8 research outputs found

    Orak hücre anemisinde tiroid fonksiyonları

    No full text
    TEZ538Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 1988.Kaynakça (s. 39-44) var.44 s. ;

    Seckel syndrome

    No full text
    Çukurova Üniversitesi Hastanesi Pediatri Polikliniğine getirilen ileri derecede mental retarde ve mikrosefalik iki olgu genetik yönden incelendi, Seckel sendromu tanısı konan olgular, bu sendromun tüm major kriterlerini bulundurması ve sendromun nadir görülmesi nedeniyle sunuldu.Two cases with severe mental retardation and microcephaly were admitted to the Pediatrics Department of Çukurova University Hospital and examined in the Genetics Unit. These cases were diagnosed as Seckel syndrome and presented here because the syndrome is very rare and the cases had all the major criteria so far reported for this syndrome

    Knowledge of nurses about human milk, attitudes of mother nurses about breast-feeding

    No full text
    AMAÇ: Anne sütü yenidoğan bebekler için en iyi besin kaynağıdır. Annelerin emzirme ve emzirmeye devam etme davranışı üzerinde sağlık personelinin önemli bir etkisi vardır. Bu çalışmada hemşirelerin anne sütü ile ilgili bilgileri ve kendi bebeklerini beslerken izledikleri tutum araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmaya 106 hemşire katıldı. Anne sütü ile bilginin değerlendirilmesi amacı ile 10 soru içeren bir anket cevaplandırıldı. Ayrıca anne olan 45 hemşire anne sütü ile beslemedeki tutumlarını irdeleyen ikinci bir anket doldurdu. BULGULAR: Hemşirelerin %76.4'ü anne sütü ile ilgili bilgilerinin değerlendirilmesi için sorulan 10 sorunun 7-10'una doğru olarak yanıt verdi. Çocuğu olan 45 hemşirenin hepsi anne sütü ile beslemeye başlamış ve ortalama 6.7 ± 4.8 (1.5-24) ay emzirmişlerdi. Ancak sadece 33'ü (% 73.3) anne sütünü tek başına vermişti. Ortalama 3.5 ± 1.3 (1-6) ayda ek gıdaya başlamışlardı. Ne kadar süre ile emzirmek isterdiniz sorusuna 14.1 ± 6.2 (4-24) ay yanıtı alındı. Emzirmeyi kesmede en önemli neden işe başlama sonucu sütün azalması (%64.4) idi. SONUÇ: Hemşirelerin anne sütü ile ilgili bilgilerinin yeterli olmasına ve anne olan hemşirelerin bebeklerini uzun bir süre emzirmek için istekli olmalarına rağmen çoğunun yeterli süre emziremediği, bunda en önemli faktörün işe erken başlama olduğu görüldü. Hastaneye başvuran anne-bebek ikilisinin anne sütünün yararlarından faydalanabilmesi için tüm sağlık çalışanlarının özellikle hemşirelerin bilgi ve tutumlarının doğru ve yeterli olması gerekir. Bu amaçla hastanelerde hizmet içi eğitim programlarında anne sütü ile ilgili seminerler düzenlenmeli ve anne olan hemşirelerin çalışma koşulları iyileştirilmelidir.PURPOSE: Breast-feeding is the best food for newborns. Health providers have an important impact on initiation and duration of breast-feeding. In the present study we aimed to determine the knowledge level of nurses about human milk and breast-feeding and their attitude about feeding their babies. MATERIALS AND METHODS: 106 nurses were experienced to a questionnaire form including 10 questions about breast-feeding. 45 of them were mother and answered another questionnaire investigating their attitude about feeding their own babies. RESULTS: 76.4% of nurses answered 7 of 10 questions correctly. They all initiated and continued breast-feeding foramean duration of 6.7 ± 4.8 (1.5-24) months. But only 33 (73.3%) breastfed exclusively. The mean duration of weaning was 3.5 ± 1.3 (1-6) months. When asked how long they desired to breastfeed, the answer was 14.1 ± 6.2 (4-24) months. The most important factor for discontinuation of breastfeeding was to return to work early and reduction of milk (64.4%). CONCLUSION: Although the knowledge of nurses is enough about breast-feeding and mother nurses desired to breastfeed their infants for a long time, most of them could'nt succeed. For promoting breast-feeding the knowledge and attitude of staff -especially nurses- about breast-feeding must be correct. For this purpose there must be lectures about breast-feeding in the hospitals regulary and a supportive work environment for nurses

    Neonatal hyperbilirubinemia in Çukurova Region

    No full text
    Çukurova Bölgesinde yenidoğan hiperbilirubinemişinde rol oynayan faktörlerin retrospektif olarak değerlendirildiği bu çalışmada, toplam 514 bebeğin kayıtları incelendi. Kan grubu uyuşmazlığı olan hastalarda, fragmente eritrosit yüzdesi, total-direkt-indirekt bilirubin düzeyi, bilirubin yükselme hızı, fototerapi süresi ve kan değişim sayısı, uyuşmazlığı olmayan hastalara göre daha yüksekti (p<0.05). Aynı parametreler G6PD aktivitesi azalmış olan hastalarda normal olanlara göre daha yüksekti (p<0.05). Sonuç olarak bu bölgede görülen neonatal hiperbilirubineminin çoğunun anne ile bebek arasındaki kan uyuşmazlığına veya G6PD eksikliğine bağlı olduğu, bu bebeklerde ortaya çıkan hiperbilirubineminin daha hızlı ve ağır seyrettiği kanısına varıldı.Etiologic factors in neonatal hyperbilirubinemia in Çukurova Region were evaluated retrospectively in 514 infants.Total- direct-indirect bilirubin levels, percentage of fragmented erythrocyte, bilirubin rising rate, duration of phototherapy and number of exchange transfusions were higher in infants with blood group incompatibility as compared to infants without in compatibility (<0.05). Same parameters were also higher in infants with G6PD deficiency as compared to infants with normal enzyme activity. Thus, blood group incompatibility between the mother and the infant or G6PD deficiency thought to play an important role in neonatal jaundice in Çukurova Region

    Skin-prick test positivity in asymptomatic school-aged children

    No full text
    AMAÇ: Bu çalışmada atopik hastalık öyküsü olmayan ilkokul 3. ve 5. sınıf öğrencilerinde deri testi pozitifliği incelendi. YÖNTEM: Okullar sosyoekonomik düzeylerine göre yüksek, orta ve düşük olmak üzere üç guruba ayrıldı. Çocuklara ve ailelere bir anket uygulandı. Bu ankette allerjik hastalık semptomları ve ailede atopik bünye öyküsü sorgulandı ve izin alındı. 441 çocuğa multitest aplikatör ile mite, epidermal karışımlar, çayır ve ot polenleri, küf mantarları ve süt ile deri testi uygulandı. 3mm ve üstündeki ödem plağı pozitif olarak değerlendirildi. SONUÇLAR: Herhangi bir allerjene karşı pozitiflik oranı % 16.5 idi. Bu oran 5. sınıflarda %23.3, 3. sınıflarda %15.3 idi. Allerjenlere göre ayrıldığında mitelere karşı % 8.84, epidermal karışımlara karşı % 4.98, çayır polenleri, küf ve süte karşı % 1.36 şar ve ot polenlerine karşı % 0.09 duyarlılık vardı. Pozitif deri testi olanların % 20.48 inde birden fazla allerjene duyarlılık saptandı. Sosyoekonomik düzeylere göre deri testi pozitifliği sırasıyla yüksek, düşük ve orta düzeylerde giderek azalıyordu. Aralarında ki farklar istatistiksel olarak anlamlı idi (p=0.001, p=0.013). YORUM: Genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı allerjik hastalıklarda erken önlemler duyarlılaşmanın gecikmesini sağlayabilecek olsa da deri testleri rutin çocukluk tarama testleri arasına girmemelidir. Ailede atopik hastalığı olan asemeptomatik bireylere istek üzerine önerilebilir.PURPOSE: In this study, we investigated skin prick test (SPT) positivity in 3th and 5th year primary school children without allergic symptoms. METHODS: These school were divided to three groups according to their socio-economic status as high, middle and low. We gave a questionnaire to the parents and children in order to find out if the children had an allergic diseases and positive atopic family history. And informed constent was obtained from the parents. SPT was performed by multitest aplicator with mite, epidermal mixes, grasspolun, weed, molds and cow's milk. SPT results was considered positive if wheal diameter was >0.3mm. RESULTS: A positive reaction to at least one allergen was observed in %16.5 children. This rate is 23.3 % in 5th students and %15.3 in 3th students. Positive reaction to various allergens were as follow; %8.84 to mite, %4.98 to epidermal mixes, %1.36 to grasspolen, mold and milk, and %0.09 to weed allergens. Multi-allergen sensitivity was %20.8 in children with positive SPT. According to socio-economic status SPT positivity were decreased high, low and middle, respectively. There were statistically difference between groups (p=0.001,p=0.013). CONCLUSION: Skin prick test is not recommended as a screening method in asymptomatic children. SPT could be performed as parents request in asypmtomatic children with family history of atopy

    Oral Research Presentations

    No full text
    corecore