18 research outputs found

    Prevalence and distribution of oral mucosal lesions in an adult turkish population

    Get PDF
    Abstract Objectives: The purpose of this study was to assess the prevalence and distribution of oral mucosal lesions in a Turkish adult population.Material and methods: Five thousand consecutive patients were examined during routine dental treatment. Some of the mucosal changes were diagnosed solely by clinical examination. When clinical features were not diagnostic, a biopsy was undertaken. Chi-square test was used to analyze the data.Results: The overall incidence of oral mucosal changes or lesions was 15.5%. The lesions were classifi ed as anatomic changes, ulcerated lesions, tongue lesions, white lesions, benign lesions, color alterations, and malignant lesions. Anatomic changes (7%), ulcerated lesions (6.6%), and tongue lesions (4.6%) were the most common lesions.White lesions were observed in 2.2% of all patients. Among the white lesions, leukoplakia was identifi ed in men 4 times more frequently than it was in women. Benign lesions and color alterations were identifi ed in 1.6% and 1.2% of all patients, respectively. In addition, 3 patients (0.06%) were diagnosed as having squamous cell carcinoma, and 1 patient (0.02%) was diagnosed as having adenocarcinoma. There was a statistically signifi cant relation between smoking and the occurrence of mucosal lesions whereas no relation was found between alcohol consumption and mucosal lesion occurrence. Besides, no relation was found between systemic diseases and oral mucosal lesion occurrence.Conclusions: This study has provided information about the epidemiologic aspects of oral mucosal lesions that may prove valuable in planning of future oral health studies

    İnkontinenti pigmenti- “Bloch-Sulberger Sendromu” vakasına dental yaklaşım olgu sunumu

    No full text
    İnkontinenti pigmenti İP X genine bağlıdominant geçişli genetik bir sendromdur. Yaygınolarak kızlarda gözlenen % 95 bu hastalık erkeklerde genellikle ölümcüldür. Bu sendrom ektodermal bozukluklarla beraber görülür. Deri pigmentasyonları İP’ nin ilk görülen ve en karakteristik özelliğidir. Bunun dışında nörolojik, oküler, dentalbozukluklara sebep olabilir. Bu vaka sunumununamacı Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne ebeveyni tarafından getirilen 7 yaşındaki kızİP hastasında gözlenen oral ve dental bozuklukların belirlenerek değerlendirilmesidir. Hastanın dental klinik ve radyografik muayenesi sonucunda baz› süt ve daimi diş germlerinin gelişmediği, sürme gecikmelerinin bulunduğu, ağızdaki mevcut dişlerde ise şekil anomalileri olduğu saptanmıştır

    A Comprehensive Review of Artificial Intelligence Based Algorithms Regarding Temporomandibular Joint Related Diseases

    No full text
    Today, with rapid advances in technology, computer-based studies and Artificial Intelligence (AI) approaches are finding their place in every field, especially in the medical sector, where they attract great attention. The Temporomandibular Joint (TMJ) stands as the most intricate joint within the human body, and diseases related to this joint are quite common. In this paper, we reviewed studies that utilize AI-based algorithms and computer-aided programs for investigating TMJ and TMJ-related diseases. We conducted a literature search on Google Scholar, Web of Science, and PubMed without any time constraints and exclusively selected English articles. Moreover, we examined the references to papers directly related to the topic matter. As a consequence of the survey, a total of 66 articles within the defined scope were assessed. These selected papers were distributed across various areas, with 11 focusing on segmentation, 3 on Juvenile Idiopathic Arthritis (JIA), 10 on TMJ Osteoarthritis (OA), 21 on Temporomandibular Joint Disorders (TMD), 6 on decision support systems, 10 reviews, and 5 on sound studies. The observed trend indicates a growing interest in artificial intelligence algorithms, suggesting that the number of studies in this field will likely continue to expand in the future

    DAİMİ DİŞ JERMİNİN KORONAL HAREKETİ İLE SÜT MOLAR DİŞLERİN APİKAL AÇIKLIĞININ YER DEĞİŞTİRMESİ ARASINDAKİ KORELASYONUN DEĞERLENDİRİLMESİ

    No full text
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, daimi diş jerminin koronale sürme hareketi ile süt dişi apikal açıklığının koronal yöndeki yer değiştirmesi arasındaki korelasyonun belirlenmesi ve daimi diş jermi kron apeksinin, süt molar dişlerde kanal çalışma boyu açısından belirleyici bir referans noktası olup olmayacağının araştırılmasıdır.Gereç ve Yöntemler: Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanılarak, 30 adet alt süt molar dişe ait 115 kök kanalı, daimi diş jerminin konumuna göre 3 gruba ayrılmıştır (Grup 1: Daimi diş jermi süt dişi köklerinin altında, Grup 2: köklerin apikal üçlüsünde, Grup 3: köklerin orta üçlüsünde). Her 3 grup için, daimi diş jerminin koronale sürme hareketi ile apikal açıklığın koronale yer değiştirmesi arasındaki korelasyon; süt dişi kök apeksi, apikal açıklık ve daimi diş jerminin kron apeksi referans noktaları kullanılarak araştırılmıştır.Bulgular: Daimi diş jerminin süt dişi köklerinin apikal üçlüsünde konumlandığı Grup 2’de diş jermi ile apikal açıklığın koronale yer değiştirmesinde korelasyon tespit edildiği (p<0,017), ancak daimi diş jerminin süt dişi köklerinin altında ve orta üçlüsünde bulunduğu Grup 1 ve 3’te bu korelasyonun sağlanmadığı bulgulanmıştır. Sonuç: Daimi diş jerminin, süt dişi köklerinin apikal üçlüsünde bulunduğu durumda, daimi diş jermi kron apeksinin kanal çalışma boyu belirlenmesinde referans noktası olarak kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.Anahtar Kelimeler: Kök Kanal Tedavisi, Süt Dişleri, Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomograf

    PREMOLAR DİŞLERİN KÖK KANAL SAYILARININ FARKLI HIZDAKİ FİLMLER VE BİR DİJİTAL GÖRÜNTÜLEME SİSTEMİYLE RADYOGRAFİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

    No full text
    Bu çal›şman›n amac›, D, E, F h›z›ndaki dental filmler ve bir dijital görüntüleme sistemiyle elde edilen radyograflarla belirlenen premolar dişlerin kök kanal say›lar›n›n doğruluğunun karş›laşt›r›lmas›d›r. Bu amaçla, 20 adet çekilmiş maksiller ve mandibular premolar dişin, farkl› h›zdaki 3 konvansiyonel film ve bir dijital sistem kullan›larak radyografik görüntüleri elde edilmiştir. Radyograflar, 4 gözlemci 2 oral radyolog, 2 endodontist taraf›ndan değerlendirilerek dişlerin kaç kanall› olduğunu belirlemeleri istenmiştir. Radyografik değerlendirme sonras› dişler şeffaflaşt›r›lm›ş, dijital fotoğraf makinas› ile elde edilen görüntülerde, dişlerin kanal say›lar› tam olarak belirlenmiştir. İstatistiksel analiz için ki kare testi kullan›lm›şt›r. Araşt›rmam›z›n sonuçlar›na göre, konvansiyonel D, E, F h›z›ndaki filmlerle, normal RVG ve tam ekran RVG ile elde edilen dijital görüntüler aras›nda kök kanal say›lar›n› belirleme aç›s›ndan istatistiksel olarak bir fark olmamas›na rağmen E grubu fimler say›sal olarak daha iyi sonuçlar vermiştir

    SANTRAL ODONTOJENİK FİBROMA- OLGU RAPORU

    Get PDF
    Santral odontojenik fibroma SOF neoplastik yapı ve fibröz stroma içine gömülen çeşitli miktarlarda inaktif görünümlü odontojenik epitelyum içeren, nadir görülen iyi huylu bir tümördür. Bu lezyon SOF kemik korteksinde ekspansiyon yaratan, iyi huylu, ağrısız, ve yavaş büyüyen bir tümördür. Radyolojik bulguları iyi sınırlı, uni veya multiloküler radyolusent içerikli, genellikle yuvarlak şekillidir. Bu özelliğinden dolayı kistlere ve çenenin diğer iyi huylu tümörlerine benzer. Karakteristik radyografik bulguları olmadığı için radyografik incelemelerde santral odontojenik fibromayı çenenin diğer lezyonlarından ayırmak zordur. Literatürde SOF’un konik ışınlı bilgisayarlı tomografi KIBT ile radyolojik açıdan ayrıntılı ve üç boyutlu olarak incelendiği vakalar sınırlı sayıdadır. Bu vaka raporunda 25 yaşında kadın hastada sol mandibular bölgede lokalize santral odontojenik fibromun klinik bulguları, radyolojik olarak üç boyutlu ve kesitsel konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri ,teşhis ve tedavisi anlatılacaktır

    A Nanocomposite Shield Constructed for Protection Against the Harmful Effects of Dental X-Rays

    No full text
    Objectives: This study aimed to compare a number of new nanocomposites capable of pro- tecting the jaw from ionizing radiation. Materials and Methods: Four different types of nano-powders [Ti, Zr (IV) oxide, Ag and Co] were mixed in a polymer matrix to create nano-composites with doping values of 8% in weight. Small-angle X-ray scattering (SAXS) analysis was performed using a HECUS- SAXS system with 50 kV- 50 mA. Co nano-composites (Co-pnm) yielded the most prom- ising values of the 4 nanocomposites tested in terms of x-ray absorption. Thus, 4x2 cm Co- pnm samples of different thicknesses (0.20, 0.50, 0.57 and 0.60 cm) were prepared, and SAXS analysis was performed in order to assess the effects of material thickness on x-ray absorption. An experimental multi part shield was constructed from Co-pnm around tooth #36 to test the effect of nanomaterial on the image quality under X-ray beam. Results: Logarithmic distributions of the transmitted intensity values (I) showed that 0.20 cm Co-pnm had the highest transmission value (16.05) followed by 0.50 cm Co-pnm (15.44), 0.57 cm Co-pnm (15.07) and 0.60 cm Co-pnm (15.06). The 0.2 cm Co-pnm had an effective radius of the nano-aggregation value (77.44 Å) lower than that of the other thick- nesses (0.50, 0.57 and 0.60 cm) of Co-pnm, which had similar values ranging from 66.22-66.34 Å. The 0.50 cm Co-pnm had the lowest Dmax value of the different thicknesses of Co- pnm tested. Conclusion: Co nanocomposite can be used as a protection shield for the harmful effects of dental X-ray
    corecore