6 research outputs found

    Covid-19 Pandemi Dönemindeki Acil Servis Başvurularında Ürolojik Hastalıkların Sıklığı ve Aciliyet Durumuna Göre Dağılımı

    Get PDF
    Amaç Çalışmamızda pandemi dönemi ve öncesinde, ürolojik şikayetlerle acil servise başvuran hastaların sıklığı ve aciliyet durumuna göre dağılımları incelenmiştir. Gereç ve Yöntem Çalışmamıza ülkemizde COVID-19 pandemisinin başladığı ve sıkı kısıtlamaların uygulandığı 11 Mart 2020–1 Haziran 2020 tarihleri arasında acil servise ürolojik şikayetlerle başvuran erişkin hastalar (n=217) ve 2019 yılındaki aynı tarih aralığında acil servise başvuran hastalar (n=249) dahil edildi. Hastaların demografik verileri, başvuru tanıları, aynı şikayetler ile acil ve üroloji polikliniklerine başvuru sıklıkları, tedavileri ve triyaj kategorileri değerlendirildi. Bulgular Hastaların tanılarına göre dağılımları; %60,1(n=280) idrar yolu enfeksiyonu, %20(n=93) renal kolik, %13,9(n=65) üriner sistem taş hastalığı, %4,1(n=19) idrar retansiyonu, %1,1(n=5) hematüri, %0,6(n=3) orşit, %0,2(n=1) skrotal yaralanma olarak bulundu. 71(%15,2) hasta acil servis başvurusu sonrasında üroloji polikliniğine başvurdu. 24(%5,2) hastanın acil servise tekrarlayan başvurusu oldu. Hastaların aciliyet durumlarına göre dağılımlarında 2019(sarı alan n=193, yeşil alan n=56) ve pandemi dönemi(sarı alan n=156, yeşil alan n=61) arasında anlamlı fark izlenmedi(p=0,163). Acile başvuran hastalar arasında yıllara göre yaş(p=0,348) ve cinsiyet(p=0,120) açısından fark bulunmadı. Üroloji polikliniğine ve acil servise yapılan tekrarlayan başvurularda 2019 yılı ile pandemi dönemi arasında anlamlı fark izlenmedi(p=0,604 ve p=0,234). Üroloji polikliniğine başvurular 2019 ve 2020’de benzer oranda gözlendi(p=0,809). Hastaların tanılarına göre dağılımları 2019 yılı ve 2020 yılı için farklılık göstermedi(p=0,386). Hastaların yıllara göre tedavi ihtiyaçlarındaki dağılımlar incelendiğinde, 2019 yılıyla 2020 yılı arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p=1,000). Sonuç Acil servise ürolojik şikayetlerle başvuran hastaların büyük çoğunluğunu idrar yolu enfeksiyonu geçiren hastalar ve taş hastaları oluşturmaktadır. COVID-19 pandemisi gibi riskli ve yoğun kısıtlamaların olduğu bir dönemde bile hastaların ürolojik hastalıkları sebebiyle acil servise başvurma oranları değişmemiştir

    Facial nerve Paralysis Due to CuttingInstrumentInjury: case report

    Get PDF
    Yedinci kafa çifti olan fasiyal sinir, öncelikle yüzün mimik kaslarının inervasyonundan sorumludur. Fasiyal paralizilerin en sık nedenlerinden biri travmalardır. Fasiyal paralizi, önemli morbiditeler ile sonuçlanan klinik tablodur. Travmatik fasiyal paralizli hastalarda hasarın derecesinin erken tanınması ve zamanında müdahale edilmesi prognozda çok önemlidir. Olgu Sunumu: Otuz beş yaşında erkek hasta sol kulak arkasında kesi şikayeti ile acil servise başvurdu. Kesici alet ile yapılan bir yaralanmaydı. Hastanın damar yaralanması yoktu. Kesi süture edildikten sonra takibinde yüzünün sol tarafında hareket kaybı olduğu görüldü. Hastada Fasiyal sinir paralizisi düşünüldü. Hasta plastik cerrahi tarafından operasyona alındı. Kliniği düzeldikten sonra taburcu edildi. Sonuç: Acil servise travmatik fasiyal sinir kesisi ile gelen hastalarda erken tanının konulması erken tedavi açısından çok önemlidir. Hızlı tanı ve tedavi ile sekelsiz iyileşme sağlanabilmektedir.The facial nerve, which is the seventh craniel nerve, is primarily responsible for the maintenance of facial mimic muscles. One of the most common causes of facial paralysis is trauma. Facial paralysis is a clinical manifestation that results in significant morbidity. Early recognition and intervention of the degree of damage on time for patients with traumatic facial paralysis is very important in prognosis. Thirty-five-year-old male patient admitted to the emergency room with an incision behind the left ear. It was a sharp object injury without vascular damage. After suturing the incision, loss of movement was recognised on the left side of the face. Facial nerve paralysis is diagnosed in patient. The patient was operated by plastic surgery. He was discharged after recovery. In conclusion early diagnosis is important for early treatment in patients with traumatic facial nerve injury. Rapid diagnosis and treatment can provide sequela-free recovery

    Novel biomarkers in diagnosis of acute mesenteric ischemia

    No full text
    Bu çalışmada; tavşanlarda deneysel AMİ modeli kullanılarak, serum Diamin Oksidaz (DAO), Prokalsitonin, D-Dimer, Amilaz ve Fosfor düzeylerinin AMİ erken tanısındaki önemi ve kullanılabilirliği araştırıldı. Ayrıca; bu dört belirtecin zamana bağlı değişikliklerinin incelenmesi, intestinal iskemi ile ne kadar korele olduğu değerlendirilirken, belirteçlerin birbirine üstünlüğü olup olmadığı ve bu belirteçlerin birlikte kullanımının önemi de araştırıldı.Gereç ve YöntemÇalışmada 21 adet Yeni Zelanda tavşanı kullanıldı. Hayvanlar rastgele olarak yedişer hayvandan oluşan 3 gruba ayrıldı. Bu gruplar: Kontrol, Sham ve İskemi grubu olarak adlandırıldı. Kontrol grubundaki tavşanlarda herhangi bir girişim yapılmadı. Sham ve İskemi grubundaki deneklere orta hat insizyonu ile laparotomi yapıldı. Sham grubuna periton geçildikten sonra başka bir girişim yapılmadan karın duvarı tekrar kapatıldı. İskemi grubu ise laparatomi yapıldıktan sonra Süperior Mezenterik Arter bulunarak bağlanıp Mezenter iskemi modeli oluşturuldu. Her 3 gruptaki hayvanlardan 0, 1, 3 ve 6. saatlerde kan alma işlemi tekrarlandı. Alınan numuneler Amilaz, Fosfor, D-Dimer, Prokalsitonin ve Diamin Oksidaz çalışılmak için kullanıldı.Bulgularİskemi grubunda, serum amilaz, fosfor ve Prokalsitonin düzeyleri zamanla ve Kontrol ve Sham gruplarına göre yüksek olarak saptandı. Bu yükseklik istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). D-Dimer için yapılan çalışma sonucunda Kontrol ve Sham grubunda aglütinasyon oluşmaz iken İskemi grubunda 6. saatte her 7 denekte de aglütinasyon görüldü. İstatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05).İskemi grubunda Serum DAO düzeyleri; 1. saatten itibaren giderek düşme eğiliminde idi. Bu seyir ilerleyen saatlerde de devam etti. DAO seviyelerindeki bu değişiklik istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05).SonuçProkalsitoninin AMİ'nin erken tanısında ve prognozunda kullanılabilecek önemli bir parametre olabileceğini düşünüyoruz. Bu konuda daha ileri deneysel ve klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.Amilaz, Fosfor ve D-Dimer; AMİ şüphelenilen vakalarda birlikte bakılması tek başına kullanımından daha değerlidir. DAO barsağa spesifik bir enzim olup ince barsak hücrelerinin hasarında, iskemisinde aktivitesi azalmaktadır. Serum DAO düzeyi mukozal DAO ktivitesi ile paralellik göstermekte olup AMİ erken tanısında kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.In this study, the significance and utilization of levels of serum Diamine Oxydase (DAO), Procalcytonin, D-Dimer, Amylasis and Phosphrus in the early diagnosis of AMI were investigated, using experimental AMI model in rabbits. In addition, while how correlated the investigation of the changes of 4 factors depending on time is correlated with intestinal ischemia was evaluated, whether the factors exhibit superiority to each other and the importance of the utilization of 4 factors together were also investigated.Materials and MethodIn the study, 21 News Zealand rabbit were used. The animals were randomly divided into 3 groups, consisting of 7 in each. These groups were named as the groups of controls, Sham and Ischemia. No intervention was carried out in the rabbits in control group. In rabbits in Sham and Ischemia groups, laparotomy was performed with middle line incision. In Sham group, abdominal wall was restitched after the periton was ignored without performing any other procedures. In Ischemia group, however, after performing laparotomy, Mesenthry Ischemia model was formed, following that Superior Mesenthric Artery was found and tied. From the rabbits in 3 groups, blood was drawn at hours of 0,1,3 and 6.Obtained samples were used to study Amylasis, D-Dimer, Procalcytonin and Diamin Oxydase.ResultsIn Ischemia group, levels of serum Amylasis, Phosphorus and Procalcytonin were found to be higher overtime, compared to controls and Sham group (p < 0.05). As a result of the study performed for D-Dimer, while no agglutination occured in the controls and Sham group, agglutination was observed in also 7 subjects at 6th hour in Ischemia group. The condition was found to be statistically significant (p < 0.05).In Ischemia group, levels of serum DAO tended to decreasingly diminish from 1st hour. The diminishing course also carried on during the following hours. This difference in the levels of DAO was determined to be statistically significant. ( p < 0.05).ConclusionIt is considered that Procalcytonin may be an important parameter in the early diagnosis and prognosis of AMI. Further experimental and clinical studies related to the topic are needed.In AMI-suspected cases, teh assessment of Amylasis, Phosphorus and D-Dimer together is more valuable than the single use of each. DAO is an enzyme specialized with intestines and the activity of which decreases in the injury and ischemia of small intestines. Level of serum DAO indicates parallelism to the mucosal activity of DAO, and its use should be generalized in the early detection of AMI

    Buprenorphine / Naloxone single dose due to side effects

    No full text
    Opioid bağımlılığı tüm dünyada pek çok insanı etkileyen kronik, tekrarlayıcı bir durumdur ve yaygınlığı gittikçe artmaktadır. Opioid yoksunluğundan arındırma ve opioid yerine koyma tedavilerinde buprenorfin/nalokson kombinasyonu içeren dilaltı tabletlerin kullanılmaya başlanmıştır. Buprenorfin bir kısmi opioid agonistidir. Bu nedenle normal kişilerde kullanımında başta opioid benzeri etkiler gösterebilir.Opioid addiction is a chronic, recurrent condition that affects many people around the world, and its prevalence is increasing. Sublingual tablets containing a combination of buprenorphine / naloxone have been used in opioid withdrawal and opioid replacement treatments. Buprenorphine is a partial opioid agonist. Therefore, it may show opioid-like effects when used in normal peopl

    Acil servise başvuran akut pankreatit hastalarının tanısında neopterinin rolü

    No full text
    Amaç: Akut pankreatit, değişken klinik özelliklere sahip olması ve tanı yöntemlerindeki yetersizlikler nedeniyle acil serviste bazen tanı güçlüğü yaşanmaktadır. Tanı koyduracak olmadığından tanısı çoğu zaman zor ve geç konabilmektedir. aktivasyonunun bir göstergesi olup makrofajlardan salınan bir enzimdir. Çalışmamızda akut pankreatitin erken tanısında neopterinin rolünün belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Karın ağrısı şikayeti ile yatırılan laboratuar ve görüntüleme yöntemleri ile akut pankreatit tanısı konulan 39 hasta ile sağlıklı 30 kontrol çalışmaya dahil edildi. Alınan numunelerden amilaz, lipaz, kolesterol ve abdominalultrasonografi ve abdominal bilgisayarlı tomografi ile kesinleştirildi. Bulgular: Akut pankreatit olan hastaların Neopterin değerleri sağlıklı gruba göre anlamlı yüksek olarak tespit edildi. Sonuç: Neopterin birtakım inflamatuar ve otoimmün durumlarda yükselen bir belirteçtir. Akut pankreatitin erken tanısında ve şiddetinin belirlenmesinde önemli olabileceğini düşünmekteyiz. Bu konuda daha ileri deneysel ve klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.Purpose: There are difficulties observed in the diagnosis of acute pancreatitis in emergency departments due to its different clinical properties and the insufficiencies in the methods of diagnosis. Since there is no specific biochemical indicator, the diagnosis is made usually late or with difficulty. Neopterine is an enzyme secreted from the macrophages and is an indicator of cellular immunity activation. The aim of this study was to determine the role of neopterine in the early diagnosis of acute pancreatitis . Material and Methods: 39 patients, who had been hospitalized with the complaints of abdominal pain and diagnosed as acute pancreatitis via laboratory and screening methods, and 30 healthy controls were included in the study. Amylase, lipase, cholesterol and neopterine were measured in the patients' samples. The diagnoses were confirmed with abdominal ultrasound and computed tomography. Results: The neopterine values in patients with acute pancreatitis were significantly higher than those of the control group. Conclusion: Neopterine is an indicator which is elevated in certain inflammatory and autoimmune situations. We believe that it is important in the early diagnosis of acute pancreatitis. Further experimental and clinical studies should be conducted on the subject

    Künt Göğüs Travmasından Sonra Kardiyak Kontüzyonda Elektrokardiyografik Görüntülemenin Önemi: Olgu Sunumları

    No full text
    Künt göğüs travması geçiren hastaların takip ve monitorizasyonu önemlidir.İzole künt göğüs travmasına bağlı kardiyak kontüzyon takiben akut koroner sendrom gelişebileceği unutulmamalıdır. Künt göğüs travması sonucu akut koroner sndrom gelişen iki hasta tanımlamaya çalıştık.Hastarın EKG lerinde inferior derivasyonlarda ST elevasyonu tespit ettik,hastalar medikal tedavi ve koroner anjiografi yapıldı. koroner anjiografi sonucu koroner arterlerde herhangi bir patoloji saptanmadı.Onların durumu, travma ve stres nedeniyle kardiyak kontüzyona bağlandı.Kardiyak kontüzyon izole künt göğüs travmalarında oluşabilir, bununla birlikte hertürlü travma ve stres sonucu akut koroner sendromu gelişebileceği unutulmamalıdır.Tracking and monitoring of patients with blunt chest trauma, especially blunt trauma is very important. As in all kinds of trauma, cardiac contusion in isolated chest trauma may result in acute coronary syndromes. We describe two patients who present with acute coronary syndrome after blunt chest trauma. Their ECG confirmed ST elevations in the inferior derivations, medical therapies and coronary angiography were carried out. Coronary angiographies have revealed no pathology in the coronary arteries. Their conditions were considered to be related to cardiac contusion due to trauma and stress. Cardiac contusion may occur in isolated chest traumas; however, it should be remembered that acute coronary syndrome may develop along with stress after any kind of trauma
    corecore