3 research outputs found

    AVRUPA BİRLİĞİ EĞİTİM VE DEĞİŞİM PROGRAMLARI'NIN YABANCI DİL ÖĞRENİMİNDE KÜLTÜREL ETKİLEŞİME OLAN KATKISI

    No full text
    Bu araştırmada ki amaç, Avrupa Birliği Eğitim ve Değişim Programları ile yurtdışına giden yüksek öğrenim öğrencilerinin dil eğitimi ve kültürel etkileşim açısından karşılaştıkları olumlu ve olumsuz olguları betimlemek ve eğitim ve değişim programlarının etkinliğinin artırılmasına yönelik geçerli önerilerde bulunabilmektir. Bu araştırma; Avrupa Birliği Eğitim ve Değişim Programları kapsamında yer alan Sokrates Programının, Yüksek Öğretimi kapsayan Erasmus Programı ile Avrupa Üniversitelerinden herhangi birine gitmiş ve dönmüş öğrencilerin Avrupa'da bulundukları sırada: * Sahip oldukları yabancı dil düzeyleri ile gittikleri ülkelerdeki yaşadıkları sorunları, * Dil öğretimi sırasında gittikleri ülkenin kültürüne ait öğrendikleri öğelere, orada bulundukları süre içerisinde verdikleri tepkileri, * Kültürel öğeler ile ilgili olarak kültürleşme, kültürlenme, kültür şoku ve kültürel değişim gibi konularda ortaya çıkan olumlu ve olumsuz değişimleri, * Kendi ülkeleri ve gittikleri yabancı ülkelerin kültürel öğeleri konusunda ki görüş, düşünüş ve davranışlarındaki olumlu ve olumsuz değişimleri belirlemek ve elde edilen bulguların ışığında Avrupa Birliği Eğitim ve Değişim Programlarını yöneten, bundan yararlanacak olan öğrenciler ve eğiticiler için geçerli ve yararlı önerilerde bulunabilmek için planlanmış ve yürütülmüştür. Araştırma kapsamına alınmış denekler Gazi ve Yıldız Teknik Üniversiteleri'nin AB Ofislerinin kayıtlarından Erasmus Programı ile yurtdışına gitmiş öğrencilerin listesi temin edilerek araştırmanın örneklem grubu oluşturulmuştur. AB Eğitim ve Değişim Programlarından yararlanan öğrenci sayısının çok olmaması nedeni ile araştırmayı anlamlı sonuçlara götürebilmek açısından evren aynı zamanda örneklem grubunu oluşturmaktadır.The aim of this research is to portray the favorable and unfavorable aspects of foreign language education and cultural interactions experienced by exchange students who have attended graduate studies of European Union Education and Exchange Programs (EUEEP). Suggestions to how the effectiveness of EUEEP might be increased are also discussed. The scope of this research includes students who have attended either the Socrates Program, affiliate of EUEEP; or the Erasmus Program for graduate studies in several European Universities. The following issues are addressed; * Difficulties students have encountered abroad with their primary level of foreign language, * Students' reactions to the country's cultural elements to which they are exposed to, during their study, * Favorable and unfavorable effects related to cultural elements such as, cultural interactions, cultural shock and cultural changes, * Determination of favorable and unfavorable changes regarding their behavior, perception and vision of the cultural elements in both their home country and the country they have studied in. The findings derived from these topics which are valid and useful, are gathered for the disposal of managers of EUEEP, as well as faculty members and students who plan to attend EUEEP. The sample group of this research consists of subjects selected from a list of Gazi University and Yıldız Technical University's EU Office records of students who have attended the Erasmus Program. Due to the limited number of students who have attended EUEEP, in order to prevent the research to be incoherent, the sample group was set equivalent to the universal set

    Dergi reklamlarında sosyal statü göstergesi olarak markaların sunumu

    No full text
    Yaşamakta olduğumuz teknoloji temelli iletişim çağı, hemen her noktada sınırları ortadan kaldırmış, farklılıkların neredeyse yok olmasına neden olmuştur. Böylesi bir ortamda artan bilgi akışı paralelinde bireyler, bilinçli tüketiciler olmanın bir adım ötesine geçerek üretime neredeyse doğrudan dâhil edilerek tüm süreçlerde yönlendirme etkisine haiz bileşenlerden biri haline gelmiştir. Doğal olarak günümüzde örgütler, yakın geçmişten oldukça farklı pazarlama yaklaşımları doğrultusunda alternatif stratejilere yönelmişlerdir çünkü rekabette farklılık yaratımı ve sürdürülebilir rekabet fırsatları yakalanması niteliksel değerlerden niceliksel değerlere doğru yön değiştirmiştir. Ürünler istek, ihtiyaç ve beklentilerin karşılanmasında temel araçlar olma konumlarını korumaya devam ederken sürdürülebilir rekabet avantajının yakalanmasında ve tüketicilerin zihinlerine yerleşilmesinde "Marka" merkeze yerleştirilmiştir. Ürünler arasındaki fiziksel farklılıkların silikleştiği bir ortamda marka, tüketiciler açısından ürün hakkında bilgiye ulaşma, beğenilen bir ürünü kolayca hatırlanma ve satın alım sürecine dinamizm kazandırma katkılarını sağlarken örgütler açısından da sarmalandığı kişilik özellikleri, imajlar, değerler, çağrışımlarla en etkili rekabet araçlarından biri olarak dikkat çekmektedir. Örgütler markalarının değerine göre piyasada işlem görmekte, kalite seviyeleri markalarına göre değerlendirilmekte, markalarının tüketici zihnindeki konumu pazarlardaki paylarını belirlemektedir. Markanın örgütsel başarıdaki rolündeki kritik önemi ise çevresinin sarmalandığı semboller, simgeler, imgeler, göstergeler vb. ile sağlanmaktadır. İşte bu noktada da reklam, sanatsal yönü ağır basan ticari nitelikli bir iletişim formu olarak söz konusu sembollerin, simgelerin, göstergelerin aktarımındaki yeteneği nedeniyle diğer iletişim formlarına kıyasla önplana çıkmaktadır. Reklam, tüketim toplumlarında, özellikle serbest piyasa ekonomisine dayalı ülkelerde önemini kanıtlamış büyük bir sektördür. Reklam halka, bir ürünü, hizmeti tüketmeye kullandırmaya teşvik eden, güdüleyen, doğrucu, akılcı ve gruplar tarafından oluşturulan bir kitle haberleşme biçimidir. Rekabet koşullarının var olduğu ekonomilerde vazgeçilmez bir olgudur. Bir yandan talep yaratıcısı etkisinden dolayı, bir ürünün satışlarını, bir hizmetin kullanımını dolayısı ile toplam geliri artırarak firmalara yarar sağlarken; bir yandan da bilgilendirici yapısından dolayı bireylere alternatifler arasından seçim yapmalarına destek veren bir iletişim formudur. Ancak aynı zamanda reklam, ürün ve markaların çevresini sembollerle, simgelerle, imajlarla bezer. Bu çabasının temelinde tabii ki öncelikle reklam veren konumundaki reklamı verenin de hedeflerine erişimine destek vermek vardır. Reklamın tüketici ile karşılaşma noktasında ise "Tüketim" bulunur. Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi'ne göre insanlar öncelikle temel ihtiyaçlarını karşılamak için satın alma ve tüketim davranışında bulunur. Piramidin tepe noktasında ise özel istek ve beklentilerin karşılanması yer alır ki, bu noktada satın alma ve tüketim, öncelikle nedensel anlamda boyut değiştirir. Tüketim olgusu içerisinde yer alan benlik kavramı kendini gösterim özelliği itibariyle ele alındığında; tüketim üzerinde doğrudan etkisi olduğu ileri sürülmektedir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde; kendini gösterim; kişinin çevresinde yer alan durum ve davranışları gözlemlemesi ve kendi davranışlarını buna göre ayarlama ve kontrol altına alma derecesidir. Kendini gösterimi yüksek olan insanlar için çevrenin onayı ve beğenisi çok önemlidir. Bu nedenle bu kişilerde gösterişçi alışveriş eğilimi daha fazladır. Gösterişçi tüketim, kişinin çevresine statüsünü veya prestijini göstermek amacı ile yaptığı alışverişler, şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tüketimlerin temelinde, alınan ürünlerin çevre tarafından prestij göstergesi olarak algılanması yatmaktadır. Kişi, aldığı ürünün çevre tarafından prestij ürünü olarak değerlendirmesi sonucu alım kararından tatmin duymaktadır. Gösterişçi tüketimde diğer insanlara özenen kişilerin, onlar gibi olma çabası bulunmaktadır. Gösterişçi tüketimin genel özelliği, üründen çeşitli faydalar beklemekten çok, diğer insanların ürünü zenginlik göstergesi olarak algılamalarıdır. Bu nedenle temelinde yatan neden, sahip olunan varlığın aşikâr veya abartılı şekilde çevreye gösterilmesidir. Bir anlamda kişilerin diğer insanlara satın alma güçlerini gösterme çabalarıdır. Bu çabalar ile diğer insanlara zenginlik, farklılık ve bir gruba ait olduğunu gösterme mesajı verilmektedir. Bu nedenle gösterişçi tüketimde sadece lüks ve pahalı ürünler tercih edilmektedir. Özellikle toplum içinde tüketilecek ürünlerin lüks ve pahalı olmasına dikkat edilmektedir. Lüks ürün, tüketicilerinin hedonizm gereği satın alımlarından o marka ne kadar çok tanınırsa ancak ne kadar az kişi o ürüne sahip olursa daha fazla haz duyduklarına ilişkin bir varsayımı yansıtan "Enderlik" prensibinden söz edilmektedir. Lüks tüketim ürünleri "marka"laşmanın öneminin anlaşılmasından sonra yaygınlaşmıştır. Lüks ürün ya da hizmet olmanın sırrı da her kategoride "lüks marka" olarak algılanmaktan geçmektedir. Lüks ürün tüketicisini etkileyen üç öğe ürünün markası, satıcının markası ya da itibarı ve fiyat-değer ilişkisidir. Lüks ürün ya da hizmetin sırrı tüketicisine kendini özel hissettirmesinde yani ayrıcalıklı olduğu yanılsamasını yaşattırmasında gizlidir. Araştırmalar göstermektedir ki "Lüks ürün ya da hizmet" tüketicisi ürün almamakta "marka algısı" ve beraberinde sosyal statü algısı satın almaktadır. Toplumu oluşturan her bireyin zihninde insanları sınıflandırma ve sınırlar çizme yani bir sosyal statü algısı oluşturma eğilimi vardır. Bu sınırlar çocukluk döneminden itibaren oluşmaya başlar ve oluşurken de en başta anne-babanın bulunduğu sınıftan hareketle birey kendisini bir sınıfa yerleştirir. Toplumsal yapının bu geçirgenliği üst statü gruplarını farklılıklarını gösterme çabası içine sokarken diğerlerini de bir yetişme çabası içine sokmuştur. Alım gücü yükselen bireyler bir üst statü grubunun tüketim kalıplarını benimseyerek; hangi sınıfa/statü grubuna dâhil olduklarının diğerleri tarafından görünür kılınmasını ve onaylanmasını arzu etmektedir. İşte bu bağlamda günümüzde tüketim artık gösterge ve sembollerin tüketimidir
    corecore