13 research outputs found

    The Effects of a 'Transient Ischemic Attack Unit' on the Early Diagnosis and Treatment of Stroke and Other Vascular Events

    Get PDF
    Objective: Identifying the etiology and early treatment following a transient ischemic attack (TIA) or minor stroke may prevent patients from having a disabling ischemic stroke. The primary aim of this study was to increase awareness of the symptoms of TIA and minor ischemic stroke and provide early intervention via a TIA unit. In addition, the benefits provided by the TIA unit were analyzed in terms of prognosis and length of hospital stay. Materials and Methods: Before beginning the study, brochures and posters containing information about the symptoms of a TIA and minor ischemic stroke, along with the mobile phone number of a research fellow, were distributed in the clinics and hung on the main boards of the Ankara University Faculty of Medicine Hospitals. A presentation on the TIA unit was also given to the healthcare professionals of the hospitals. Afterward, 69 patients consecutively admitted with symptoms of a TIA or minor ischemic stroke [with a National Institutes of Health Stroke Scale (NIHSS) score of ≤5] between September 16, 2019, and September 15, 2020, were prospectively included in the study group. The hospital charts of 90 consecutive patients admitted with a TIA or minor ischemic stroke (with an NIHSS score of ≤5) were retrospectively evaluated as the control group from September 16, 2018, to September 15, 2019. The timing of the etiological diagnoses and treatments, the length of the hospital stay, and the prognoses of these two groups of patients, one comprising patients admitted before and the other comprising patients admitted after the TIA unit was established, were compared. Results: The two groups had no significant difference in vascular events and mortality. However, in the logistic regression analysis, the length of the hospital stay was significantly shorter in the study group (P = 0.015). Conclusion: A TIA and a minor stroke should be recognized quickly, and diagnostic tests should be performed as soon as possible to shorten the period of the hospital stay and reduce the costs and complications related to longer hospitalization

    BEYİN ÖLÜMÜ VE BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ ANJİOGRAFİ: KAFATASI DEFEKTİNİN ETKİSİ

    No full text
    GİRİŞ ve AMAÇ: Beyin ölümü şüphesi olan hastalarda kırık ve operasyonlar (kraniyektomi veya kraniyotomi) gibi kafatası defektileri kafa içi basıncını düşürebilir ve bilgisayarlı tomografi anjiografi (BTA) gibi destekleyici testler ile tanı konmada hatalı sonuçlara yol açabilir. Bu çalışmada, amacımız klinik olarak beyin ölümü teşhisi konulmuş kafatası defekti olan ve olmayan hastalarda BTA sonuçlarını analiz etmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Beyin ölümü klinik bulgularına sahip ve destekleyici test olarak BTA uygulanan hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar iki gruba ayrıldı: kafatası defekti olan grup (kafatası defekti +) ve kafatası defekti olmayan grup (kafatası defekti -). BULGULAR: Klinik olarak beyin ölümü tanısı olan ve BTA uygulanan 16 hasta değerlendirildi. Hastaların % 75’inde (12/16) kafatası defekti olduğu tespit edildi. Kafatası defekti olan 12 hastanın 4’ünde kırık mevcuttu. Diğer kafatası defekti olan hastaların 6’sında kraniyektomi, 2’sinde kraniyotomi mevcuttu. Frampas kriterlerine göre ilk BTA’da 6 hastada (% 37,5) kontrast dolumu saptandı. İlk BTA’da kontrast dolumu saptanan hastaların tamamında kafatası defekti mevcuttu. Klinik beyin ölümü bulguları sonrası kafatası defekti olan grupta [medyan süre 2 (0,5-7) gün], kafatası defekti olmayan gruba [medyan süre 0,5 (0,5-0,5) gün] göre radyolojik beyin ölümü tanısı anlamlı olarak daha geç konuldu (p=0,013). TARTIŞMA ve SONUÇ: Hasta sayısı kısıtlı olsa da çalışmamız kafatası defekti olan hastalarda BTA uygulaması hakkındaki zorlukları göstermiştir. Bulgularımıza göre kafatası defekti olan hastalarda BTA’nın beyin ölümü tanısı koymada yanlış negatiflik oranı artmaktadır. Kafatası defekti olan hastalara beyin ölümü tanısı daha geç konmaktadır. Bu bulgular, kafatası defekti olan hastalarda BTA için farklı değerlendirme kriterlerinin kullanılması veya BTA dışındaki diğer destekleyici testlerin kullanılması konusundaki tartışmaları gündeme getirmektedir

    A case report of tolosa hunt syndrome and uveitis possibly related with antiandrogenic agent use

    No full text
    Baş ağrısı, sol gözde kapak düşüklüğü ve çift görme şikayetleri ile başvuran hastaya ağrılı oftalmopleji ön tanısıyla oral steroid tedavisi başlandı. Ayırıcı tanıya yönelik yapılan tetkiklerden kranyal manyetik rezonans görüntülemede Tolosa Hunt Sendromu ile uyumlu olarak değerlendirildi. Hastaya intravenöz pulse steroid tedavisi uygulanarak takibe alındı. Hastada 3 ay sonra bilateral üveit tablosu gelişti. Diğer etyolojik sebepler dışlandıktan sonra, art arda görülen iki enflamatuar olayın hastanın kullanmış olduğu antiandrojen ilaçla ilişkili olabileceği sonucuna varıldı.Oral steroid treatment was initiated to a patient with prediagnosis of painful ophthalmoplegia because of headache, left eye ptosis and diplopia symptoms. Cranial magnetic resonance imaging test performed for the differential diagnosis was evaluated as Tolosa Hunt Syndrome. Patient was followed up by applying intravenous pulse steroid theraphy. Three months later bilateral uveitis developed. After exclusion of other etiologic factors, we concluded that two consecutive inflamatuar process was related with antiandrogen medication

    Nutritional Approach and Treatment in Patients with Stroke, An Expert Opinion for Turkey

    No full text
    Cerebrovascular diseases comprise the most common category of inpatient cases taken care of by neurologists. Dysphagia and malnutrition are not rare after stroke. It is strongly recommended for neurologists to screen and treat swallowing disturbances and malnutrition in stroke patients. However, present scientific literature lacks clear evidence with regards to nutritional treatment strategies for stroke patients. This review and recommendation paper is written with the aim to standardize nutritional screening and treatment algorithms during acute and chronic phases of cerebrovascular diseases and guide neurologists in Turkey for their daily practice

    TÜRKİYE’DE HASTANEDE NÖROVASKÜLER HASTALIK YÖNETİMİ: MANTIK, HİPOTEZ, YÖNTEMLER VE TANIMLAYICI KARAKTERİSTİKLER (NÖROTEK: TÜRKİYE NÖROLOJİ TEK GÜN ÇALIŞMASI)

    No full text
    GİRİŞ ve AMAÇ: Türkiye'de yatarak tedavi gören akut inme hastalarının profiline ilişkin nesnel veriler sınırlıdır. Ancak bu, bölgesel akut inme yönetimi de dâhil olmak üzere ilgili sağlık sisteminin optimize edilmesi için gereklidir. NöroTek çalışması, temel hastane içi kalite ölçütleri perspektifinde iskemik inme, intraserebral kanama ve kardiyopulmoner arrest vakalarının özelliklerini toplamayı amaçladı. YÖNTEM ve GEREÇLER: NöroTek, 10 Mayıs 2018 Dünya İnme Farkındalık gününde Türkiyede’ki 30 sağlık hizmet bölgesini temsil eden 87 merkezin (16 Hastane, 26 inme ünitesi ve 45 inme merkezi) dahli ile gerçekleştirilmiş olan nokta prevalans çalışmasıdır. Toplam 1802 yatan hasta (Kadın %50,4; yaş: 61,4±18,4 yıl) çalışmaya dâhil edildi. Hastane süreçleri, akut inme kliniği, görüntüleme, tedavi ve prognoz ile ilgili soruları içeren bir form (başvuru gününde 6 kategoride 49 soru ve taburculuk anında 7 kategoride 52 soru) araştırmacılar tarafından dolduruldu. BULGULAR: Belirlenen tarihte toplam 1070 nörovasküler hastalık (TIA %3,7, iskemik inme %48,4, intraserebral kanama %7, kardiyopulmoner arrest %0,4 ve vegetatif durum %0,1) ve 732 (%40,4) nörolojik hastalık kaydedildi. Nörovasküler hastalık nedeniyle izlenmekte olan hastaların üçteikisinde bilinen hipertansiyon mevcuttu. İskemik inme ve TIA’da diabet üçteiki, dislipidemi üçtebir ve rekürren olay üçtebir oranında olup hepsi intraserebral kanamalardan daha sık idi. Derin ven trombozu tanısı iskemik inmede %3,9 ve intraserebral kanamalarda %2,9 oranında iken hastane enfeksiyonları iskemik inmede intraserebral kanamalardan daha az idi (Pnömoni %30,8'e %40,6, idrar yolu enfeksiyonu %10,9'a %13,9). Ortalama hastane yatışı süresi nörovasküler hastalıklarda diğerlerinden uzundur (22'ye 17 gün). Hastane içi mortalite iskemik inmede %10,3 ve intraserebral kanamalarda %15,5 olup %60'ının nedeni enfeksiyonu idi. TARTIŞMA ve SONUÇ: İnme klinik literatüründe “ilk” “nokta prevalans çalışması” olan NöroTek Türkiye hastanelerde yatan inme hastalarının başlıca kalite metriklerinin profilini ortaya koymuştur. Elde ettiğimiz veri pandemi sonrası akut inme yöntemi strateji belirleniminde anahtar olma potansiyeline sahipti

    İNME HEMŞİRELİĞİ: STANDARTLAR VE PRATİK UYGULAMALAR KILAVUZU TÜRK BEYİN DAMAR HASTALIKLARI DERNEĞİ VE NÖROLOJİ HEMŞİRELİĞİ DERNEĞİ ORTAK STRATEJİ PROJESİ

    No full text
    Akut inme klinik pratiğinde intravenöz tromboliz ya da trombektomi / aspirasyon gibi nörogirişimsel tedavilerin başarıyı yakalayabilmesi için iki uygulama ile desteklenmesi gerekir. Bunların ilki akut hastaların merkezlere zamanında ve güvenli triyajını sağlayacak olan “akut inme sevk ve idare sistemi”, diğeri ise bu hastaların akut dönem hastane kalışındaki uygulamalarıdır. Hastane uygulamaları nöroloji yoğun bakım veya inme ünitelerinde başlayan bir süreç olup sonuçları hemşirelik uygulamalarının kalitesinden doğrudan etkilenir. Akut inme hemşireliği inme spesifik tedavilerin etkin ve güvenli uygulaması, kan basıncı, kan şekeri, yutma, nütrisyon ve hidrasyonun yönetimi; hastanın postür, mobilizasyon, erken dönem fizik tedavi ve rehabilitasyon planı; bilinç ve nörolojik muayenenin takibi; ayrıca venöz tromboembolizm, gastrik ve enfeksiyon proflaksisi; KIBAS, enfeksiyon, solunumsal yetmezlik ve kanama gibi komplikasyonların önlenmesi ile yoğun bakımda hasta takibi ve çok etkili hasta, hasta yakını ve takım etkileşimi ve iletişimini içerir. Bu derleme akut inme hemşireliğinin birçok güncel rehberinin ülkemiz için adapte edilmiş temel uygulama ve metriklerini sunar. Anahtar Sözcükler: İnme hemşireliği, tromboliz, trombektomi, inme ünitesi, komplikasyon, kalite, metrik

    İNME KLİNİK PRATİĞİNDE NOAK KULLANIMI: TÜRK BEYİN DAMAR HASTALIKLARI DERNEĞİ UZMAN GÖRÜŞÜ

    No full text
    Non-vitamin K oral antikoagülanların (NOAK) atrial fibrilasyonda inmenin önlenmesi amacıyla on yılı aşan bir süredir başarı ile kullanıldığı açıktır. Varfarine göre belirgin derecede az kanamaya yol açmaları ve inmeyi de eşit veya daha fazla oranda önleyebilmeleri yanı sıra kolay kullanım özellikleri primer proflakside atrial fibrilasyona bağlı inmeyi azaltma konusunda öne çıkmaktadır. Bunlar aynı zamanda genel inme prevalansının azalması anlamına gelmektedir. Yani AF nedenli inmenin engellenmesi toplum sağlığı için çağdaş bir gereklilik olarak algılanmalıdır. İnme klinik pratiğinde kardiyoloji uzmanları ile birlikte bu bağlamda çaba sarf eden nöroloji uzmanları için Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği bu uzman görüşünü hazırladı. Görüşler NOAK grubu ilaçların kullanımında sıkça karşılaşılan sorunlar ve bu problemler için güncel çözüm önerilerini içermektedir

    Determinants of in-hospital muscle loss in acute ischemic stroke- Results of the Muscle Assessment in Stroke Study (MASS)

    No full text
    Background ; aims: There is a change in the mass and composition of paretic and non-paretic skeletal muscles in the chronic phase of stroke. The multi-center, prospective, and observational Muscle Assessment in Stroke Study (MASS) was performed to evaluate the degree of muscle loss during the in-hospital acute stroke setting and determine factors contributing to this loss.Methods: Acute dysphagic ischemic stroke patients (n = 107) admitted to neuro-intensive care units were evaluated by computed tomography on days 1 and 14 after admission to determine the cross-sectional muscle area (CSMA) at the level of the mid-humerus, mid-thigh, and third lumbar vertebra. The percentage change in CSMA and variables associated with this change were evaluated by univariate and multivariate analyses.Results: There were significant reductions in CSMA in all the muscle groups analyzed; the most prom-inent change was observed in the arms (both: 14.2 +/- 10.7%; paretic: 17.7 +/- 11.6%; non-paretic: 10.1 +/- 12.5%), followed by the muscles in the legs (both: 12.4 +/- 8.7%; paretic: 12.9 +/- 9.9%; non-paretic: 12.0 +/- 9.3%) and L3-vertebra level (5.6 +/- 9.8%) (P 0.001 for all). Higher calorie (r =-0.378, P 0.001) or protein (r =-0.352, P 0.001) intake was negatively associated with the decrease in CSMA of upper extremities. A substantial protein (>= 0.4 g/kg/d) or calorie (>= 5 kcal/kg/d) gap between targeted or actual intake was related to a larger decrease in CSMA in all the anatomic regions (P 0.05 for all). Other significant predictors of muscle loss included history of diabetes mellitus, male sex, higher BMI, in-hospital infections, and the necessity for invasive mechanical ventilation.Conclusions: There is a considerable degree of loss in the global muscle mass in acute ischemic stroke patients over a two-week period. Along with several factors, falling significantly behind the daily protein or calorie targets was related to the decrease in the muscle area. Trial registration information: clinicaltrials.gov identifier NCT03825419.(c) 2023 Elsevier Ltd and European Society for Clinical Nutrition and Metabolism. All rights reserved
    corecore