32 research outputs found

    Retrospective evaluation of childhood alopecia areata cases

    Get PDF
    Amaç: Alopesi areata (AA)lı olguların yaklaşık %20si çocuklardır. Çocukluk çağında görülen alopesi areata ile ilgili sınırlı bilgi bulunmaktadır. Kliniğimizde takip edilen AAlı çocuk olguların demografik özelliklerini, hastalık tedavilerini ve takiplerini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Yaşları 16 ve altında olan 110 AA hastasına ait veriler geriye dönük olarak incelendi. Yaş, cinsiyet, hastalık başlangıç yaşı, hastalık süresi, AA tipi ve başlangıç yeri, tırnak tutulumu, eşlik eden dermatoz veya sistemik hastalık varlığı, laboratuvar testleri, AA tedavileri ve takip edildikleri döneme ait bilgiler değerlendirildi. Bulgular: Olguların % 46,4ü kadın, %53,6sı erkekti. Yaş ortalamaları 10,35 yıldı. Hastalık başlangıç yaşı 8,65 yıldı. AA başlangıç yeri % 83,6 olguda scalp, % 5,4 olguda kaş, %5,4 olguda vücut kılları, %2,7 olguda kirpik, %2,7 olguda kaş ve kirpikti. Hastalık tutulum tipi %73,4 olguda AA, %19 olguda alopesi totalis, %5,4 olguda alopesi üniversalis, %1,8 olguda ofiyazisti. Tırnak tutulumu %36,3 olguda mevcuttu. Nevüs flammeus %2,7 olguda mevcuttu. Hastalık süresi ortalama 17,02 aydı. Eşlik eden dermatoz %2,7 olguda vitiligo, %6,3 olguda atopik dermatitti. Eşlik eden sistemik hastalık %1,8 olguda otoimmün tiroidit, %2,7 olguda Down sendromuydu. Tiroid otoantikorları olguların %0,9unda yüksekti. Olguların %4,5inde hipotiroidi, %0,9unda hipertiroidi saptandı. Olguların %24,5ine topikal kortikosteroid losyon, %30,9una antralin, %0,9una minoksidil %2lik losyon, %0,9una kalsipotriol losyon, %1,8ine topikal kalsinörin inhibitörü, %10una intralezyonel kortikosteroid tedavisi verildi. Topikal tedaviye dirençli %15,4 olguda sistemik kortikosteroid ve PUVA tedavisine geçildi. Olguların %14,5inde topikal tedaviler değişik kombinasyonlarda kullanıldı. Olguların %34,5inde remisyon gözlendi. Ortalama remisyon süresi 12,2 aydı. Olguların %26,3ünde ortalama 2 kez nüks gözlendi. Sonuç: Sonuçlarımızın, ülkemizdeki AAlı çocuk olguların epidemiyolojik verilerine katkıda bulunacağını düşünüyoruz. (Türkderm 2013; 47: 158- 60)Background and Design: Approximately 20% of alopecia areata (AA) cases are children. There is limited information about childhood AA. We aimed to examine demographic features, treatments and prognosis of children with AA followed in our clinic. Materials and Methods: We retrospectively analyzed the records of 110 AA patients 16 years of age or older. Data on age, gender, age at disease onset, duration of the disease, types of AA and onset area, nail involvement, accompanying systemic and dermatological diseases, laboratory tests, treatments and the prognosis, and follow-up period were evaluated. Results: 46.4% of subjects were female and 53.6% were male.The mean age was 10.35 years. The age at disease onset was 8.65 years. Primary onset areas of AA were: scalp in 83.6% of patients, - eyebrows - in 5.4%, - body hair - in 5.4%, - eyelashes - in 2.7%, and eyebrows and eyelashes in 2.7% of patients. Types of the disease were: AA in 73,4% cases, - alopecia totalis -in 19%, - alopecia universalis - in 5.4%, and ophiaisis in 1.8% of subjects. Nail involvement and nevus flammeus were observed in 36.3% and 27% of subjects, respectively. The mean disease duration was 17.02 months. The accompanying dermatoses were: vitiligo in 2.7% of cases and atopic dermatitis in 6.3% of cases. The accompanying systemic diseases were: autoimmüne thyroiditis and Down syndrome in in 1.8% and 2.7% of patients, respectively. Thyroid autoantibodies were found to be high in 0.9% of subjects. We have treated 24.5%of patients with topical corticosteroid lotion, - 30.9%- with anthralin, - 0.9%- with 2% minoxidil lotion, - 0.9%- with calcipotriol lotion, - 1.8%- with topical calcineurin inhibitors, and 10% of cases with intralesional corticosteroids. We have treated 15.4% of subjects, who were resistant to topical treatment, with systemic corticosteroids and PUVA therapy. 14.5% of patients received different combinations of topical treatments. Remission was observed in 34.5% of cases. The mean remission duration was 12.2 months. On average, two relapses occurred in 26.3% of subjects. Conclusion: We assume that our results will contribute to epidemiologic data on childhood AA in our country. (Turkderm 2013; 47: 158-60

    Helikobakter pilori enfeksiyonu Mikozis fungoides için risk faktörü müdür?

    Get PDF
    Giriş: Kutane T hücreli lenfomalar KTHL ’ın iki önemli varyantı; Mikozis fungoides ve Sezary sendromudur. KTHL’ın oluşumun- daki, otolog dendiritik hücrelerin, tümöral yöndeki dönüşümlerini, hangi antijenlerin başlattığı bilinmemektedir. Helicobacter py- lori’nin H.pylori bazı dermatozlarla ilişkili olduğu bilinmektedir. H.pylori; kronik gastrit, peptik ülser ve gastrik mukoza ilişkili lenfoid doku lenfomanın MALT gastrik B hücreli lenfoması ile kuvvetle ilişkili gram - bakteridir. Bu çalışmada H.pylori enfeksi- yonu ile MF gelişimi arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve yöntem: Bu çalışma yaş-cinsiyet eşlemeli vaka-kontrol çalışmasıdır. MF’i olan 50 olgunun 37 %74 ’si evre1 n=13 %26 evre1A n=24 %48 evre 1B , 13 %26 ’ü evre 2A’ıydı. H.pylori enfeksiyonu ile ilişkisiz dermatolojik hastalığı bulunan 50 olgu kontrol olguları olarak alındı. H.pylori için H. pylori gayta antijen tes- tiyle bakıldı. Bulgular: MF olgularının ortanca yaşı 48 38.75-59.25 , kontrol olgularının ortanca yaşı 53 yıldı. MF olgularının ortalama hastalık süresi 7 yıldı. MF ve kontrol olgularının yaş ve cinsiyet açısından aralarında fark saptanmadı. MF olguları- nın 12 %24 ’sinde H.pylori gayta antijen test + idi. Cinsiyet p=0.185 , evre p=0.1570 , hastalık süresi p=0.846 ile H.pylori + ‘liği arasında fark saptanmadı. MF ve kontrol olgularının H.pylori gayta antijen + ’liği arasında fark saptanmadı p=0.648 . Sonuç: Çalışmamızda H.pylori enfeksiyonu ile MF arasında ilişki saptanmadı. Farklı toplumlarda prospektif, multimerkez çalışmaların ya- pılmasının faydalı olacağını, H.pylori antijeninin MF olgularının MF lezyonu olan dokusunda bakılmasının olası ilişkiyi araştırmada yardımcı olabileceğini düşünmekteyi

    İdyopatik fotodermatozlar

    No full text
    Amaç: Fotodermatozlar güneşle oluşan veya artan geniş bir grup hastalıkları içermektedir. İdyopatik fotodermatozlar: polimorfik ışık erupsiyonu, kronik aktinik dermatit, aktinik prurigo, hidro vaksiniforme, solar ürtikerdir. Polimorfik ışık erüpsiyonu en sık görülen idyopatik fotodermatozdur. Ana bulgular: Fotodermatozları birbirinden ayırmak, tanıyı koymak her zaman kolay olmamaktadır. Tanıda güneşle ilişkili bölgelerin hastalıktan etkilenmesi, fototest önemlidir. Sonuç: Ayırıcı tanı için anamnez detaylı alınmalı ve gerekli ilgili testler yapılmalıdır. Tedavide güneşten korunmak başta olmak üzere çeşitli tedavi yöntemleri bulunmaktadı

    Idiopathic photodermatoses

    No full text
    Amaç: Fotodermatozlar güneşle oluşan veya artan geniş bir grup hastalıkları içermektedir. İdyopatik fotodermatozlar: polimorfik ışık erupsiyonu, kronik aktinik dermatit, aktinik prurigo, hidro vaksiniforme, solar ürtikerdir. Polimorfik ışık erüpsiyonu en sık görülen idyopatik fotodermatozdur. Ana bulgular: Fotodermatozları birbirinden ayırmak, tanıyı koymak her zaman kolay olmamaktadır. Tanıda güneşle ilişkili bölgelerin hastalıktan etkilenmesi, fototest önemlidir. Sonuç: Ayırıcı tanı için anamnez detaylı alınmalı ve gerekli ilgili testler yapılmalıdır. Tedavide güneşten korunmak başta olmak üzere çeşitli tedavi yöntemleri bulunmaktadır.Objective: Photodermatoses are a wide group of diseases that are activating or causing by sun. Idiopathic photodermatoses: polymorphic light eruption, chronic actinic dermatitis, actinic prurigo, hydroa vacciniforme, solar urticaria. Polymorphic light eruption is the most common idiopathic phodermatose. Main findings: It is very difficult to diagnose and distinguish photodermatoses. Eruptions at the sun-exposed area and phototests are important for diagnose. Conclusion: Clinical history and tests for differential diagnose must be done. Main therapy is avoiding from sun and there are many treatment options suitable

    Bullous disorders in Konya: A study of 93 cases

    No full text
    Amaç: Büllöz hastalıklar; deri ve mukozaları tutan, doku adezyon moleküllerine karşı spesifik antikorlarla gelişen ya da genetik kalıtımın neden olduğu bir grup hastalıktır. Ülkemizde bu hastalıkları inceleyen detaylı epidemiyolojik çalışma sınırlıdır. Bu amaçla Orta Anadoluda Konya yöresi ve civarında yaşayan büllöz hastalığı olan olguların demografik, klinik, immünopatolojik, tedavi ve takiplerindeki özellikleri sunmaktayız. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 2006-2012 yılları arasında büllöz hastalık tanısıyla takip edilmiş olan 93 olgunun verileri retrospektif değerlendirildi. Olgularımızın çoğunluğu pemfigus ve büllöz pemfigoid grubunda olduğu için onlara ait veriler daha detaylı irdelendi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 93 olgunun 50si (%53,8) kadın, 43ü (%46,2) erkekti. Yaş ortalaması 52,9 yıldı. Olgulardan %37,6sı pemfigus vulgaris, %34,4ü büllöz pemfigoid, %15i herediter epidermolizis bülloza, %4,3ü dermatitis herpetiformis, %4,3ü pemfigus foliaseus, %2,2i pemfigus vegetans, %1,1i Hailey-Hailey hastalığı %1,1i skatrisyel pemfigoid tanısı almıştı. Pemfigus vulgarisin ortaya çıkış yaş ortalaması 45,9 yıldı ve kadınlarda daha fazla görüldü. Pemfigus vulgarisli olgularda hastalık oral mukozadan başladı ve diğer coğrafik bölgelere göre; oral mukoza tutulumu ile başlayan pemfigus vulgarisli olgularda tanı alma süresi daha uzundu. Büllöz pemfigoidin ortaya çıkış yaş ortalaması 70 yıldı ve kadınlarda daha fazla görüldü. Olguların %12,5inde hastalık oral mukozadan başladı. Hiçbir olguda eşlik eden otoimmün hastalık saptanmadı. Doksan üç olgunun 25ine sadece sistemik steroid, 41ine sistemik steroid ve adjuvan, 11ine sadece adjuvan, 16sına sadece lokal tedaviler verildi. Sonuç: Konya ili ve civarında yaşayan büllöz hastalığı olan olguların demografik, klinik, immünopatolojik, tedavi ve takiplerindeki özellikler sunulmaktadır. (Türkderm 2013; 47: 200-4)Background and Design: Bullous diseases are a group of disorders caused by specific antibodies against tissue adhesion molecules in the skin and mucosa or by genetic inheritance. There are limited detailed epidemiological studies about bullous disorders in Turkey. In this study, we evaluated the demographic, clinical and immunopathological findings as well as course of the disease and follow-up properties in patients with bullous disorders in the Province of Konya. Materials and Methods: Ninety-three patients, who were followed up between 2006 and 2012, were included in our study. Since most of the patients were in pemphigus and bullous pemphigoid groups, we investigated data on those patients in more detail. Results: 53.8% of patients were female and 46.2% were male. The mean age was 52.9. 37.6% of patients had pemphigus vulgaris, - 34.4% bullous pemphigoid, - 15%hereditary epidermolysis bullosa, - 4.3% dermatitis herpetiformis, - 4.3% pemphigus foliaceus, - 2.2% pemphigus vegetans, - 1.1% Hailey-Hailey disease, and 1.1% of patients had cicatricial pemphigoid. The mean age of onset of pemhigus vulgaris was 45.9 years. Pemhigus vulgaris, which was most frequently observed in females, started at oral mucosa and the time of diagnosis was longer than in patients in the other geographic regions. The mean age of onset of bullous pemphigoid was 70 years and it was mostly observed in females. In 12.5 of cases, the initial manifestations occured the oral mucosa. None of the patients had a concomitant autoimmune disorder. Twenty-five cases were treated with systemic corticosteroids, 41 cases with systemic corticosteroids and adjuvant drugs; 11 patients received only adjuvant therapy, and 16 patients were administered only local steroids. Conclusion: We report the demographical, clinical and immunopathological, findings as well as course of the disease and follow-up properties in patients with bullous disorders in the Province of Konya. (Turkderm 2013; 47: 200-4
    corecore