature of this concept

    Kur’an’da istihza (küçümseme)

    No full text
    ÖZETKur’an’da istihza konusunu ele alan bu çalışma, bir giriş ve iki ana bölümden oluşmaktadır. İstihza kavramının etimolojik tahlilinin yapıldığı giriş bölümünde bu terimle benzer anlamda kullanılan kavramlar da değerlendirilmiştir. Birinci bölümde Kur’an’da istihza kavramının nasıl kullanıldığı incelenmiş, istihzanın İslam dinindeki yeri belirtilmiştir. Kur’an’da belirtilen istihza sebeplerinin de açıklanmaya çalışıldığı birinci bölüm istihza edenler ve ettikleri kavramların belirtilip açıklanmasıyla son bulmuştur. İkinci bölümde istihza edenlerin dünyadaki ve ahiretteki durumlarıyla istihza edenler karşısında müminlerin yapmaları gerekenler, kötü ve incitici söz ve davranışlar karşısında müminlerin göstermeleri gereken tutumlar açıklanmıştır. ABSTRACKThis study whose subject is the derision in the Qur’an is composed of one entry and two main chapters. In the entry part, the concept of the derision is analyzed etymologically and also some similar concepts are evaluated. In the first chapter the way of the use of the concept of derision in the Qur’an is scrutinized and also Islam’s perception of derision is given. Moreover it is tried to explain the reasons of derisions stated in the Qur’an. The chapter ends with clarification of deriders and explanations of the concepts that they deride. In the second chapter it is clarified that the positions of the deriders in this world and the next. Furthermore the proper way of responses to deriders and the proper ways of reactions to this kind of distressing actions and words that must be shown by believers according to Islam are explained

    Examining the Adequacy of the Lesson Unit of Let’s Learn about the World of Biology in the Elementary School FifthGrade Course of Science and Technology

    No full text
    Bu çalışmanın amacı, ilköğretim 5. sınıf fen ve teknoloji öğretim programı canlılar dünyasını gezelim tanıyalım ünitesinin sağlamlığının incelenmesidir. Çalışmada canlılar dünyasını gezelim tanıyalım ünitesi kazanımlarının farklı sosyoekonomik yapıya sahip okullardaki ulaşılabilirliği, kazanımları arasındaki örüntünün uygunluğu incelenmiştir. Araştırma tarama modelleri içinde yürütülmüştür. Araştırma Bartın merkez ilçede farklı sosyoekonomik yapıya sahip okullardaki 371 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Araştırma sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır: Öğretim sürecinin başında kazanımlara farklı sosyoekonomik yapıya sahip okullarda farklı düzeylerde ulaşıldığı görülmüştür. Öğretim süreci sonunda 15 kazanıma tam öğrenme düzeyinde ulaşılamamıştır. Öğretim süreci sonunda .75 düzeyinde kazanıma en fazla ulaşabilen okullar orta, üst ve alt düzey okul grupları olarak sıralanmaktadır. Hedeflenen kazanımlara ulaşma düzeyi düzeyleri açısından alt-orta ve üst sosyoekonomik yapıya sahip okullar arasında anlamlı farklılaşma bulunmuştur. Kazanımlar arasındaki mantıki örüntü, istatistiksel örüntü tarafından doğrulanmaktadırThe aim of this study is to determine adequacy of 5th Science and Technology Curricula’s Let’s Walk Around and Learn the Biology Unit. The accessibility of the acquisitions of Let’s Learn about the World of Biology Unit in different schools with different socioeconomic structures, the convenience of patterns between the acquisitions. In this research, survey method has been applied. The study was carried out with 371 students at schools with different socioeconomic structure in Bartın. The following findings are obtained as a result of this study: At the beginning of teaching acquisitions have been reached at different levels. At the end of the teaching process students could not achieve all 15 acquisitions of the unit at level of mastery learning. When the number of behavior at .75 level realized at the end of the educational term was made proportional to the level of schools, it was found that the schools were rated from the highest level to the lowest level as “medium, high and low” level schools. It was established that there was a statistically difference at the .05 between school levels considering the realization rate of aimed behaviors. The logical patterns between the acquisitions were validated by the statistical patter

    An Investigation of High School Students Academic Motivation in Related to Various Variables (Bartın Samples)

    No full text
    Akademik katılım olarak da nitelendirilen ve öğrenenin performansını en fazla etkileme gücüne sahip olan motivasyon bireyin bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak eğitime bağlılığının belirleyicisi olarak tanımlanmaktadır. Bu araştırmanın amacı ortaöğretim öğrencilerinin akademik motivasyonlarının çeşitli değişkenler açısından incelenmesini amaçlamaktadır. Bu araştırmada tarama modellerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırma Batı Karadeniz Bölümünde yer alan bir ildeki ortaöğretim kurumlarının 9.10.11.ve 12. Sınıflarından 4041 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak Vallerand ve arkadaşları tarafından geliştirilen ve Çakır tarafından uyarlanan akademik motivasyon ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistiklerin yanı sıra parametrik istatistiklerden t testi ve anova kullanılmıştır. Ortaöğretim öğrencilerinin içsel ve dışsal motivasyonları yüksek bulunmuştur. Araştırmada öğrencilerin akademik motivasyon ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanlar ile cinsiyet arasında ilişki bulunmuştur. Kız öğrencilerin içsel ve dışsal motivasyonları erkek öğrencilerin motivasyonlarından anlamlı şekilde daha yüksektir. Araştırmada öğrencilerin akademik motivasyonlarının sınıf düzeyine göre değiştiği bulgusuna ulaşılmıştır. Okuldan memnun olma durumu ile akademik motivasyon alt boyutları arasında anlamlı ilişki bulunmuştur.The motivation which is qualified as academic participation and has the most power to affect the learner's performance is defined as the determinant of commitment to education in a way of cognitive, emotional and behavioural manner. The purpose of this study aims the Examination of the Academic Motivation of the High School Students in Terms of Various Variables. Relational screening model is used from screening models in this research. The study was conducted on 4041 students from 9. ,10., 11., and 12. classes of the high school in a city that takes place in the province of the western Black Sea. Academic motivation scale developed by Vallerand and friends were used as data collection tool. Improved form of academic motivation scale is used for high school students in this research. T-test and ANOVA were used from parametric statistics as well as descriptive statistics in the analysis of the data. It was found that intrinsic and extrinsic motivation of secondary school students was high. Intrinsic and extrinsic motivation of female students was significantly higher than the male students' motivation. It was reached on the finding that students' academic motivations vary according to grade level in the study. It was found that there was a relationship between the state of being happy to the school and academic motivation subscales
    corecore