19 research outputs found
Küreselleşme sürecinde ulus devlet kurumsal sosyal sorumluluk örneğinde durum analizi
ÖZETKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE ULUS DEVLETKURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK ÖRNEĞİNDE DURUM ANALİZİKüreselleşme ile ilgili olarak gerek pozitif gerekse de normatif açılardan bir fikir birliği bulunmamaktadır. Öte yandan, günümüzde bir küreselleşme süreci yaşandığı konusunda genel bir kabul bulunmaktadır. Bu çalışmada, küreselleşme sürecinden etkilenen katılımcılardan ulus-devlet merkezde olacak şekilde, diğer katılımcılar olan ulusüstü organizasyonlar ve çok uluslu şirketler, bireyler ve sivil toplum kuruluşlarının durumu incelenmiştir. “Bu süreçte ulus-devlet görev ve yetkilerini diğer katılımcılar ile paylaşmakta mıdır?” sorusuna cevap aranmıştır. Çalışmada ulus-devletin, küreselleşmenin kendisini gösterdiği liberalizasyon ve dünya ticaret sistemindeki değişimlerden nasıl etkilendiği araştırılmıştır. Bu amaçla, küreselleşmenin önemli parçalarından olan liberalizasyon ve bununla bağlantılı olarak dünya ticaret sisteminin son 150 yıllık tarihçesi gözden geçirilmiştir. Bu süreç, devletin ekonomideki yerinin tekrar belirlenmesini de beraberinde getirmektedir. Günümüzde etkin görüş olan neoliberal yaklaşımlar devletin rolünü, piyasanın önünü açmak ve rahat çalışmasını sağlamak olarak tanımlamaktadır. Çalışmanın beşinci bölümünde ise, yukarıda bahsedilen aktörlerden olan hem ulusüstü hem de yerel şirketler ile ulus-devletin karşı karşıya kalabileceği sorunlar görece yeni bir kavram olan Kurumsal Sosyal Sorumluluk açısından değerlendirilmiştir. Bu durum değerlendirmesinin sonucunda, yukarıda bahsedilen daha genel çerçeve için de bazı ipuçlarının bulunması hedeflenmiştir. Bu amaçla, Kurumsal Sosyal Sorumluluk ile dışsallıklar ve küresel kamu malları arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu bakış açısı da, çalışmada algılamalardaki üç aşamalı değişim olarak tanımlanan bir süreci ortaya çıkartmıştır. Ortaklara yaratılan değer yaklaşımına karşı menfaat sahiplerine yaratılan değer yaklaşımı tartışmaları da bu üç aşamanın parçası olarak değerlendirilmiştir. Kurumsal Sosyal Sorumluluğun, ulus-devletin görev ve sorumlulukları ile kesişebileceği noktalar, çalışmanın genel çerçevesinin bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonunda, Türkiye’de Kurumsal Sosyal Sorumluk incelenmiştir. ABSTRACTNATION-STATE IN THE GLOBALIZATION PROCESSANALYSIS WITH RESPECT TO CORPORATE SOCIAL RESPONSIBILITYThere is no consensus over globalization, neither in positive nor in normative terms. Despite this, there is a consensus on the existance of a globalization process. This dissertation, puts nation-state at the center, which itself is one of the actors of globalization and searches for the roles of other actors, namely; international organizations, multinational corporations, individuals, and non-governmental organizations. An answer to the question “Is the nation-state sharing its rights and duties with other actors?” is tried. How the nation state is affected by liberalization and changes in world trade system in the last 150 years is questioned within the framework of globalization. This process, causes a redefinition of the roles of the state. Current views, based on neo-liberal approaches, defines the role of the state as taking necessary steps to clear the way for market mechanism work.The fifth section of the thesis, analyzes possible conflict areas between nation-states and multinational and domestic companies within the framework of Corporate Social Responsibility (CSR). This analysis is aimed at assisting in a better understanding of the general frame of nation-state and its rights and duties. This investigation led to a conclusion, as phrased in the thesis, three stages of changes in perceptions. The shareholder value maximization versus stakeholder value maximization debate is part of the stages. The potential conflict areas, in which CSR and the rights and duties of nation-states intersect, are recognized as part of the wider frame. In the final section, CSR in Turkey is investigated
Yetişkinlerde kişilik bozukluklarıyla ilişkili inançların yordanması : çocukluk çağı travması ve işlevsel olmayan tutumların etkisi
Bu çalışmanın amacı çocukluk çağı travmaları ve işlevsel olmayan tutumların kişilik bozuklukları ile ilişkili inançlar üzerindeki yordayıcı etkisini incelemektir. Bu ana amaç doğrultusunda değişkenler arasındaki korelasyon ilişkisi incelenmiştir. Ayrıca katılımcıların kişilik inanç, çocukluk çağı travma ve işlevsel olmayan tutum düzeyleri demografik özelliklerden cinsiyet ve yaş kategorilerine göre incelenmiştir. Araştırma ilişkisel tarama desenine uygun şekilde yapılandırılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 18-56 ve üstü yaş aralığındaki 448 katılımcı oluşturmaktadır. Veri toplama araçları olarak Kişisel Bilgi ToplamaFormu, Kişilik İnanç Ölçeği Kısa Türkçe Formu, Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği ve Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği kullanılmıştır.Kişilik inançları, çocukluk çağı travmaları ve işlevsel olmayan tutumların cinsiyet ve yaşa göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemek amacıyla bağımsız gruplar t-testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) uygulanmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla Pearson momentler çarpım korelasyon analizi uygulanmıştır. Ayrıca çocukluk çağı travmaları ve işlevsel olmayan tutumların kişilik inançları üzerindeki yordayıcı etkisini incelemek amacıyla çoklu regresyon analizi uygulanmıştır.Araştırma sonucunda Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği toplam puanının tüm kişilik inanç boyutlarını ve Kişilik İnanç Ölçeği toplam puanını anlamlı ölçüde yordadığı görülmüştür. Çocukluk Çağı Travma Ölçeği toplam puanının ise pasif agresif, şizoid, paranoid ve borderline kişilik inançlarını ve Kişilik İnanç Ölçeği toplam puanını anlamlı ölçüde yordadığı bulunmuştur. Kişilik inançları, çocukluk çağı travmaları ve işlevsel olmayan tutumlar arasındapozitif yönde anlamlı düzeyde ilişki saptanmıştır. Obsesif kompulsif ve paranoid kişilik inançlarının cinsiyete göre farklılaştığı bulunmuştur, her iki alt puanda erkek katılımcılar anlamlı düzeyde yüksek puan elde etmiştir. Çekingen, antisosyal, histrionik, şizoid, paranoid ve borderline kişilik inançlarının yaşa göre farklılaştığı saptanmıştır. Çocukluk Çağı Travma Ölçeği toplam puanının yaşa göre farklılaştığı, Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği toplam puanının ise cinsiyet ve yaşa göre farklılaşmadığı bulunmuştur.The aim of this study is to examine the predictive role of childhood traumas and dysfunctional attitudes on beliefs related to personality disorders. In accordance with the main purpose, correlation between variables was investigated. Also, subjects’ personality belief, childhood trauma and dysfunctional attitude levels were also examined by gender and age amongst demographic variables. The study was designed in accordance with the relational screening model. The sample group of study consists of 448 participants within 18-56 and above age range. Personal Information Form, Personality Belief Questionnaire Short Turkish Form, Childhood Trauma Questionnaire and Dysfunctional Attitudes Scale were employed as means of data collection.Independent samples t-test and one way ANOVA were conducted to investigate whetherpersonality beliefs, childhood traumas and dysfunctional attitudes differ by gender and age. To examine the relationship between variables, Pearson product-moment correlation analysis was applied. Additionally, multiple regression analysis was utilized to examine the predictive effect of childhood trauma and dysfunctional attitudes on personality beliefs.As a result, Dysfunctional Attitude Scale total score was found to predict all personality belief sub-dimensions and Personality Belief Questionnaire total score significantly. Childhood Trauma Questionnaire total score was found to predict passive aggressive, schizoid, paranoid and borderline personality beliefs along with Personality Belief Questionnaire total score.Significant relationship in the positive direction was detected between personality beliefs, childhood trauma and dysfunctional attitudes. Obsessive compulsive and paranoid personality beliefs are significantly different according to gender, male subjects obtained significantly higher scores in both subscales. Avoidant, antisocial, histrionic, schizoid, paranoid and borderline personality beliefs are significantly different according to age. Childhood Trauma Questionnaire total score is significantly different according to age. Dysfunctional Attitude Scale total score is not significantly different neither for gender nor age
Can low brain-derived neurotrophic factor levels be a marker of the presence of depression in obese women?
Objective: Depression is a common condition in obese women that can result in severe impairment of their physical and social functioning. A deficiency of brain-derived neurotrophic factor (BDNF) is involved in the mechanism of depression. The aim of this study is to investigate whether BDNF levels differ between obese female patients and healthy controls and whether BDNF levels alter with affective states in depressive obese women. Methods: The study group included 40 obese, 40 preobese, and 40 normal weight women. BDNF levels were measured with an enzyme-linked immunosorbent assay in patient and control groups. For identifying the depression and anxiety status, Beck Depression/Anxiety Inventories were used; and for the evaluation of cognitive functions, the mini-mental state examination was used. Results: BDNF levels were significantly lower in obese patients compared to the control group (P. 0.01). BDNF levels were significantly lower in obese patients with depression compared to the obese patients without depression (P<0.05). The Beck Depression Inventory showed a negative correlation with BDNF (r=-0.044; P<0.01) and a positive correlation with the Beck Anxiety Inventory (r= 0.643; P<0.001), vitamin B12 levels (r= 0.023; P<0.001), and insulin levels (r= 0.257; P<0.05) in obese patients. When receiver operating characteristic curve analysis was used to analyze the suitability of BDNF to identify depression in obese women, the area under the curve for BDNF, 0.756, was found to be significant (P=0.025). BDNF levels lower than 70.2 pg/mL were associated with a higher prevalence of depressive symptoms. Conclusion: The results of our study suggest that the decrease in BDNF levels can be used as a marker for depression diagnosis in obese patients
Serum 25-hydroxyvitamin d levels and risk of incident heart failure in patients with newly diagnosed hypertension
Backround and aims: Both vitamin D deficiency and hypertension widely effects general population. The studies about the interaction between these two condition is intriguing. This study aims to determine the association between levels of 25-hydroxyvitamin D (25[OH]D) in the sera of newly diagnosed hypertension patients and risk of incident heart failure. Methods: We recruited 50 newly diagnosed hypertension patients and 20 healthy controls and assessed them for left ventricular diastolic dysfunction by echocardiography. Patient blood was tested for 25(OH)D concentrations. Patient group is divided into two subgroups: Group 1 subjects = 20 ng/ml 25(OH). Results: We found that serum 25(OH)D (ng/ml) levels of patient group were significantly lower than the control group (15.63 +/- 5.71; p<0.004). E/A, and diastolic diameter were significantly different (p<0.05) between the Group 1 and Group 2. EF, diastolic diameter, systolic diameter, systolic arterial pressure, and gender had significant effects on the multivariate model (p<0.05). Conclusion: Study results support the theory that vitamin D deficiency plays a role in the development of heart failure. Our study found a relationship between 25(OH)D vitamin levels and left ventricular diastolic dysfunction in newly diagnosed hypertension patients
Relationship between plasma chemerin levels and disease severity in COPD patients
Background and AimsChronic inflammation of the lung is a characteristic finding in chronic obstructive pulmonary disease (COPD). The protein chemerin has been identified in inflammatory fluid and in inflamed tissues. This study aimed to determine the association between serum chemerin levels and the severity of COPD. MethodsForty-three COPD patients and 38 healthy subjects were enrolled in this study. Fasting plasma samples were obtained from the patient and the control group. Serum chemerin levels were measured using a commercial enzyme-linked immunosorbent assay. C-reactive protein levels, the erythrocyte sedimentation rate, and fibrinogen analysis were used to assess the inflammation status of the patients. Spirometric measurements with reversibility testing were performed in all the subjects. ResultsSerum chemerin levels were significantly elevated in the COPD patients (6.440.52 vs 5.22 +/- 0.59; P0.05). Pearson's correlation analysis indicated that serum chemerin levels were positively correlated only with total cholesterol (T. cholesterol) (P<0.05, r=0.382). In the linear regression analysis, chemerin levels were associated with age (=0.321), triglycerides (=0.299) and T. cholesterol (=0.555). ConclusionOur study points to a relation between plasma chemerin levels and COPD. Larger patient groups are needed to verify the role of chemerin in the severity of COPD
The relationship between fibroblast growth factor 23 and osteoporosis in postmenopausal women
Aim. A lack of estrogen in postmenopausal women is an important factor causing the development of osteoporosis. Our purpose is to investigate the effects of Fibroblast Growth Factor 23 (FGF-23) on bone mineral metabolism and bone turnover. Methods. Twenty-eight patients with postmenopausal osteoporosis (PMO), 32 patients with postmenopausal osteopenia and 30 healthy control subjects (postmenopausal non-osteoporosis) were included in this study. In order to assess the bone mineral metabolism; FGF 23, parathyroid hormone, vitamin D, calcium, phosphate, osteocalcin, alkaline phosphatase and hydroxyproline levels were measured. Results. FGF 23 levels were found significantly higher in PMO group compared with postmenopausal osteopenia and control groups (P10 and to the group of menopausal age 5-10 years (P<0.05, P<0.05). Conclusion. We think our findings indicate that serum FGF 23 level is a significant determinant of increased bone turnover at early periods in PMO patients.Namik Kemal UniversityNamik Kemal UniversityThis study was supported by Namik Kemal University Scientific Research Funding
OSTEOPROTEGERIN PLASMA CONCENTRATIONS ARE CORRELATED WITH FORCED EXPIRATORY VOLUME AT 1 SECOND (FEV1) IN PATIENTS WITH CHRONIC OBSTRUCTIVE PULMONARY DISEASE
[No Abstract Available