34 research outputs found

    Fracture Resistance of Incisal Fragments Following Reattachment With Different Techniques in Simulated Crown Fractures

    Get PDF
    Introduction: The aim of the present study was to evaluate and compare the effect of acid-etching and Er, Cr:YSGG laser treatment before the reattachment of incisal fragments in coronal fractures of permanent incisor teeth.Methods: Sixty-six sound human maxillary incisors were randomly divided into 3 groups (n=22). Teeth were embedded in self-cure acrylic resins by leaving one-third of the crowns out, and uncomplicated crown fractures were obtained using an Instron testing device. The fragments were reattached using 3 different procedures and a hybrid resin composite (Z250): Group I: Acid etching + Prime & Bond NT; Group II: Er,Cr:YSGG + Prime & Bond NT; Group III: Er,Cr:YSGG + Acid etching + Prime & Bond NT. The percentages of shear bond strengths were determined by comparing fracture strengths of sound and reattached teeth for 3 groups. All data were analyzed statistically with Kruskal-Wallis H test.Results: Mean fracture strengths of the reattached fragments were between 51.02% and 62.93% of that of the sound teeth in all groups. Group I had significantly higher percentages of shear bond strength values (P < 0.05) when compared to group II and group III. No significant difference (P > 0.05) was found between group II and group III.Conclusion: The findings of the present study show that Er,Cr:YSGG laser irradiation prior to the reattachment of incisal fragments has a negative effect on fracture strength

    Bitkisel içerikli bir lolipopun tükürük streptoccus mutans düzeyleri üzerine etkisinin değerlendirilmesi

    No full text
    Proje -- Kırıkale Üniversitesi2012/980100378

    Antibacterial activity of fluoride varnishes containing different agents in children with severe early childhood caries: a randomised controlled trial

    No full text
    WOS:000529855300002PubMed: 32356211Objectives The aim of this study was to compare the antibacterial activity of fluoride varnishes containing different agents in children with severe early childhood caries (S-ECC). Materials and methods The study was conducted in 92 children with S-ECC. Patients who completed dental treatment under general anaesthesia were included in the study. Patients were divided randomly into four groups: 5% sodium fluoride (SF) control group (n = 23), 5% SF with tricalcium phosphate (TCP) (n = 23), 5% SF with xylitol-coated calcium and phosphate (CXP) (n = 23) and 5% SF with casein phosphopeptide-amorphous calcium phosphate (CPP-ACP) (n = 23). Saliva mutans streptococci (MS) and lactobacilli (LB) levels were evaluated by taking saliva samples at baseline (T-0), 1 month (T-1) and 3 months (T-2) after treatment. Results All groups showed a significant decrease in MS and LB levels at T-1 (P < 0.05) except the CXP group. Only the TCP group exhibited significantly decrease MS and LB levels indicating less than 10(5) CFU at both T-1 and T-2 compared with the other groups (P < 0.05). Conclusion Fluoride varnish with TCP provided significantly more reduction in MS and LB levels than other fluoride varnishes. Clinical Trials registration number NCT03625310Kirikkale University Scientific Research Projects Coordination UnitKirikkale University [2015/032]This study was funded by the Kirikkale University Scientific Research Projects Coordination Unit (project number 2015/032)

    Süt dişlerinde farklı self-etch bonding ajanların sınıf V kompozit rezin restorasyonların mikrosızıntısı üzerine etkisi

    No full text
    Bu çalışmanın amacı, süt dişlerinde üç farklıself-etch adeziv sistemin mikrosızıntı özelliklerinisınıf V kavitelerde invitro olarak karşılaştırmaktır.Çalışmada 30 adet çürüksüz süt molar dişkullanıldı. Her dişin bukkal ve lingual yüzlerinde,sınıf V kaviteler hazırlanarak, dişler her grupta 10diş olacak şekilde rastgele 3 gruba ayrıldı. Kavitelerüç farklı self-etch adeziv sistem Xeno V, ClearfilTri S Bond, Adper Easy Bond ve posterior kompozit materyal Clearfil Majesty Posterior ilerestore edildi. Bitirme işlemlerinden sonra, distilesuda 37ºC’de 24 saat bekletilen örneklere termalsiklus x500 uygulandı ve bazik fuksin kullanılarak geleneksel boya penetrasyonu testine tabi tutuldu. Bukko-lingual yönde alınan kesitler x40büyütmede stereomikroskop altında incelenereksızıntı miktarları skorlandı ve veriler Chi-Kare testikullanılarak analiz edildi.Grupların okluzal kenar mikrosızıntı değerleriarasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir p>0.05 . Servikal kenarda Tri S Bond, diğer adezivsistemlere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeydefazla sızıntı göstermiştir

    Farklı posterior kompozit rezin materyallerin mikrosertlik özelliklerinin değerlendirilmesi

    No full text
    Bu çalışmanın amacı, yeni üretilmiş bir posterior kompozit materyal olan Clearfil MajestyPosterior Kuraray ile iki farklı posterior kompozitmetaryali; Filtek Silorane 3M-ESPE ve Quixfil Dentsply ’i mikrosertlik özellikleri yönündenkarşılaştırmaktır.Her materyalden 10’ar adet olmak üzeretoplam 30 adet örnek, 9 mm çapında ve 1,5 mmyüksekliğinde pleksiglass kalıplar kullanılarakhazırlandı. Hazırlanan örnekler üretici firmalarınönerilerine uygun olarak polimerize edildi ve37ºC’de distile su içerisinde 24 saat bekletildi.Kompozit disklere yüzey mikrosertlik test cihazında Digital Display Microhardness Tester HSV–1000 20 sn süre ile 100 gr yük uygulandı. Her örnektenüçer defa yüzey sertlik ölçümü alınarak, bu üçölçümün ortalaması her bir örnek için tek bir değerolarak kabul edildi. İstatistiksel analizler tek yönlüANOVA ve Tukey testi ile yapıldı.Grupların mikrosertlik değerleri arasındakifarkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Materyallerin mikrosertlik değerlerininküçükten büyüğe doğru sıralaması şu şekildedir;Filtek Silorane < Quixfil < Clearfil MajestyPosterior. Clearfil Majesty Posterior’un yüzeymikrosertlik değerleri, test edilen diğer iki posteriorkompozite göre daha yüksekti

    Developmental defects of permanent teeth after intrusionon their primary predecessors

    No full text
    Süt dişi travmaları çocuk hastalarda sıklıkla görülen ve alttaki daimi dişte gelişimsel anomali oluşturma riski yüksek olan yaralanmalardır. Süt dişi travmasının tipi alttaki daimi diş jerminde oluşacak olan hasarın tipini ve şiddetini etkilemektedir. Süt dişlerinde oluşan travmatik yaralanmalar içerisinde alttaki daimi dişte en fazla hasar oluşturan yaralanmanın intrüzyon yaralanması olduğu bildirilmiştir. Bu olgu sunumunda 1.5 yaşında geçirilmiş olan süt dişi intrüzyonuna bağlı olarak sol üst santral ve lateral dişinde gelişimsel defektler oluşmuş olan 11 yaşında bir hasta rapor edilmiştir.Traumatic injury to the primary dentition is a common occurrence. The potential for disturbances of the developing germs of the permanent incisors is relatively high following injuries to their predecessors. The type of injury to the primary teeth influences the type and severity of disturbances of the permanent successor germs. The highest prevalence of developmental disturbances of permanent teeth after trauma to their predecessors has been recorded after intrusive injuries of primary teeth. In the present case, developmental disturbances of maxillary left central and lateral teeth of an 11 year–old patient resulting from the total intrusion of the left central primary incisor tooth at the age of 1.5 is reported

    Farklı proflaksi patlarının minenin yüzey pürüzlülüğü üzerine etkisi

    No full text
    Amaç: Çalışmamızın amacı, ACP amorf kalsiyum fosfat içerikli yeni bir proflaksi patı Enamel Pro ile pomza ve flor içerikli proflaksi patının Topex mine yüzey pürüzlülüğü üzerine etkilerini karşılaştırmaktır. Gereçler ve Yöntem: 65 adet çürük içermeyen, daimi azı dişi rastgele beş gruba ayrıldı. Her bir örneğe ait mine yüzeyine sadece bir uygulayıcı tarafından 15 saniye boyunca her bir pat ile politür işlemi uygulandı: pomza, Topex patı ve kalın, orta, ya da ince partiküllü Enamel Pro patı. 60 örnek için işlem öncesi ve sonrası yüzey değerlendirmeleri bir yüzey profilometre cihazı ile tamamlandı. Her gruba ait birer örnek ise altın ile kaplandı ve taramalı elektron mikroskobunda SEM incelendi. Çalışmanın sonuçları tek yönlü ANOVA, Tukey testi ve eşleştirilmiş iki grup arası farklılıkların t-testi ile istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Proflaksi işlemi uygulanmadan önceki ve sonraki değerler karşılaştırıldığında pomza, Topex ve ince patiküllü Enamel Pro patları uygulanan gruplarda başlangıç ve tedavi sonrası yüzey pürüzlülüğü arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fark bulunmuştur p0.05. Sonuç: Profilometrik ve SEM analizlerine dayanarak çalışmamızda kullandığımız Enamel Pro patının her üç partikül boyutunda da, pomza ve Topex ile benzer yüzey pürüzlülüğü gösterdiği bulunmuştu

    Clinical Evaluation of a Colored Compomer in Primary Molars

    No full text
    sonmez, isil/0000-0002-3530-0244WOS: 000261385800006PubMed: 19060488Objective: The purpose of this study was to evaluate the clinical performance of a new colored compomer material, Twinky Star, in primary molars. Subjects and Methods: Eighty class II restorations were placed in a total of 36 subjects and the clinical success of the restorations was evaluated after 12 months based on modified US Public Health Services criteria. Results: The failure rate of the restorations was 3.9% ( 3 out of 77) and the clinical success of the restorations, measured by anatomic form, marginal integrity, marginal discoloration, surface texture, maintenance of interproximal contact and secondary caries, was acceptable. Conclusion: The clinical success of the colored compomer material, Twinky Star, indicates that it could be a good alternative to tooth colored compomers. Copyright (C) 2008 S. Karger AG, Base

    Evaluation of Dental Erosion Prevalence in Primary Teeth of 3-6 Years Old Children Living in Kırıkkale

    No full text
    Amaç: Bu araştırmanın amacı Kırıkkale’deki çocukların süt dişlerinde dental erozyonun prevelansını ve risk faktörlerini belirleyerek erken teşhis ile gerekli önlemlerin alınmasına yardımcı olmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, 3-6 yaşları arasındaki 300 adet çocuk dahil edilmiştir. Klinik muayene öncesinde, 30 soruluk bir anket hasta ve velisine uygulanmıştır. Anket; hastaya ait sosyodemografik bilgiler, beslenme alışkanlıkları, sistemik hastalıklar ve kullanılan ilaçlar gibi erozyonda etkisi olabilecek faktörleri içermektedir. Klinik inceleme reflektör altında, dental ayna kullanılarak bir araştırmacı (K.N.V) tarafından yapılmıştır. Eroziv lezyonların değerlendirilmesinde Basic Erosive Wear Examination (B.E.W.E) skorlama sistemi kullanılmıştır. 6 bölgeden kaydedilen skorlar toplanarak Toplam BEWE Skoru elde edilmektedir. Çalışmada elde edilen veriler SPSS 20 paket programı ile analiz edilmiştir. Gruplar arasındaki farklılıklar incelenirken değişkenlerin normal dağılım göstermemesi nedeniyle Mann Whitney U ve Kruskal Wallis-H Testlerinden yararlanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya dahil edilen çocukların süt dişlerinde erozyon prevelansı %96 olarak tespit edilmiştir. Değerlendirme sonucunda, 288 çocukta dental erozyondan etkilenmiş en az bir yüzey gözlenirken, 12 çocukta herhangi bir aşınma tespit edilmemiştir. Toplam BEWE skorunun ortalama değeri 3,06 olarak hesaplanmış, en düşük ortalama skor 3 yaşındaki çocuklarda, en yüksek ortalama skor ise 5 yaşındaki çocuklarda gözlenmiştir. Araştırmamızda, sosyoekonomik durum arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuş, sosyoekonomik düzeyi 2000 TL ve üzerinde olan hastaların toplam anterior skor değerlerinin 1000 TL ve altı ve 1500-2000 TL arasında olanlara göre anlamlı derecede düşük olduğu gözlenmiştir. Ağız kuruluğu olmayan çocukların Toplam Maksiller Skor değeri ve Toplam Anterior Skor değeri ağız kuruluğu olanlara göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p0.05). Sonuç: İç Anadolu bölgesinde yaşayan 3-6 yaş arasındaki çocukların süt dişlerinde dental erozyon prevelansının yüksek olduğu tespit edilmiştir.Objective: The aim of the present study was to investigate dental erosion prevalence and risk factors in primary teeth of children living in Kırıkkale province and to help taking necessary precautions with early diagnosis. Materials and Methods: The study included 300 children between 3-6 years old. A survey, which had 30 questions, was implemented to each patient and their parents before the clinical examination. The survey comprised questions related to socio-demographic data, and some factors that can affect erosion such as dietary habits, systemic diseases and using medications. The clinical examination was made by a researcher (K.N.V.) using a mouth mirror under the reflector Dental erosion was assessed by the Basic Erosive Wear Examination Index (??WE), where buccal/facial, occlusal and lingual/palatal surfaces of all teeth were examined, and the highest score found was recorded for each sextant. Mann Whitney U and Kruskal Wallis-H tests were used since the variables were not normally distributed when the differences between groups were examined. Results: Erosion prevalence in the primary teeth of children that were included in the study was 96% in the present study. At least one surface that was effected by erosion was found in 288 of the patients and 12 of the children did not have erosion in their primary dentition. Mean total BEWE score was found to be 3.06. The lowest mean score was in 3 year-olds and the 5 year-olds had the highest mean scores. Total anterior scores of families those had 2000TL and higher monthly outcome was lower than those had less monthly outcome. Children without xerostomia had lower anterior and maxillary BEWE scores when compared to those did not have xerostomia. Conclusions: The prevalence of dental erosion in primary teeth of 3-6 year old children living in Kırıkkale was found to be hig

    A rare case of an immature incisor with horizontal root fracture traumatized at the time of eruption

    No full text
    Dental trauma resulting in root fracture is a rare condition that affects up to 7% of permanent teeth, and injury to immature teeth is even rarer. This case report aimed to show the prognosis of a horizontal root-fractured immature maxillary incisor traumatized at the time of eruption. Because of an accident, a 6-year-old boy was referred to our clinic with horizontal root fracture of the permanent maxillary left central incisor associated with an extrusive luxation. The coronal segment was repositioned, and a dental splint was applied for 7 weeks. After 48 months, clinical examination revealed a positive response to electrical pulp testing and an absence color change of the tooth. Continuation of root development and calcification of the coronal pulp space was observed radiographically. It was concluded that fixation of teeth is a conservative treatment for immature teeth with horizontal root fractures, resulting in the pulp vitality and spontaneous healing with no other treatment
    corecore