The relationship between the alveolar-capillary membrane clearance of aerolized Tc-99m DTPA and Ga-67 uptake in the diagnosis of sarcoidosis

AMAÇ: Sarkoidoz kronik enflamatuar hücrelerin vücudun değişik yerlerinde akümülasyonu ile karakterize granülomatöz bir hastalıktır. Akciğer tutulumu olduğunda enflamatuar hücreler akciğer dokusuna ve özellikle alveolar-kapiller membrana (AKM) zarar verebilirler. Bu çalışmada AKM klirensi ile Ga-67 tutulumu arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık. YÖNTEMLER: 26 sarkoidoz hastası çalışmaya dahil edildi(ort yaş 43 ±12;9erkek ve 17kadın).26 hastanın AKM klirensi için inhale Tc-99m Diethylenetriamine pentaacetate (DTPA), aktif sarkoidoz ve hastalığın yaygınlığı için ise Ga-67 sintigrafisi yapıldı. Ga-67 tutulumlarının akciğer/karaciğer oranları 48. ve 72. saatler için hesaplandı. Akciğer/karaciğer oranları ile AKM klirensi ve bronkoalveolar lavaj (BAL) sonuçları arasındaki ilişki, ayrıca AKM klirensi ve BAL sonuçları arasındaki ilişki spearman korelasyon testi ile analiz edildi. BULGULAR: 23 hastada Ga-67 sintigrafisi ile aktif sarkoidoz saptandı. Ortalama AKM klirensi 1,01± 0,3 %/dk olarak hesaplandı. Ortalama 48.saat Ga-67 akciğer/karaciğer oranı 1,18±0,45, ortalama 72.saat Ga-67 akciğer/karaciğer oranı 1,15±0,51 olarak hesaplandı. Yapılan istatiksel analizde 48 ve 72. saat Ga-67 akciğer/karaciğer oranları ve AKM klirensi arasında (p=0,71;0,49), 48. ve 72. saat Ga-67 akciğer/karaciğer oranları ile BAL makrofaj yüzdesi (p=0,84; 0,77), lenfosit yüzdesi (p=0,85; 0,88) ve CD4/CD8 oranları (p=0,098; 0,17) arasında korelasyon saptanmadı. AKM klirensi ile makrofaj yüzdesi arasında (p=0,69), lenfosit yüzdesi (p=0,58), CD4/CD8 oranları (p=0,60) arasında korelasyon saptanmadı. SONUÇ: Çalışmamızın sonuçlarına göre akciğer Ga-67 tutulum miktarı AKM permeabilite bozukluğunu öngörememiştir. Literatürde sarkoidozlu hastalarda AKM klirensinin hızlandığı gösterilmiştir. Bizim çalışmamızda hesaplanan ortalama klirens değeri literatür ile uyumludur. Ancak Ga-67 tutulumu ile ilişkisinin saptanamamasının nedeni hasta grubunun evresi ve hasta sayısının az olması ile ilgili olabileceği düşünülmüştür. Literatürde de bu konuda farklı sonuçların görülmesi hala bu konuda çalışmalara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. OBJECTIVE: Sarcoidosis is characterized with abnormal accumulation of chronic inflammatory cells in the differnet areas of the body. Inflammatory cells may damage the lung tissue, especially alveolar-capillary membrane. In this study, we aimed to evaluate the relation between alveolar-capillary membrane (ACM) clearance and Galyum-67 (Ga-67) uptake. METHODS: 26 patients with sarcoidosis were examined for this study. (average age 43±12; 9 men 17 women). Aerolize Tc-99m Diethylenetriamine pentaacetate (DTPA) was performed in order to find ACM clearance and Ga-67 scintigraphy was performed in order to evaluate the state of the sarcoidosis. Ga-67 uptake for Lung/ liver ratio in 48 and 72 hours was calculated. The correlation between Ga-67 uptake for Lung/ liver ratio, the ACM clearance and the result of BAL (Bronchoalveolar Lavage), furthermore, the correlation between ACM clearance and the result of BAL were analysed RESULTS: Active sarcoidosis was detected in 23 patients with Ga-67 scintigraphy. The average ACM clearance was found 1.01 ±0.3 %/dk. The average Ga-67 uptake for Lung/ liver ratio in 48 and 72 hours was 1.18±0.45 and 1.15±0.51 respectively. We could not found a correlation between Ga-67 uptake for Lung/ liver ratio and ACM clearance (p=0.71;0.49). CONCLUSION: According to our results, The amount of Ga-67 uptake did not predict the disorder of the ACM clearance. It might be due to the stage of the patients and the small number of patients. Since there are different results about the alveolar-capillary membrane clearance in the literature, the studies with more patients are still necessary

Positron emission tomogrphy in prostate carcinoma

In this review, the role of positron emission tomography (PET) in prostate cancer will be discussed. Fluorodeoxyglucose (FDG) PET is the most important in determining early staging of disease in patients with aggressive prostatic tumors and for monitoring response to therapy in more advanced patients. Choline PET provide better accuracy than FDG in the detection of local disease, nodal involvement, and distant metastases in prostate cancer but insufficient in low PSA levels. A novel tracer prostate specific membrane antigen (PSMA) can detect prostate cancer relapses and metastases in also low PSA levels

Erkek Genital Sistem Kanserlerinde Nükleer Tıp Görüntüleme Yöntemleri

ÖZETNükleer tıp görüntüleme dokularda metabolik değişiklikleri gösteren radyofarmasötiklerin kullanıldığı tanı yöntemlerinden biridir. Kemik sintigrafisi, radyoimmunosintigrafi, sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB) ve pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) ürogenital tümörlerin tanı, evreleme ve takibinde kullanılan non-invaziv görüntüleme yöntemleridir. Kemik sintigrafisi prostat kanserinde kemik metastazlarının değerlendirilmesinde ilk seçenektir. Rekürren prostat kanserinin saptanmasında radyoimmunosintigrafi'nin rolü hala tartışmalıdır. Bu görüntüleme PSA yüksekliği durumunda lenf nodu metastazlarının değerlendirilmesinde ve kemik metastazı negatif olgularda faydalı olabilir. Florodeoksiglikoz (FDG) PET, agresif tümörlü hastalarda hastalığın erken evrelemesinde ve ileri evre hastalarda tedaviye yanıt değerlendirmede daha önemlidir. Kolin, asetat ve metionin PET, prostat kanserinde lokal hastalık, lenf nodu metastazı ve uzak metastazın gösterilmesinde FDG'den daha iyi doğruluğa sahiptir. Testis kanserinde FDG PET'in seminomların takibinde faydalı olduğu gösterilmiştir. Penis kanserli hastalarda FDG PET çok umut vericidir ve PET/BT ve SLNB'nin kombine kullanılması hem inguinal lenf nodu mikrometastazını hem de pelvik ve abdominal lenf nodu metastazlarını saptamada yardımcı olabilir.</p

Radyonüklit Tedavi

The main purpose of this book is to create a reference for the indications, contraindications, patient selection, treatment practice, treatment side effect management, and follow-up of radionuclide treatments.Besides standard methods such as surgery, chemotherapy, radiotherapy, and hormone therapy, newly developed biological treatments, targeted treatments, personalized treatments, external beam radiotherapy, and targeted radionuclide treatments have begun to take their place in professional practice.&nbsp;Nuclear medicine, in addition to its role as a tracer of cancer, also assumes the role of treating with radioactive molecules directed to the cancer it traces. These traceable next-generation radionuclide treatments, whose efficacy and reliability have been proven and where diagnosis, treatment, and follow-up are carried out together, are increasingly included in oncology practice together with the new developed radiopharmaceuticals, ensuring a high rate of damage to cancer cells while protecting the surrounding normal tissues. Molecular cancer treatment will become more effective with individualized next-generation traceable radionuclide treatments, which will be shaped by genetic studies in the future.Radionuclide treatments for many cancer types and benign diseases are presented by experienced nuclear medicine experts in the light of their own experience and case studies, while systemic treatments in common cancer types and side effect management of these treatments are summarized by medical oncologists. &nbsp;This book will be of interest to nuclear medicine physicians as well as oncologists.</div