69 research outputs found

    PARTIAL MOLAR PREGNANCY AND COEXISTING VIABLE FETUS: A CASE REPORT

    Get PDF
    Gestasyonel trofoblastik hastalıklar fetal trofoblastik dokudan kaynaklanan heterojen bir neoplazi grubudur. Malignite potansiyeli değiskendir. Mol hidatiform histopatolojik, sitolojik ve klinik yapısına göre iki gruba ayrılır. Parsiyal molar gebelik tanısı prospektif olarak nadiren konulabilir. Bu makalede birinci trimesterda ultrasonografik olarak saptanmıs parsiyal mol ve canlı fetus birlikteliği rapor edilmistir. Gravida 2, para 0 olan 28 yasında kadın hasta vajinal kanama ve unilateral siddetli pelvik ağrıyla 9. gestasyonel haftada hastanemize basvurmustur. Son gebeliği ektopik gebeliğe bağlı operatif laparoskopi ile sonlanmıstır. Ultrasonografik olarak hastada gestasyonel yasla uyumlu tekil yasayan bir fetus, kistik lezyonlu asırı büyük bir plasenta ve bilateral teka lutein kistleri saptandı. b-hCG değeri ise 371.000 mIU/ml'idi. Hastaya tanı sonrası olası komplikasyonlar hakkında bilgi verilmis, hastanın sonlandırma yönünde karar vermesi üzerine emme küretaj yapılmıstır. Yasayan fetuslu molar gebeliklerde özellikle gebelik isteniyorsa yönetim zordur. Yasayan fetus varlığında dahi katastrofik komplikasyonlardan kaçınmak için terminasyon yönetimde ilk seçenek olarak düsünülmelidir Gestational trophoblastic disease is a heterogeneous group of human neoplasms which is derived from fetal trophoblastic tissues. Its malignant potential varies. Hydatidiform mole comprises two distinct entities which are based on histopathologic, cytogenetic and clinical features. Clinical diagnosis of partial molar pregnancy is rarely made prospectively. In this article, we report the unusual pregnancy in which ultrasonography reveals a partial hydatidiform mole with coexisting live fetus in the first trimester. A 28-year-old, gravida 2, para 0, patient presented with vaginal bleeding and unilateral, not severe pelvic pain at 9 weeks of gestation on December 2007. Her lastpregnancy had ended with operative laparoscopically due to an ectopic pregnancy. Ultrasonographic examination had showed a fetus that is consistent with gestastional age, a plasenta which is excessive in size with a few cystic lesions and bilateral ovarian theca-lutein cysts. The serum b-hCG was 371,000 mIU/ml. The patient was counseled about possible complications, after she decided at termination suction curettage was performed. In molar pregnancies with a live fetus, management becomes to be a dilemma. Therefore, in partial mole with a coexistent live fetus cases in order to avoid catastrophic complications termination must be considered as a first choice in management

    Different Effects of Myoinositol plus Folic Acid versus Combined Oral Treatment on Androgen Levels in PCOS Women

    Get PDF
    Recently, myoinositol (myo-ins) and folic acid combination has gained an important role for treating Polycystic Ovary Syndrome (PCOS), in addition to combined oral contraceptives (COC). We aimed to examine myo-ins effects on anti-Mullerian hormone (AMH) levels and compare them with those ones obtained administering COC. In this prospective study, 137 PCOS patients, diagnosed according to Rotterdam criteria and admitted to the Reproductive Endocrinology and Infertility Outpatient Clinic at Dokuz Eylul University (Izmir, Turkey), were included. After randomization to COC (n=60) and myo-ins (n=77) arms, anthropometric measurements, blood pressure, Modified Ferriman Gallwey scores were calculated. Biochemical and hormonal analysis were performed, and LH/FSH and Apo B/A1 ratios were calculated. Data analysis was carried out in demographically and clinically matched 106 patients (COC = 54; myo-ins = 52). After 3-month treatment, increase in HDL and decreases in LH and LH/FSH ratio were statistically more significant only in COC group when compared with baseline (in both cases p>0.05). In myo-ins group, fasting glucose, LDL, DHEAS, total cholesterol, and prolactin levels decreased significantly (for all p<0.05). Progesterone and AMH levels, ovarian volume, ovarian antral follicle, and total antral follicle counts lessened significantly in both groups (for all p<0.05). In PCOS treatment, MYO is observed more effective in reductions of total ovarian volume and AMH levels

    IS LAPAROSCOPY RELIABLE FOR THE TREATMENT OF PATIENTS WITH ADNEXIAL MASSES

    Get PDF
    Amaç: Adneksiyal kitle nedeni ile laparoskopik girişim uygulanan hastaların sosyodemografikve klinik özelliklerinin değerlendirilmesiGereç ve yöntem: Ocak 2002-Ocak 2007 arasında adneksiyal kitle nedeni ile laparoskopikişlem uygulanan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Demografikve klinik bilgiler hasta kayıtlarından elde edildi.Bulgular: Çalışmaya 14 ile 76 yaş arasında 186 hasta alındı. Hastalarda ortalamayaş 34,0 ± 11,2 idi. Hastaların %88,2'si premenapozal dönemdeydi. Ortalama hastanedeyatış süresi 3,27 ± 2,09 gün olarak saptandı. Olguların %64,6'sına laparoskopikkistektomi, %33,7'sine laparoskopik ooferektomi, %1,7'sine laparoskopik histerektomi+ salpingo-ooferektomi prosedürü uygulandı. Major komplikasyon oranı %2,7 (n=5)olarak bulundu. Laparotomiye geçiş oranı %7,0 (n=13) olarak bulundu. Hastaların %49,4'ünde geçirilmiş ameliyat mevcut olup en sık jineko-obstetrik ameliyat öyküsü alındı(%27,3). Başvuru anında yapılan ultrasonografik görüntülemede olguların % 27,0'sindekitlenin çapı 10 cm olarak bulundu.Alınan materyallerin patolojik incelemesinde %98,4 benign patoloji, %1,6 malign patolojisaptandı.Sonuç: Patolojisi bilinmeyen adneksiyal kitlelerde laparoskopik yaklaşım benignlezyonların belirlenmesi ve çıkarılması, malign lezyonların ise tespitinde altın standartolarak düşünülmesi gerektiği kanaatindeyiz.Objectives: The aim of this study is to evaluate the feasibility and safety oflaparoscopic intervention for the diagnosis and treatment of adnexial masses.Material and method: A total of 186 patients with adnexial mass were treated withlaparoscopy from January 2002 to January 2007. All clinical and demographic data ofthe patients were reviewed retrospectively.Results: 186 women underwent laparoscopic evaluation for the adnexial mass. Theultrasonographic measurements of masses were 10 cm in 5,3% of the cases. Themedian age of patients was 34 years (range, 14-76 years), 88.2% of patients were inpremenopausal women and 27.3% of all patients had a previous gynecologic/obstetricoperative intervention. Thehistopathologic results werereported as benign in 98.4%of cases and primary ovarian cancerin 1.6% of the women. Among thesecases 64.6%of the women underwent laparoscopic ovarian cystectomy, 33.7% underwent laparoscopicoopherectomy and 1.7% underwent laparoscopic hysterectomy-salphingo -oopherectomy. Overall 7.0% (13/186) of all laparoscopic interventions required conversionto laparotomy. Complications occured in 2.7% (5/186) of the patients. Postoperativehospitalization period of the patients were approximately 3.27 ±2.09 days.Conclusion: We conclude that laparoscopy may be regarded as a gold standard forthe diagnosis and treatment of adnexial masses with a low risk for malignancy

    Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve Pelvik İnflamatuvar Hastalıkta Güncel Bilgi ve Yaklaşımlar

    No full text
    2000li yıllarda cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) üreme sağlığı ile uğraşanların üzerinde önemle durdukları bir hastalık grubu olmuştur. Bunda "üreme sağlığı" kavramının, ülkelerin ve toplumların en önemli gelişmişlik göstergelerinden biri olarak kabul edilmesi de etkilidir. Amerika Birleşik Devletleri'nde 2000'li yıllarda pelvik inflamatuvar hastalık (PIH) ve sekelleri için harcanan para yıllık ortalama 4.2 milyar dolar, PIH sonucu ortaya çıkan infertilite için ise 1 milyar dolardır. Bu sadece parasal sonuçtur, en başta insanların yaşadıkları sıkıntılar ve ölümleri düşünmek gerekir. Amerikan kaynaklarına göre reprodüktif mortalitenin 1/3ünden CYBH sorumludur. Bu nedenlerle CYBH üreme sağlığında her zamankinden daha önemli ve ciddi olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle bu makalede CYBH için tanı ve tedavi kriterlerinin yanında uygulamada kullanılmak üzere akış şemalarıda yer almaktadır.Sexually transmitted diseases (STDs) have become main concern of specialists who deal with reproductive health in the new millenium.This is because, the term "reproductive health" implies the "well being " of the population and is accepted as the best indicator of the nations' development. In United States of America ,the cost is more than 4 billion USD for treating PID itself and another 1 billion is spent fort he treatment of infertility caused as a sequel of PID.STDs are responsible for 1/3 of mortality seen in reproductive system pathologies.For this reason STDs and PID emerges as a "publik health issue". In this review contemprory knowledge and treatment options are revised.</p
    corecore