25 research outputs found

    NGUGI WA THIONG’O TARAFINDAN YAZILAN MATİGARİ ‘DEKİ YERLİ SEÇKİNLER

    Get PDF
    Thiong’o is a postcolonial writer dealing with the themes and characters on colonialism, anti-colonialism and neocolonialism and criticizing the destructive legacy of colonialism in his literary works. He claims that decolonization is not completed really simply as colonialism is conveyed to the hands of the local elites who dash their native people’s hopes by functioning as slaves of the former white colonizers. In Matigary (1987), the author uses several characters such as the minister and Boy Junior in order to expose the real roles of the local elites in the ex-colonized lands. Embracing the Western values and thoughts which bring up the superiority and civilization of a Eurocentric world, these characters display scornful acts and speeches toward their citizens while launching a authoritative political system in which even the innocent people are imprisoned or attempted to be killed. These elites intend to exploit their native people with their discourse based on democracy, freedom and development whose validity has already been lost.Thiong’o sömürgecilik, anti-sömürgecilik ve neo-sömürgecilik konularına ilişkin temalar ve karakterlere değinen ve sömürgeciliğin yıkıcı mirasını eleştiren post-sömürgecilik dönem yazarıdır. Sömürgecilik, eski beyaz sömürgecilerin kölesi olarak işlev görmek suretiyle yerli insanlarının umutlarını yıkan yerli seçkinlerin eline devredildiği için o, dekolonizasyonun aslında kolayca tamamlanmadığını iddia eder. Matigari’de (1987) yazar eski sömürge ülkelerindeki yerli seçkinlerin asıl rollerini gözler önüne sermek için bakan ve Boy Junior gibi birkaç karakteri kullanır. Avrupa merkezli bir dünyanın üstünlüğü ve medeniyetini gündeme getiren Batılı değerleri ve düşünceleri benimsedikleri için bu karakterler, masum insanların bile hapse atıldığı ya da öldürülmeye teşebbüs edildiği bir otoriter sistemi başlatırken kendi vatandaşlarına karşı küçümseyici tavırlar ve konuşmalar sergilerler. Bu seçkinler geçerliliği zaten yitirilmiş olan demokrasi, özgürlük ve gelişmeye dayalı söylemleriyle kendi yerli insanlarını sömürme eğilimindedirler

    A POSTCOLONIAL READING OF AIME CESAIRE’S PLAYS

    Get PDF
    Aime Cesaire is one of the most prominent literary and political figures in the postcolonial period. He always tries to express his criticism against colonialism and the colonialist nations with his both theoretical and literary works. But he also aims to create awareness among the black colonized nations and warn them of the risks which are possible to emerge in their land after colonialism. Cesaire openly stimulates the black societies to establish unity and brotherhood and directs them to get rid of their inferiority complex imposed on them by the colonialist countries. In the plays such as The Tragedy of King Cristophe (1969), A Tempest (1969) and A Season in the Congo (1969), he deals with colonialism in terms of its economical, political and racial consequences. According to him, the colonizer attempted to create slaves for their own benefits instead of bringing civilization and advantage to the colonized land. Although colonialism seems to be ended formally in some countries, the colonialist nations keep on their colonization by means of different ways. One of the potential dangers for the new independent countries is that they can get into a political chaos or inner war for the sake of political power. Cesaire has been able to recognize this and argues that these nations have to remember their own past in which they were tortured and exploited if they want to constitute a system devoid of the colonial effects.Aime Cesaire sömürgecilik sonrası dönemdeki en önde gelen edebi ve politik şahsiyetlerinden birisidir. Cesaire sömürgecilik ve sömürgeci uluslara karşı eleştirisini hem teorik hem de edebi eserleriyle sürekli ifade etmeye çalışmaktadır. Fakat o ayrıca sömürgeleştirilmiş siyah toplumlar arasında farkındalık oluşturmayı ve sömürgecilik sonrasında ülkelerinde ortaya çıkması muhtemel riskler konusunda onları uyarmayı da amaçlamaktadır. Cesaire açıkça siyah toplumları birlik ve kardeşlik kurmaları için teşvik eder ve sömürgeci ülkeler tarafından onlara kabul ettirilen aşağılık kompleksinden kurtulmaları için onlara rehberlik eder. The Tragedy of King Cristophe (1969), A Tempest (1969) ve A Season in the Congo (1969) gibi oyunlarda sömürgeciliği ekonomik, politik ve ırksal sonuçları açısından ele alır. Ona göre sömürgeciler sömürgeleştirilmiş ülkeye medeniyet ve fayda getirmek yerine kendi menfaatleri için köleler yaratmaya çalıştılar. Bazı ülkelerde sömürgecilik resmi anlamda sona erdirilmiş görünse de sömürgeci uluslar sömürgeciliklerine farklı yollarla devam etmektedirler. Yeni bağımsız olmuş ülkeler için potansiyel tehlikelerden birisi politik güç uğruna politik kargaşaya ya da iç savaşa girmeleridir. Cesaire bunu fark edebilmiştir ve eğer bu uluslar sömürge etkilerinden yoksun bir sistem kurmak istiyorlarsa işkenceye uğradıkları ve sömürüldükleri geçmişlerini hatırlamak zorunda olduklarını ortaya koymaktadır

    STEREOTYPES IN NAIPAUL’S NOVELS

    Get PDF
    Naipaul, hem teorik yazıları hem de belirsiz ve aşırı derecede bütünleyici bakış açısını yansıttığı edebi eserleriyle en çok tartışılan edebi şahsiyetlerden biridir. Romanlarında yer alan sadece ana karakterler değil aynı zamanda ikincil karakterler de çoğu kez kendi ırksal kalıplarının göstergesi olan kişisel özellikleri üstlenirler. Sömürgecilik bazı kişilerin belirli milletleri ve ırkları aşırı derecede bütünleme ya da genelleme hatasına düşmesine sebep olduğu için Naipaul gibi yazarlar romanlarda ırklarına ya da uluslarına göre belirlenmiş ve seçilmiş olup öne çıkan özellikleri benimseyen basmakalıp karakterlere değinirler. Bu da onları ırk ayrımına götürür. Naipaul’un bu niteliği kendi ırklarını yansıtan tipik olarak kendine özgü özelliklere sahip Afrikalı ve Hintli karakterler olmak üzere karakterlerini ikiye bölerek yansıtmasına sebep olur. Afrikalı karakterler, Avrupalı sömürgeciler ile işbirliği yapan ve bir ülkede kaosa yol açan acımasız despotlar gibi olumsuz özellikleri kendilerinde somutlaştırırken Hintli karakterler ise çoğunlukla sömürgeciler tarafından zarara uğramış olan sömürgeleştirilmiş toplumlardan birinin tahrip edilmiş kişilik özelliklerini temsil ederler. Fakat yazara göre Afrikalılar sömürgeleştirilmiş milletlerin sosyo-politik ve psikolojik yaşamlarında sömürgeci toplumların ya da ülkelerin sebep olduğu yıkımdan çok daha derin tahribat bırakmıştır. Onun romanlarında bunun en belirgin örneği kendilerine özgü kişilikleri, kültür ve tarihini kaybetmiş ve yaşamlarını Avrupa ve yerli medeniyetleri arasındaki bir ikilemde idame ettirmek zorunda olan Hintli karakterlerde görülür.Naipaul is one of the most controversial literary figures with his both theoretical writings and literary works in which he reflected an ambiguous and overly totalizing perspective. Not only main but also minor characters in his novels often assume the same characteristics which are the indications of their racial patterns. Since colonialism has caused some people to fall into the mistake of overly totalizing certain nations and races, writers like Naipaul touch upon stereotype characters who take on outstanding features which are determined and chosen in novels according to their races or nationalities. Naipaul’s this trait makes his characters divided into Africans and Indians who possess typically distinctive characteristics which reflect their own races. While Africans externalize negative features such as cruel despots leading to disorder in a country and collaborating with European colonizers, Indians generally represent the characteristics of one of the destructed identities of the colonized nations who are damaged by colonizers. However, for him, Africans have left much more intense damage on the socio-political and psychological lives of the colonized nations than the colonizers. On the other side, in his novels Indians are the colonized people who lost their distinctive identities, culture and history and who have to uphold their lives in a dilemma between the European and native civilization

    Brick Lane Romanında Çifte Ezilmiş Göçmenler

    Get PDF
    The present study aims to delve into the novel Brick Lane by Monica Ali in respect to two primary factors which lead immigrants to be face to face with oppression and discrimination in Britain. Their skin colours and Muslim identities comprise a basis that assigns the position of these immigrants in that European land under discussion in which they have to cope with certain financial problems, physical attacks and threats. As a result, both a dark skin and being a Muslim mean double oppression in London.Bu araştırma Monica Ali tarafından yazılan Brick Lane romanını göçmenlerin İngiltere’de eziyet ve ayrımcılıkla yüz yüze gelmelerine öncülük eden iki ana faktör ile ilgili olarak derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Onların belirli finansal sorunlar, fiziksel saldırı ve tehditlerle baş etmek zorunda oldukları söz konusu Avrupa ülkesinde pozisyonlarını tayin eden zemini ten renkleri ve Müslüman kimlikleri oluşturur. Sonuç olarak, hem koyu ten hem de Müslüman olmak Londra’da çifte eziyet anlamına gelir

    Intermingling of Collective Memories with Food in Lahiri’s Fiction

    Get PDF
    This paper aims to present an alternative reading of Lahiri’s fiction by subverting the perception that food serves only as a substance of nourishment for human beings and by interlocking of collective memory, group membership and culture with food. According to the principal argument of the paper, food, in Lahiri’s literary texts, becomes an instrument of restructuring of Indian immigrants’ cultural peculiarity in America and giving rise to the awareness of cultural and social groupings which play an active role in reconstruction of collective memories as well as challenging the fact of overall extinction of commonly and collectively shared cultural values of Indians. The Namesake (2003) and “The Third And Final Continent”, a short story from Interpreter of Maladies (1999), will be analyzed by extending the meaning of food further to such an extent that definably characterizes the fundamental pieces of immigrants’ native origins that have been harboured in the face of distance.

    YABANCI DİL HAZIRLIK SINIFLARINDA AKILLI TAHTALARIN ÖĞRENCİ MOTİVASYONU, ÖĞRENME STİLLERİ VE MEDYA KULLANIM BECERİLERİNE OLASI ETKİLERİ

    Get PDF
    Bu çalışmada Namık Kemal Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu bünyesinde kullanılan akıllı tahtaların öğrencilerin öğrenme stilleri ve öğrenme motivasyonlarına sağladığı katkıları sormaca yöntemi ile tespit etmek hedeflenmiştir. Çalışmada öğrencilere öğrenme stilleri ve öğrenme motivasyonlarını kapsayan sorular yöneltilmiş ve bu şekilde ders ortamlarını kendi gözlerinden değerlendirmeleri istenmiştir. Veri toplama sürecinde kullanılan ankete katılmak üzere tesadüfi seçme yöntemine göre 63'er gönüllü Almanca, İngilizce ve Fransızca seçmeli ders öğrencisi belirlenmiştir. Anket SPSS PASW STATISTICS 18.0 "Network" kullanılarak değerlendirilmiştir. Araştırmanın nihai sonucu olarak öğrencilerin çoğunluğunun dil öğrenmede kendilerine göre bir takım stratejiler kullandığı, fakat bu stratejilerin etkililiği konusunda tam olarak farkındalık sahibi olmadıkları tespit edilmiştir. İkinci olarak öğrenciler, kendilerini dil öğrenme konusunda motive edecek unsurlardan birinin de sınıf içerisinde teknolojik yeniliklerden faydalanılması gerekliliği olduğunu belirtmişlerdir. Bunun yanında öğrenciler, dil öğrenim süreçlerinde her türlü yeniliğe açık bir tutum sergileseler de son tahlilde sınıf içerisinde aktif katılımcılar olarak değil, pasif dinleyiciler olarak dil öğrenmeyi tercih ettiklerini vurgulamışlardır. Öğrencilerin anket sorularına verdikleri cevaplara dayanarak, özellikle akıllı tahtanın ve diğer ders destek araçlarının tüm özellikleriyle bilinçli, etkili bir biçimde kullanılması sayesinde, öğrencilerin yabancı dil derslerine karşı tutum ve başarılarını olumlu yönde etkileyeceği düşünülebilir. Araştırma sonuçları gösteriyor ki, ders ortamlarında faydalanılan teknolojik yenilikler, işlenen konulara ilgiyi yoğunlaştıracak ve öğrenmeyi daha eğlenceli, bununla beraber ilginç bir çerçeveye oturtacaktır. Bu gibi yenilikler, gelecek derslerde öğrencinin derse katılımının yükselmesini sağlayıp, öğrenme isteğini ve güdüsünü büyük ölçüde artıracaktır. Böylece öğrencilerin dil öğrenmede kendi öğrenme stratejilerini belirlerken medya desteğinden faydalanmayı da göz ardı etmemeleri sağlanmış olacaktır.The aim of this study was to determine the contributions of smart boards that are used within School of Foreign Languages at Namık Kemal University to students’ motivation levels and learning styles with a questionnaire. Students were asked questions regarding their learning styles and motivation levels and in this way, they were requested to evaluate classroom environment through their own eyes. During the data collection process, 189 students (63 from each course) were randomly chosen from English, German, and French elective courses to participate in the survey. The survey was analyzed by using SPSS PASW STATISTICS 18.0 “Network”. The results of the study showed that most of the participating students utilized some kinds of strategies in their language learning process in their own way; however, it was found that students were not totally aware of the effectiveness of these strategies. Secondly, students mentioned that one of the factors that motivates to learn a foreign language is the use of technological innovations within the learning environment. Although students manifested an open attitude towards all kinds of innovation in their language learning process; in the final analysis, they were found to prefer being passive listeners instead of active participants in the classroom while learning a foreign language. It can be argued that students’ attitude and success at foreign language courses will be positively affected by the conscious, effective use of especially smart boards and other teaching support tools with all their properties. The results of the current study have showed that technological innovations used in the classroom environment can create interest in the target subject and make the learning process more fun besides reframing the subject more interesting. These types of innovations increase student participation in the following classes and profoundly enhances students’ eagerness and motivation to learn. In this way, students will be able to make use of media support while they are determining their own learning strategies for foreign language learning

    Remembering the Occam’s Razor: Could simple electrocardiographic findings provide relevant predictions for current hemodynamic criteria of pulmonary hypertension?

    Get PDF
    Background: We evaluated the predictive value of electrocardiographic (ECG) findings for pulmonary hemodynamics assessed by right heart catheterization (RHC). Methods: Our study population comprised 562 retrospectively evaluated patients who underwent RHC between 2006 and 2022. Correlations between ECG measures and pulmonary arterial systolic and mean pressures (PASP and PAMP) and pulmonary vascular resistance (PVR) were investigated. Moreover, receiver operating characteristic (ROC) curve analysis assessed the predictive value of ECG for pulmonary hypertension (PH) and precapillary PH. Results: The P-wave amplitude (Pwa) and R/S ratio (r) in V1 and V2, Ra in augmented voltage right (aVR), right or indeterminate axis, but not P wave duration (Pwd) or right bundle branch block (RBBB) significantly correlated with PASP, PAMP, and PVR (P 0.16 mV, Ra in aVR > 0.05 mV, QRS axis > 100° and R/Sr in V1 > 0.9 showed the highest area under curve (AUC) values for PAMP > 20 mm Hg. Using the same cutoff value, Ra in aVR, Pwa, QRS axis, and R/Sr in V1 showed highest predictions for PVR > 2 Wood Units (WU). Conclusion: In this study, Pwa, Ra in aVR, right or indeterminate axis deviations, and R/Sr in V1 and V2 showed statistically significant correlations with pulmonary hemodynamics, and Ra in aVR, R/Sr in V2 and V1, QRS axis, and Pwa contributed to variance for PASP, PAMP, and PVR, respectively. Moreover, Pwa, Ra in aVR, QRS axis, and R/Sr in V1 seem to provide relevant predictions for PH and precapillary PH

    Investigation of bacterial translocation in obstructive jaundice created in rats

    No full text
    Çalışmamız iki gruba ayrılan 31 adet sıçan üzerinde yapıldı. Grup I tıkanma sanlığı olmayan, Grup II ise ortak safra kanalı bağlanarak tıkanma sarılığı oluşturulan grup idi. Kontrol grubundaki deneklerden ve tıkanma sarılığı grubunun 7. günündeki deneklerden diski, karaciğer, akciğer, MLN ve kandan bakteriyolojik inceleme için örnek alındı. Ayrıca karaciğer, akciğer ve terminal ileum histopatolojik olarak incelendi. Tıkanma sarılığı grubunda MLN'lerlnde %60 (t:6 p0.05). Karaciğerde safra yolu tıkanıklığına bağlı patolojik değişiklikler sap tanırken akciğerlerde her iki grupta da yakın oranlarda (%45-%40) patolojik değişiklikler görüldü ve bakteriyel translokasyon ile bağlantı kurulamadı. Terminal ileumda ise sarılıklı grupta patolojik değişiklikler saptandı ve mukozal bariyer bozukluğunun bakteriyel translokasyondan sorumlu nedenlerden biri olabileceği şeklinde değerlendirildi. Bulgular literatür verileriyle karşılaştırıldığında uyumlu ve anlamlı bulundu
    corecore