7 research outputs found

    Primary Dysmnorhea In Adolescents and Therapeutic Approaches

    No full text
    Dismenore adölesanlarda ve genç kadınlarda en sık görülen jinekolojikproblemlerden biridir. Genellikle primer ve sekonder olmak üzere iki tiptekategorize edilir. Primer dismenore mens döneminde ortaya çıkan tanımlanabilen herhangi bir pelvik patoloji olmadan rekürren, kramp şeklindeortaya çıkan karın ağrılarıdır. Prevalansı %8,8 den %94 e kadar değişkenlik göstermektedir. Birçok çalışma şiddetli menstüel ağrının iş veyaokuldan uzak kalmaya ve günlük aktivitelerde kısıtlanmaya yol açtığınıgöstermektedir. Patofizyolojiye endometriumdaki prostaglandin ve lökotrien yolaklarındaki aktivite ve uterin kontraksiyonlardaki artışın katkıdabulunduğu çalışmalarda belirtilmektedir. Erken menarş, uzun menstrüelperiyotlar, yoğun menstrüel kanama, sigara kullanma ve aile öyküsü primer dismenorenin risk faktörleri arasında bulunmaktadır. Dismenoreyleilişkili ağrını şiddetini derecelendirmede çok boyutlu ağrı skorlama sistemi ve görsel analog skala kullanılmaktadır. Ancak bunlar hastanın kendiifadesine dayanmaktadır. Parite ve yaşın ilerlemesi dismenore sıklığındaazalma ile ilişkilendirilmiştir. Medikal tedavide nonsteroidal anitiinflamatuar ilaçlar ve hormonal kontraseptifler yer almaktadır. Hastaların birçoğubu tedavilere yanıt vermektedir. Primer dismenore tedavisi için birçoknonsteroidal anitiinflamatuar ilaç seçeneği vardır ve bunların birbirindendaha iyi olduğunu gösteren bir kanıt yoktur. Hormonal kontrasepsiyon içinoral kontraseptifler, kontraseprif yamalar, halkalar ve rahim içi sistemlerseçenek olabilir. Ancak hastalar medikal tedavilerin yan etkileri konusundauyarılmalıdır. Medikal tedaviyi istemeyen veya yan etkilerinden dolayı tolere edemeyen hastalar için tamamlayıcı ve alternatif tedaviler önerilebilir.Sıcak tedavisi, egzersiz, transkutanöz elektrikli sinir uyarımı, B1, B6, D, E,vitaminleri omega 3 ve magnezyum replasmanı gibi alternatiflerin dismenorede etkili olduğu gösterilmiştir. Eskiden beri geleneksel tedavi yöntemi olarak birçok alanda kullanılan akupunktur kendine primer dismenoretedavisinde de yer bulmuştur. Ancak tamamalyıcı ve alternatif tedavilerinetkinliği konusunda daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.Dysmenorrhea is one of the most common gynecologic problems amongadolescent and young adult females. Usually ıt ıs categorised into two types as primary and secondary dysmenorrhea. Primary dysmenorrhea isdefined as recurrent, crampy pain occurring with menses in the absenceof identifiable pelvic pathology. The prevalence of primary dysmenorrhea varies between 16% and 93%. Several studies suggest that severemenstrual pain is associated with absentenism from school or work andlimitation of other daily activities. Studies indicate that increase in theactivity of leukotriene and prostaglandin pathways in endometrium anduterin contractility contributes to the pathphysiology. Early menarch, longmenstrual periods, heavy menstruation, smoking and family history areamong the risk factors. Multidimensional pain scoring system and visualanalog scale are used for grading the severity of the pain related with dismenorrhea. But these relies on the patient’s self reporting. Parity and advanced age are related with reduction of the prevalence of dismenorrhea.Nonsteroidal antiinflammatory drugs and hormonal contraceptives takeplace in medical treatment. Majority of the patiens response to these therapies. There are several options for nonsteroidal antiinflammatory drugsand there is no evidence that one is better than others. For hormonalcontraception, oral contraceptive pills, contraceptive patchs, rings andintrauterine systems could be options. Hence, patients should be warnedabout advers effects of medical treatment. Complementary and alternative thereapies might be advised for the patients who don’t want medicaltreatment or couldn’t tolerate the advers effects of medical treatment.It was shown that alternative therapies such as heat therapy, exercise,transcutaneus electrical nerve stimulation, vitamine B1, B6, D, E, omega3 and magnesium replacement are effective in dismenorrhea. Acupuncture, as a traditional treatment method from the past, also took place intreatment of primary dismenorrhea. But further studies are needed abouteffectiveness of complementary and alternative medicine

    Kronik Pelvik Ağrıya Tamamlayıcı ve Alternatif Yaklaşım

    No full text
    Kronik pelvik ağrı (KPA) en az 6 ay süren, alt karın bölgesinde veya umbilikusun altında yerleşen fonksiyonel veya psikolojik hastalığa neden olabilen, değerlendirme ve tedavi gerektiren bir ağrıdır. Tedaviye yönelik girişimler, bir tanı olarak KPA tedavisi ve KPA ile ilişkili belli başlı hastalıkların tedavisi etrafında yoğunlaşır. Semptomatik rahatlama için tanı ve tedavide multidisipliner bir yaklaşımın en etkilisi olduğu görülmektedir. Bu çalışmada KPA tedavisinde, tamamlayıcı ve alternatif tıp tekniklerinin de kullanıldığı psikolojik tedavi gibi girişimlerin kanıtları gözden geçirilmiştir. Maalesef bu konuda yapılmış çok az randomize kontrollü çalışma olduğundan en iyi kanıtı bulmak çok zordur. Refrakter KPA tedavisi için zaman geçtikçe bir tedavi kombinasyonuna ihtiyaç duyulmaktadır. KPA’nın multifaktöriyel doğası hastayla tartışmayı, onunla iyi bir uyum içinde bir partner kadar yakın olmayı ve düzenli takip edilecek bir yönetim planı geliştirmeyi gerektirir. Kadınlarda KPA yönetiminde tamamlayıcı ve alternatif tıp tekniklerinin de dahil olduğu multidisipliner bir yaklaşımı teşvik etmek en iyi sonuçları doğuracak gibi görünmektedir

    65 Yaş Üstü Kadınlarda Jinekolojik Sorunlar

    No full text
    Son yıllarda artan yaşlı hasta popülasyonu nedeniyle jinekoloji birimlerinde bu hasta grubuyla daha sıkkarşılaşılmaktadır. Altmış beş yaş üstündeki hastalar geriartrik popülasyon olarak isimlendirilmektedir. Geriartrik yaşgrubunda reprodüktif dönemde ortaya çıkan jinekolojik problemlerin çoğu ortadan kalkmaktadır. Hipoöstrojenemiyebağlı sorunlar ve yaşla birlikte artan jinekolojik maligniteler bu yaş grubunda ivme kazanmaktadır. Vulvovajinal atrofive vulvar distrofiler, genital prolapsus, postmenapozal kanama, mesane fonksiyonlarında değişiklikler, osteoporoz vegenital kanserler sıklıkla bu yaş grubunda karşımıza çıkmaktadır. Jinekolojik kanserlerin sıklığı ve mortalitesi de yaşlaartış göstermektedir. Postmenapozal kanama endometrium kanseri belirtisi olabildiğinden dikkatle değerlendirilmeli vemutlaka endometrial örnekleme yapılmalıdır. Pelvik organ prolapsusu ve üriner inkontinans pelvik taban kaslarınınrelaksasyonuna bağlı gelişmekte ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Vulvar distrofiler de genellikle kaşıntıylaortaya çıkan ve çeşitli histolojik tiplere ayrılan bir hastalıktır. Osteoporoz kırık geliştiğinde yaşam kalitesini önemliderecede etkileyen morbidite ve mortalite sebebi olmaktadır. Jinekolojik şikayeti bulunan geriatrik yaş grubundakihastalarda bu yaş grubuna spesifik problemlerin akılda tutulması ile uygun tanı ve tedavi yaklaşım daha kolaybelirlenebilir.Due to increase in elderly population in recent years, we encounter more frequently with this patient group in gynecology departments. Patients older than 65 age years are named geriatric population. Most of the gynecologic problems emerging in reproductive period disappear in geriatric age. Issues due to hypoestrogenemic and gynecologic malignancies increasing with age, spurs in this age group. Vulvovaginal atrophy and vulvar dystrophy, genital prolapse, postmenopausal bleeding, disturbances in bladder functions, osteoporosis and genital cancers are common in this age group. Frequency and mortality of gynecologic cancers increases with age. Postmenopausal bleeding should be evaluated carefully because this could be a symptom of endometrial cancer and these patients should be applied endometrial sampling. Pelvic organ prolapse and urinary incontinence develops due to pelvic floor muscle relaxation and effects quality of life negatively. Vulvar dystrophies are commonly pruritic diseases and have various histologic types. Osteoporosis also effects quality of life highly and leads morbidity and mortality when caused fractures. Keeping in mind the age specific problems in geriatric patients who had gynecologic complaint, appropriate diagnose and therapeutic interventions could be established

    Evaluation of Anti-Mullerian Hormone in Predicting In Vitro Fertilization Cycle Outcomes

    Get PDF
    Aim: This study was conducted to explore the effect of serum anti-Mullerian hormone (AMH) level on in vitro fertilization (IVF) cycle outcomes. Material and Methods: A total of 142 patients included in this study, were divided into three groups according to their serum AMH levels as Group 1: AMH level 5-10 ng/ml (n=108), Group 2: AMH level 10-15 ng/ml (n=20), and Group 3: AMH level >15 ng/ml (n=14). Demographic characteristics were recorded. The duration of infertility and stimulation, the number of cycles, initial, final, and total doses of gonadotropins, and estradiol (E2) and progesterone levels on the day of trigger, oocyte pick up (OPU) and embryo transfer (ET), the total number of oocytes retrieved, the number of mature oocytes, the number and quality of the embryo, and also endometrial thickness on the day of trigger, OPU and ET, the distance of embryo-fundus, the day of ET, and pregnancy outcomes were all recorded. Results: While the IVF treatment indications and pregnancy outcomes were similar between the groups, body mass index (BMI) was significantly higher in Group 2 and Group 3 than in Group 1 (p<0.001). The total doses of gonadotropin were significantly higher in Group 2 than in Group 1 and Group 3, and the total oocyte count was also significantly higher in Group 3 than in Group 1 (p=0.006, and p=0.015, respectively) Conclusion: AMH levels were associated with BMI and total oocyte count, but not with mature oocyte count, oocyte quality, and pregnancy outcomes
    corecore